Hizmet Sektöründe Kadın Emeğinin Eğretileşmesi

Hizmet sektöründe kadın meslekleri ağırlıktadır. Bu sektör, işe yönelik tercih imkanlarının olmaması, düşük ücretler, güvencesizlik, işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının, temsil imkanlarının yokluğu ve cinsel tacize karşı korumanın olmaması ile yaygın bir eğretileşme eğilimi gösterir.
Paylaş:
Zuhal Esra Bilir
Zuhal Esra Bilir
zuhalesra@gmail.com
Zuhal Esra Bilir

Hizmet sektöründe kadın meslekleri ağırlıktadır. Bu sektör, işe yönelik tercih imkanlarının olmaması, düşük ücretler, güvencesizlik, işçi sağlığı ve iş güvenliği koşullarının, temsil imkanlarının yokluğu ve cinsel tacize karşı korumanın olmaması ile yaygın bir eğretileşme eğilimi gösterir.

“Kadın işçiler arasında öyleleri var ki birkaç gün dışında artarda birçok hafta iki saatten az bir yemek paydosu ile sabah altıdan gece yarısına çalıştırılmaktadır; böylece haftanın 5 gününde kendilerine ancak eve gidip gelmek ve yatmak için (24 saatten) 6 saat kalmaktadır.” (Karl Marx, Kapital (Birinci Cilt), Sol Yayınları, 2011,s. 388)

İçerde müşteri varken mağazayı kapatamıyorsun; O sabaha kadar dursa biz de duracağız mesela,  ama biz zaten 12 saattir ordayız. Sen bizi 14 saat oraya mahkûm ettin. Ee bir de benim mağazayı kapatma işlerim var, 15 saat. Bir de 1-1,5 saat yolum var. Hani gittin geldin, yani günün 17 saatini sadece işe harcıyorsun. Diyordum ki zaten gün 24 saat, yetmiyor bana. Hangi ara uyuyacağım, ya ben hangi ara yemek yiyeceğim?! Yani ekstra bir şey yapmaya imkanım yok ya! (Ebru, AVM’de satış görevlisi)

Hizmet sektöründeki kadın istihdamının yapısını anlamak için eğretileşme kavramına daha yakından bakmakta fayda var. Eğretileşme veya prekarizasyon, precarization kavramının  Türkçeleştirilmiş halidir. Eğretileşme kavramı, işgücü piyasasındaki güvencesiz, geleceksiz, insanca yaşama koşullarına imkân verecek bir gelir düzeyine sahip olmayan, meslek ve beceri tanımı bulunmayan işler üzerinden tanımlanır. Ancak kadınlar için hizmet sektöründe farklı nitelik gerektiren mesleklerde bile yaygınlaşan çalışma koşullarında kötüleşmeden bahsetmek mümkündür. İşgücü piyasasının genelinde yaygınlaşma eğilimi gösteren eğretileşme, büro hizmetleri, hizmet ve satış elemanları, nitelik gerektirmeyen işleri içeren hizmetler gibi kadın istihdamının yoğun olduğu sektörlerde yoğunlaşmış olsa da çoğu zaman bilim, mühendislik, sağlık, eğitim, bilgi ve iletişim teknolojisi gibi profesyonel meslek gruplarında çalışan kadınların da karşılaştığı çalışma koşullarını tanımlayabilir.

Tüm dünyada değişen üretim biçimleriyle bedensel kuvvet gerektiren emeğin yerini duygusal ve bilişsel emeğe bırakması ve işverenlerin düşük maliyetlerde, güvencesiz ve esnek bir işgücü yaratmak istemesi; eğreti çalışma şekilleri ve koşullarında daha fazla kadının istihdam edilmesi işgücünün feminizasyonu sonucunu yaratmıştır. (Standing, 1989; 1999) Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde; atipik istihdam biçimlerinde, kayıt dışı çalışmada ve eğretileşen koşulların çoğunlukla görüldüğü ve sendikal korumanın zayıf olduğu sektörlerde kadın istihdamı artmıştır. Geleneksel işbölümünün etkisiyle kadınlar çoğunlukla, ev içinde, enformel veya standart olmayan işlerde çalışmaktadır. Kadınlar, ev içi işleri ve bakım işlerini sürdürmeye devam ederek çalışmak zorunda kaldıklarından daha esnek ve eğretileşmiş koşullarda erkeklerden daha düşük ücretler alarak çalışmaya razı olmak zorunda bırakılmaktadır.  Yapılan araştırmalar, tüm dünyada kadınların güvencesiz işlerde daha çok çalışması eğretileşmenin sonuçlarından daha çok etkilendiğini gösterir. (Beneria, 2001; Cranford, Vosko, & Zukewich, 2003; Fudge & Owens, 2006; ITUC, 2011; Vosko, MacDonald, & Campbell, 2009; Young, 2010; Jackson, 2004)

