Sare Öztürk ozturksare48@gmail.com
Özlem İlyas’la freelance çalışanları, hakları, örgütlenme imkânlarını, dayanışma gruplarını, güvencesizliği, duyguları konuştuk. Kadınlar freelance çalışmayı nasıl deneyimliyor, hangi koşullarda freelance çalışmaya yöneliyorlar sorularını irdeledik.
Ofiste çalışma, evden çalışma, hibrit çalışma derken ofislerin çalışma biçimleri giderek farklılaşıyor, karmaşık bir yapıya dönüyor. Pandemi ile birlikte hızlı bir dönüşüme ayak uydurmaya çalışırken ve çalışanların hak kayıplarını sıkça konuşurken yayınlandı Freelance Emek. Özlem İlyas, freelance çalışmaya, ofissiz olmaya, güvencesizliğe ve sınıfsal ilişkilere dikkatleri çekti. İstediğin zaman çalışıp istemediğinde çalışmayacağın, zamanını senin yönettiğin bir çalışma biçimi olarak altın tepside özgürlük vaadi olarak sunulan freelance çalışmanın nasıl bir cendereye dönüştüğünü gösteriyor kitap. Bir çalışma biçimi olarak dahi kabul edilmediğinden freelance çalışanların gelirleri katkı ya da ek gelir olarak görülüyor.
Özlem İlyas’la freelance çalışanları, hakları, örgütlenme imkânlarını, dayanışma gruplarını, güvencesizliği, duyguları konuştuk. Kadınlar freelance çalışmayı nasıl deneyimliyor, hangi koşullarda freelance çalışmaya yöneliyorlar sorularını irdeledik.
Freelance çalışma nedir, freelance çalışanlar kimlerdir, freelance çalışma bir istihdam biçimi olarak görülüyor mu?
Freelance çalışmayı iş ve sosyal güvencenin işçinin sorumluluğuna devredildiği bir “bağımsız” istihdam biçimi olarak görebiliriz. Tasarım, dil ve çeviri hizmetleri, gazetecilik, yayıncılık, yazılım, mimarlık vb. beyaz yakalı sektörlerinde farklı derecelerde ve farklı sebeplerle yaygınlık gösteriyor. Örneğin gazetecilik sektöründe bir dönem ana akım medyanın iktidara yakın sermaye gruplarına satılmasıyla görülen işten çıkarmalarla beraber artış göstermiş gibi görünüyor. Çeviri sektöründe ise çeviri ve dil teknolojilerinin gelişmesi ciddi bir ivme kazandırmış olabilir.
Freelance çalışmaya geçişte teknoloji ve politik dönüşümlerin yanı sıra çalışma ilişkilerinin dönüşümünün de önemli bir faktör olduğunu iddia edebiliriz. Görüştüğüm freelance çalışanlar sıklıkla mobbing, düşük ücretler ve ödenmeyen fazla mesai, sürekli işsizlik korkusu ve performans sistemi, ayrımcılık gibi tam zamanlı ofis işlerindeki sorunlardan ötürü de freelance çalışmaya geçiş yapabiliyor. Ya da ücretli iş dışında gerçekleştirmek istedikleri öğrenim, sanat ve bakım işleri gibi işlerine zaman yaratabilmek için de bu geçişi yapanlar oluyor. İşsizlik ve öğrencilik dönemlerinde de freelance çalışma ek bir gelir, geçici işler olarak yapılabiliyor. Tam mesaili işinden yeterli gelir elde edemeyip geçinmek için boş zamanında freelance işler yapan ciddi bir çalışan kesim de var.
Freelance çalışma sıklıkla kırılgan olarak niteleyebileceğimiz gruplar tarafından evden gerçekleştirildiği için sıklıkla “harçlık” çıkarmak olarak görülebiliyor. Geçicilik de atfedildiğinde freelance çalışma etrafında hak söylemi üretmek oldukça zor olabiliyor. Yasada da tanımlanmış bir istihdam biçimi değil; freelance çalışanların istifade edebileceği sözleşmeler borçlar hukuku kapsamında. Yani freelance çalışanın sözleşme yapmaya işvereni ikna etmesi gerekiyor. İş Kanunu kapsamında bir tanım ve düzenleme bulunmadığından da aslında işverenlere bir yaptırım olmuyor. Piyasada freelance çalışanlardan beklenen ise şahıs şirketi kurup fatura kesmeleri; oysa pek çok freelance çalışan şirket masraflarını karşılamaktan çok uzak bir gelir seviyesine sahip. Dolayısıyla Ofissizler Freelance Dayanışma Ağı’nın bir anket çalışmasına göre freelance çalışanların yüzde 10’u sadece düzenli sözleşmeli çalışıyor.
