‘İkinci tur, biz kadınlar açısından çok daha önemli’

"İstanbul Sözleşmesi'ni geri kazanmak, 6284 sayılı yasayı değiştirmek isteyenlerin karşısında durmak, dişimizle tırnağımızla elde ettiğimiz haklarımıza sahip çıkmak artık en önemli mücadelemiz. Geri adım atmayacağız, bu karanlığa teslim olmayacağız!" diyen Adıbelli, tüm kadınları oy kullanmaya çağırıyor.
SES Eş Genel Başkanı Gönül Adıbelli:
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle yeni bir sürece girildi. Meclis artık daha sağcı, muhafazakârlık daha da palazlanmış durumda. Bu tablo pek çok kadın için elbette hayal kırıklığı oldu. AKP hükümeti döneminde kadınlar aleyhine birçok uygulamaya imza atılmıştı. Örneğin cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmişti. “Bugüne kadar kazandığımız haklarımızdan, insanca yaşam taleplerimizden bizi alıkoyan iktidarı değiştirebiliriz” umuduyla yola çıkanlar, sonuçlar açıklanınca farklı bir tablo ile karşılaştı. AKP iktidarı, Meclis’te en fazla vekile sahip siyasi oluşum olarak sandıktan çıktı.

Fakat bunu beklenmedik bir sonuç olarak değerlendirmek de doğru olmazdı. Moralleri yükselten bir başka nokta vardı. Seçimde bir de yenilgi söz konusuydu.  Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunda Erdoğan, yüzde 50+1 oy alamadı. Özetle kimse kazanamadı. Seçim, ikinci tura, 28 Mayıs’taki oylamaya kaldı.

‘Kadın gücü yansımadı’

Kadınların yaşam alanlarını daraltmak, onları evlere kapatmak isteyen HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi de Meclis’e girdi! Bazı şehirlerde kadın vekillerin adı dahi gündeme gelmedi. 30 ilde kadın milletvekili sayısı sıfırdı! Meclis’teki yeni müttefikler 6284 sayılı kanuna da göz dikmişlerdi. Erkekler için dikensiz gül bahçesi istiyorlardı.

Bütün bunları alt alta koyup toplayınca, ülkede kadınları artık daha zor günlerin beklediği açık… Her şeye rağmen geri adım atmaya niyetli değil kadınlar. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Gönül Adıbelli, “Kadın düşmanı politikalarıyla bir araya gelen bu partilerin Meclis’te bulunmasını ve bu partilerle kurulacak her türlü ittifakı, kadınların ve çocukların güvenliği açısından endişe verici buluyorum” diyor. KESK’e bağlı sendikanın yöneticisi, bundan sonra zorlu bir sürece girildiğine işaret ediyor. 

‘Medyaya yaslanarak algı yarattılar’

İktidar, kamu imkânlarını kendi lehinde kullandı. Medya en büyük imkândı ve bu gücü de arkasına aldı. Bu gerçekliği seçim sonucuyla birlikte ele aldığında nasıl değerlendiriyordu SES Eş Genel Başkanı Adıbelli?  

“Seçim sonucuna baktığımızda aslında kamu imkânlarını ve medya gücünü arkasına almasının büyük etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Şunu da biliyoruz; anaakım medya ve devletin resmi kanalı TRT, siyasi iktidarın yanında yer alarak, oluşturulmak istenen algıyı yaygınlaştırdı, yeniden üretti. Anaakım medya, bugün bütün yöntem ve araçlarıyla siyasi iktidarın bu seçimi kazanması için seferber oldu. Özellikle halkın vergileriyle yayın hayatını sürdüren devletin resmi kanalı TRT, iktidarın bir kanalı gibi çalıştı; ne etik kuralları ne de hesap verilebilirliği dikkate aldı. Yani kısacası tek adam rejiminin finansörü, destekleyicisi ve propagandasını yapan özel bir şirket gibi çalıştı.”

