Dün, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ydü. Küresel kapitalizmin neden olduğu bölgesel savaşlar, ekonomik krizler ve salgınlar, bugün dünya genelinde milyonlarca kişiyi yerinden ve yurdundan ederek, mülteci olarak yaşamak zorunda bırakıyor.
Bazıları göç yollarında yitiriyor hayatlarını. Yunanistan açıklarında 14 Haziran’da batan 750 kişilik mülteci gemisinde, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere pek çok insan yaşamından oldu. Akdeniz, yeni bir hayat kurmak amacıyla Batı ülkelerine göçmek isteyen insanlara mezar oluyor. Batı’nın gelişmiş kapitalist ülkeleri ise nitelikli işgücü ihtiyacını gidermek için dünyanın yoksul ülkelerindeki uzmanlara kapılarını açarken, yoksul mültecilerin yollarda can vermesine kayıtsızlar. Sebep oldukları yoksulluğun sınırlarından içeri girmesine izin vermiyorlar.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) 2022 verilerini içeren “Zorla Yerinden Edilmeye İlişkin Küresel Eğilimler Raporu” *, 14 Mayıs’ta yayımlandı. Rapor, 2022 yılı sonu itibarıyla yerinden edilmiş kişilerin sayısının bir önceki yıla göre 19,1 milyon artışla 108,4 milyona ulaştığını gösteriyor. Aynı raporda, Sudan’daki çatışmanın yeni yerinden edilmeleri tetikleyerek mayıs ayı itibarıyla toplam sayıyı tahminen 110 milyona çıkardığı belirtiliyor.
Dünyada mülteci sayısı çok arttı
Önce Suriye’deki savaş, sonra Ukrayna Savaşı, Afganistan’da Taliban’ın yönetime gelmesi, korona krizi gibi nedenlerden dolayı 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük göç dalgasının yaşandığını belirtiyor araştırmacılar.
Dünyada en yüksek mülteci nüfusunu ise 6,5 milyon ile Suriye’den kaçan insanlar oluşturuyor. Rapora göre 3 milyon 600 sığınmacı ile dünyada birinci sırayı alan Türkiye’de de Suriyeli mültecilerin sayısı, diğer mültecilere göre çok fazla. Seçimlerde sosyal demokratlar tarafından bile pazarlık ve ırkçılık konusu haline getirilen Suriye göçmeni bir kadın arkadaşımızla Diyarbakır’da konuştuk.
Doktor olacaktı
Afrinli olan Sosin**, Suriye’de başlayan savaştan kaçarak annesi ve iki kız kardeşiyle Diyarbakır’a yerleşmiş. Göç ettiği sırada 16 yaşında olan Sosin, şu an 24 yaşında. “Mülteci olmak peşimi bırakmıyor” diyen Sosin, aynı zamanda ağır çalışma şartları ve erkek şiddetiyle de mücadele ediyor.
Diyarbakır’a uzun bir süre alışamadıklarını dile getiren Sosin, şöyle devam ediyor:
“Babam ve abim savaşta IŞİD tarafından katledildi. Ben okulun en başarılı öğrencisiydim. Annem hayatının sonuna kadar bahçesinde güzel çiçekler yetiştirecek, ben de doktor olup aileme bakacaktım. Hiçbiri olmadı. Evimiz bir günde bombalarla paramparça oldu. Babam ve abim önce esir düştü, sonra katledildi. Bir gecede her şeyimiz elimizden alındı.”
Fabrikada en düşük ücreti o alıyordu
Çalıştığı fabrikada fazla mesai yapmasına rağmen çok düşük ücret aldığını belirtiyor Sosin:
“Taşındıktan sonra iş bulmak için çok çabaladım. Önce bir tekstil fabrikasında işe başladım. Benimle birlikte iki mülteci kadın daha vardı, herkes evine giderdi, biz üç saat daha fazla çalıştırılırdık. Bir gün cesaret ettim, sordum patrona, ‘Neden biz daha çok çalışıyoruz?’ diye. O da bana ‘Paraya ihtiyacınız var, daha çok para kazanın diye sizi bırakıyorum’ dedi, buna sevindim. Ama ay sonu diğer sigortalı çalışanlardan daha az maaş aldık.”
Çalışma koşullarının ağır ve ev kirasının da yüksek olduğunu dile getiren Sosin, “Onlarca sorun yaşadık, ev bulamadık, uzun süre inşaat halindeki binalarda yaşadık. İnsanlar bizim mülteci olduğumuzu bildiği için ya daha yüksek kira istiyor ya da bize ev vermek istemiyorlardı. Sonunda Bağlar’da bir ev bulduk; ama depremden sonra ev sahibi, kiranın üç katı zam yaptı. Orada yaşıyoruz, iki işte çalışarak ancak yetişiyorum. İki işte çalıştığım için gece çok yorgun eve dönüyorum, ailemin suratını bile göremeden uyuyakalıyorum” diyor.
Ev temizliğinde cinsel saldırıya maruz kaldı
Çalıştığı fabrikadan istifa eden Sosin, oradan tanıdığı birinin önerisi üzerine bir süre evlere temizliğe gittiğini anlatıyor. Temizlik için gittiği evlerden birinde sarkıntılık düzeyinde cinsel saldırıya maruz bırakılan Sosin, başına gelenleri şöyle aktarıyor:
“Fabrikada olmayacağını biliyordum, oradan ayrıldım, bir depoda çalışmak için iş başvurusunda bulunmuştum, oradan haber bekliyordum. Fabrikadan tanıdığım biri bu süreçte temizliğe gitmemi önerdi. Temizliğe düzenli olarak gitmeye başladığım evlerden birinde ev sahibi, temizlik yaptığım odaya girerek kapıyı kapattı. Önce sohbet etmeye çalıştı, sonra benden onunla birlikte olmamı istedi. Bana ‘Daha çok para kazanırsın’ dedi. Bunu reddetmeme rağmen beni tutup öpmeye kalkıştı. Oradan kaçtım ama benim için çok kötü bir andı. Aklıma geldikçe halen elim ayağım titriyor.”
Kadın ve mülteci olmanın zorluklarının altını çizen Sosin, sözlerini şöyle bitiriyor:
“Burada vatandaşım ben; ama buna rağmen kimse bana sigortalı iş vermek istemiyor. Biz savaş başladığı için Rojava’dan kaçtık, Diyarbakır’a geldik. Kendimizi şanslı hissediyorduk buraya gelebildiğimiz için. Ama nereye gidersem gideyim; kadın olmak, Kürt olmak, mülteci olmak, işçi olmak peşimi bırakmadı. Kadın oldum, taciz edildim. Mülteci oldum, iş verilmedi, verilse de insanı şartlarda değil. Kürt oldum, devlet vurdu, IŞİD bizi yuvamızdan etti. Hikâyemiz hiç normalleşmiyor.”
*https://www.unhcr.org/global-trends-report-2022
**Gerçek adı değil.
Fotoğraf: Evrim Deniz