Artan ödenmeyen emek
Freelance çalışanların karşılaştığı zorluklar neler?
Yukarıda bahsettiğimiz sözleşmesiz çalışmanın bir sonucu iş güvencesi ve sosyal güvenceden yoksun olmak. Yaptıkları işin ödemesini alıp alamayacakları veya ne zaman alabilecekleri hep bir soru işareti. Dahası geleceğe dair de belirsizlik bir kaygı unsuru. Ofissizler’in 2019’da yaptığı bir anket çalışmasına katılanların yaklaşık yüzde 90’ı 40 yaş altındaydı. Emeklilik güvencesi olmayan bu kesimin yaşlılıkta nasıl geçineceği ve sağlık hizmetlerine erişimi ciddi bir mesele. Güvencesiz çalışma bu geleceksizliğin yanı sıra artan ödenmeyen emek demek. Bir iş yerinde çalıştığınızda ideal koşullarda yemek, temiz bir çalışma ortamı, servis ve kreş gibi hizmetlerden de yararlanabilirsiniz. Oysa evden çalışırken daha çok yemek ve temizlik yapıyorsunuz, kreş desteği de olmuyor.
En temel sorun ise belki de freelance çalışanların yalnızlığı olabilir. Zira meslektaşlarınız ve iş arkadaşlarınızla iletişiminiz zayıfladığında, aynı zaman ve mekânı paylaşmadığınızda bu sorunları bireysel sorunlar olarak görüp, kendinizi sorumlu kılabiliyorsunuz. Bu da artan kaygı ve suçluluk duygularıyla beraber çalışanların daha da içe dönmesine neden olabilir. Başkalarıyla iletişim kurmak maddi koşulların yanı sıra bu tür duygulanımsal engellere de takılabiliyor. Dahası freelance çalışanların nerede ve nasıl isterlerse çalışabilecekleri düşünülüyor ama İstanbul’da sokağa çıkmayı bırakın, barınmak bile bir mesele haline geldi. Bunun beraberinde getirdiği eve kapanma süreciyle beraber iş ve iş dışı arasındaki sınırların bulanıklaşmasını düşünebiliriz. Freelance işler sıklıkla aciliyet taşıyor; zira şirketler yetiştiremedikleri işleri veya ana işleri olmayan işleri taşere etmiş oluyorlar. Böyle olmadığında bile (örneğin çeviri sektörü) dijital teknolojilerin her yeri işyeri haline getirmeyi mümkün kılmasından ötürü akşam ve hafta sonu mesaileri normalleşebiliyor. Bunun işçilerin fiziksel ve mental sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini tahmin edebiliriz, ancak ayrıntılı çalışılmaya değer olduğunu düşünüyorum.
Freelance çalışma denilince akla güvencesizlik geliyor. Freelance çalışanların haklarını korumaya yönelik çalışmalar var mı? Bunlar nelerdir?
Freelance çalışanlara yönelik şimdiye dek üç örgütlenme çalışmasından bahsedebiliriz. İlki bir dönem faaliyet gösteren Yayınevi Emekçileri Kolektifi’nde ortaya çıkmıştı; bu sektörde çalışan freelance çalışanların da kullanabileceği tip sözleşmeler hazırlandı. Daha sonra DİSK Basın-İş’in de paylaştığı bu sözleşmeler freelance çalışmayı güvenceli kılma yolunda bir çaba ve çalışma olarak görülebilir. Daha sonraki deneyim ise Gezi sonrasındaki forumlar döneminde ortaya çıkan bir inisiyatifin girişimiyle Beyoğlu’nda kurulan ortak çalışma ve dayanışma mekânı olan Dünyada Mekân’dı. Gündüzleri freelance çalışanlar burayı çalışmak için kullanabiliyordu; akşamları da beyaz yakalı taban örgütlenmeleri öncelikli olmak üzere toplantı mekânı olarak kullanılabiliyordu. Mekânın inisiyatifini alanlar da beyaz yakalı çalışanları ilgilendiren borçluluk, güvencesizlik gibi konularda etkinlikler veya film gösterimi gibi sosyal aktivitelerle gerek bileşenleri gerekse bağımsızları bir araya getirmeye çalışıyordu. 2019 yılına kadar faaliyet gösteren bu mekânda bir araya gelen freelance çalışanlar Ofissizler Freelance Dayanışma Ağı’nı kurdu. Hâlâ faaliyette olan bu ağ freelance çalışanların sorunlarını görünür kılmaya yönelik çalışmalar yapmayı, hukuki hak talepleri geliştirip savunmayı ve çalışanlar arası mesleki ve deneyim paylaşımları ile dayanışma ağları kurmayı amaçlıyor.
