gazeteciliği öldürmek

ayşenur aslan yalnız değil, halen tutsak olan onlarca gazeteci de yalnız değil. ama daha iyi bir medya için onların yanında durmaktan fazlasına ihtiyacımız var. iktidarlar gelir geçer, ayşenur aslanlara bir şey olmaz ama bugün sahip çıkmadığımız gazetecilik, iktidarlar gelip geçtiğinde de kalır.
Paylaş:
ayşe düzkan
ayşe düzkan
ayseduzkan@hotmail.com

aydınlı, 1950’de doğmuş, babası subay, annesi mit mensubu. istanbul üniversitesi’nin italyan dili ve edebiyatı bölümünü bitirmiş. iki yıl sonra, 1974’te trt’nin sınavını kazanarak muhabir olarak gazetecilik mesleğine adım atmış.

ayşenur aslan’ın biyografisine devam etmeden değinmek istediğim bir şey var: o yıllar, bir kadının herhangi bir işte başarılı olmak için aynı işi yapan erkeklerden dört kat başarılı olması gereken yıllar (bu oran şimdilerde ikiye düştü diye ümit ediyorum).

devam edeyim… trt deyince bugünkü gelmesin aklınıza. chp-msp koalisyonu dönemi; trt’nin başında, bu göreve gelmeden önce tgs istanbul şube başkanı olan ismail cem var. cem, abdi ipekçi’nin de kuzeni. trt iyi kötü kamu yayıncılığı yapıyor. ayşenur aslan 1982’de oradan ayrılıp güneş gazetesine haber müdürü olmuş. burada iki yıl çalıştıktan sonra ayrılmış. meslek hayatının bunu izleyen yıllarında ülkenin ilk yerel gazetesi, efsane nokta dergisi, kısa süren ömrü ve ışıltılı isimleriyle bir kuyruklu yıldız olan söz gazetesi, cumhuriyet gazetesi ve star tv var. buradan, o yılların en başarılı gazetecilerinden ali kırca ile birlikte ayrılıp atv’ye geçmiş ve 16 yıl boyunca onun sunduğu haberleri hazırlamış. yine bir başka efsane gazeteci olan mehmet ali birand’la da çalışmış.

olmasaydı bilmezdik

medyanın sadece görünürlüğü olan yüzler ve isimlerden ibaret sanıldığı bir zamandayız. oysa gazetecilik bunlardan çok daha fazlası ve işin mutfağı emek, tecrübe, istikrar, sabır gerektiriyor. sansürün ve oto-sansürün git gide yayıldığı hatta azgınlaştığı ülkelerde buna cesaret de ekleniyor tabii.

bazı olaylardan cesur gazeteciler sayesinde haberimiz oluyor. örneğin encü ailesinden 28 kişinin aralarında olduğu, 19’u çocuk 34 kişinin askeri uçaklar tarafından bombalanarak öldürüldüğü roboski katliamını, türkiye ayşenur aslan’dan öğrendi. o sırada cnnturk’te “medya mahallesi” adlı programı yapıyordu. bu olayı daha sonra anlatırken, kanalın genel yayın yönetmeni olan ferhat boratav’ın rejiye girip “uludere haberi yayınlanmayacak” diye bağırdığını, kendisinin, valinin açıklama yaptığını hatırlatması üzerine genelkurmaydan remi açıklama beklendiğini aktarıyor. ama ayşenur aslan haberi vermiş ve böyle iyilikler cezasız kalmadığı için, programı yayından kaldırılmış.

ayşenur aslan “medya mahallesi”ni 2012’den beri halk tv’de yapıyor. hem bu hem de konuk olduğu programlardaki performansıyla kanalın ruhunu inşa eden gazetecilerden olduğunu söylemek yanlış olmaz. medyanın ana damarı haberdir, gazetecilik mesleğinin kökünde haberle ilgili işler vardır. ayşenur aslan muhabirlikle başladığı, haber müdürlüğüyle devam ettiği, zamanın iki önemli haber spikeriyle sürdürdüğü meslek hayatının en tecrübeli, en verimli zamanında yorum yapmaya başladı.

onun gibiler için gazetecilikle geçen yıllar kariyer değil, meslek hayatı. onun yaptığı gazetecilikte de rating endişesi var ama gerçeği halka aktarma yani bir kamu hizmeti olarak gazetecilikle ilgili arzu ve refleksleri güçlü.

daha önce de kanal tarafından gözden çıkartılmıştı ama kanalın en sağlam kolonlarından olduğu için yönetim ondan vazgeçmedi.

seçimlerden sonra çok insanın haber programı izlemediğini duyuyorum. bu insanları soğutan, iktidar karşıtı medyanın, gazetecilik açısından yandaş medyayı aratmaması. halk tv bunlardan biri; haberciliğin sınırlarını çiğneyen, propagandanın alanına giren ve iktidar karşıtı olduğu için hoş görülen bir yayıncılık yapıyor. kanalı izlenebilir kılan unsurlar gazeteci-gazetecilerin haberleri ve yorumları.

