Her yer suç mahalli…

Yedikule Hastanesi’nde asistan hekim Semih E.’nin nöbet esnasında hemşire arkadaşımıza cinsel saldırıda bulunmasının üstünden neredeyse 10 ay geçti ve o hâlâ dışarıda elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Arkadaşımız ise başka hastaneye sürgün edildi. Biz sağlık emekçisi kadınlar erkek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz!
Paylaş:
İpek Deniz
İpek Deniz
ipekkdeniz@gmail.com

Metrobüste, arkadaşımızın davasının ilk duruşmasına giderken karşılaştık Fatma Hemşire ile. Olayın detaylarıyla ilgili ikimiz de sadece haberlere yansıyan kısımlara hâkimiz. Söylediği cümle beynimde döndü durdu. “1987 mezunuyum ben, o zamanlar hemşire ve sekreterlere o…. gözüyle bakarlardı. O günden bugüne çok yol katledildi ama sanki öyle düşünmeye devam eden de çok” dedi.

Hemşirelik, 2007’ye kadar sadece kadın mesleği ve kadına yüklenen her rolü iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir meslek. Taciz mevzusu az konuşulsa da kısık sesle bazen bir şeyler duyabiliyorsunuz. Özellikle taciz eden kişiye göre muamele edilen bir alan. Bir profesör ile bir temizlik personeli asla aynı tepkiyi görmez. Bunu, bu alanı biraz bilenler çok iyi tahmin edebilir. Ya da bir doktor karşısında hangi sebeple olursa olsun bir mağdurun nedense pek şansı yoktur bu ülkede.

Yaşanan bu durumla ilgili biraz ayrıntı öğrenince insanın aklı fikri duruyor. SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) Aksaray Şubesi’nden bir arkadaşımız, fail için “Bizim arkadaşımızdı o, hekim sendikaları kurulana kadar bizimleydi, sonra istifa etti. Bir sürü mevzu tartışırdık. Biz önce şoke olduk, hatta kendi aramızda birbirinize düştük. Silkinmemiz zaman aldı” dedi. Aslında o kadar zor konduruyoruz ki, yani o alışılagelmiş kodlarımız devreye giriyor. Ama eğitimli, ama arkadaşımız, ama ama ama…

“Gece sokakta ne işi vardı”, “kısa etek, şort” gibi saçma sapan kılıflara alışkınız. Peki bu mevzuda hangi kılıf uydurulacak? “Gece neden nöbet tutuyor” mu? Ya da “Her hemşirenin hayali bir doktor” safsatası mı? Ya da hemşirelik mesleğine yakıştıramadığınız bütün durumlar mı? Bir hemşire gece nöbetinde, dinlenmek için odaya çekildiğinde cinsel saldırıya uğradı! Evet, birçok insanın daha sağlıklı bir hayat sürmesi veya sağlığına kavuşması için hizmet veren bir kadın, mesai saatleri içerisinde, kendi görev yerinde, bir devlet hastanesinde cinsel saldırıya maruz bırakıldı!

Bilindik savunma: ‘Flört ediyorduk’

İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde asistan hekim Semih E.’nin nöbet esnasında hemşire arkadaşımıza cinsel saldırıda bulunmasının üstünden neredeyse 10 ay geçti ve o hâlâ dışarıda elini kolunu sallaya sallaya geziyor. 11 Mart’ta nöbetçi hemşire H.Z’ye cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla gözaltına alındı, serbest bırakıldıktan sonra da açığa alındı. Semih E., savcılık ifadesinde, hiçbirimizi şaşırtmayan, hepimizin bu tür olaylarda fazlasıyla aşina olduğu iddialarda bulundu. “H.Z ile üç yıldır flört düzeyinde arkadaşlığının olduğunu, iş dışında da görüştüklerini” ileri sürdü.