Suçluluk duygusu ve kaygı
Sizce emek mücadelesi içinde freelance çalışanlar hangi müştereklerde buluşabilir ve nasıl örgütlenir?
Freelance çalışmada işçilerin koşullarını iyileştirip örgütlenme kapasitelerini arttırabilmek için üç mücadele alanı tanımlayabiliriz: hak temelli dayanışma, alternatif üretim ve tüketim modelleri ve kent müşterekleri. İlki freelance çalışmanın toplumsal güvenceye kavuşmasına yönelik hukuki talepler geliştirmek olabilir. Bunun için de freelance çalışanların koşulları hakkında veri üretilmeli ve bu istihdam biçimi “geçici”, “harçlık” getiren işler olarak görülmemeli. Bu tür güvencesiz çalışma biçimlerine emek hareketinin yaklaşımı da sorunlu olabiliyor. Topyekun düzene yaradığı fikriyle var olmaması gereken istihdam biçimleriymiş gibi düşünülüyor. Örgütlü emek mücadelesiyle dirsek temasının önüne geçebilecek bu tutumla “geçicilik” fikri burada hak talebi geliştirmeyi zorlaştırabilir. Freelance çalışanların örgütlenip güçlenmesinin tam zamanlı işlerde çalışanları da güçlendireceğini akılda tutmak gerekiyor.
Bir başka mücadele alanı da egemen kapitalist üretim ilişkilerine alternatif üretim ve tüketim ilişkileri kurmak olabilir. Freelance çalışanlar esasen gayrimaddi işler ürettiklerinden üretim araçlarına daha doğrudan erişime sahip. Bağımsız veya kooperatif üretim biçimlerini deneyip deneyimleme ihtimalleri de o yüzden açık bir ufuk. Yakın örneklerinden biri olarak bir yazılım kooperatifi olan Albatros Kooperatif Girişimi’ni sayabiliriz.[1]
Son olarak kent müştereklerinin hem hak mücadelesini hem de gayrikapitalist üretim ilişkilerini destekleyici rolünün önemli olduğunu düşünüyorum. Örgütlenebilmek için önce bir araya gelebilmek ve birbirimize ulaşabilmek lazım. O yüzden ücretsiz ortak çalışma mekânlarının çoğalması, güvencesiz çalışanların ve işsizlerin faydalanabileceği aşevleri, kreşler ve ulaşım hakları emek mücadelesinin de parçası olarak görülmeli.
Araştırmanızda sıkça yalnızlık, tedirginlik gibi duygular yer alıyor. Freelance çalışma ve duygular arasında sizce nasıl bir ilişki var?
Kaygı ve suçluluk gibi duygular freelance çalışmadan kaynaklanan sorunların toplumsallaşması önünde bir zorluk teşkil ediyor. Kaygı kişiyi ketleyebilirken, suçluluk da aslında sürekli kişinin kendisini sorumlu tutarak aslında daha toplumsal çözülmesi/görülmesi gereken sorunların bireysel sorumsuzluktan kaynaklandığı fikrine götürüyor. Bu ikincisi kişiye bir egemenlik hissi de verebilir; çalışma koşulları genelinde hakim olan sorunlar ve güvencesizliğin getirdiği belirsizlikler karşısında örgütsüzken bazen çok yetersiz hissedebiliyoruz. Kendimizi sorumlu/suçlu kılmanın buna karşı bir rahatlama da sağlayabileceğini ve bu döngüyü sürdürebileceğini düşünebiliriz.