Kadınların en yoğun şekilde istihdam edildiği hizmet sektöründe çalışma ve istihdam koşulları özellikle eğretileşme eğilimini yansıtmaktadır.  Özellikle genç, göçmen, düşük eğitimli, vasıfsız, pazarlık gücü olmayan, korunmaya muhtaç kadınlar; ev içi emek, hizmet sektörü, elektronik endüstrisi, konfeksiyon/hazır giyim, gıda işleme/yiyecek, perakende sektörlerinde en ağır eğreti koşullar altında istihdam edilmektedir. Hizmet sektörü, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğretileşme özelliklerinin tamamının görüldüğü ve kadın istihdamının çok yoğun olduğu bir sektör olması nedeniyle bir çok çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. (Giaccone & Nunzio, 2012; Fagan & Burchell, 2002; Liao, 2016; Mrozowick, Roosalu, & Senča, 2013)

Bu nedenle özellikle feminist metodoloji ile hizmet sektöründeki kadın emeğini ele alan çalışmaların yapılmasına daha çok ihtiyaç vardır. Bu çalışmaları yaparken bir işin özellikle kadınlar için eğretileşme eğiliminde olup olmadığını anlamanın en iyi yollarından biri yapılan isin özelliklerinde eğretileşmenin unsurlarının var olup olmadığını aramaktır. Eğretileşme unsurlarının belirlenerek gösterge aracı haline getirilmesi, farklı istihdam biçimlerindeki eğretileşmenin araştırılmasını sağlaması bakımından oldukça önemlidir. Bu yaklaşımda eğretiliği ortaya koymak için belirlenen bu değişkenlerin istihdamın yapısında olması söz konusudur. İster kayıtlı ve güvenceli görünen işlerde, ister atipik veya kayıt dışı işlerde olsun; bu temel kriterlerin görülmesi, o işin eğreti ve güvencesiz bir iş olduğunu göstermektedir. (Vosko, MacDonald, & Campbell, 2009) Böylece izlenen bu yaklaşım ile hizmet sektörünün farklı alanlarında çalışan kadınların çalışma koşullarının eğretiliğini aşağıdaki göstergelerle değerlendirmek, birbirinden oldukça farklıymış gibi görünen çalışma şekilleri ve koşullarının eğretiliğini kadınların deneyimleri ışığında ortaya koymak mümkün olacaktır.

Çalışanların İşe ve Meslek Seçimine Yönelik Tercih İmkânsızlığı

Çalışanların yaptıkları işe yönelik seçim imkânlarının olmaması bir eğretileşme göstergesidir. Çalışanların işe yönelik tercih şanslarını düşüren ve hatta bazı durumlarda yok eden faktörlerin en önemlisi yüksek işsizlik oranlarıdır. Kadınların umutsuzluktan iş aramayan ama çalışmaya hazır kadınlar da dâhil edildiğinde oldukça yüksek olan işsizlik oranları, eğretileşmeyi ve kötü koşulları kabul etmek zorunda kalmalarını anlamak için önemli bir göstergedir. (Mckay, Clark, & Paraskevopoulou, 2011; KEİG, 2014)

Eğreti Çalışma Koşulları

Eğretileşme, tüm dünyada, kendiliğinden olmayan, beslendiği ideolojik ve hukuki bir temeli olan bir olgu olarak yayılmıştır. Özellikle neoliberal ekonomik yapılarda, devlet eliyle güçlendirilen güvencesizlik, işçilerin yasal çerçevede korunmasını olanaksız kılmaktadır. Eğreti islerde çalışan kadınlar yasanın öngördüğü haftalık 45 saat çalışma süresine uygun şekilde çalışamamaktadır. Çalışma saatlerinden anlaşıldığı üzere haftalık yasal çalışma saatinin üzerinde çalışma oldukça yaygın olarak görülmektedir. Ancak bu fazla çalışmanın ücret karşılığının çalışanlara ödemesi yapılmamaktadır Yıllık izin kullanımlarında aksaklıklar ve usulsüzlükler yaşanmaktadır. Son anda belli olan izin tarihleri, her an iptal edilebilir, değişebilir olarak belirlenmektedir. Ayrıca yasal olarak hak edilen izin süresinin tamamının kullanılamadığına dair örneklerin sayısı oldukça yüksektir. Kadınlar, modern piyasa ekonomilerinde işgücüne artan oranlarda katılmalarına rağmen varlığını hala sürdüren cinsiyetçi iş bölümü nedeniyle ev işleri ve bakım işlerinin sorumluluğunu sürdürmeye devam etmektedir. Bu durum iş ve aile yaşamını uzlaştırma sorunsalını yaratmaktadır. (İlkkaracan, 2010) Uzun çalışma saatleri, ağır çalışma koşullarıyla hizmet sektörü bu sorunun en yoğun yaşandığı alanlardan biridir. (Broadbridge, 1999)