Savcılık, Semih E.’ye ait üç aylık HTS kayıtlarını inceledi. HTS kayıtlarında sadece 12 Ocak ile 17 Şubat 2023 tarihleri arasında dört kez telefonla görüştükleri belirlendi. Sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

Davanın ikinci duruşması, 1 Aralık’ta Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanık, yine aynı savunmayı yaptı: “Biz zaten flört ediyorduk, yakın davranıyordu.” Hâkimin “Dışarıda görüşüyor muydunuz?” sorusuna ise “Hayır” yanıtını verdi. Flört öyle bir durumdur ya hani… Bence kendi bile inanmadı uydurduğu yalana.

Belli ki flört etmek gibi bir durum yok; ama diyelim ki flört ediyorlardı… Flört etmek, evli olmak, birinin sevgilisi olmak… Hangi durum birine cinsel saldırıda bulunma hakkı verebilir ki! Bazı durumların taciz, tecavüz vb. durumları meşrulaştıracağı algısı neyin özgüveni!

Devamında failin erkek avukatı da meşhur cümleyi söyleyiverdi: “Neden bağırmadınız?” Takım elbise giydiği, kravat taktığı için, “Rızası vardı” gibi savunmalarla aklanan onca katil, tecavüzcü varken şanslarını her koldan deniyorlar, erkek adaletten aldıkları cüretle.

Hekimlik eğitimi almış bir birey olarak hâkimin karşısına “Psikolojik tedavi görüyor” gibi alçakça cümlelerle çıkmakta da bir beis görmedi kendileri. Bir kadının, yaşadığı cinsel taciz yüzünden psikolojik destek alması nasıl bir sorun teşkil edebilir, birini nasıl hasta gösterebilir ve kimi nasıl haklı duruma getirebilir ki!

Sonuç olarak dava, 4 Ocak 2024 tarihine ertelendi. KESK’li kadınların yanı sıra, çalışma arkadaşları da hemşire H.Z’ye destek olmak, yalnız olmadığını hissettirmek için orada hazır bulundu. Mahkemeye alınmayan kadınlar ve bazı basın mensupları kapının önünde bekledi duruşmanın sonucunu.

Duruşmanın ardından adliye önünde basın açıklaması yapıldı.

‘Mağdur arkadaşımızı sürdüler’

Duruşma sonrası adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, SES İşyeri Temsilcisi Yasemin Bakır ile H.Z’nin avukatı Feyza Altun söz aldı.

Yasemin Bakır, şunları söyledi:

“Biz hastanemizde yaşanan bu olayı bütün kamuoyuna anlatmak için uğraştık, uğraşmaya da devam ediyoruz. Ortada deliller ve suçun işlendiğine dair her şey açık ve net sunulmuşken, arkadaşımızın hayatını yerle bir eden kişi yine tutuksuz yargılanma kararı ile aramızda dolaşmaya devam edecek. Bunun ilk olmadığını biz kadınlar biliyoruz ama son olması için elimizden geleni yapacağımızı yine söylüyoruz. Her yer suç mahalli; evler, sokaklar, adliye sokakları, kamu kurumları… Her yerde şiddetin her türlüsüne maruz kalmaya devam ediyoruz. Mahkeme heyeti bizi salona almadı, basın mensubu bazı arkadaşları da aynı şekilde. Bu olayın daha çok duyulmasını, sahiplenilmesini istemedikleri belli. Biz bunu hepimizin şahsında yaşanmış bir şey olarak kabul ediyoruz ve diyoruz ki son bir kadın bile özgürlüğüne kavuşmadığı sürece bu mücadele devam edecek.

Bizim arkadaşımız yalnızca bir kere mağdur olmadı; çünkü cinsel saldırı hikâyesi o anda bitmez. Asıl mesele ondan sonra başlar ve asıl mesele toplum yargısıdır. Toplum nezdinde yargılanması için de mücadele etmeye devam edeceğiz. Çok üzücü bir mevzudur ki bu olay, birçok kişinin eteğindeki taşları dökmesine neden oldu. Hastane içinde tacize maruz kalan birçok kadın bu olayın ardından kendi yaşadıklarını anlattı. Biz bu saldırıdan sonra öğrendik ki, Semih E. sadece bu arkadaşımızı taciz etmemiş, başkaları da var. Ama susturuldular, başka erkekler tarafından susturuldular. Böyle bir durumla bu ülkede gündeme gelmek bile ne kadar zor, yani haklılığımızı anlatmak için o kadınları ikna etmeye çalışmak… Neden bunu diyorum, bu kadınların koşa koşa gelmeleri lazımdı ama öyle olmuyor. Mahkemede şahitlik yapmadılar.