Freelance çalışanlar hem güvenceli hem güvencesiz çalışmaya dair normların ve beklentilerin karşısında kaygı duyabiliyorlar. Bir yandan aileleri onların daha düzenli bir iş ve gelire sahip olması yönünde telkinlerde bulunabiliyor. Diğer yandan da güvenceden feragat ederlerse özgürlüklerine kavuşabilecekleri yönünde bir vaat var. Oysa hayatını nasıl idame edeceği, nereden, ne zaman ve nasıl çalışacağını ve iş ile iş dışı hayat arasındaki sınırları çoğu kez tek başına düzenlemek durumunda. Bu beklentiler ve belirsizlikler karşısında hissedilen kaygıyı yalnızlık katmerlendiriyor. Dahası kişinin sorumlu tutacağı bir işveren görünürde olmayınca başarısızlıktan kendini sorumlu tutma ve artan bir suçluluk sarmalı oluşuyor.
Kadınlar sosyalleşmeye daha az zaman ayırıyor
Sizce freelance çalışan kadınların yaşadığı sorunlar nelerdir?
Ofissizler’in freelance çalışan kadınlarla düzenlediği odak grup çalışmaları çalışma hayatında ve ev içi işlerde deneyimledikleri sorunlar hakkında bir fikir veriyor. Çalışma hayatında iş ilişkisi kurma ve sürdürme, alacakları tahsil etme ve ücret eşitsizliği gibi konularda sorunlarını dile getiriyorlar. Freelance çalışmanın önemli bir kısmı “sosyalleşme emeği” gerektiriyor. Erkek egemen iktisadi düzlemde bu noktada dezavantajlı olduklarını, dahası iş ilişkisi kurarken taciz gibi sorunlarla da karşılaştıklarını biliyoruz. Ayrıca bakım yükümlülüğü olan, ücret eşitsizliklerinden ötürü daha az geliri olabilen kadınların sosyalleşmeye harcayabilecekleri zaman ve vakit de daha az oluyor.
Ev içi emek ve bakım emeğinin cinsiyetler arası eşitsiz dağılımı ve toplumsallaşmaması da karmaşık sonuçlar doğurabiliyor. Kreş hizmeti alamayan ebeveynler ve öncelikli olarak kadınlar evden çalışıp bir yandan da çocuklarına bakmak zorunda kalabiliyor. Bu durumda bir yandan ücretli işi de yönetmek epey zor; geceye sarkabilen mesailerle sonuçlanabiliyor. Evden çalışan kadınların sıklıkla zaten evde oldukları için ev işlerinde daha fazla sorumluluk almaları beklenebiliyor. İşin ilginç yanı freelance çalışanın erkek olduğunda “girişimci”, kadın olduğunda ise “harçlık” için çalışan biri gibi algılanabiliyor olması. Bununla paralel olarak evden çalışan erkekse ev içi işlerde daha fazla rol almasının beklenmediğini görebiliyoruz. Hatta bir örnekte freelance çalışan bir erkek çocuğunu kadın bir freelance komşusuna bırakıp kafede çalışmaya gidiyordu.
Öte yandan bakım yükümlülüğü nedeniyle freelance çalışmaya geçmek isteyip gerçekleştiremeyen kadınlar da oluyor. Zira güvencesiz çalışanların kreşe erişimi çok daha zor ve bahsettiğim ücretli ve ücretsiz işleri aynı mekânda eş zamanlı yürütme çabası biraz imkânsız da bir girişim. Pandemide bunun krizini gördük. Ücretli çalışan ebeveynler ne bir önceki nesilden kadınların desteğine ne de ücretli bakım emeğine erişebildiler. Bu dönem gerçekleştirdiğim küçük bir saha çalışmasında kadınların hem ücretli hem ücretsiz mesailerinin uzadığını; bununla beraber de gerek ev içi ücretsiz, gerek ücretli işlerine dair yetersizlik duygularına kapıldıklarını gördüm. Bakım desteği olmadan freelance veya tam zamanlı işlerin sürdürülmesi olanaklı görünmüyor.
Homofobi transfobinin hakim olduğu koşullarda tercih edilebiliyor
Kadınlar hangi durumlarda freelance çalışmaya yöneliyorlar?
