Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için gittiği New York’ta bir kanala değerlendirmelerde bulunmuş. Röportajda ülkedeki yüksek enflasyon hatırlatılarak kendisine yöneltilen “Sorunu nasıl çözeceksiniz?” sorusuna şu cevabı vermiş:
“Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim. Şu anda yüzde 8, yüzde 9 enflasyonun bile tehdit ettiği ülkeler var. Bizde yüzde 80 var.”
Sizleri tehdit eden yüzde 8-9 oranındaki enflasyon bizde yüzde 80 oranındayken bile tehdit etmiyor demeye getiriyor. Ekonomimiz o kadar güçlü!
Bir de not düşseymiş “TÜİK verilerine göre” diye. Ama TÜİK bile enflasyonu yüzde 80 değil, 83,45 olarak açıkladı. Önemsiz diye kırpıp atılan küsuratlar, kimi ülkelerdeki enflasyon oranının tamamı kadar. Bizde o kadar yüksek orandaki enflasyon devede kulak denerek, kırpılıp atılıyor küsur diye görünen bu oranlar.
Araştırmalar başka bir tablo gösteriyor
Ülkenin tıpkı enflasyon gibi durmaksızın artan işsizlik sorunu var. DİSK-AR’ın ekim ayında yayımlanan İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu’na göre geniş tanımlı işsiz sayısı 7,3 milyon.
Rapordan aynen alıntılıyorum:
“TÜİK’e göre resmi işsizlik tek haneye düşse de geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 20’ye yakın!
Geniş tanımlı işsiz sayısı 7,3 milyonun üzerinde!
Geniş tanımlı işsiz sayısı pandemi öncesine göre yükseldi!
TÜİK’e göre işsiz sayısı son bir yılda 560 bin azalırken İŞKUR’a göre 148 bin arttı.
Geniş ve dar tanımlı işsizlik arasındaki puan farkı 10,4.
Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 26,5.”
İşsizlerin en işsizi kadınlar
Raporda ayrıca şu özet bulgulara da yer verilmiş:
“TÜİK’in işsiz sayısı İŞKUR’un altında!
Geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 26,5!
Geniş tanımlı kadın işsizliği işsizlik türleri arasında en yüksek kategori genç kadınlarda gerçekleşti!
Geniş tanımlı ve dar tanımlı işsizlik arasındaki fark 10,4 puan.”
Tehdit nedir bilmeyen ekonomimizde durum böyle.
Ama bunlar sadece istatistiki rakamlar değil. Bizlerin duyguları, yaşam şartları, iş bulma, çalışma koşulları demek.
Hayatlarımızı nasıl yürüttüğümüz, yürütürken ne tür zorluklarla karşılaştığımız demek.
Canımız çıkarcasına çalıştırılırken insanca çalıştırılmadığımız gibi insanca yaşatılmadığımızı gösteren veriler bunlar.
Maddi koşullar sadece maddi sorunlara neden olmuyor.
Sağlık Bakanlığı ülkede 2009- 2020 yılları arasında antidepresan kullanım miktarının yaklaşık yüzde 70 oranında arttığını açıklıyor. Ruh sağlımızı da artan oranda yitirmeye devam ediyoruz.
Ülkede her türlü şiddet artmış durumda.
İntiharlar daha sık duyulmaya başlandı.
Toplumda saygı, özen, hoşgörü, nezaket neredeyse kalmadı. Birbirine sevgisiz ve öfke ile bakan, davranan bireylere dönüştürüldük.
Açlıktan ölmüyorsak mutsuzluğun pençesindeyiz.
Sosyal hayatını sürdürmek, kültür sanat etkinliklerine katılmak, kendini ifade edecek bir alanda çabalayarak varlığına anlam katmak lüks oldu.
Durum böyle iken sormak gerekmez mi, enflasyon aşılamaz bir ekonomik sorun olmadığı gibi işsizlik de aşılamaz bir ekonomik sorun değilse neden bunlar aşılamıyor? Aşılamadığı gibi yükselmeye devam ediyor. İnsanlar neden “Geçinemiyoruz” diyor? Milyonlarca insan neden iş bulup çalışamıyor? Neden mutsuzuz diyor? Neden antidepresan kullanım sayısı katlanarak artıyor?
İnsanlar neden umutları tükenmiş halde ülkeden kaçmanın yollarını arıyor?
Hep mi süfli sebeplerden?
Fotoğraf: Canva