İhraç belgeseli yapan da ihraç edildi

Yeni TRT yönetimi kadın hakları aktivisti, sendika üyesi Deniz Salmanlı’yı İstanbul Sözleşmesi bizim, TRT Halkındır dediği, Mahir Çayan paylaşımı yaptığı için 22 yıl emek verdiği kurumdan ihraç etti.  Bir amirin tek lafıyla çalışma hakkının elinden alındığını belirten Deniz, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”  sözlerinin bir slogan değil varoluş çığlığı olduğunu söylüyor.
Paylaş:
İpek Deniz
İpek Deniz
ipekkdeniz@gmail.com
İpek Deniz    ipekkdeniz@gmail.com

Yeni TRT yönetimi kadın hakları aktivisti, sendika üyesi Deniz Salmanlı’yı İstanbul Sözleşmesi bizim, TRT Halkındır dediği, Mahir Çayan paylaşımı yaptığı için 22 yıl emek verdiği kurumdan ihraç etti.  Bir amirin tek lafıyla çalışma hakkının elinden alındığını belirten Deniz, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sözlerinin bir slogan değil varoluş çığlığı olduğunu söylüyor.

15 Temmuz’dan sonra başlayan, kamu çalışanlarının ihraç dalgası muhalif, ses çıkaran herkese tehdit şeklinde devam ediyor. TRT’de 22 yıldır şef montajcı olarak çalışan ve KESK Haber-Sen üyesi, bir dönem kadın sekreterliği de yapan Deniz Salmanlı, kişisel Twitter hesabından yaptığı sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, iki saat süren bir soruşturma sonrası önce açığa alındı, geçtiğimiz hafta da ihraç edildi.

Soruşturmaya sosyal medya paylaşımları, TRT Harbiye binasındaki arşivin yeni yerine uygunsuz taşınması; görevde yükselme sınavının haremlik-selamlık düzende yapılması; Milletvekilleri Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun tutuklamasına, Barış Atay’ın sokakta saldırıya uğramasına tepki göstermesi ve Kızıldere olayının yıldönümü üzerine olan paylaşımları dahil edildi. Bu soruşturmanın, Hacı Bayram Veli Üniversitesi tarafından yapılan TRT Görevde Yükselme sınavındaki haremlik-selamlık sınıf düzenini protesto amacı ile 1 Nisan 2021 tarihinde Haber-Sen tarafından başlatılan tweeter eyleminin hemen ardından 2 Nisan’da başlatılması esas dertlerinin işareti aslında. TRT haremlik- selamlık sınavının tesadüf olduğunu açıkladı. Ama mevcut iktidarın kadını sokmaya çalıştığı geleneksel roller cenderesi düşünüldüğünde bu tesadüfle açıklanamaz. Makbul kadınlar yaratmaya çalışan kurumlar, makbul memur kadrosu yaratmaya çalışırken, direnenleri ihraç ederek korku salmaya çalışıyor. Bu ihraç kurum amirinin inisiyatifi ile oluyor, hiç tanımadığı, yeni göreve gelmiş biri tarafından…

Keyfi hukuksuz bir ihraç

Haber-SEN’ in yaptığı açıklamada “Bu ihraç kararı, 375 Sayılı KHK’nın 2018 yılında geçici olarak yürürlüğe giren 31.07.2021’de 1 yıl uzatılan, 35.maddesinin B fıkrasının 10. Bendine göre yapıldı. Bu geçici madde ‘…terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen; bir bakanlığa bağlı, ilgili veya ilişkili olmayan diğer kurumlarda her türlü kadro, pozisyon ve statüde (işçi dahil) istihdam edilen personel birim amirinin teklifi üzerine atamaya yetkili amirin onayı ile kamu görevinden çıkarılır” demektedir. Sosyal medyada Kızıldere paylaşımlarına dair ‘kovuşturmaya gerek yoktur’ şeklindeki beraat kararlarına rağmen, Deniz Salmanlı idari tasarruf ile memuriyetten atılmıştır, bu keyfi, hukuksuz ve politik bir karardır” dedi.

