Gemiadamı cüzdanı olan bir kadın zabit: “Gemide kadın istihdamı sosyal sorumluluk projesi değil hakkımızdır”

Denizcilik, tarihsel olarak erkek egemen bir meslek. Kadın denizciler, gemilerdeki kapalı alanlarda çeşitli ayrımcılık, sömürü, cinsel taciz ve şiddet biçimlerine maruz kalıyor. Uzakyol gemilerinin izole olması bu vakaları artırabiliyor. Tacizcinin yüksek rütbeye sahip olduğu durumlarda daha vahim sonuçlar olabiliyor. Öte yandan, "Gemiadamı" olarak anılıyorlar. Bu cinsiyetçi tanımdan oldukça rahatsızlar. Aylarca uzakyol gemilerinde erkek denizcilerin arasında tek kadın olarak çalışan gemiciler Hülya ve Defne yaşadıklarını anlattı.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder onderayla@gmail.com

Denizcilik, tarihsel olarak erkek egemen bir meslek. Kadın denizciler, gemilerdeki kapalı alanlarda çeşitli ayrımcılık, sömürü, cinsel taciz ve şiddet biçimlerine maruz kalıyor. Uzakyol gemilerinin izole olması bu vakaları artırabiliyor. Tacizcinin yüksek rütbeye sahip olduğu durumlarda daha vahim sonuçlar olabiliyor. Öte yandan, “Gemiadamı” olarak anılıyorlar. Bu cinsiyetçi tanımdan oldukça rahatsızlar. Aylarca uzakyol gemilerinde erkek denizcilerin arasında tek kadın olarak çalışan gemiciler Hülya ve Defne yaşadıklarını anlattı.

Kadın denizci olmak için bir çok zorlukları aşmak gerekiyor, uzakyol vardiya zabiti, makina zabiti gibi unvanlarla çalışan kadın gemicilerin sorunları gündeme çok sık gelmiyor. Denizcilik eğitimi veren fakültelerde okuyan kız öğrenciler, staj için dahi gemilere başvurduklarında, binbir zorluk yaşıyor. Erkek egemenliğindeki işlere girmek isteyen her kadın gibi denizci kadınlar da engellerle karşılaşıyor. Uzakyol kaptanı Nildeniz Sütçü Şen, gemilerde çalışmakta ısrar eden kadın denizcilerin ilk başlarda “yabancı madde” gibi algılandığını söylüyor. “Kadın olarak gemide var olmak istiyorsanız, kurulu bir düzen, olması gerektiğinden işi farklı bir ortama sürükleyen bir ‘istenmeyen’ olarak algılanıyorsunuz. Kimisi alışık olmadığından korkarak, kimisi ise alışkanlıklarının bozulmasına duyduğu öfke ile karşılıyor sizi” diyor. Bu ve benzer problemlere çözüm oluşturabilmek adına, kadın denizciler belirledikleri zamanlarda bir araya geliyor. Bu mesleğin kadınlarca yapılamayacağı algısını yıkmak için mücadele edenlerin sayısı az değil. Yol bir miktar aşılmış ama yine de kadınlar gemilerde görünür değil.

Kadın gemide olmaz

“Kadınlar buraya ait değil” miti yıkıldı mı? Elbette hayır. Gemilerde her iş kademesinde kendilerini ispatlamış olsalar da, “kadın gemide olmaz” fikri varlığını koruyor. Halen ülkemiz deniz sektöründe kaptan, mühendis, zabit, yağcı vs olarak görevlerini yapmakta çok istekli kadınlara, armatörler arasında sıcak bakmayan çok kişi var. Önyargılar çok fazla. “Uzakyol vardiya zabiti” olarak başlayan serüvende, gerçek bir denizci belgesi almak üç yıl sürüyor. Bu belgeyi zorluklarla alan kadın bir bakıyor ki unvanı Gemiadamı! Denizde çalışmak değil bütün mesele. Denizde canlı kalabilmek, can kurtarma araçlarını kullanabilmek de önemli. İlk başlarda bu sorumlulukları kadınların alamayacağı düşünüldü erkek denizciler tarafından. Dolayısıyla denizde ciddi bir kadın sorunu oluştu. Karşılaştıkları toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gündeme taşıyacak gruplar kurdular. Dayanışma ve paylaşımlar arttı. Tarihsel arka plana bakınca trajikomik olaylar da var bu arada; örneğin dünyayı bir yelkenliyle dolaştığı bilinen ilk kadın denizci Jeanne Barret, bu seyahate erkek kılığında katılmış! Benzer ironileri, problemleri, yaşanan haksızlıkları kadın denizciler Hülya ve Defne ile konuştuk.