Yukarıda bahsettiğim gibi bakım yükümlülükleri bu geçişe neden olabiliyor. Diğer nedenler ise işyerlerindeki ayrımcılık, mobbing ve ücret/terfi eşitsizlikleri ile ilintili. Saha çalışması sırasında görüştüğüm bir kadın freelance çalışan hamile olan bir iş arkadaşına uygulanan mobbingin onu nasıl etkilediğini aktarmıştı. Kadın düşmanı bir ortamda çalışırken bir yandan da sigortasız çalıştırılıyordu; bunu fark edince freelance çalışmaya geçmişti. LGBTİ çalışanlarla yaptığımız bir atölyede de homofobi ve transfobinin egemen olduğu çalışma koşullarında freelance çalışmanın sağladığı konforun çekici geldiği paylaşılmıştı. İşyerleri oldukça ayrımcı, disipline edici ve hiyerarşik mekânlar; kadınlar ve LGBTİ’lerin freelance çalışmaya geçmesi o yüzden çalışma koşullarındaki bu sorunlarla da beraber düşünülüp araştırılmalı.
Artan mesai sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor
Freelance çalışma ile bakım emeği arasında sizce nasıl bir ilişki var?
Bakım emeğinin eşitsiz dağılımının ve toplumsal destek yoksunluğunun freelance kadınların ücretli ve ücretsiz çalıştıkları mesaiyi arttırdığından bahsetmiştik. Peki, hane içinde neler oluyor diye baktığımızda ise aslında burayı da bir sınıf çatışması alanı olarak görebiliriz. Kadınlar bu eşitsizliklerin pasif alıcısı değiller elbette; ev içinde artan yükle beraber direniş de gösterdiklerini, partnerleri ile olan iş dağılımında dönüşümü tetikleyebildiklerini görebiliyoruz. Erkeklerin de bununla beraber bakım emeğinde daha fazla sorumluluk almaya başladığına işaret eden paylaşımlar var. Öte yandan kurumsal veya örgütsel destek olmadığında kadınlar hem partnerleriyle hem de ailelerle tek başlarına bu direnişi gösterebiliyorlar. İkisi de kadınların evden çalışabildiğini gördüklerinde bunu tercih ederek çocuk bakımını üstlenmesini bekleyebiliyor. Bu yüzden de freelance çalışmayı bir an evvel bırakıp kamusal alanda var olma arzusu kadınlar arasında oldukça yaygın. Toplumsal destek mekanizmaları bu yüzden önemli; yeterli geliri olmayan ve ailesinden bakım desteği de alamayan kadınların bunu yapması mümkün değil. Bu durumda freelance çalışma kadınlar için artan mesai ve sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor.
Sizce evde parça başı çalışan kadınlar ile freelance çalışan kadınlar arasında çalışma biçiminden kaynaklı bir benzerlik var mı? Sizce bu kadınlar nerede ayrılıyor, nelerde ortaklaşıyorlar?
Güvencesizlik ve çalışma mekânının ev olmasının getirdiği hane içi eşitsizlik ve çatışma noktasında benzerlik kurabiliriz. Her iki durumda da kadınlar çalışıyor olmaktan ziyade harçlık çıkarıyor gibi görülebiliyor. Bu hem hane içindeki müzakere güçlerini azaltabilecek, hem de ücretli iş üzerindeki hak taleplerinin önemsiz görülmesinin önünü açabilecek bir husus. Özellikle daha rutin işlerin yapıldığı bazı freelance sektörler (mesela assesörlük) ile parça başı iş yapan kadınların iş süreçleri birbirine benzeyebilir. Öte yandan farklılıklar ve bunun muhtemel hane içi yansımaları da önemli. Parça başı çalışan kadınlara kıyasla emek gücünün niteliğine piyasada daha fazla değer atfedilen freelance çalışanların ücretli ve ücretsiz iş süreçlerinde de daha fazla özerklik kazanma şansları doğuyor. Bakım hizmeti alarak da eşitsizliği azaltma şansları olabiliyor. Öte yandan görüyoruz ki erkek egemenliği sınıfları da kesen bir olgu. Pandemideki krizde evden çalışmaya geçen kadınların deneyimi bize bunu gösteriyor; bakım desteği alamayan kadınların artan ücretli iş ve bakım emeği mesaileri bizim için ortaklıklara işaret ediyor.