HDP Milletvekili Züleyha Gülüm: “Her emek kesiminin farklı bir görünmezlik hikâyesi var”

Bu söyleşiyi yaptığımızda HDP’nin Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime gireceği açıklanmamıştı. Ama emek, kadın emeği politikaları konusunda bir değişiklik yok. Gezici ve geçici tarım işçileriyle özel olarak ilgilenen HDP, ücretli emek politikalarını da ev içi emeğini gözeten bir yerden kuruyor.
Sol partilerin kadın emeği politikaları-3
Paylaş:

Sizce Türkiye’de sol hareket, kendini solda tanımlayan partiler kadın emeğini yeterince gündemleştirerek bu alanda yaşanan sorunlara dair politika üretiyorlar mı? HDP’li kadınlar olarak siz kadın emeğinin geri planda kalmaması için neler yapıyorsunuz?

Siyasi partilerin kadın meselesinde de kadın emeği meselesinde de politika üretimleri; kadın mücadelesi, feminist mücadele sayesinde gerçekleşiyor. Karma yapılarda kadın meselesine çok fazla dikkat edilmez bunu biliyoruz. Bağımsız kadın örgütlerinin yıllardır yürüttükleri feminist mücadele sonucunda siyasi partiler ve karma yapıların tamamı bu konuda çözüm üretmek, söz söylemek zorunda kaldılar. Kadınlar partiler içinde kendi örgütlenmelerini ve kendi karar alma mekanizmalarını oluşturmaya başladılar. Bu anlamıyla ciddi bir değişim dönüşüm süreci yaşanıyor. Ama bu erkeklerin isteğiyle değil, kadınların mücadelesiyle gerçekleşiyor.

Genel olarak siyasi partilerde kadın emeğinin ya da genel olarak emeğin tartışılmadığını görüyoruz. Kadınlar olarak sendikalarda örgütlendiğimiz, kendi emeğimize sahip çıkan bir yerden mücadeleyi yürüttüğümüz oranda siyasi partiler de bu konuyu gündemine almak zorunda kalacaklar.  Emek tartışması yapılırken de ev içi emek çok göz ardı ediliyor. Oysa bu tartışılmadan, burası görünür kılınmadan ücretli emek sömürüsünü tartışamazsınız. Kadın emeğini tartışırken bu iki alanın birlikte ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

HDP’de kotanın uygulanıyor olması; eşbaşkanlık sistemi, fermuar sistemi gibi pozitif ayrımcılık ilkelerinin uygulanıyor olması, partide kadın temsilini artırdığı gibi biz kadınların sözünün ve iradesinin güçlü olmasını da sağlıyor. Kadın Meclisleri yoluyla kendi kararlarımızı kendimiz alıyoruz, karma yapı sadece kararları uygulamakla sorumlu oluyor.

HDP 27. Dönem İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm

İttifakı mücadele ortaklığı olarak ele alıyoruz

Sendikalar da eşbaşkanlık sistemine geçse, kadın emeği politikaları belki daha görünür olur diye düşünüyorum. Bilmiyorum ne dersin? Siz Emek ve Özgürlük İttifakı içindesiniz,  kadın emeği politikası için ayrı bir komisyon kurar mısınız ya da ne yaparsınız?