Emniyetli bir seyir önemli!

Ankaralı Hülya Yücesoy 32 yaşında. 4 kişilik çekirdek ailede büyüyen Hülya, köy enstitüsü mezunu olan anneannesi ve dedesinin etkisinde kalmış. Annesi sosyal hizmet uzmanı. Üniversiteyi İstanbul’da okumuş. O zamana kadar Ankara’da ailesiyle ikamet etmiş. “Gemiadamı cüzdanım var” diyor. Uzakyol vardiya mühendisleri, öncelikle gemide her türlü makinanın işletme, bakım ve onarımından sorumlu. “Geminin emniyetli bir biçimde seyri öncelikli” diyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor; “Gemide teknik donanımın bakımı, onarımı bizim görev tanımımıza dahil. Taşınan yüke, işin zorluk derecesine, geminin rotasına bağlı olarak, farklı eğitim sertifikalarımız ve buna uygun yükümlülüklerimiz de mevcut. Gemicinin görevleri yetki derecesine göre belirleniyor. Bizler makine bölümündeki mürettebatın iş güvenliğinden eğitimine, acil durumlarda alacağı görevlere kadar çok alanda sorumluyuz. Gemilerdeki makinaların bir kısmı 24 saat aktif olarak çalışır. Gemi hem çalıştığımız hem de yaşadığımız yer olduğu için, atık su tesisatındaki bir sorun da iş değil, doğrudan yaşam alanımız ile ilgili bir problem haline gelir. Sevk sisteminde oluşacak bir arıza sadece sizin değil başka insanların hayatını da tehdit edecek bir felakete yol açabilir. O nedenle denizci ‘mesai bitti’ deyip dinlenmek üzere kamarasına çekilemez. Yerinize yetkinize denk yeni birisi gelmeden gemiyi terk edemezsiniz. İşi bıraktım deyip çıkıp evinize dönemezsiniz.”

Taciz olmasın diye ayrımcılık yapmak zorundalarmış!

Deniz İş Kanunu’na göre, gemilerde hizmet akdine dayanılarak çalıştırılan kişiler “gemi adamı” ismini alıyor. “İşe alımda cinsiyetçi yaklaşım çok yaygın” açıklamasını yapan Hülya Yücesoy şöyle diyor: “Gemilerindeki yaşam mahallinin kadınların staj yapmasına uygun olmadığını belirten firmalarla karşılaştık. Taciz, şiddet gibi durumların oluşmasına sebebiyet vermemek amacıyla ayrımcılık yapmak zorunda kaldığını belirten gemi firmaları da var. Fakat biz kadınlar gayet iyi biliyoruz ki gemide ya da herhangi bir yerde cinsel tacizin ve gemici kadına yönelik şiddetin sebebi bizler değil tacizcilerdir. O yüzden bir yerde taciz durumunun vuku bulmaması için, oradan kadınların değil cinsel istismara başvuran çalışanların uzaklaştırılması gerekir. İstismarcı yerine şiddete uğrayanı işsiz bırakmak, işe almamak, tacizciye, tecavüzcüye teşviktir, ödüldür. Bu anlamda personel müdürleri nasıl insanlarla çalışmak istediklerini, kimin tarafında olduklarını, kimlerle işbirliği yapmış olduklarını da belli etmiş oluyorlar! ‘Kadın çalıştırmıyoruz’ ya da ‘kadınlarla çalışmak istemiyoruz’ ifadesini ben bu şekilde yorumluyorum.”