Kadın hakları savunucusu olan, Deniz Salmanlı haksız hukuksuz bir şekilde ihraç edilen birçok kadına ses olmak için  “Hakikatin Gücü” belgeselinin yönetmenliğini üstlenmiş ve ihraç edilen, ciddi mağduriyet yaşayan kadınların sesini sanat yoluyla duyurmaya çalışmış, tarihe not düşmüştü.  Belgeselde Salmanlı, kadınların meslekten ihraç edilmesinin yol açtığı psikolojik, ekonomik ve kadın olmaktan kaynaklı her türlü sıkıntıyı,  yaşayanların ağzından anlatıyordu. Ardından Kadınİşçi okurlarının da seyrettiği Hemşirelik belgeseli geldi. Kadının görünmez emeğinin meslekleşmiş halini anlatmaya çalıştı hemşireler, kameranın başında yine Deniz Salmanlı vardı.  İşin heyecanından sonra herkesin teşekkür etmek için etrafında dolaştığı Deniz “teşekkür yok, dayanışma var” deyip duruyordu. Evet, kadın kadının yurdudur diye ısrarla söylüyoruz. Deniz bunun güzel bir örneği oldu her zaman.

“Ben de ihraç oldum… Ülkede derin sarsıntıların olduğu yıllar, son yıllarda Ohal KHK’ları ile bir gecede işlerinden olan binlerce insanın yaşadığı da bu sarsıntılardan KESK’e bağlı sendikalara üye kamu çalışanları da nasibini aldı. Bu süreçte sendika yöneticisi idim. ‘Hakikatin Gücü’ adında belgeselle, KESK’li kadınlar ile tarihe not düşmek istemiştik. Temel hukuk doktrinlerinin yok sayıldığı, hukuksuzluk tarihine geçecek günler yaşandı, yaşanıyor. Artık ben de ihracım, 375 Sayılı KHK’nın 2018 yılında geçici olarak yürürlüğe giren 31.07.2021’de bir yıl uzatılan, 35. maddesinin B fıkrasının 10. Bendine göre yapıldı ihraç, tek bir müfettişin iki saatlik sorgusu neticesinde, amirin bir imzası ile üç aşamalı sınavlarla girdiğim TRT’den atıldım. İhraç belgeseli yapan da ihraç oldu, diye yazsın tarih…”

Çalışma hakkım elimden alındı

Küçük memur bir babanın ve emektar bir annenin emeklerinin ve kendisinin uykusuz gecelerinin bir amirin imzası ile son bulduğunu belirten Deniz sözlerine şöyle devam ediyor. “ ‘Teslim olmuyoruz!’ cümlesi Milli güvenliği tehdit ediyormuş, teröre övgü imiş… 22 yıl çalıştım, işimi çok severek yaptım, hiç soruşturma geçirmedim, hiç ceza almadım. İşimle ilgili, iş yerimdeki tutum ve davranışlarımla ilgili soruşturma açması gereken TRT, benim kişisel sosyal medya hesaplarımı taramış… Kendini yargı yerine koyarak, suçsuzluk karinesi ve kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkelerini ihlal ederek çalışma hakkımı elimden aldı.”  Bu ihracın kalanlara gözdağı vermek, korkutmak ve kadınları susturmak amacıyla yapıldığına dikkat çektikten sonra kadın kurtuluş hareketinin gücünü de şu şekilde vurguluyor:   “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz sözlerimiz slogan değil bir varoluş çığlığı… OHAL ilanından sonra sokaklara ilk çıkan kadınlar oldu tıpkı 12 Eylül sonrası gibi, Taliban ve İŞİD’e kadınların cesurca itirazı gibi, kadınlar özgürlük mücadelesini her yerde yükseltiyor, daha yaşanılası dünya, memleket, evler, kurumlar için…”

TRT’de bitmeyen bir yeniden yapılanma döneminde, çok zor yetişen yayıncılar emekliliğe teşvik adı altında zorlandığını yaklaşık 1800 yayıncı emekli olduğunu, kalanlar istihdam fazlası diye başka kurumlara gönderildiğini fakat sendikal mücadele ile bu arkadaşlarının geri geldiğini anlatan Deniz, istihdam fazlası var denilmesine rağmen binlerce insan işe alındığını bunun bir kadrolaşma harekatı olduğunu söylüyor. “TRT binalarının depreme dayanıksızlığı ile boşaltılması, ranta mı kurban gidecek endişesi uyandırdı. Her bir koridorunda tarihin izlerinin olduğu binaların özensiz taşınma süreci endişelerimizi daha da artırdı. Kamu yararını gözeterek, kamuoyu ile paylaştık sendika olarak. Artık yönetenlerin dikkatleri iyice üzerimizeydi.” diyor.

