Flormar’da çiğnenen haklarla ilgili Yves Rocher mahkeme önünde

Fransız kozmetik tekeli Yves Rocher şirketine Flormar’da sendikal örgütlenme hakkının çiğnenmesi ve 132 işçinin işten atılmasındaki sorumluluğu nedeniyle açılan dava başladı. Dosya üzerinden görülen ilk duruşma, mahkeme tarafından arabuluculuk sisteminin uygulanması için 15 Eylül’e ertelendi.
Paylaş:

Yoğun yağmurla başlayan günde Türkiye’den gelen Petrol-İş’li sendikacılar, davayı açan dernek temsilcileri ve hukuk bürosu avukatının yanı sıra Flormar işçilerinin direnişine Yves Rocher mağazaları önünde eylemleriyle destek veren Grev ve Direnişlerle Dayanışma Komitesi’nden işçi ve emekçiler de oradaydı. Bir kadın savcı ve kadın hâkimin bulunduğu ufak mahkeme salonunun bir tarafı 16 kişi ile böylece doldu, dosya üzerinden görülen bir duruşma için hiç alışılmadık bir sayı!

Yves Rocher avukatını beklerken mahkeme hâkiminin ardı ardına başka iki davanın avukatı ve bir patron ile yaptığı kısa görüşmelere de tanık olduk. Her biri 5 dakika kadar süren bu görüşmelerin hepsinde “arabuluculuk” formülü açıklanıp tarih verildi. Flormar işçilerini bekleyen de bu olacaktı!

Nitekim Yves Rocher avukatının gelmeyeceği anlaşıldığında davacı tarafın avukatıyla konuşan hâkim, sözlerini yine arabuluculuk görüşmesi için tarih vererek bağladı. Arabuluculuk aşamasında bir sonuca varılamadığı takdirde mahkeme bu kez yazışmalar ve zoom görüşmeleri ile devam edecek.

“Dostane” değil dayatılan çözüm: Arabuluculuk

Bilindiği gibi Türkiye’de iş hukukunda arabuluculuk uygulaması 2018 yılı başında yürürlüğe girdi. Dava sürelerinin uzunluğu ve mahkemelerin iş yükü gibi gerekçelere dayandırılan* uygulama, “dostane çözüm”, “kazan-kazan” adlarıyla da pazarlanarak yerleşik hale getirildi. 1970’ler ABD’sinden başlayarak Avrupa’ya, oradan da Türkiye’ye gelen sistemden bütün dünyada patronlar çok memnun. Zira neoliberalizmin iş yasaları dünya ölçeğinde ve tek tek ülkelerde kolektif mücadelenin önceki kazanımlarını zerre ölçüsüne indirmeyi hedefliyor, bununla birlikte patronların işçi sınıfına yasayı çiğneyen uygulamaları geri alınamasa bile tazmin ettirilebiliyordu.

Kocaeli’deki fabrikada 2018 yılında başlayan direniş 297 gün sürdü.

İki karşıt sınıf için “kazan-kazan” formülü elbette ki salt bir aldatmacadan ibaret. İşçilerin zaten hiçbir zaman eşit koşullarda bulunmayacakları arabuluculuk uygulamasına razı edilmesi, neoliberal kapitalist zor ile  mümkün oluyor. Fransa’da da yasal zorunluluk halini almasa da yerleşikleştirilmiş. Fransız hukuk anlatımlarında sanki işçi ve patrondan değil de iki uygar insan arasındaki bir uyuşmazlıktan bahsediyormuşuz gibi de savunuluyor:

“Arabuluculuğun, karmaşık insan ilişkilerinin çözümlenmesini ve sosyal diyaloğun geliştirilmesini gerektiren tüm uyuşmazlıklara uygulanması amaçlanmaktadır.”

Flormar davasının özelliği

Flormar işçileri adına açılan dava, Fransa iş hukukuna 2017 yılında giren bir yasaya dayanıyor. Yasaya göre, merkezi Fransa’da bulunup da iki mali yıl sonunda kendisine ait işyerinde ya da dolaysız ve dolaylı iştiraklerinde en az 5 bin işçi çalışan veya dolaysız ya da ticari merkezi Fransa’da veya ülke dışında bulunup da dolaylı veya dolaysız iştiraklerinde en az 10 bin işçi çalışan her şirket, bir “teyakkuz planı” belirleyip uygulamak zorunda. “Teyakkuz planı”, insan hakları, sağlık, güvenlik ve çevre konularını içeriyor.