şunu hatırlatmak gerek: gazeteci okurun ya da izleyicinin söylemek istediği şeyleri, onun yerine söyleyen insan demek değil. gazetecilik, gelişmeleri, bildiklerini, meslek ilkeleri çerçevesinde haberleştirme ve yorumlama mesleği.

kamusal bir hizmet olarak gazeteciliği korumak sadece meslek erbabının değil, herkesin işi; çünkü bu hizmete herkesin ihtiyacı var. korumanın bir yolu da kötü ve yanlış olandan uzak durmak, her ne sebeple olursa olsun ona güç vermemek.

bu yazıyı yazmaya başladıktan sonra önüme oğuzhan uğur’un ayşenur aslan’la ilgili twiti düştü. yazdıklarının ancak hayran kitlesini etkileyebilecek manipülatif şeyler olması bir yana, aralarındaki mesleki tecrübe uçurumu düşünüldüğünde olağanüstü hadsizliği de kabul edilebilir gibi değildi.

aynı sırada, yıllardır ilgiyle izlediğim yazarlardan biri olan ali haluk imeryüz’ün türkiye işçi partisi’ne yönelik ilgi çekici ve kapsamlı bir değerlendirmesini okuyup beğendim. imeryüz, metnin içinde türkiye işçi partisi vekillerinin, seçimlerden önce, uğur’un programındaki[1] perfomanslarını birkaç kere ele alıyor, barış atay’ın performansının partiye üye kazandırmasından övücü bir biçimde söz ediyor.

o programda ne tip’li vekilleri ne de başka birini izledim. başka kimler çıktı, başka kimler teklif gelse çıkardı, bilmiyorum. ama yeni bir türkiye için o yapımdan ve benzerlerinden, onların kurguladığı bilinç inşası yöntemlerinden uzak durmak ve bunu da sebepleriyle kamuoyuyla paylaşmak çok daha iyi olurdu diye düşünüyorum. bugün iyi olan, haysiyetli olan tabii ki popüler olmayacak ama rezil olanın popülerliği ona teslim olmayı gerektiriyor mu?

hiçbir erkek gazeteci için akla gelmeyen kriterler ayşenur aslan için gündeme getiriliyor. kadınlara yönelik hakaretlerin dahi başka olması kadın düşmanlığının açık bir ifadesi değil mi?

ekrandaki bir beden olarak kadın gazeteci

ayşenur aslan’ın gözaltına alınmasına sebep olan sorulara, aslında gazetecinin görevleri arasında bulunmayan “terörü lanetleme”nin dahi eşlik ettiği de düşünülünce, bu soruşturmanın haksızlığı, ona ve başkalarına gözdağı amacı taşıdığı görülüyor bence.[2] kanalın onu bu kadar kolay gözden çıkarması olacak iş değil.

bu işin bir yanı. ama bu olay vesilesiyle önümüze çıkan şeyler bununla sınırlı değil.

medyada bütün sorunların akp iktidarıyla başladığını sananlar var. onlara 1990’lı yıllarda, haber sunucusu kadınlardan ceketlerinin içine iç çamaşırının dışında bir şey giymemelerinin istendiğini hatırlatayım. tayyörle dekolte yani.

zamanla yakalar, derken kimi başlar kapandı; ama kadınlar için ekranlarda genç ve güzel olma mecburiyetini ancak çok özel kadınlar ihlal edebildi. ayşenur aslan bunlardan biri.

ama kanal aslan’ı gözden çıkartır çıkartmaz, troller onun yaşını başını almış bir kadın olduğu için ekrana çıkmaması gerektiğinden dem vurmaya başladı! sanırsınız süper lig’deki bir futbol takımının oyuncusundan bahsediyoruz!

hiçbir erkek gazeteci için akla gelmeyen kriterler ayşenur aslan için gündeme getiriliyor. kadınlara yönelik hakaretlerin dahi başka olması kadın düşmanlığının açık bir ifadesi değil mi?[3] o yüzden, ekranda, güzel yüzlerini botoksla tanınmaz hale getirmiş kadınlar -hatta erkekler- gördüğünüzde gülmeyip bunun esas sorumlularını düşünmenizi rica ediyorum.

ayşenur aslan da sanırım, yaş ve cinsiyet durumundan, “mücella’nın yatağı boşaldı, gider yatar, bol bol kitap okurum” demiş. boş yatak kaldı mı bilmiyorum ama epeyce koğuş ve hücre var; yatılır, okunur, sorun değil. ayşenur aslan yalnız değil, halen tutsak olan onlarca gazeteci de yalnız değil. ama daha iyi bir medya için onların yanında durmaktan fazlasına ihtiyacımız var. iktidarlar gelir geçer, ayşenur aslanlara bir şey olmaz ama bugün sahip çıkmadığımız gazetecilik, iktidarlar gelip geçtiğinde de kalır.


[1] eğlence programı olabilir, stres atma programı olabilir ama tartışma programı olduğunu söylemek ayıp.

[2] üç ay sonra serbest bırakılan merdan yanardağ vakası da kürt meselesinin, bugün, yine, belki her zaman dokunanın yandığı bir konu olduğunu düşündürüyor.

[3] aynı gün cb danışmanlarından oktay saral’ın ysp eşsözcüsü çiğdem kılıçgün uçar’a benzer bir tarzda saldırdığına tanık olduk.

fotoğraf: halk tv

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!