Düşük Gelir Karşılığı Çalışma

Eğreti çalışma sistemi, çalışanlar için yoksulluk üretmekte, sosyal güvenlik uygulamaları ise eğreti çalışanlar için yeterli koruma sağlayamamaktadır. Böylelikle, yoksulluk, tüm çalışma yaşamına ve emeklilik dönemine de yayılmaktadır. Düşük gelir düzeyinin yanı sıra, gelirin sürekli ve düzenli sağlanamaması da, çalışanların insan onuruna yakışır çalışmadan uzak koşullar altında yaşaması anlamına gelmektedir.

Mesleki ve Kişisel Eğitime Erişim Olanaklarının Yokluğu

Uzun çalışma saatleri boyunca çalışan işçiler, zaman yoksulluğu nedeniyle, kişisel ve mesleki gelişimlerini sağlamak için eğitim ve yeniden eğitim programlarına, yaygın olarak sunulan mesleki eğitimlere ancak sınırlı düzeyde erişebilmektedir. Zaman yoksulluğunun, kadınlarca, hane ve aile içerisindeki bakım yükümlülüklerine ayırdıkları zaman nedeniyle daha ağır yaşandığı da göz önünde bulundurulduğunda; mesleki ve yeniden eğitimlere katılamayan çalışan, hızla değişen vasıf gerekliliklerine ayak uyduramamakta ve bir süre sonra işverenler için vazgeçilebilir, vasıfsız çalışan konumuna gelebilmektedirler.

Yetersiz Sağlık ve Güvenlik Koşulları Altında Çalışma

Literatürdeki birçok çalışmada eğreti istihdam ve işçi sağlığı ve güvenliği arasında olumsuz ilişkinin varlığından söz edilmektedir. İstihdam koşulları kötüleştikçe artan güvencesizlik bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. İş güvencesizliği ve bununla birlikte oluşan gelir güvencesizliği, tüm bu olumsuz koşullara rağmen işini kaybetme korkusu, çalışma koşulları üzerinde söz hakkına sahip olamama, işteki belirsizliğin tüm yaşama yayılması neticesinde yaşamı üzerinde kontrolü kaybetme, işveren tarafından sürekli değiştirilebilen çalışma süreleri, düşük gelir, çalışma ve sosyal yaşamda karmaşa; mental sağlıkta bozulmalara yol açmaktadır. Eğretileşen çalışma koşullarında, işverenin çalıştırdığı kişilere yönelik sağlık ve güvenlikle ilişkili önlemler, idari ve yasal düzeyde düzenlenebilir ve denetlenebilir olmaktan çıkmaktadır. (Özkan & Hamzaoğlu, 2015)

İş Güvencesizliği ve Geleceğe Yönelik Belirsizliğin Yüksek Oluşu

Çalışanların işe devam edip edemeyeceği konusunda yaşadıkları belirsizlik ve buna bağlı olarak yaşanan kaygılar, mevcut belirsiz ve kötü koşullara karşı koymada yaşanan güçlükler, çalışanın işini sürdürmesinde kendi dışındaki faktörlerin belirleyici olması düşük iş güvencesinin ve geleceğe yönelik belirsizliğin göstergelerindendir. (Çakır, 2007) Bunlara ek olarak, işten ayrılma ve emeklilik hallerinde, kıdem tazminatı ve emeklilik tazminatı gibi haklardan yararlanma güvencelerinin olmayışı ya da düşük oluşu eğreti istihdamın belirleyicilerindendir.

