Fotoğraflar, danteller ve yapılacaklar listesi…

Akademisyen ve sanatçı Eda Çekil ile kadınların ev içi karşılıksız emeğini konu alan ‘Bakım Haritası’ sergisi üzerine söyleştik. Bu emeğin değersizleştirilmesine karşı sanatın bir mücadele alanı açtığını vurguluyor Çekil; “Görünmez olanı görünür hale getiriyor ya da yaratıcı eylem pratikleriyle farklı bir iletişim kanalı sunuyor” diyor.
Paylaş:
Sare Öztürk
Sare Öztürk
ozturksare48@gmail.com

Dolap beygiri gibi dönüp durduğumuz ev içini tariflercesine üst üste dizilen yuvarlak danteller ve ona eşlik eden bir tekerleme: “Dikiş nakış boktan iş, cilve belle naz belle, eda belle naz belle.” Bat çık, bat çık, iki zincir çek bat çık, iki zincir daha çek, sonra üç tane ikili tırabzan, daire tamamlanınca ilmek kaydırıp üst sıraya çık… Bir ilmek alıp üst sıradan aynı yolu tekrar yürü. Yuvarlak bir motif bu, dönüp duruyoruz. Size de bir şeyi hatırlattı değil mi? Sanki her bir ilmek biz kadınların görünmeyen emeği, her bir üst sıra da geçen günlerimiz, giden ömrümüz gibi değil mi? Hele ki üst üste geldiklerinde yığın gibi… Ama bir de yan yana gelişleri var ki… İlmek ilmek birbirine iliştirildiğinde birbirine sıkıca tutunuyor, yerlere uzanıyor… Ve birlikte çok güzeller… Eda Çekil’in “Cilve Belle Naz Belle” isimli işinin bendeki çağrışımları ve bıraktığı his bu. Kadın dayanışması ve daha nicesi…

Akademisyen ve sanatçı Eda Çekil, eserlerinde toplumsal cinsiyet ve emek meselesine çeviriyor objektifini. Aile albümlerine, kütüphanelerindeki eski kitaplara, evin bir köşesine, belki bir çalışma masasına ve onun üzerinde duran deftere… O defterdeki notlar “Bakım Haritası” adlı fotoğraf ve video sergisini oluşturuyor. Defterdeki notlara bakınca bunun bir yapılacaklar listesini olduğunu anlıyoruz. Çekil’in sergi hazırlığında olduğu zaman kendisi için hazırladığı yapılacak listesi bu. Yok yok yani: Akşam yemeğinde ne yenecek, çarşaflar değişecek, mutfak toplanacak, teyzeye doktor randevusu alınacak, eczaneye gidilecek, sempozyum başvurusu tamamlanacak, sergi için fotoğrafların deneme baskısı alınacak, ah tabii bir de lavabo temizlenecek… Liste epey uzun. Ev içinin ve dışının birbirine girdiği, bizim ise parçalara ayrıldığımız, dağıldığımız bir liste bu. Hepimiz için çok tanıdık, bildik.

Eda Çekil ile listelerden yola çıkarak “Bakım Haritası” sergisini ve diğer işlerinin yanı sıra ücretli-ücretsiz kadın emeğini konuştuk.

Listede akademik görevlerimin arasına ev işleriyle ilgili notlar, onların arasına sergi hazırlıklarından işler karışıyor. Bu çok parçalı gibi görünen liste, aslında hayatın sanatla olan ayrılmaz birlikteliğini vurguluyor.

Kapana kısılmış gibi

Kadın emeğini merkeze alan “Bakım Haritası” sergisi nasıl ortaya çıktı?