‘Halk değişim istedi, fakat…’

Gönül Adıbelli’ye göre Cumhurbaşkanlığı seçiminin de asıl kazananı belliydi! Halkın değişimden yana oyunu kullandığını söylüyor ve şu yorumu yapıyordu:

“Fakat gasp, tehdit ve şantaj yoluyla Cumhurbaşkanlığı seçimi kaybettirildi. Yani yine kurumların taraflı, yanlı ve siyasi iktidarın talimatlarıyla hareket etmeleri sonucu, Cumhurbaşkanlığı gasp yoluyla asıl kazananın elinden alındı. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) siyasi iktidarın bir kurumu gibi hareket ediyor, onun her söylediğini kanun gibi görüyor ve anında yerine getirmekte bir an bile tereddüt etmiyor. Hal böyle olunca, sonucu önceden belli olan bir seçim süreci yaşadık diyebiliriz!”

‘İkinci tura bırakmak için çaba gösterdiler’

Milletvekili seçimlerinde Meclis’te çoğunluğu alan Cumhur İttifakı açısından “ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimi” yorumu neydi? İkinci tura gitmekten değil, “bırakılmaktan” söz ediyor Adıbelli. Milletvekilli seçimlerinde çoğunluğu alan Cumhur İttifakı tarafından cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura “plânlı” bırakıldığını söylüyor. “Çünkü tek adam rejimi, seçim kararını aldığı günden itibaren kaybedecekleri ön görüsüyle, bir plânlama dahilinde bu seçimi ikinci tura bırakmak için çaba gösterdi” diyor ve şu tespitlerini de aktarıyor:

“Yine daha önceki seçimlerde de gördüğümüz bütün usulsüzlükler yaşandı. Baskılar ve bizzat talimatla seçimin kazananı oldular. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalması, biz kadınlar ve kamu çalışanları açısından çok daha önemli bir noktada duruyor. Onun için 28 Mayıs’ta, sandıkta bunun cevabı mutlaka verilmeli ve gereği yapılmalı.”

‘Ülke gerçekliğinden uzak’

Seçim sürecinde “Adalet, doğruluk ve demokrasi” talepleri en öndeydi. Peki, adalet ve hukuk, vaatten öteye gidebildi mi? Seçim sonucunun bunu göstermediğine dikkat çekiyor SES Eş Genel Başkanı:

“Meclis’in çoğunluğuna baktığımızda; ülke gerçekliğinden uzak, barıştan ve demokrasiden yana olmayan, kadın kazanımlarını hiçe sayan, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı, milliyetçi ve muhafazakârları görüyoruz. Bu sıfattaki siyasi oluşum, olsa olsa yine savaş, yoksulluk, göç üzerinden politika üretir. Bunlar kadın kazanımlarını da yok sayan politikalarla karşımızda olacaklar.”

‘Kendime birçok soru sordum’

Deprem bölgesinde AKP’nin oy kaybetmesine rağmen sandıklardan çıkması, sosyal medyada depremzedelere karşı saldırıya dönüştü. Ezilmelerinden dolayı ezilenleri suçlayan bu yaklaşım konusunda ne düşünüyor? Felaketin yaşandığı coğrafyaya bir kadın sendikacı olarak defalarca gitmiş. Orada yaşananların bir insanlık dramı olduğuna tanıklık eden Adıbelli, ardından peş peşe gelen organizasyon hatalarının “yüzyılın ihmali” olduğunu vurguluyor:

“Sağlık sistemi devre dışı kalmıştı. Sağlık emekçilerinin yaşadıkları sorunları tarif edecek bir kelime dahi bulmakta zorlandık. Bütün bunlardan hareketle, bu seçim sonuçları kendime birçok soru sormama neden oldu. Yaşanılan neydi, diye kendime sordum. Tek adam rejimi ve kapitalizm insanları getirdiği son nokta olmalı diye düşünüyorum. Ya da yıllardır bu siyasi iktidarın usulsüzlükte, gasp ve talanda sınır tanımadığının bir sonucu olduğu noktasında fikir yürütüyorum.

