Maraş depremlerinde büyük bir yıkımın yaşandığı Malatya’da yaralar sarılmadığı gibi, 27 Şubat’ta meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki artçı depremle bilanço daha da ağırlaştı. Yıkılan yüzlerce binaya 31 bina daha eklenirken 2 kişi daha hayatını kaybetti, 140 kişi de yaralandı.
Depremlerde canını zor kurtaran on binlerce insan ise çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Seçil Arı’nın ailesi de bu insanlar arasında. Biz Seçil’i İstanbul’daki SML Etiket fabrikasında iki yıl önce, iki kadın arkadaşıyla birlikte sendikal hakları için aylarca sürdürdüğü direnişten tanıyoruz. 6 Şubat’taki depremde onun ailesinin yaşadığı ev de yıkıldı.
Seçil’le kentteki son durumu, çadırlarda yaşam mücadelesi veren kadınların acil ihtiyaçlarını konuşuyoruz. Tıpkı diğer deprem bölgelerinde olduğu gibi Malatya’da da barınma, ısınma, temiz su, tuvalet, banyo gibi en temel ihtiyaçların halen karşılanamadığını söylüyor. Çadır yaşamının tüm yükünü sırtlanan kadınların nefes alamaz hale geldiğini belirtiyor.
İnsanlar aç, susuz, çaresiz bırakıldı
Seçil, depremin ilk günlerinde yaşadıkları çaresizliği şu sözlerle anlatıyor:
“Herkesin evi yıkıldı. Komşularımız, yakınlarımız, herkes dışarıda kaldı. Malatya diğer illere göre çok daha soğuktu. Depremin olduğu gece kar, tipi, fırtına vardı. Eksi 20 dereceye yakın bir hava vardı. Bu şartlarda üç gün boyunca insanlar çadır, barınma, su, ilaç gibi ihtiyaçlarını hiçbir şekilde karşılayamadı. Çaresizdiler. Devlet yoktu, AFAD yoktu, kimse yoktu. İnsanlar aç, susuz, çaresiz bırakıldılar.”
Seçil’in dile getirdiği sorunlar ilk günlere has değil, depremin üstünden üç haftadan fazla zaman geçmesine rağmen insanlar halen bu temel ihtiyaçlara ulaşabilme mücadelesi veriyorlar. “Tuvalet ihtiyacı, duş alamama, hijyenik ürünlere ve temizlik malzemelerine erişememek hâlâ büyük bir sorun. Üç hafta geçmesine rağmen banyo yapacak su bulamıyorlar. Kadınların da en büyük sorunlarından biri bu” diyor Seçil.
‘Kadınlar için çadırda yaşam yok’
Kadınlar için depremin yükü daha çetrefilli. Hijyenin ve beslenmenin yeterli olmadığı, iki üç ailenin birlikte yaşadığı çadırlarda yemek, temizlik ve bakım işleri yine kadınlara yıkılmış durumda. Çadır yaşamının koşulları, tüm bu işleri daha da zorlaştırıyor. Seçil, “Kadınlar için çadırda yaşam yok” diyerek ifade ediyor bu durumu:
“Kadınların doğru düzgün bir yaşam alanı yok. Aynı evdeki gibi çadırda da sorumluluklar yalnız kadına aitmiş gibi görülüyor. Kendi bakımları, çocukların bakımı, eşin bakımı, yaşlı, hasta bakımı… Bütün yaşam yükü yine kadınların üzerinde.”
Seçil, kadınlar için çadır yaşamının bu ağır koşullarını hafifletmek adına kreş ve hasta bakım hizmeti verilecek alanların oluşturulmasını öneriyor:
“Yani burada çadırlarda kreşler olabilir. Özellikle çocukların oyun oynayabileceği, bakılabileceği bir yer… Böyle bir psikolojide hem çocukların hem de kadınların rahatlayacağı bir yer. Yaşlı bakım yerleri de kurulmalı. Böyle şeyler olursa kadınlar biraz nefes alabilecek.”
En acil talep konteyner
Kurulan çadırlar, Malatya’nın mevcut hava koşullarında barınmak için yeterli değil. İnsanlar çadır değil; içerisinde duşun, tuvaletin, temiz suyun bulunduğu konteyner evler istiyorlar. Bu nedenle Malatya’da kadınların en acil taleplerinin başında konteyner evlerin yapılması geliyor:
“Malatya’da çadır zor. Çünkü yağmurun, çamurun çok olduğu bir yer. Çok soğuk. Çadırda ısınmak, barınmak çok zor oluyor. Çadır değil de konteyner evler lazım. Biz kadınların da en önemli talebi bu. Bunun yanında hijyenik ürünlerin gelmesini, lavabo gibi ihtiyaçların karşılanmasını, duşların yapılmasını, suların gelmesini istiyoruz. Bunlar, kadınların üzerlerindeki yükü bir nebze olsun hafifletecek. Hijyenik ürünlerin, pedin yanı sıra tırnak makası, şampuan gibi kişisel bakım ürünlerinin de karşılanması gerekiyor. Ama en acil talebimiz konteyner.”
Kadınlara maaş bağlanmalı
Seçil, Malatya’da geçimini kayısı ve buğday tarımı yaparak sağlayan çok sayıda insanın tarla mahsullerinin de enkaz altında kaldığını, dolayısıyla başkalarına muhtaç olmadan, kendi yaşamını idame ettirmesini sağlayacak geçim kaynaklarının yok olduğunu belirtiyor.
Depremde evleri yıkılan yalnız ya da boşanmış kadınların durumuna değinen Seçil, erkek şiddetine de dikkat çekiyor. Şiddet vakalarının artma olasılığına karşı acilen önlem alınması ve deprem bölgesindeki tüm kadınlara şart koşulmaksızın maaş bağlanması gerektiğini söylüyor:
“Kadınlar, özellikle de tek başına yaşayan kadınlar, ailesinin evine ya da istemediği yaşam alanlarına yönelmek zorunda kalıyorlar. Biz bunu Hatay’da gördük, evi yıkıldığı için boşandığı eşine gidiyor ve üzerine kaynar su dökerek yaralıyor adam kadını. Onun için bu aşamada deprem bölgesindeki kadınların hepsine, bir başkasına muhtaç olmadan yeni bir yaşam kurabilmeleri için maaş bağlanması gerekiyor bence. Kadınların yaşamlarını daha rahat sürdürebilmeleri için, bu psikolojiyi bir nebze üzerlerinden atabilmeleri için daha çok dayanışmaya ihtiyaç var.”
Uzun soluklu bir dayanışma örülmeli
Seçil son olarak, deprem sonrası yürütülen çalışmaların kısa vadeli, fiziksel ihtiyaçları karşılamanın ötesinde, uzun soluklu bir mücadele ve dayanışmayı besleyecek bir birliktelik zemini üzerine ilerlemesinin elzemliğine işaret ediyor:
“İnsanlara örgütlü bir mücadele, uzun soluklu bir dayanışma hattının nasıl kurulacağı gösterilmeli. Yani burada ben bugün aldım, yedim, içtim, giyindim değil de… Dayanışmayı nasıl büyüteceğimize, nasıl koordine olacağımıza, nasıl taleplerimizi dile getireceğimize dair bir hat çizmeliyiz.”
Fotoğraf: malatyaguncel.com