Kadın öğrenci almıyorlardı

Diğer sektörlerden farklı olarak bu mesleğin okulları kapılarını kadınların eğitimine 1884’ten 1991’e kadar hep kapalı tutmuş. Sözünü ettiğimiz okullara 1992’de kadın öğrenci alınmaya başlanmış. “Kadınların eğitimi ve istihdamı bir lütuf değil, bir sosyal sorumluluk projesi de değil hakkımızdır!” diyor gemi zabiti. Erkeklerin gemide ağırlıklı olarak yoğunlaştığı, “erkek işi” diye betimlediği bölümlerin bol kazançlı olduğuna değiniyor. Bu maaşlar kadının ekonomik anlamda özgürlüğünü eline alabileceği miktarlardaymış. Bilinçli olarak bu yüksek ekonomik imkandan uzak tutulduklarına inanıyor. Bu meslek alanında yapılan ayrımcılıkları patriyarkaya dayandırıyor. Bu anlamda gemicilikte cinsiyet ayrımcılığının sadece kadınların ekonomik özgürlüğüne ket vurmadığını, denizcilik eğitimi almaya yönelik psikolojik bir engel de oluşturduğunu anlatıyor. “Nasılsa iş bulamam” düşüncesini taşıyan kadın öğrenci, tercihini başka okullara yöneltiyor diyerek bir sektörün kadınlara nasıl kapatıldığına da vurgu yapıyor.

Bilgisizlikle, beceriksizlikle suçlanma yaygın

Uzakyol gemilerinde, sayıca yüksek erkek denizcinin arasında sadece tek kadın çalışıyorsa, erkek mürettebat bunu nasıl karşılıyor? Bu soruya şu yanıtı veriyor; “Gemi, mobbingin harman olduğu yer olarak tabir edilebilir. Yoğun çalışma, sürekli gözlem altında tutulma, ağır hukuki yaptırımlar yoğun stres yaratıyor. Bu da sıklıkla basit hatalara sebep olabiliyor. Kadınların durumunu genellikle gemide yönetici konumunda olan “Süvaribey” denilen kaptan veya vardiya zabitleri belirliyor. Cinsiyet ayırmaksızın iş yükünü ağırlaştırma, bilgisizlikle, beceriksizlikle suçlanma yaygın. Ama kadınlar bundan nasibini çok daha fazla alıyor. Sizin oradaki varlığınızı sorgulayabiliyorlar. Karşılaştıklarımız bunlar değil sadece; Bazen romantik bir yakınlaşma için yalnız kalabileceğiniz zamanları araştıranlar olabiliyor. Zabitlerin olmadığı yerlerde bazı yağcılar ve gemiciler güya ‘şirin’ fiziksel hamleler yapabiliyorlar. Kadınlar bir selam vermişse ‘bana yürüdü’ şeklinde algılanabiliyorlar. Üstünüzün emri üzerine bir takım evrakları O’nun kamarasına bıraktığınız için, çeşitli imalarda bulunabiliyor erkek mürettebat.”