Eşbaşkanlık sistemi değil sadece, eşit temsil sistemi de var bizde, yüzde 50 kadın kotası da var. Sendikalara bu önerilebilir. Sendikalar kadın emeğini gündemleştirmiyorlar. Kadın emeği üzerinden sendikaların bir çalışması yok. O yüzden sendikalarda kadınların temsili çok önemli. Yönetim kadroları belirlenirken fermuar sistemi, yüzde 50 kadın kotası gibi uygulamalar gerekiyor ki kadınlar kendi kararlarını kendileri alabilsinler ve bunları hayata geçirebilsinler. Bazen şöyle de oluyor; “E o kadın alanına giriyor, kadınlara ait, onlar mücadele etsinler.” Mesele bu da değil, yani tamam özne biziz, karar alıcı mekanizma biziz ama uygulamak zorunda olan hepimiziz; partilerde de bu böyle, sendikalarda da böyle. O yüzden bu yanlış anlaşılmayı da düzeltelim. Kadın özgürlük mücadelesi, kadın-erkek eşitsizliğin giderilmesi erkekleri de ilgilendirir, hatta bu konuda erkekler önce “Biz patriyarkadan nasıl bir çıkar sağlıyoruz?” diye kendilerine sormalıdır. “Biz bu avantajlarımızdan, bu iktidar alanlarımızdan vazgeçecek miyiz?” Önlerine bu soruları koyup buna dair mücadele hattını da onların yürütmesi gerekiyor. Ama bunu yaparken tabii ki “Karar alma mekanizmasına biz sizin yerinize geçip karar alacağız” dememeleri gerekiyor.

Kadın politikaları, ittifaklar açısından da çok önemli. İttifak dediğimizde genelde seçim ittifakı anlaşılıyor ama öyle değil aslında, biz ittifakı ezilenlerin mücadele ortaklığı diye tarif ediyoruz. Seçim bunun bir parçası ama tek başına bir şey değil. Biz örgütlü olmak gerektiğini düşünüyoruz. Örgütlülüğün kendisi değiştirici dönüştürücü güçtür. İttifakı da böyle tanımlıyoruz. İttifak içinde kadınlara dair talepleri de örgütleyecek, bunun sözünü kuracak, bunun mücadelesini verecek bir kadın grubumuz elbette olacak. Ama biz zaten uzun zamandır bir kadın ittifakını kurmuş durumdayız. Alanlarda, meydanlarda, kadın platformlarıyla kurduğumuz çok daha geniş, şu anki yan yana gelenlerin de ötesinde bir kadın ittifakı var aslında.

Kadın emeği tarif edilmiyordu

2021 yılında, HDP Kadın Meclisleri’nin yürüttüğü “Kadın Yoksulluğuna Hayır, Kadınlar için Adalet Kampanyası”nın verilerini paylaştınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Evet, biz o kampanyayı yürütürken pandemi dönemiydi. Kadınların yaşadığı farklı sorunları görünür kılma, çözüm önerme amacıyla kurmuştuk sözümüzü. Bir başlık da kadın yoksulluğuna karşı adaletti. Kampanyanın içinde cezaevleri ve şiddet de vardı. Pandemiyle beraber kadın emeği sömürüsü, özellikle ev içi emeği alanında çok daha fazla arttı. Yine aynı süreçte kadınların çalıştığı sektörlerde işyerleri kapandı. Mesela müzisyen kadınlar vardı, işyerleri kapandığı için işsiz kalan. Şimdi pandemiye dair hiçbir kural kalmadı. Yokmuş gibi davranıyoruz devlet olarak da toplum olarak da ama o yasakları istedikleri alanlarda devam ettiriyorlar. Gece 12’den sonra müzik yasağının olması, devamında konser yasaklarının başlaması vb…

Biz o dönemde ücretli emek alanının farklı kesimlerinden kadınlarla görüşmeler yapmıştık. Tarım işçisi, tekstil işçisi, müzisyen kadınlarla da, parça başı iş yapan kadınlarla da midye temizleyen kadınlarla da tandır ekmeği yapan kadınlarla da görüşmüştük. Burada bir görünmezlik hikâyesi vardı. Kadınların emeği görünmüyor, neler yaşadığı görünmüyor, sorun olan olarak tariflenmiyordu. Farklı alanlardaki görünmez emeği görünür kılmak ilk hedefimizdi. Kadınlar ne yaşıyor, talepleri neler, bunları öğrenmeye ve hem Meclis’e hem de kamuoyuna aktarmaya çalıştık. Sonra bütçe dönemi geldi, bütçeye dair de bir çalışma yaptık, kadınlarla toplandık ve “Toplumsal cinsiyete duyarlı, erkek egemenliğiyle mücadeleyi önüne koyan bir bütçe nasıl olmalıdır?” konusunu konuştuk.