Ağır kayıp ve travma yaşayan insanlara, depremle siyasi iktidar arasındaki bağlantıyı daha net bir biçimde anlatmamız gerekiyor. Bizlerin sorumluluğu da böylesi dönemlerde anayasal hakkımız olan oyumuzla bu sistemi değiştirmek. Demokratik bir ülkede yaşama koşullarını oluşturmak için, ikinci turda mutlaka sandığa gitmeliyiz. Çünkü AKP-MHP iktidarının kurmaya çalıştığı bu gerici ve talan düzenini ancak bu şekilde yenebilir, yarınlara umutla bakabiliriz.”

“Eşit, özgür, korkusuz, şiddetsiz bir yaşam düşümüzden, neşemizi çalanlardan hesap soramadığımız, bu çürümüşlüğe el birliğiyle son veremediğimiz müddetçe demokrasiden söz edemeyiz.”

Seçim sonuçları ve demokrasi

Çocukların aç olduğu, üşüdüğü, gençlerin intihar ettiği vakaları biliyoruz. Medyaya yansımayanları da… Bu koşullarda girilen seçimin sonuçlarına bakıp, demokrasi adına ne diyebiliriz? Sendika Genel Başkanı Gönül Adıbelli, toplumu baskı ve korku iklimi yaratarak kuşatan bir sistemden söz ediyor. Ve bu sistemde birinci hedefin hep kadınlar, gençler, emekçiler ve yoksul kesim olduğuna dikkat çekiyor. Ardından bir soru yöneltiyor: “Kadınların yok sayıldığı, çocuk istismarının meşru kılındığı, gençlerin umutlarının, geleceklerinin ellerinden alındığı, LGBTİ+’lara yaşam hakkı tanınmayan çağdışı zihniyetin olduğu bir sistemde, demokrasiden bahsetmek ne kadar gerçekçi olabilir ki?” Yanıtı da verirken şöyle ifadeler kullanıyor:

“Eşit, özgür, korkusuz, şiddetsiz bir yaşam düşümüzden, neşemizi çalanlardan hesap soramadığımız, bu çürümüşlüğe el birliğiyle son veremediğimiz müddetçe demokrasiden söz edemeyiz.”

‘Hayatın her alanında kadınlar haklarını savunacak

28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde 30 ilde kazanan vekillerin hepsi erkek. Bu illerden 17’si, Cumhuriyet tarihi boyunca kadın milletvekili yüzü göremedi! Anadolu’da bu bölgelerde eril bir siyaset yapıldığı su götürmez bir gerçek. Peki, erkek egemen Meclis’e kadın gücü nasıl hâkim olur? Yanıtı çarpıcı Adıbelli’nin:

“Kimsenin kuşkusu olmasın; Meclis’te, sokakta, evde, işte, sendikada ve hayatın her alanında kadınlar olarak haklarımızı savunmaya devam edeceğiz. En önemli aracımız da halkların, inançların, kültürlerin, ezilenlerin, kadınların ve gençlerin umudu olan mücadele anlayışımız. Başarının, kazanmanın, umudu büyütmenin ve zafere ulaşmanın yolu bu gerici, faşist bloka karşı daha fazla çalışmak. Bunun da yolu, mücadelede çok kararlı olmaktan geçiyor. Kadına yönelik şiddetin son bulması, LGBTİ+’lara yönelik baskıların durması, çocukların geleceği bu kararlılığa bağlı. İstanbul Sözleşmesi’ni geri kazanmak, 6284 sayılı yasayı değiştirmek isteyenlerin karşısında durmak, dişimizle tırnağımızla elde ettiğimiz haklarımıza sahip çıkmak, artık en önemli mücadele mevzilerimiz… Geri adım atmayacağız, bu karanlığa teslim olmayacağız!”

‘Erkek egemen anlayışı dayanışarak aşmak’

14 Mayıs seçimleri sonrasında yaşamlarımıza, haklarımıza, kazanımlarımıza karşı düşmanca politikaları savunanların ve nefret söylemlerini açıkça dile getirenlerin yer aldığı bir Meclis’le karşı karşıya olduğumuzu söyleyen Adıbelli, kadınlar aleyhine değiştirilmesi planlanan 6284 sayılı kanun noktasında ise öfkeli:

“Kadın düşmanlığında birleşmiş bir karanlık ittifak, hayatlarımızı ve haklarımızı yok etmek için el sıkıştı. Her gün en az üç kadın öldürülürken üstelik… Hayatlarımızın güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasında da gördüğümüz gibi, evrensel insan hakları hukukunu terk etmeye çabalıyorlar. Bütün bu anlayışa karşı direnmekte olan kadınlar var. Erkek egemen, ayrımcı, rantçı, tekçi devlet anlayışını dayanışarak aşmak gerektiğine inanan kadınlar… Hayatın her alanında mücadelemize devam etmek, hak aramak ve hesap sormak için, seçimlerin henüz bitmediğinin bilincinde olarak hareket etmeliyiz. 28 Mayıs’ta eşitlikten, özgürlükten, adaletten, barıştan ve şiddetsiz bir yaşamdan yana oylarımızı kullanmalıyız.”

“Bu seçimin kırmızı çizgisi, biz kadınların geleceğidir. Kadınlar olarak özgür yarınlar için umudumuz ve heyecanımızla sandığa giderek oyumuzu mutlaka ama mutlaka kullanalım.”

‘Endişe verici buluyorum’

Kadınları koruyan tek yasa olan 6284’ü kaldırma girişiminin, kadın oylarını doğrudan etkileyeceğine inanıyor. Kadın düşmanı politikalara yönelik duruşu belli kadın sendikacının:

“Bu ittifakın bileşenleri, 14 Mayıs’ta gerçekleşen parlamento seçimleri sonrasında kadına karşı şiddetle mücadeleye yönelik tüm düzenlemeleri kaldıracağını beyan etti. 6284’ün kaldırılmasını koşul olarak koyanlar, çocuk yaşta evlilikleri ve LGBTİ+’lara yönelik nefreti teşvik eden politikaları hayata geçirmeye çalışacaklar! Kadın düşmanı fikriyatla bir araya gelen bu partilerin Meclis’te bulunmasını endişe verici buluyorum. Kadınlar olarak, mücadele ederek kazandığımız haklarımızdan vazgeçmeyeceğimizi biz kez daha vurguluyoruz.”

Son olarak da “Bu seçimin kırmızı çizgisi, biz kadınların geleceğidir” düşüncesini paylaşıyor ve şu çağrıyı yapıyor:

“Kadınlar olarak özgür yarınlar için umudumuz ve heyecanımızla sandığa giderek oyumuzu mutlaka ama mutlaka kullanalım diyorum.”

Fotoğraf: SES

Paylaş:

Benzer İçerikler

Biri boşanmış ve küçük çocuğu olduğu için sosyal yardım alıyor. İçlerinde yeni emekli olan da var, ücretli çalışmayı sürdüren de. Geçim sıkıntısından yakınıyorlar ama hükümet değiştiğinde, durumlarının düzeleceğine de inanmıyorlar. Bu seçimlerde de AKP’yi desteklemeye devam eden kadınlara kulak veriyoruz…
14 Mayıs seçimleri ile Yeniden Refah ve HÜDA PAR’dan 8 milletvekilinin Meclis’e girmesi, kadın düşmanı politikaların hayata geçeceği endişesini artırdı. Ancak kadınların geri adım atmaya hiç niyeti yok: “Direnişimiz bitmeyecek; koşullar ne olursa olsun yan yana durmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz!”
Kocaeli’nden feminist kadınlar, 14 Mayıs’ta halkın yarısının tek adam rejimine ‘dur’ dediğine dikkat çekiyor. “Biliyoruz ki kadınlar karanlıktan kurtulursa tüm toplum kurtulur. Ya bu koyu karanlığı birlikte yırtacağız ya da nefessiz kalacağız” diyorlar. Tüm kadınları oy vermeye, sandıklara sahip çıkmaya, mücadeleye çağırıyorlar.
Kadın işçilerle 14 Mayıs seçimlerini ve 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turu konuştuk. Endişeliler. HÜDA PAR’ın Meclis’e girmesi, kaygılarını daha da artırmış. Erdoğan’ın gitmesini istiyorlar. Hayat pahalılığının sona ereceği, kadın olarak kendilerini özgür ve güvende hissedebilecekleri bir ülke düşlüyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!