Meslek hastalıkları işçi sağlığı ve güvenliği

Gemide çoğu kez öz bakıma dahi zamanın yetmediğini söylüyor genç kadın. “İlk hedefimiz sağlıklı, dinç ve temiz kalmak oluyor” diyor. “Makyaj yapmak veya oje sürmek yerine tırnaklarımızın arasına sızan makina yağı ile mücadele ediyoruz. Uzun saçları toplamak güvenlik açısından önemli. Çünkü hareketli döner parçası bol makinalara saçınızı ve devamında derimizi kaptırmamız mümkün! Bunun yanında, ağırlıklı olarak 30 derecenin üstü sıcaklığın yaşandığı mevsimde, tulumla, iş ayakkabısıyla sürekli çalışmak durumunda kalmak, başta mantar olmak üzere pek çok enfeksiyona zemin hazırlayabiliyor. Hava sıcaklıkları yükseldikçe çalıştığımız alanların da sıcaklıkları artıyor. Birlikte çalıştığımız erkek bireyler tulumlarını yarıya indirerek sıcağı azaltırken, bize giydiğimiz her şey işkence olmaya başlıyor”. Bazen de, nadir de olsa geminin “Süvaribey” denilen kaptanı kadın olabiliyormuş. Üst pozisyondaki kadınların varlığının moral olduğunu söylüyor fakat şunu da ekliyor; “Gemide kadın kaptan bulunması, çoğunluğu erkeklerden oluşan sektörde kadınlara yönelik baskıdan bizi bir anda muaf kılamıyor maalesef.”

Uzakyol Güverte Vardiya kadın zabiti

Bir başka denizci kadın ise mesleğin çok farklı noktalarına dair bilgiler paylaşıyor. Uzakyol Güverte Vardiya Kadın Katibi Defne 24 yaşında. Karabük’te doğmuş. İki abla ve bir erkek kardeşe sahip. Baba, Karabük’ün iş kapasitesinden dolayı çelik konstrüksiyonda çalışıyor. Annesi için, “ev hanımı” ifadesini kullanıyor. Spora hep ilgisi olmuş. İlkokulda lisanslı olarak atletizmi uzun zaman devam ettirmiş. Ardından Anadolu Lisesi’nde okumuş. Lisede izcilik ilgisini çekmiş. Doğa yürüyüşlerine, yüzmeye, dağcılık sporuna her zaman meraklı olduğunu söylüyor. Mitolojiyi ve resim yapmayı seviyor Defne Bayar. Bir de tiyatroyu. Aile, çocuklarına oldukça düşkün. Bundan dolayı da şöyle bir durum oluyor; “Üniversiteyi evden ayrılarak İstanbul’da okudum. Ben 3. sınıftayken ailem yaşadığımız yerin küçük ve gerici bir mahalle olmasından dolayı oradan taşınma kararı aldı. Erkek kardeşimin de daha iyi eğitim alması için İstanbul’a geldiler.” Buraya kadar hayatında deniz sevgisinden kaynaklı bir hobi ya da bir başka durum yok. Eline bir broşür geçene kadar.

Kız başına nasıl gemiye gönderebiliyorsun?

.

İlk defa denizi 16 yaşında gördüğünü, yüzme dahi bilmediğini söylüyor Defne. Denizci olmaya eline tutuşturulan bir broşürü okuduktan sonra karar vermiş. Ailesi olumlu karşılamış fakat Karabük küçük bir yer olduğu için akrabalardan ve çevreden yorumlar gelmeye başlamış. Yaklaşımları; genç bir kızın, sadece erkeklerin bulunduğu bir gemide çalışamayacağı yönünde… Babasına, “Kız başına nasıl gemiye gönderebiliyorsun?” yargısıyla baskı yapmışlar. “O kadar erkeğin içine nasıl girer”, “Kadından denizci mi olurmuş” gibi rahatsız edici ifadeler günlerce hiç durmamış. “Ben ve ailem bu yargılayıcı tutumlara kulak asmadık” diyor. Üniversite bitiyor ve güverte zabiti olarak önce stajyer daha sonra da kalıcı işçi olarak bir uzakyol gemisinde işe başlıyor.