Bakım Haritası, bakım işlerinin hayatımın büyük bir kısmını nasıl etkilediğini fark etmemle başladı. Çevremdeki kadınlarla bu konuyu ne zaman konuşsam benzer hikâyelerle karşılaştım. Feminist sanatın uzun yıllardır tartıştığı bu mesele, benim de hayatımın büyük bir kısmını kaplıyordu. Ev içinde ya da aile içinde görmezden gelinen ve değersizleştirilen büyük bir emek var. Sadece fiziksel emek değil, zihinsel olarak da sizi meşgul eden, fark edilmeyen birçok detay var. Bunun üzerine bir de ev dışı hayatın getirdiği sorumluluklar da eklenince birden kapana kısılmış gibi hissediyorsunuz. İşte tüm bu sorgulamalar ve hislerin biriktiği noktada Bakım Haritası sergisi ortaya çıktı.

“2023 yılında İstanbul’da yaşayan ve çalışan evli bir akademisyen ve sanatçı olarak” hazırladığınız, ücretli-ücretsiz kadın emeğinin özeti diyebileceğimiz bir yapılacaklar listeniz var. Sizce kadının ücretli-ücretsiz emeği ile sanat arasında nasıl bir ilişki var?

Yapılacaklar listesi…

Sanat bu anlamda bir mücadele alanı açıyor bana göre. Görünmez olanı görünür hale getiriyor ya da yaratıcı eylem pratikleriyle farklı bir iletişim kanalı sunuyor. Özellikle kadının ev içindeki ücretsiz emeği, sanatçı kadınların temel meselelerinden biri. Hem eş/anne olma hem sanatçı olma durumu kadınlara bir ayrımı dayatıyor. Ancak kadınların bu ayrımı reddettiğini, çoğu zaman da bu tartışmaları üretim pratiklerinin bir parçası haline getirdiğini görüyoruz. Mierle Laderman Ukeles’in Bakım Manifestosu’ndaki yapılacak listesi de benim ona atıfta bulunarak hazırladığım listem de bu ayrımı reddediyor. Listede akademik görevlerimin arasına ev işleriyle ilgili notlar, onların arasına sergi hazırlıklarından işler karışıyor. Bu çok parçalı gibi görünen liste, aslında hayatın sanatla olan ayrılmaz birlikteliğini vurguluyor.

Kendine ait bir atölye

Gerek “Aile Albümü” gerekse de “Bakım Haritası” sergisinde mekân oldukça öne çıkıyor. Ev, odalar, çalışma masaları, vitrinler… Sizce sanatçı, eser ve mekân arasında nasıl bir ilişki var?

Benim çalışmalarımda mekânın ön planda olmasının çok temel bir sebebi var: Baktığım yer ya da kendime sorun ettiğim meseleler çoğunlukla ev içindeki kurgular. Dolayısıyla, çalışmalarımda ev ve eve ait sembolik nesneler, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretildiği alanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Buna bağlı olarak kadının sanatsal içerikleri ya da yazın işlerini evde üretmesi ile ev dışında bir atölyede, çalışma alanında üretmesi arasında nasıl bir fark var sizce, bu konudaki deneyim ve gözlemlerinizi paylaşır mısınız?

Atölye ya da çalışma alanının bana göre sanatçının üretimleriyle sıkı bir ilişkisi var. Atölyeyi sadece işlerin üretiminin yapıldığı bir yer değil, aynı zamanda sanatçının sosyalleştiği, dilediğinde yalnız kalabildiği, arşivini ve malzemelerini saklayabildiği bir alan olarak görmek lazım. Dolayısıyla da bence ev dışında bir çalışma alanı, özellikle yalnız yaşamayan sanatçı kadınlar için elzem. Kendi deneyimim üzerinden söylersem, yıkanmış çamaşırların asılmadığı, bulaşık makinesini boşaltmak için çalışmamı bölmek zorunda kalmadığım, beni evden çıkaran başka bir alanımın olmasını önemsiyorum. Şu an evimin bir odasında çalışıyorum, ama bir gün ev dışında bir atölyem olmasını istiyorum.

“Videoya eşlik eden yerleştirmede de yine bu danteller, birbirlerine ipliklerle bağlanmış olarak mekâna yayılıyor. Bu bağ, tüm kadınların ince ince, büyük emeklerle ördüğü bir birlikteliği, dayanışmayı görünür kılıyor.”