“Erkekler otururken kadınlar bütün bu yaşam alanlarını organize etmek zorunda kalıyorlar ve çok ağır bir yük bu. Tarlada çalışırken de aynı işi yapmalarına rağmen aynı ücreti almıyorlar. Sigorta zaten yok, sağlık güvencesi yok, hijyen koşulları yok, sürekli bir hastalanma durumu var…”

Tarlada çalışırken de eşit ücret almıyorlar

Tarım işçilerinin “Yaşadığımız yerlerde çalışacak olanaklarımız olsa biz başka yerlere, başka illere gidip tarım işçiliği yapmayız” dediklerini söyledin, bu konuyu biraz açabilir misin?

“Doğduğumuz yerde doymak istiyoruz” diyorlar. Hiç kimse yaşadığı yeri terk edip başka bir yerde göçmen işçi olmak istemiyor. Geçici tarım işçisi olmak istemiyor. Bu alanda iki türlü göç var; bir iç göç var, bir de sınırları aşan göç var. Sadece bu ayrım bile çok başka sorunları beraberinde getiriyor. Tarım işçileri çadırlarda, barakalarda yaşamak zorundalar. Bu şartlar altında çocukların eğitimi mümkün olmuyor. Bazen çalışma ekime, kasıma kadar uzuyor; çocuklar okula gidemiyor. O çadırlarda ev işleri ve bakım işleri de kadınların üzerine yüklendiği için iki üç kat daha fazla zorlanıyorlar.   

Aynı zamanda tarlalarda da çalışıyorlar; yani erkekler otururken kadınlar bütün bu yaşam alanlarını organize etmek zorunda kalıyorlar ve çok ağır bir yük bu. Tarlada çalışırken de aynı işi yapmalarına rağmen aynı ücreti almıyorlar. Sigorta zaten yok, sağlık güvencesi yok, hijyen koşulları yok, sürekli bir hastalanma durumu var ve bütün bunların üstüne bir de ırkçılık devreye giriyor. Fiziksel şiddete maruz kalıyorlar, dışlanıyorlar.

Türkiye’de ücret farklılığı çok yüksek

Ücret konusuna gelmek istiyorum, aynı işi yaptıklarında bile kadınlar erkeklerden daha düşük ücret alıyor, ücret eşitliği konusunda neler düşünüyorsunuz?

Eşdeğerde işe eşit ücret meselesi yalnızca bizim gündemimiz değil aslında. Türkiye’de ise ciddi bir ücret ayrımcılığı var. Kadınlar erkeklerin aldıkları ücretin yüzde 30’unu alabiliyorlar ancak. Kadının ücretsiz emeği üzerinden kendini var eden patriyarkal bir sistem var. Bunun dışında, kadınlar ücretli emek alanında da kapitalist sistem içinde ucuz emek olarak görülüyorlar. Bu iki sistemin birbirine geçtiği durumları yaşıyoruz.

Çocuk yaştan itibaren ev işleri üstümüze yıkılıyor, bakım emeği üstümüze yıkılıyor. Evdeki işlerin devamı gibi görülen öğretmenlik, hemşirelik, sekreterlik gibi işler de kadın işleri olarak görülüyor ve bu işin değerini düşürüyor. Aslında kadına ücret verilmesi gerektiği düşünülmüyor; “Bu senin görevin, yani görevin olan bir işin devamını yapıyorsun, çok ücret almasan da olur” deniyor. Şimdi bütün bu politikaları değiştirmezseniz, bakım işlerini kadının üzerinden almazsanız yani kamusal alana taşımazsanız ve bu işlerin erkeklerle eşit paylaşımı üzerine bir hayat kurmazsanız, bunun için mekanizmalar üretmezseniz, bütün bunlar döner dolaşır, iş yaşamında eşitsiz koşulları size dayatır.