Kimseyle samimi olmayacaksın

Defne de aynı sorunları yaşayan bir kadın gemici olarak bazı yaşanmışlıkları paylaşıyor; “Stajda zabit öğrenci kadınlar daha ilk anda psikolojik ve duygusal tacize maruz kalıyor. Yaşadığım bir örneği vermek istiyorum; Zorluklarla bir staj yeri buldum ve çok mutluydum. Gemiye çıktım ve manevra için köprü üstüne gittim. “Süvaribey” olarak anılan kaptanın ilk sözü; “Ben gemide kadın istemiyordum, seni neden gönderdiler?” oldu. Aradan birkaç gün geçti ve gemiye personel müdürü geldi. Beni yanına çağırdı, konuşmaya başladı; ‘Nasılsın, memnun musun gemiden? Biz seni gemiye alırken şirket kurallarından bahsetmedik. Kimsenin kamarasına girmeyeceksin, kimseyle samimi olmayacaksın. Etrafında bir sürü erkek var. Özellikle makinada çalışanlardan uzak duracaksın!” Bu konuşmadan sonra anlamış kadın denizciye bakış açısını. Gemiye ilk katılımdan itibaren cinsiyetler üzerinden mobbingin başladığına dikkat çekiyor.”

Tacizde kadını suçlama

Gemi yöneticileri bilinçli bir tutumla kadınlar için uygun bir çalışma ortamı sunmuyor. Ve bu sektöre giren kadınlar uzun yıllar çalışmadan, uzakyol gemisini bırakıp, arada işleyen bir denizcilik sektörüne geçiyor. Bunun en baştaki nedeni, gemi işvereninin çalışanına tacizsiz, küfürsüz, mobbingsiz, sağlıklı bir çalışma ortamı sunamaması. Gemideki cinsel taciz olaylarında kadının yanında yer almıyorlarmış. Peki neler oluyor? Şu bilgileri paylaşıyor kadın zabit; “Tacize uğradığımızda çoğu zaman şirket kadını gemiden gönderiyor ve olayın üzerini örtüyor. Tacizci ise çalışmaya devam ediyor. Gemide manevra için gelen kılavuz kaptanın ciddi anlamda sözlü tacizine maruz kaldım. Aklıma gelen ilk şey manevrayı terk edersem cinsiyetimden dolayı güçsüz görüneceğim oldu. ‘Sen kadınsın ve gemide çalıştığın için oldu’ diyeceklerdi. Ama ben yine de kaptanıma söyledim ve o anda hiçbir şey yapmadı. Daha sonra bu konuda kendi kendime çözüm bulmam gerektiğini fark ettim. Bir daha manevrada, köprü üstünde olmayacağımı, manevra esnasında 3. Kaptanın yanında kıç tarafta olacağımı söyledim. ‘Tamam’ dediler. Kendimi korumak için de yakınımda bulunan erkek iş arkadaşlarımı da devreye soktum. ‘Güverteye çıktığımda birşey olursa bağıracağım’ dedim. Güvendiğim iki kişiye, ‘Arada beni kontrol edin’ diye tembihledim. Beni “şirket ve şirketin adamları değil, güvendiğim zabitler korudu!” Bir anlamda Defne kurda kuzuyu emanet etmeye mecbur kalmış!

Saç mobbingi

Defne tüm kadın gemiciler adına bazı önemli noktalara değiniyor. Sadece “denizci” olarak algılanmak istediklerini, “kadın yada erkek” ayrımını kabul etmediklerini söylüyor. “Mesleğimizi başarılı icra ediyor muyuz, bununla eleştirsinler. Tanıdığım bütün kadın denizcilerin gemide cinsiyetçiliğe maruz kaldığını biliyorum. İleride evlenip çocuk yapacak diye bu meslekte kadınlar da gelecek görülmüyor ve erkek personelin daha çok tutunması sağlanıyor.” Gemideki mobbinglerden biri de saçı ile ilgili olmuş; “Benim saçlarım uzun ve dökülüyorlar. Sırf bu nedenle bir hafta boyunca kadınların saçlarının kısa olması ve bağlı durması gerektiğini, kendi eşlerinin de evlerinde böyle yaptıkları ile ilgili uzun konuşmalar dinledim. Bu durum beni psikolojik olarak çok etkilemişti. Vardiyadan dökülmüş saçlarımı süpürüp öyle çıkıyordum. Ama bir anda karar verdim. İlk limanda bir kuaförden randevu aldım ve gittim. Psikolojik olarak çok etkilendiğim için saçlarımı kestirecektim. Kuaför koltuğuna oturdum fakat 2 dakika sonra direk kalktım. İçimdeki ses; ‘Kendine gel, bu senin bedeninin bir parçası. Sen kendini onların standartlarına uydurmayacaksın. Onlar seninle yaşamayı öğrenecek’ dedi. Ve kestirmedim!”