Çalışma İlişkilerinde Temsil İmkânlarına Sahip Olamama

Son kırk yılda değişen dünyada yeni neoliberal ekonomik yapı sendikalaşma oranlarının düşüşünde oldukça etkilidir. Ülkeden ülkeye farklılık gösterse bile, iş ve sendika yasaları günümüzde sendikal örgütlenmeyi zorlaştıracak veya sendikaları etkisiz bırakacak nitelikteki düzenlemelerle oluşturulmaktadır. Eğretileşen şartlar altında çalışanlar, sendikal olarak örgütlenememekte ve işveren karşısında yeteri kadar temsiliyet gücüne sahip olamamaktadırlar. Sendikal örgütlenme, güvencesizlikle mücadele için oldukça önemli bir olgudur ve güvencesizlikten korunmak için çalışanların önemli bir aracıdır. Sendikalaşma oranı azaldıkça, eğreti istihdamın yaygınlaşması kolaylaşmaktadır. (ILO, 2004; ILO, 2012; Jackson, 2004; Cunniah, 2013)

Cinsiyete Dayalı Ayrımcılığa ve Cinsel Tacize Karşı Korunma Yoksunluğu

Hizmet sektöründeki çoğu meslek kadınların yoğun olarak istihdam edildiği mesleklerin arasındadır. Ancak bu durum meslekteki cinsiyete dayalı eşitsizliklerin varlığına, aynı işi yapan kadınların daha az ücret almasına engel olamamaktadır. (Broadbridge, 1995; 1997) İşe alımda, terfide, işten çıkarılmada, eğitim olanaklarına erişmede, ücret ve prim ödemelerinde, emeklilik vb. sosyal haklara ulaşmada cinsiyetler arası ayrımcılığın varlığı tüm meslek gruplarında yaygındır. Bununla birlikte, Toksöz’ün (2011) turizm sektörü için belirttiği ‘erkeklere hizmet etme’ algısının kadınlara yönelik cinsel taciz riskini arttırması, hizmet sektöründeki farklı bir çok  mesleği yapan kadınlar için de çok açık bir şekilde görülmektedir.  Tanımına toplumsal cinsiyet beklentilerini dâhil etmesi bakımından, hizmet sektöründeki çoğu is kadınlara özgü hale gelmiştir. (Cindoğlu & Durakbaşa, 2012) Bununla ilişkili olarak, bu mesleklerde cinsel taciz vakalarının yaşanması sık karşılaşılan bir durum olarak çıkmaktadır.

İlerleyen yazılarda yukarıda sıralamaya çalıştığım bu göstergelerin hizmet sektöründeki oldukça farklı meslek gruplarından kadınlar tarafından nasıl deneyimlendiğini feminist bir metodolojiyle ortaya koymaya çalışacağım. Böylece, kadınlar için ILO’nun insan onuruna yakışır iş kriterleri olan; özgürlük, eşitlik, güvenlik ve saygınlık koşulları altında verimli çalışma, yeterli ücret, sosyal korunmanın sağlanması ve bu koşulların korunması unsurlarını ve bu unsurlar doğrultusunda çalışma haklarının artırılması, istihdamın artırılması, kırılgan durumlara karşı sosyal korumanın artması ve sosyal diyalogun gelişmesini hizmet sektöründeki kadın istihdamı açısından ele alacağım.

Kaynakça

Standing, G. (1989). Global feminization through flexible labor. World development 17, no. 7, 1077-1095.

Standing, G. (1999). Global Feminization Through Flexible Labor: A Theme Revisited. World Development Vol. 27, No. 3, 583-602.

Beneria, L. (2001). Changing employment patterns and the informalization of jobs: general trends and gender dimensions. Geneva: International Labour Office.

Cranford, C. J., Vosko, L. F., & Zukewich, N. (2003). The gender of precarious employment in Canada. Relations industrielles/Industrial relations , 454-482.

Fudge, J., & Owens, R. (2006). Precarious work, women, and the new economy: The challenge to legal norms. Bloomsbury Publishing.

ITUC, I. T. (2011). Living With Economic Insecurity: Women In Precarious Work.

Vosko, L. F., MacDonald, M., & Campbell, I. (2009). Gender and the contours of precarious employment. Routledge.

Young, M. C. (2010). Gender Differences İn Precarious Work Settings. Relations Industrielles/Industrial Relations, 74-97.

Jackson, A. (2004). Gender inequality and precarious work: Exploring the impact of unions through the gender and work database. Gender&Work: Knowledge Production in Practice Conference. Canadian Labour Congress.

Giaccone, M., & Nunzio, D. D. (2012). Working conditions in the retail sector. European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions.

Fagan, C., & Burchell, B. (2002). Gender, Jobs and Working Conditions in the European Union. Dublin: European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions.

Liao, S. X. (2016). Precarious beauty: migrant Chinese women, beauty work, and precarity. Chinese Journal of Communication 9.2 , 139-152.