Dayanışma ile bunlar da geçer

Sınavlardaki haremlik- selamlık uygulamasının bir kadın olarak kendisini çok rahatsız ettiğini, laik bir ülkede ve kadın-erkek ayrımı yapılamayacağını soruşturmayı yürüten müfettişe de söylediğini anlattıktan sonra  “Paylaşımlarımda ‘karanlık zihniyete teslim olmayacağız’ cümlesi vardı, bu karanlığın ne olduğu soruldu… 2019-2023 arasında kamu personel rejiminde değişiklik yapılacağı, bu konuda çalışmaların olduğu biliniyor. Kamu görevlilerinin tıpkı TRT’nin tek sesli olması gibi, tek sesli olacağının bir işareti… 375 Sayılı KHK’nın 2018 yılında geçici olarak yürürlüğe giren 31.07.2021’de 1 yıl uzatılan, 35.maddesinin B fıkrasının 10. Bendine dikkat çekmek isterim; şu anda OHAL olmamasına rağmen neden bu geçici maddeler uzatılıyor? 657 Sayılı Kanuna göre neden disiplin soruşturmaları yürütülmüyor? Benden olmayanı, suçlu gibi göstererek, hukuksuzca kamudan süpürme aracı gibi mi kullanıyor yönetenler? Sendikal ve kadın mücadelesi mi cezalandırılıyor? Aklımızda pek çok soru ile bu sürecin hukuki ve meşru mücadelesini sendikam, yurttaşlar, muhalefet partileri ile birlikte yürüteceğiz. Haklılığın verdiği güçle, dayanışma ile bunlar da geçer…” diyor.

Erkek egemenliğinin olmadığı gerçek adaletin ve eşitliğin olduğu ülkede yaşama özlemini dile getiren Deniz “ Biz varız, var olacağız! , işime geri döneceğim, mutlaka kazanacağız!” diye mücadele azminin de altını çiziyor.

O kendini iyi, güçlü hissediyor, haklılığının verdiği bir güç! Elini uzattığı kadın arkadaşlarının bu sefer ona uzanan ellerinden gelen bir güç. Deniz yalnız değil, hiç olmayacak! Cinsiyetçiliğe karşı duranlar biter mi! Keyfi uygulamalarınıza karşı duranlar biter mi! Haksızlığa, hukuksuzluğa karşı çıkanlar biter mi! TRT Halkındır diyenler biter mi! İstanbul sözleşmesi bizim, İstanbul sözleşmesi yaşatır diyenler biter mi!

Paylaş:

Benzer İçerikler

İzmir’e bağlı Çiğli Belediyesi’nden atılan kadın işçiler 25 gündür Ankara’da CHP Genel Merkezi önünde “İşimizi geri istiyoruz” diyerek eylemdeler. Kadın işçiler seslerini parti yöneticilerine duyurmaya çalışıyor. İzmir’de bıraktıkları çocuklarını düşünmeden edemiyorlar. Yüklerini kadın dayanışmasıyla hafifletmişler.
Toplamda dört kadın işçinin çalıştığı Nazimiye Belediyesi’nde kadınların tamamı işten çıkarıldı. Onlardan biri olan Nihal, belediye başkanının kendisiyle değil erkek kardeşiyle görüşüp “Ablanı işten çıkaracağım, bayanlarla çalışmak istemiyorum” dediğini söyledi.
“Nasıl ki baş düşman Mehmet Şimşek ve onu atayanlar, onun üstündeki ulusal veya uluslararası büyük sermaye ve patriyarkaysa, burada da bizim ev içinde erkeklere karşı bir ideolojik şiddet uygulamamız gerekiyor. Birinci konumuzun bu olması gerekiyor. Muhakkak ki kamunun ve sendikaların bu konudaki görevleri de bizim propaganda konumuzdur ama hayatı ertelemeden dayanışarak hayatımızı değiştirmenin yollarını bulmamız lazım.”
Nilüfer Organize Sanayi bölgesinde kurulu bulunan Continental Lastik AŞ fabrikasında Petrol İş üyesi bir işçinin işten çıkarılması üzerine işçiler üretimi durdurmuştu. Bu eylemden sonra üretimi durduran 116 işçi de 48. Madde dayanak gösterilerek tazminatsız işten atıldı. Bugün yani direnişin 6. gününde oradaydık ve eylemci üç kadınla konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!