Bir gemiadamının hamile kalması!

Sektörde, “Nüfus Kütüğü” gibi bir de “Türk Gemiadamları Kütüğü” var! Burada dahi büyük bir cinsiyetçi bakış söz konusu. Bu “adam”lık meselesine itirazı var mı? “Evet, itirazım var” diyor. Konu dönem dönem gündeme gelmiş. Kadınlar rahatsızlıklarını dile getirmiş. “Bunun için bakanlığa bir dilekçe göndermiştim ancak bir geri dönüş alamadım. Hatta imzaladığımız iş sözleşmelerimizde de şöyle bir madde var; ‘Bir gemiadamının, hamile kalması durumunda bunu şirkete bildirmesi gerekmektedir!!’ Gemide kadın olduğunu kabul eden ama onlara ‘adam’ diyen bir sistem mevcut ne yazık ki. Denizci olduğum için gurur duyuyorum ama cinsel kimliğimin yaptığım meslek üzerinde beni ‘gemiadamı’ olarak tanımlanması çok rahatsız ediyor. Ben, gemi insanıyım. Mesleğimi yaparken, gemi insanı olarak tanımlanmak istiyorum. Bu cinsiyetçi terimlerin kaldırılması, bizlere yönelik olumsuz tavrın değişikliği için de en büyük adım olacaktır. Bu sistemi değiştireceğiz.”

Eril dil, cinsiyet eşitliğinde büyük bir engel

Deniz İş Kanunu’nda yer alan “gemiadamı” tanımının, kadın denizciler açısından ne gibi dezavantajlar sağladığından söz ediyor Av. Seray Karlav. Kanunda geçen gemi adamı tanımının kaldırılması gerekiyor ona göre. Böyle bir düzenlemenin sayıları giderek artan kadın denizciler açısından önemini anlatıyor. “Bu durum kadın denizcilerin denizdeki hayatını zorlaştırıyor ve eşitlik ilkesine de açıkça aykırı. Denizcilik, çalışma şartlarından dolayı tehlikeli bir alan olduğundan, içerisinde kadın denizcilerin de yer aldığı bir Deniz İş Kanunu oluşturulmalı” açıklamasını yapıyor. Belirli bir meslek dalında çalışan personeli kapsayan bir tanımın içerisinde “adam” kelimesinin olması Av. Seray Karlav için bir araştırma konusu olmuş. “Kadınların bu meslek dalında ne kadar dışarıda tutulduğunun göstergesi bu” diyor söz konusu araştırmasında. Genel kabul ve literatür göz önüne alındığında, “gemiadamı”nın eril çağrışım yaptığını, bunun Kadın denizciler için ironik bir hal aldığını belirtiyor. “Gemi adamı cüzdanı ve tanımının etkileri daha gemiye çıkmadan kendini göstermektedir. Eril dil, toplumsal cinsiyet eşitliğinde büyük bir engeldir. Bu eşitliğin sağlanmasında, başlanması gereken en önemli noktalardan biri, kullanılan dilin değişmesidir. Her kültür, kendi iktidar ilişkilerine uygun bir dil geliştirir.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
“Türkiye’de yasalara göre, imza attığı sözleşmeler gereğince de 12 yaşındaki çocuklar çalışamazlar. Ama siz eğitim içerisindeki bir mevzuatı bu şekilde değiştirirseniz 12 yaşındaki çocuğun işçileşmesi meşrulaşıyor. “Çalışmıyor ki, okula gidiyor” denilecek. Tüm mekanizmalar gerçekten çocuk işçiliğini meşrulaştırmanın bir yolu.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!