Mrozowick, A., Roosalu, T., & Senča, T. B. (2013). Precarious work in the retail sector in Estonia, Poland and Slovenia: Trade union responses in a time of economic crisis. European Review of Labour and Research 19.2, 267-278.

Mckay, S., Clark, N., & Paraskevopoulou, A. (2011). Precarious Work İn Europe Causes And Consequences For The Agriculture, Food And Tourism Sectors. WorkingLives Research Institute.

KEİG. (2014). Çalışma Yaşamında Eğretilik, Eğreti İstihdam Ve Atipik İstihdam İlişkisi. İstanbul: KEİG Platformu.

İlkkaracan, İ. (2010). Uzlaştırma Politikalarının Yokluğunda Türkiye Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitsizlikleri . İ. İlkkaracan içinde, Emek Piyasasında Toplumsal Cinsiyet Eşitiğine Doğru İş ve Aile Yaşamını Uzlaştırma Politikaları (s. 21-58). İstanbul: Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği .

Broadbridge, A. (1999). Retail managers: stress and the work-family relationship. International Journal of Retail & Distribution Management 27.9, 374-383.

Özkan, Ö., & Hamzaoğlu, O. (2015). Esnek İstihdamın İşçi Sağlığına Etkileri. Ö. Müftüoğlu, & A. Koşar içinde, Türkiye’de Esnek Çalışma (s. 185-208). İstanbul: Evrensel Basım Yayın.

Çakır, Ö. (2007). İşini Kaybetme Kaygısı: İş Güvencesizliği . Çalışma ve Toplum, 117-140.

ILO. (2004). Economic Security for a Better World. Geneva: Programme on Socio-economic Security.

ILO. (2012). From Precarious Work to Decent Work: Outcome Document to the Workers’ Symposium on Policies and Regulations to Combat Precarious Employment. ILO International Labor Organization.

Cunniah, D. (2013). Foreword. International Journal of Labour Research Vol.5 Issue 1, 5-9.

Broadbridge, A. (1995). Female and Male Earnings Differentials in Retailing. The Service Industries Journal , Volume 15,Issue 1.

Broadbridge, A. (1997). Why Earnings Differentials are Different for Men and Women in Retailing. The Service Industries Journal Volume 17, Issue 2, 221-236.

Toksöz, G. (2011). Kalkınmada Kadın Emeği. İstanbul : Varlık Yayınları.

Cindoğlu, D., & Durakbaşa, A. (2012). Tezgah Üstü Karşılaşmalar. D. Kandiyoti, & A. Saktanber içinde, Kültür Fragmanları: Türkiye’de Gündelik Hayat (s. 84-100). İstanbul: Metis Yayınları.

* Bu yazı, yazarın Eğretileşen Hizmet Sektörünün Feminizasyonu: Avm’lerde Çalışan Kadın Satış Görevlileri Örneği isimli makalesinden derlenerek hazırlanmıştır.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Bu yazı sadece bir kitap eleştirisi değil. Hülya Osmanağaoğlu, TYÜ kuramını temel alan bir feminist mücadele ile patriyarka – patriayarkal kapitalizm – kapitalist patriyarkayı temel alan feminist mücadele arasındaki temel ayrım, gündelik hayatımızdaki erkek egemenliğini merkeze koyarak bütünlüklü bir mücadele vermek ile sermayenin gündelik hayatımızdaki belirleyiciliğini merkeze koyarak mücadele vermek arasındaki farkta somutlanıyor, tespitini tarihsel analizle de harmanlayarak TYÜ tartışmalarına yeni bir boyut getiriyor.
AKP iktidarı İş Kanunu’nda değişiklikler yapmayı planlıyor. Yapılan değişikliklerin işçilerin değil sermayenin çıkarları doğrultusunda olacağını önceki deneyimlerimizden biliyoruz. Arkadaşımız Nesrin, İş Kanunu’nun tarihçesini ve imzalanmayan ILO sözleşmelerini anlatıyor.
Geçtiğimiz nisan ayında başladığımız ve aralık ayında tamamlanan Kadınİşçi’nin “Depremden Etkilenen Kentlerde Kadınların Ücretli Ücretsiz Emeği” adlı raporunun çıktıları, Bağlam Yayıncılık’ın toplantı salonunda basın ve kadın örgütlerine anlatıldı.
Feride Eralp ve Selin Top, hazırladıkları “Türkiye’de Feminist Hareketin Gündemleri ve Güncel Eylem Alanları” başlıklı raporla ilgili Kadın İşçi’nin sorularını yanıtladı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!