Hayatımız ve özgürlüğümüz için 25 Kasım’da alanlardayız

“Yan yana, omuz omuza” diyor yol arkadaşlarımız, 25 Kasım Kadın Platformu’nun Taksim’e çağrı metninde. Bizi toplumsal hayattan dışlayıp, etkisizleştirmeye çalışan sistemik erkek şiddetine karşı fabrikalardan, ofislerden, ev içlerinden gelerek hep birlikte isyanımızı haykırıyoruz; susmuyoruz, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz…
Paylaş:

Bugün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü… Kadınlar bugün evde, işyerinde, sokakta yaşadıkları erkek devlet şiddetini protesto edecekler. Türkiye’de son günlerde AKP iktidarının yükselttiği militarist savaşçı politikalar, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin de artmasına sebep oluyor. Ekonomik kriz, savaş politikaları, keskinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kıskacında sıkışan kadınlar ve LGBTİ+’lar,  tepkilerini dile getirdiklerinde ise polis şiddetine maruz kalıyorlar.

İstanbul Avcılar’da 25 Kasım Kadın Platformu’nun bildirilerini dağıtan kadın arkadaşlarımız daha sokağa çıkar çıkmaz gözaltına alındı. Bu sokağa çıkmamamız için verilen bir gözdağıdır. Hatırlatmak isteriz; kadınlara yönelik baskı ve şiddet her zaman daha güçlü feminist direncin ortaya çıkmasıyla sonuçlanıyor, bunu şimdiye kadarki deneyimlerinizden öğrenmeniz gerekiyordu. Kadınlar susmaz, bilesiniz!

Türkiye’de 2010-2021 yılları arasında erkekler 3 bin 576 kadını öldürdü. Toplumsal cinsiyet temelli şiddetle mücadelede en gelişmiş sözleşmelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede feshettiniz siz. Kadınlar bunu unutmuyor, unutmayacak… En küçük haklara ulaşmak için büyük bedeller ödedik, mücadele verdik,  ne kocaya ne babaya ne devlete biat etmedik, etmeyeceğiz de…

Pandemi sonrasında iyice derinleşen ekonomik kriz, kadınları güvencesiz, geçici, düşük ücretli işlerle yetinmeye zorlarken, güvenceli işlerde de -fabrikalarda, hastanelerde, devlet dairelerinde vs.- kadınlara yönelik şiddet, mobbing, cinsel taciz ve sataşmalar arttı.

Farplas’tan Nersoy Tekstil’e… Kadın işçiler, cinsel taciz, cinsel sataşma, mobbing karşısında susmuyor, seslerini yükseltiyorlar. Cinsel tacizi, sataşmayı, mobbingi işyerlerinde de ifşa ederek, bunların sendikal politikanın, mücadelenin konusu olduğunu dile getiriyorlar. Onların bu tutumları, sendikaları kadın üyelerinin işyerinde karşılaştıkları şiddet ve cinsel taciz konusunda politikalar oluşturmaya zorladı.

İş yaşamında toplumsal cinsiyet temelli şiddete karşı mücadelede ev içi şiddeti de içeren, sendikaların şu anda gündeminde olan ILO 190,  #MeToo (#BenDe) ifşa hareketi sonrasında ortaya çıktı. Dünyanın dört bir yanında bugün sendikalar ILO 190’ın kabul edilmesi için çaba sarf ediyorlar.

İş yaşamında şiddete hayır

Dünya Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) 70 ülkeden 107 sendikayla yaptığı bir anket çalışmasında, 10 sendikadan 7’si iş yaşamında şiddet ve tacizin son 5 yılda fazlalaştığını vurgularken, her 10 sendikadan 8’i ise Covid-19 pandemisinin toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve tacizi artırdığını söyledi.