Eşdeğer işe eşit ücret meselesinde bir de görünmez alan var. Patronlar bir işyerinde işçilerin ne kadar ücret aldığını birbirlerine söylemesini istemiyorlar. Patronların yasal olarak şeffaf olması, denetlemeye, rapor vermeye açık olması gerekiyor. Ama bu tek başına yeterli değil. Gerçekten bütünlüklü bir mücadeleye ihtiyaç var.

“Erkek ağırlıklı sektörlerde kadına, gence, engelliye kota uygulanması gerekiyor. Teknik işlerde de kadınlara kota konulması şart. Ayrıca yeni istihdam alanlarının yaratılması gerekiyor.”

Bu iktidar çözüm üretemez

“Kadın istihdamını artıracağız, artırıyoruz” söylemleri sürerken, istihdam değil de işsizlik arttı, özellikle de genç kadın işsizliği.  Bu konuda HDP’nin politika önerileri nedir?

“İş var ama gençler beğenmiyor” diyen bir iktidardan istihdam konusunda çözüm bekleyemezsiniz. Daha sorunun var olduğunu kabul etmiyorlar. “Yok böyle bir sorun” diyorlar. Önce ülkede işsizlik meselesinin var olduğunu kabul etmek gerekiyor. Erkek ağırlıklı sektörlerde kadına, gence, engelliye kota uygulanması gerekiyor. Teknik işlerde de kadınlara kota konulması şart. Ayrıca yeni istihdam alanlarının yaratılması gerekiyor. Aslında en büyük problemlerden bir tanesi de bu. Birçok bölgede hiç istihdam alanı yok, sadece tarım var. Tarım da bitince çalışacak alan kalmadı. Kürtlerde işsizlik oranı çok daha yüksek. Yani bu tarafta işsizlik oranı yüzde 20 ise Kürt illerine geldiğinizde bu oran yüzde 40’lara çıkıyor, kadın işsizlik oranı daha da katlanıyor.

Kürt illerinde işsizlik çok yüksek

Kamuda kadın istihdamı daha fazla ama Kürt illerinde bunun azaldığı söyleniyor. Siz ne dersiniz bu konuda?

KHK’larla pek çok insan işten atıldı. Belediyelere kayyumlarla el konulunca AKP zihniyeti devreye girdi ve ağırlıklı olarak erkekler işe alınmaya başlandı. Ayrıca kadın kurumları, sivil toplum örgütleri vardı; buralarda daha çok kadınlar çalışıyordu. Bunların hepsini kapattılar, kapatmadıklarını karma yapılar haline getirerek erkekleri görevlendirdiler. Çalıştıkları kurumlar kapatılınca kadınların toplumdaki görünürlüğü de azaldı. KHK’larla atılan ve kayyumlardan dolayı işsiz kalan kadınlarla bir dayanışma örgütlemeye çalıştık. Ama hemen başka bir iş olanağı sağlayamıyoruz; Çünkü o alanlar bizde değil. Dolayısıyla ücretli bir işte yeniden çalışabilmeleri o kadar kolay olmadı.

İş yaşamında şiddet ve taciz önlenmesi için ILO’nun 190 sayılı sözleşmesi var. DİSK ve KESK, Türkiye’nin sözleşmeyi onaylaması konusunda kampanyalar yaptı, biliyorsunuz. HDP bu konuda ne düşünüyor?  

İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden ve “Ülkedeki işçiler güzel sömürülüyor” diyen bir iktidarın ILO 190’ı imzalaması mümkün değil. Her şeyi kadın aleyhine kuran ve hatta bütün kazanımlarımıza göz dikmiş bir iktidar var. Böyle bir iktidarın kadınlar lehine bir şey yapmasını beklemek çok hayalci. Dolayısıyla bu sözleşmenin onaylanması için bir iktidar değişimi gerekiyor.  Ama gelen iktidarı biz kadınlar zorlayamazsak; yani emek alanından kadınlar, sendikalardan kadınlar, örgütler ve siyasi partilerden kadınlar olarak zorlayamazsak yine imzalamayabilirler.  Sözleşmenin onaylanmasıyla da bitmez iş. Bu konuda mekanizmaların oluşturulması, iç yasaların buna göre ayarlanması, denetimin sağlanması da gerekiyor. Biz kampanyaları Meclis gündemine taşıdık, bununla ilgili önergeler verdik. Ama sürekli gündemde tutmak gerekiyor.  

Meslek hastalığını kabul ettirmek imkânsız

Türkiye’de kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda hiçbir şey yapılmıyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Aslında biz iş cinayetlerini sık sık gündeme getirmeye çalışıyoruz. Direniş alanlarını ziyaret ediyor, bir iş cinayeti olduğunda orada bulunmaya çalışıyoruz. Çünkü iş cinayetleri görünmez kılınmaya çalışılıyor. Kaza oldu bitti, elden bir şey gelmez anlayışı yaygın. İktidar bu alanda kader hikâyesini geçerli kılmaya çalışıyor. Verdiği tazminatlarla ailelerin dava açmasının önüne geçiliyor.

Bunun dışında meslek hastalıkları var ve meslek hastalığından da insanlar ölüyor. Bunlar istatistiklere yansımıyor. Bir işte çalışıyorsunuz, 10 yıl sürekli o zehri soluyorsunuz. Oradan çıkıyorsunuz, 10 yıl daha yaşayıp ölüyorsunuz, meslek hastalığı nedeniyle öldüğünüz kabul edilmiyor. Bir hastalığın meslek hastalığı olduğunu kabul ettirmek, meslek hastalığı nedeniyle emekli olabilmek neredeyse imkânsız.

Mesela tekstil ağır tehlikeli işler kategorisinde yer almıyor. Ama kıyafetler dikildiği sırada çıkan tekstil tozları ciğerleri kısa süre sonra mahvediyor. Sorsanız hiç kimse bunu böyle algılamaz, çünkü kısa vadede sonuçları ortaya çıkmıyor. Tekstilde de biliyorsunuz en çok kadınlar çalışıyor. Bu çok ciddi bir mesele. Görünür kılmak ve teşhir etmek; hangi işyerinde ne oluyor, en azından bunu açığa çıkarmak gerekiyor.

*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.

Fotoğraflar: HDP

Paylaş:

Benzer İçerikler

‘Sol Partiler Kadın Emeğine Nasıl Bakıyor?’ başlıklı raporumuzu dün düzenlediğimiz toplantıda kamuoyuyla paylaştık. Toplantıya aralarında çeşitli sol partilerden kadınların da olduğu 40’a yakın kadın katıldı.
‘Sol Partilerin Kadın Emeği Politikaları’ söyleşi dizimizde bu hafta Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Özlem Teke var. Partinin adil geçiş ve adil dönüşüm programına vurgu yapan Teke, kadın emeğine dair pek çok sorunun iş tercihinden kaynaklandığını, bu tercihin değişmesi gerektiğini söylüyor.
Gürkan, işyerlerinde kadın olmaktan kaynaklanan sorunların çözümüne çok önem verdiklerini, bunun için parti olarak özel politikalar geliştirdiklerini anlatıyor. Eşit ücret mücadelesini de kadın emeğinin ikincilleştirilmesine karşı yürütülen bir mücadele olarak değerlendiriyor.
Kayıtdışılığın ortadan kaldırılmasıyla istihdam ve ücret eşitsizlikleri gibi temel meselelerin daha kolay çözülebileceğine vurgu yapan Çetinkaya, kreşin kadın istihdamını artırıcı rolünün yanı sıra örgütlenmenin, toplumsal cinsiyet temelli eğitimin ve kotanın önemine dikkat çekiyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!