“Bir dil kurmalıyız, sadece âşık olmak için değil yaşamak için de, sevişmek için de, dolunayı izlemek,
parmaklarımızla dişlerimizi sökmek için de…”(Latife Tekin, Zamansız, Can Yayınları, 2022, s.94).
Zuhal, Nazlı Elif Durlu’nun 2021 yılında yapmış olduğu uzun metraj filmi. Üst orta sınıf, mesleği avukatlık olan Zuhal’in yaşamının beş altı gününden bir kesit izliyoruz filmde. Evinde kedi sesi duyan ve o sesin nereden geldiğini anlamaya çalışan Zuhal’in bu sesin peşinden gitmesiyle birlikte onun apartman komşularıyla tanışıyor, Zuhal’le birlikte ev içlerine girip çıkıyoruz.
Filmin başında Zuhal’in görüntüsü olmadan sesini duyuyoruz ve sesin bu şekilde karşımıza çıkması film boyunca sesin ön planda olacağını baştan hissettiriyor izleyiciye. Filmde ses tasarımın dozu çok iyi ayarlanmış. Şehrin sesi, gürültüsüyle (korna sesleri) başlayan filmde bu sesler yerini kedi sesi, ağlayan bebek sesi, sevişme sesi gibi birbirine benzer seslere bırakıyor; bu sesler birbirine bağlı, geçişken öğeler olarak kurgulanıyor.
Kadın dayanışması
Zuhal’in kedinin peşinden apartmanın içinde çıktığı yolculuğunda biz de onunla birlikte birçok kadınla, pek az da erkekle karşılaşıyoruz. Bu kadınlar, demans hastası Fazilet Hanım, apartman görevlisi Meltem, her yaş grubunda çocuğu olan anneler, nedenini bilmediğimiz ama tahmin edebileceğimiz depresyonda bir kadın ve de Zuhal’in kendi annesi. Filmdeki kadınlar “iyi”, “dayanışmacı” kadınlar. Örneğin, Zuhal kedinin arayışındayken apartman boşluğuna düştüğünde onu orada Meltem’in 6–7 yaşlarındaki kızı bulur. Meltem de Zuhal’i tedavi eder, yaralarına pansuman yapar, koluna girerek evine götürür, yatağına yatırır. Yalnız kalmak istemeyen Zuhal’in o gidebilirsin diyene kadar başında bekler.
Ergen annesi olan kadın (ismini hatırlayamıyorum ya da kullanılmamıştı filmde) ise, Zuhal yine kedi sesinin peşinde evlerin içine girdiğinde evine badana yaptığı halde ara vererek kahve yapar, Zuhal’e badana yapmanın “insana çok iyi geldiğini” söyleyerek onun da eline badana fırçasını verir ve güzel sesiyle hoş bir şarkı mırıldanmaya başlar. Bu arada kadının ergen kızının ve 10–11 yaşlarındaki oğlunun halleri ayrıntılarıyla verilir.
Zuhal’in emekli idari hâkim olan başka bir kadınla sokakta yine kedi üzerinden tanışması, kadının Zuhal’e işini bir kenara bırakmasını salık vererek sokakta laflamakta, tur atmakta ısrar edişi başka bir dünyanın varlığını hatırlatır bize. İki bebek annesi olan kadınla da girdiği dayanışma ilişkisi kayda değerdir Zuhal’in. Anne-kız çatışması da filmde hepimizin yaşadığı ya da yaşamakta olduğu gibi samimiyetle anlatılır[1].
Erkekler yok gibi
Filmde erkekler ise ya yok gibidir (örneğin, Zuhal’in sevgilisi Ahmet’in sadece telefondan sesini duyarız) ya da apartman görevlisi Yavuz dışında sevimsiz tiplerdir. Hegemonik erkekliğin tüm unsurları farklı erkek karakterler üzerinden gösterilir.
Filmde bir dakika bile görünseler her bir karakterin hikâyesi var. Hikâyelerini merak ediyoruz. Ve de en önemlisi Zuhal’in hikâyesi diğerlerini bastırmıyor. Bilakis çoğaltıyor. Her bir karakter özenle, zarafetle oluşturulmuş. Biri diğerini gölgelemiyor. Kadınların her biri diğerinin parçası gibi. Birbirlerini tamamlıyorlar.
Zuhal, bizi kendimizle yüzleştiren bir film. Hepimiz kendimizden, zaaflarımızdan bir parça bulabiliyoruz; “Hepimiz biraz Zuhal miyiz?” diye düşünüyoruz. Kadınlar olarak ortaklaşabilmenin yollarını sunan, hepimizin benzer dertlerden mustarip olduğumuzu hatırlatan bir film Zuhal. Seyredin tartışalım…
Fotoğraf: Filmden bir sahne
[1] Bu arada “yalnız yaşayan” kızının (burası özellikle vurgulandı filmde) komşularla arasını iyi tutmak için bir çırpıda kurabiye yapıp tabağa büyük bir özenle yerleştiren ve kızına, komşulara dağıtmak üzere kurabiye ikramında eşlik etmek için ısrar eden Zuhal’in annesi rolündeki Nur Sürer’e bayıldım.