Gebeler için erken doğum riski artıyor

Depremin üzerinden 22 gün geçti ama halen deprem bölgesinde hijyen sorunu çözülmüş değil, sağlık hizmetleri de yetersiz. Bu durum kadın sağlığını tehdit ediyor. Özellikle gebeler ciddi risk altında. Erken doğumların, anne-çocuk ölümlerinin artabileceği belirtiliyor. Peki, ne yapılmalı? Hemşire Ruken Seven’in hazırladığı bilgi notunu paylaşıyoruz.
Paylaş:

Deprem ve benzeri doğal afetlerde en çok etkilenen gruplar hâlihazırda toplumda dezavantajlı konumda olan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve LGBTİ+’lardır. Kadınlar yaşadığımız bu deprem felaketinin yarattığı yıkımın ağırlığını, kendilerine yüklenen cinsiyetçi roller ve beklentiler nedeniyle çok daha derin yaşıyorlar. Deprem bölgesinde temiz içme suyu, yeterli besin, tuvalet ve banyo gibi temel ihtiyaçlar halen yeterli düzeyde sağlanabilmiş değil. Bu durumun kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığıyla ilgili yaratabileceği başlıca problemleri şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Bölgedeki mobil tuvaletlerin yetersizliği, ortak kullanımı ve suya erişim sıkıntısı sebebi ile kadınlarda yaygın olarak görülebilecek mantar enfeksiyonu,
  • Bölgedeki kadınların menstrüasyon sürecinde hijyenik pedlere erişimde yetersizlik yaşamaları sebebi ile genital ve idrar yolu enfeksiyonları,
  • Toplu ve kalabalık barınma koşullarının beraberinde getirdiği bir risk olarak kadınların ve genç kızların cinsel şiddet ve cinsel istismara maruz kalması,
  • Yaşanılabilecek cinsel şiddet, istismar durumlarında cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve ek olarak istenmeyen gebelikler,
  • Sağlık sisteminin olumsuz etkilenmesi ve yetersiz koşullarda oluşturulan sahra hastanelerinde güvenli doğum, acil obstetrik müdahaleler, gebe izlem ve takipleri, yenidoğan bakımı gibi hizmetlere erişimde aksaklık yaşanması,
  • Gebe kadınlarda stres durumuna bağlı olarak doğal afet durumlarında sıklıkla karşılaşılan erken doğum tehdidi.

Anne ve bebek ölümleri ile karşılaşabiliriz

Karşı karşıya kaldığımız bu felakette üreme sağlığı sorunlarının en çok etkilediği grup gebe kadınlar olarak karşımıza çıkıyor. UNFPA verilerine göre Türkiye’de depremden kurtulan 226 bin gebe kadın; Suriye’de ise 130 bin gebe kadın bulunuyor. Bu veriler anne ve yeni doğan sağlığının çok ciddi bir durumla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Depremzede gebelerde en sık gördüğümüz tehlike erken doğum tehdidi. Özellikle Kahramanmaraş ve Hatay’da sağlık kurumlarının kullanılamaz durumda olması erken doğum tehdidine edilebilecek müdahaleleri kısıtlıyor. Geçici olarak kurulan sahra hastanelerinde doğum ile ilgili gerekli ekipman ve sağlık profesyoneli desteği sağlanamazsa anne ve bebek ölümleri ile karşı karşıya kalabiliriz. Karşılaşabileceğimiz bir diğer sorun özellikle erken gebelik haftasında olan annelerin yaşadığı stres, anksiyeteye bağlı olarak fetüslerde gelişim geriliği gözlenmesi ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin dünyaya gelmesidir. Sağlık sisteminin çökmesi bu konu için de kritik bir sorun çünkü bu bebeklerin tam teşekküllü yenidoğan yoğun bakım şartları altında tedavi edilmesi gerekiyor.