Dantellerdeki emek

Tığ işi yapan biri olarak “Cilve Belle Naz Belle” isimli işinden oldukça etkilendiğimi belirtmek isterim. Bu işte tığ ile yapılmış yuvarlak dantellerin üst üstüne geldiği görsele, birbirine iliştirilmiş şekilde fiskos masasından yerlere doğru uzanmış bir yerleştirme eşlik ediyor. Ve buna eşlik eden bir de tekerleme var kadın emeğine de dikkat çeken. Yuvarlak danteller yığını ve bunların serilmiş halinden, çağrışımlarından ve nasıl ortaya çıktığından bahseder misiniz?

Cilve Belle Naz Belle, adını anneannemin oya yaparken tekrarladığı bir tekerlemeden alıyor. Kullandığım dantellerin de büyük çoğunluğu anneannemin yaptığı oyalar. Bu dantellerdeki emek beni her zaman çok etkiledi. Çocukken yapılışını izlediğimi hayal ediyorum ve incecik tığ ile tek bir yuvarlak danteli yapmak bile saatler süren bir işti. Video çalışmasında bu tekrarı, dantelleri üst üste koyarak yineliyorum. Anneannemden bana kalan mirası, benzer bir şekilde yeniden üretiyorum.

Cilve Belle Naz Belle

Videoya eşlik eden tekerlemeyi ise dediğim gibi anneannem oya yaparken tekrarlardı, ona da annesi öğretmiş. “Dikiş nakış b.ktan iş, cilve belle naz belle, eda belle naz belle.” Anneannem Malatyalıydı, o coğrafyadaki birçok insanın da birkaç küçük değişiklikle aşina olduğu bir tekerleme bu. Bana kadın emeğinin önemsizleştirildiği, kadının cinselliğine vurgu yapan bir öğüt gibi gelir. Videoya eşlik eden yerleştirmede de yine bu danteller, birbirlerine ipliklerle bağlanmış olarak mekâna yayılıyor. Bu bağ, tüm kadınların ince ince, büyük emeklerle ördüğü bir birlikteliği, dayanışmayı görünür kılıyor.

Son olarak üzerinde çalıştığın bir iş ya da sergi hazırlığı var mı, bizi neler bekliyor?

Şu anda İstanbul’da yaşayan sanatçı kadınların atölyelerini ziyaret edip fotoğrafladığım bir seri üzerine çalışıyorum. Kendime ait bir atölyeye ihtiyacım olduğunu hissetmemle başladığım bir seri bu. Benim gibi İstanbul’da yaşayan ve üreten sanatçı kadınların kendilerine nasıl bir alan yarattıkları, bu alanı nasıl kurguladıklarını belgeliyorum. Bu alanları kayıt altına almak bana çok iyi geldi, bir yandan da aynı şehirde yaşadığım sanatçı kadınlarla da tanışma ve konuşma imkânı sağladı.

Eda Çekil hakkında…

Akademik çalışmalarını İstanbul Okan Üniversitesi’nde Doktor Öğretim Üyesi olarak sürdüren Eda Çekil, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde lisansını, Galatasaray Üniversitesi Medya ve İletişim Çalışmaları programında yüksek lisansını tamamladı. Sanatta Yeterlik derecesini çağdaş sanatta toplumsal cinsiyet ve fotoğraf ilişkisi üzerine yazdığı teziyle aldı. Eda Çekil’in çoğunlukla kişisel tarihinden yola çıkarak ürettiği çalışmaları, toplumsal cinsiyet ekseninde fotoğraf ve videoyu farklı malzemelerle bir araya getiriyor. İstanbul’daki ilk kişisel sergisi “Aile Albümü” (2021) bir iktidar aracı olarak işlev gören kutsal aile mitinin yeniden üretildiği fotoğraflarda, kadın hikâyelerinin izini sürüyor. Mayıs 2023’te gerçekleşen “Bakım Haritası” sergisi ise kadının ev içi emeğini ve bakım işlerini görünür kılıyor.

Fotoğraflar: Sanat Dünyamız Kültür Sanat Dergisi, Eda Çekil

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!