Bununla da kalmadı, mağdur olan H.Z’nin tayininin Valilik tarafından bir gecede Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi’ne çıkarıldığı ortaya çıktı. Arkadaşımız kendi hastanesinden, ortamından bir kabahati varmış gibi açık ve net sürgün edilmiştir. Biz mevcut davanın yanında arkadaşımızın olması gereken yere geri dönmesi için de mücadelemize devam edeceğiz. Onun yeri Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’dir. Asıl gitmesi gerekenler gidecek. Bizim arkadaşımız asla yalnız kalmayacak, yalnız yürümeyecek.

‘Hiçbir kadın yalnız değil’

Av. Feyza Altun ise şöyle konuştu:

“Cinsel saldırı suçlarının faili olan erkek, ‘Rızası vardı’ diyerek tamamen heyeti yanıltmak üzere beyanlarda bulundu. ‘Biz sevgiliydik’ dedi, ‘Biz flört ediyorduk’ dedi. Telefon kayıtlarından işlerine yarayacak hiçbir şey çıkmadı ve müvekkilimizin bir iş arkadaşlığı dışında bu şahısla hiçbir ilişkisinin olmadığını zaten mahkeme huzurunda biz bugün ispat ettik.

Bebekler, çocuklar için dahi ‘Rızası vardı’ denebilen bu ülkede, kadınların birçok cinsel saldırı fiilinde rızasının olmadığını ve rıza kapsamına dayanılarak cezasızlık hali yaratılmaya çalışıldığını biliyoruz. Her yer suç mahalli; fakat biz bu suçların üzerinin örtülmesine izin vermeyeceğiz. Bu dosya özellikle sağlık emekçisi kadınların hastanelerde hiyerarşik ilişkilerden dolayı yaşamış oldukları tacizlerin, cinsel saldırıların nasıl örtbas edildiği hususunda örnek bir dosyadır. Hiçbir kadın yalnız değildir ve yalnız yürümeyecektir.”

4 Ocak’a çağrı

7-24 çalışılan, gece nöbetleri ile meşhur mesleklerin icra edildiği yerler, ne can güvenliği ne de beden ve ruh sağlığı açısından güvenli. Konu performansın artmasıysa hiç eksik olmayan baskılar, alınan kararlar, keşke işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzubahis olunca da işlese. Son olarak; SES’li kadınların “Erkek adalet değil, gerçek adalet” demek için, 4 Ocak’taki üçüncü duruşma için bütün kadınlara dayanışma çağrısı var. Dayanışma ile…

Fotoğraflar: SES

Paylaş:

Benzer İçerikler

Yedikule Hastanesi’nde bir hemşire, asistan hekim tarafından cinsel saldırıya maruz bırakıldı. Saldırıyı protesto eden hastane çalışanları, bu kamu kurumunda son iki yılda çok sayıda cinsel şiddet vakasının yaşandığını ancak bu vakaların üstünün örtüldüğünü, faillerin ise hastane yönetimi tarafından korunup kollandığını söylüyor.
Bar işçisi kadınların sorunları saymakla bitmiyor. Bir yanda ağır sömürü ve güvencesizlik, diğer yanda ayrımcılık, cinsel taciz… “Gece saatlerinde çalıştığımız için gün içinde asla bir şey yapamıyoruz. Karanlığa yatıp, tekrar karanlığa uyanıyoruz” diyorlar. Güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı talep ediyorlar.
Üniversite öğrencisi Ekinsu Aktaş, ekonomik krizin de etkileriyle öğrencilerin barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiğini belirterek, “İhtiyaçlarımızı karşılayabilmek için çalışmak zorundayız. Öğrencileri çok düşük ücretle saatler boyu çalıştırıyorlar. İş yerlerinde hem erkeklerden daha az ücret alıyoruz hem de çoğu kez cinsel tacizle karşı karşıya kalıyoruz” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!