Arjantin’den Danimarka’ya, Pakistan’dan Senegal’e pek çok ülkede sendikalar ve kadın örgütleri bir araya gelerek ILO 190’ın kabul edilmesi konusunda adımlar atarken, Türkiye’de bu konuda DİSK’in IL0 Ankara ile geçtiğimiz günlerde buluşarak, parlamentoda grubu bulunan partileri ziyaret etmesinden başka genel bir girişime tanıklık etmedik. Birleşik Metal-İş, Genel- İş gibi DİSK’in iki büyük sendikasının ILO 190’ı toplu sözleşmelere katma konusunda adımlar attığını da biliyor ve önemsiyoruz.

Hükümetleri zorlamak gerekli ama kadınlar arası daha geniş bir platform oluşturmak gerekiyor. Bu süreçte feminist hareketin sokak ve politik deneyimlerinden ve kampanya örgütleme tarzlarından öğrenilecek çok şey var.

Çok uzun süredir kadın politikası yapmaktan çekinen, yapmaya çalıştığında da hükümetin politikalarını uygulayan Türk-İş ve ona bağlı büyük sendikalarda da ILO 190 konusunda bir kıpırdama yok.

Latin Amerika’da, Afrika’da ülkeler ILO 190’ı imzalarken, Türkiye’de kadının üç çocuk doğurup, ücretli çalıştığında evden çalışması gerektiğini belirterek onu aile politikalarının içine hapseden iktidar, kulağının üzerine yatıyor…

İşyerlerinde, sokakta, evde erkek devlet şiddetinin sınırlandırılması için eşitlik mücadelesi çerçevesinde yasalar düzeyinde yapılacak şeyler var. Ama dünyanın en kapsayıcı yasaları bile patriyarkal toplumda bir yapı gibi hareket ederek, kadınları ve LGBTİ+’ları sindirerek onları toplumsal hayattan dışlamayı hedefleyen sistemik erkek şiddetini ortadan kaldırmaya yetmez. Bunun için yasaları aşan daha kapsayıcı bir şiddet tanımı ve bütünlüklü bir feminist politika şart. Bunu da ancak yan yana gelip direnerek, sokaklara çıkıp 25 Kasım alanlarını bize dar edenlere dünyayı dar eden, bir ortaklık ve direniş pratiği içinden oluşturabiliriz.

O halde yan yana, omuz omuza, ortaklığımızdan aldığımız güçle hayatımız ve özgürlüğümüz için alanlarda buluşalım…   

Fotoğraf: Sendika.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

Diyarbakır’da kadın işçiler neler yaşıyor? Çalıştıkları işyerlerinde kadın olmalarından kaynaklı karşılaştıkları sorunlar neler? Eşitsizliği, ayrımcılığı, şiddeti nasıl deneyimliyorlar? Peki ne yapmalı? Tekstil işçisi Meryem, Genel-İş Şube Başkanı Ayşe Güler ve DAKAHDER’den Av. Sevda Çetinkaya ile konuştuk.
Farklı illerden, sektörlerden 31 kadındık. Beş gün süren kamp boyunca bilgilendik, eğlendik, deneyimlerimizi paylaştık. Zeytin ağaçlarının altında ücretli ve ücretsiz emeğimizi, kadın işçi sağlığı ve iş güvenliğini, ILO 190’ı, örgütlenmeyi ve daha pek çok şeyi konuştuk. Bazen güldük, bazen ağladık, birbirimize sımsıkı sarıldık. İyi ki bir aradaydık.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF), ILO’nun da desteğiyle, çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine ilişkin bir başvuru rehberi hazırladı. TKDF Başkanı Güllü, ILO’nun 190 sayılı sözleşmesini kamuoyuna net şekilde anlatmak ve uygulamada kolaylık sağlamak amacıyla bu rehberi hazırladıklarını söylüyor.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yeni kurulmuş bağımsız sendikalar içinde eylemleri ile dikkat çekiyor. Sendika uzun bir hazırlık sürecinden sonra geçtiğimiz günlerde kadın komisyonunu da oluşturdu. Kreş, eşdeğerde işe eşit ücret gibi patronları zorlayacak somut talepleri başlangıçtan itibaren sendikal mücadelenin konusu haline getirerek, önemli adımlar atıyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!