Hatay’da kadınlar dayanışmanın kesilmesinden korkuyor

Hatay Samandağ’daki kadınlara Mor Tır’ın getirdiği malzemeleri dağıtan feministler, izlenimlerini aktardı. Kadınların yaslarını bile yaşayamadığı ve yine yalnız bırakılmaktan korktuğunu anlatan feministler, dayanışmayı akut ihtiyaçların da ötesine taşıyarak sürdürülebilir kılmanın önemine dikkat çekti.
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com

Afet için Feminist Dayanışma Grubu’ndan kadınlar, Hatay Samandağ’a gönderdikleri Mor Tır’daki malzemelerin dağıtımını tamamladıktan sonra İstanbul’a döndü. Samandağ’daki depoda görüştüğümüz kadınlar izlenimlerini aktardı; önümüzdeki süreçte deprem bölgelerindeki kadınlarla feminist dayanışmanın nasıl sürdürülebilir kılınacağına dair görüşlerini paylaştı.

Kadınlar ağlayamıyor

Pınar, iki çadırda dört beş ailenin birlikte kalması sonucu mahremiyetin ortadan kalktığını, bu nedenle insanlar arasında çatışmaların başladığını söyledi. Kadınların bir yandan çocuklarla ilgilenirken diğer yandan temel ihtiyaçların peşinde koştuğunu, yasını yaşayamadığını anlatan Pınar, çocukların sürekli enkazlardan çıkan ölülerden söz ettiğini, ergenlerin ise çok sessizleştiğini ve içine kapandığını belirtti.

Bölgede su ve hijyen sorununun hâlâ ciddi boyutta olduğuna dikkat çeken Pınar, bitlenme ve uyuz vakalarının giderek yayıldığını, çadırların çok kalabalık olmasının bu sorunu daha da büyüttüğünü aktardı.

Kadınların ciddi bir güven problemi yaşadığını da dile getiren Pınar, “Çünkü biliyorsunuz ilk zamanlarda kimse yoktu, yapayalnızlardı. Bugün bir şekilde yakaladığı yerden bir koli alabiliyor ama üç beş gün sonra ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bence hayata dair güvenlerini tamamen kaybetmiş durumdalar” dedi.

Sokakların güvenliğini sağlamak yetmez

İrem ise Samandağ’da gönüllü sayısının ve yardımların giderek azaldığını belirterek, dayanışmanın sürdürülebilir kılınmasının önemine dikkat çekti.

Acil ihtiyaçlara yönelik çalışmaların yanı sıra bölgede psikososyal destek mekanizmalarının kurulması gerektiğini vurgulayan İrem, “Erkek şiddeti de devam edecek. Devletin birçok kurumu kendini askıya aldığı için yalnızca su vb. konusunda değil, bu alanlarda da devleti zorlamamız gerekiyor. Sokaklarda çok fazla polis, jandarma görüyoruz ama sokakların güvenliğini sağlamakla iş bitmiyor. Hane içinde de şiddet var. Kadınların zor durumda kaldıklarında, desteğe ihtiyaç duyduklarında erişebilecekleri mekanizmaların kurulması lazım” diye konuştu.

Adıyaman’daki kadın çadırında yürüttükleri dayanışma faaliyetlerine de değinen İrem, “Hatay’a gelmeye de devam edeceğiz. Kadınlarla iletişim içinde olmayı ve feminist dayanışmamızı sürdüreceğiz. Birbirimizin çaresiyiz” ifadelerini kullandı.

Fotoğraf: Afet için Feminist Dayanışma

Paylaş:

Benzer İçerikler

Hatay’ın Defne ilçesinin Ballıöz köyünde yol yapacağız gerekçesiyle zeytinlerin kesilmesine tek başına direnen; “Hem yüzlerce zeytin ağacımızın kesilmesi hem de arsaları sahibinden habersiz kamulaştırıp el koymalar çok korkunç bir durum. Bizlere ‘gidin bu köyden’ demek istiyorlar. Toprağımı terk etmeyeceğim, ölürüm ama gitmem” diye düşüncelerini ifade eden Çiğdem Aslan, dayanışmaya çağırıyor.
Çalışma Bakanı’nın 1 Mayıs ve Taksim açıklamasındaki tek doğru “hatırlamak” üzerine. Ancak kimin hatırladığı, hatırlattığı ve kimin hafızasından doğru baktığımız önemli olan… Biz de feministlere sorduk, onlar da anlattı: “Devlet ‘buyurun’ demedi, biz açtık o yolları!”
25 Kasım’da kadınlar erkek ve devlet şiddetini protesto etmek ve mücadeleyi birleştirmek için sokaklardaydı. Kadınlar eylemlerde “Filistin’deki soykırıma karşı İsrail’le ticarete son” çağrısı da yaptılar. 25 Kasım sendikaların da gündemindeydi.
Biz aşağıda imzası olan feminist gruplar ve kurumlar, Filistin direnişiyle her yönüyle dayanışma içinde, haksızlık ve sömürgeciliğe karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Tüm yol arkadaşlarımızı, bu adalet mücadelesinde Filistin direnişinin tartışmaksızın arkasında durmaya çağırıyoruz.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!