Doğum öncesi bakım hizmetleri kritik önemde

Tüm bunlara ek olarak sağlıklı bir gebelik süreci yaşayan fakat depremden etkilenen 11 ilde yaşamaya devam edenler kadınlar da potansiyel risk altındadır. Deprem sürecinde kadın doğum hastaneleri de dahil olmak üzere birçok hastane hasar alarak tahliye edilmiş ve birinci basamak sağlık hizmetleri de sekteye uğramıştır. Bu sebeple kadınlar gebelik süresince sağlık bakanlığının önerdiği aralıklarda almaları gereken doğum öncesi bakım hizmetini alamayacaklardır. Doğum öncesi bakım hizmetine ek olarak gebelik sürecinde rutin olarak kullanılması gereken D vitamini, demir takviyesi, folik asit destekleri ve gebelik aşılarının yapımı da sekteye uğrayacaktır. Bu faktörler gebelerin mevcut olarak sağlıklı ilerleyen gebelik süreçlerine de zarar verecektir.  Doğum öncesi bakım hizmetlerinin gebe sağlığı için en önemli yönlerinden birisi gebelik hipertansiyonu ve gebelik diyabetinin erken teşhis edilmesidir. Deprem sürecinde bakım hizmetleri sekteye uğradığı için bu tip anne ve bebek ölümüne sebep olabilecek kronik hastalıkların takip ve teşhisi zorlaşacaktır.

Gebe kadınlara üreme sağlığı kitleri

Deprem bölgesinde şu an cinsel sağlık ve üreme sağlığı konusunda Birleşmiş Milletler bünyesindeki Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye’deki mevcut dağıtım ve hizmet noktaları aracılığıyla depremden etkilenenlere ivedilikle üreme sağlığı hizmetleri ulaştırmaya çalışıyor. UNFPA gezici sağlık ekipleri, saha klinikleri kurdu. Ayrıca üreme sağlığı ile ilgili acil durumları yönetmeye yönelik ilaçlar da dahil olmak üzere hayat kurtarıcı üreme sağlığı kitlerini ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor.

Deprem bölgesindeki tüm hamile kadınların hamileliklerini güvenli bir şekilde geçirmelerini ve mümkün olduğunca güvenli bir şekilde doğum yapabilmelerini sağlamak amacıyla temel malzemeler (acil durum kitleri şeklinde) anne adaylarına mümkün olan en kısa sürede ulaştırılmalı. Bunun yanı sıra hamilelik ve sağlık komplikasyonları olan kadınlar ve yeni doğan bebekler için bir tahliye planı oluşturulmalı. Kadın ve erkek tuvaletlerinin ayrı olması bölgedeki kadınların birincil istekleri arasında yer alıyor. Üreme sağlığı ve cinsel sağlık açısından tuvalet sorununun bir an önce çözülmesi önem arz ediyor. 

Fotoğraf: AA

Paylaş:

Benzer İçerikler

Üç yıldır yayın hayatını sürdüren kadınların ücretli, ücretsiz emek deneyim, talep ve direnişlerini dile getirmek için hak haberciliği yapan sitemiz Kadınİşçi, Metin Göktepe Jüri Özel Ödülü’ne layık görüldü. Yolumuzu aydınlatan ve halkın, sınıfın gerçeklerini aktarırken yaşamını yitiren Metin Göktepe’yi saygıyla anıyoruz.
Yoksulluğa, erkek şiddetine, savaşa, emek sömürüsüne karşı sokakları terk etmeyeceklerini vurgulayan kadınlar, “Haklarımız, hayatlarımız için mücadelemizi büyüteceğiz” dedi.
6 Şubat depreminin birinci yılındayız. Bu büyük felakette 11 ilde binlerce insan yaşamından olurken, devlet geride kalanların hayatını kolaylaştıracak hiçbir şey yapmadı. İnsanlar çoğu zaman dayanışma ile ayakta kaldı. Depremin her türlü yükünü çekmek zorunda kalan kadınların sorunlarına kulak verenler ise yine kadınlardı. Bölgede çalışma yürüten Kadın Savunma Ağı,  Afet İçin Feminist Dayanışma, Mor Dayanışma, Kadın İşçi’den arkadaşlarımızla kadınların dertlerini, deneyimlerini konuştuk.
Düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, yoksullaşma 2023’de kadın işçi yaşamına damgasını vurdu. Grev ve direnişlerde kadın işçiler en öndeydi. Kadınların kadın işçilerin mücadelesi 2024’te de devam edecek. Herkese mutlu ve dayanışma dolu bir yıl diliyoruz.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!