Tabii bu uluslararası tekellerin ülke dışındaki tedarik zincirlerinde yaşanan işyeri çatışmalarında ikna edilebilecek bir taraf oldukları yanılsamasına yol açmamalı. Onların yeşil, pembe gibi renk renk boyadıkları sosyal sorumluluk söylemi de bu dönemin bir karakteristiği çünkü. Nitekim bugüne dek bu çerçevede açılan yedi dava kazanılamadı.

Fransa hipermarket zinciri Auchan’a karşı 2014 yılında yine çoğu kadın bin 35 işçinin yaşamını yitirdiği Bangladeş Rana Plaza katliamındaki sorumluluğuna ilişkin açılan davada, Fransa yargısı geçtiğimiz 12 Mayıs günü yargılamaya yer olmadığı kararını vermişti. Kararın gerekçesi, Bangladeş makamlarının konuyla ilgili soruşturmaya izin vermemesiydi. Oysa katliamın hemen ardından toplanan deliller davanın açılması için yeterliydi.

Yves Rocher davasının işçilerin lehine sonuçlanması, emsal oluşturma ihtimali açısından önem kazanıyor. Asıl önemlisi ise işçi sınıfının, emeğin fizik ve moral yıkımına karşı örgütlenme ve kolektif mücadele hakkının bu cepheden de savunulması!

* TOBB başkanı Hisarcıklıoğlu arabuluculuğu, “Özellikle iş mahkemelerindeki davalarda, işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu. Bunu değiştirmek üzere, zorunlu arabuluculuk sisteminin uygulamaya alınmasını sağladık. Aylar, hatta yıllar süren davalar, artık günler-haftalar içinde çözülüyor…” diye savunmuştu. (Aktaran Servet Gün, İş Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk: Dostane Çözüm mü? (Sahadan Notlar), Çalışma ve Toplum dergisi, sayı 69)

Paylaş:

Benzer İçerikler

Petrol-İş ve Fransız iki STK, Flormar’ın ana firması Yves Rocher’a, şirketin kurulmuş olduğu Fransa’da dava açtı. Davayı inceleyen hukuk profesörü Kadriye Bakırcı bu davanın Yves Rocher’in Türkiye’de iş ortağı olduğu Kosan Kozmetik şirketinin, kadın işçilerin hakları dahil işçilik haklarının ihlalinden ötürü Yves Rocher’in Fransa’da sorumlu tutulup tutulamayacağı ile ilgili olduğunu söylüyor. “Çokuluslu bir şirket, kurulmuş olduğu ülkede dava ediliyor. Türkiye açısından, türünde, yani çokuluslu bir şirkete karşı, kurulu olduğu devlette açılmış ilk dava bu” diyor.
DİSK Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube Kadın Komisyonu, İZENERJİ şirketi ile başlayan toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine dâhil olarak, kadınlara yönelik şiddet ve tacizle mücadeleden kadın işçi sağlığı ve güvenliğine kadar pek çok maddeyi sözleşme taslağına ekledi.
Nersoy Tekstil’de direnişlerini sürdüren kadın işçiler, fabrikada çalışırken kendilerine ayıracak zamanlarının olmadığını söylüyor. “Üç beş saat yaşıyoruz işte. Ama ev işlerini kim yapacak? Öyle zaman oluyor ki koltuğa uzanacak bir saatimiz bile olmuyor” diyorlar. Bir kadın, uykusunda “Sayı yetişmeyecek hadi hadi” diye sayıkladığını anlatıyor.
Barutçu Tekstil’de sendikalı oldukları için işten çıkarılan 4 kadın işçi direnişte. Kadınlar, fabrikada her gün aşağılanmalara ve hakaretlere maruz bırakıldıklarını, ücret ayrımcılığının olduğunu, zor işlerin kadınlara yaptırıldığını, ağlayarak çalışan arkadaşlarının olduğunu anlatıyor. “Sendikalı olarak geri dönene kadar direneceğiz” diyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!