ILO 190 25 Haziran’da yürürlüğe girdi: Onaylanması için sendikalar harekete geçiyor

ILO 190, 25 Haziran 2021 itibariyle yürürlüğe girdi. ILO Türkiye ofisinin konuya dair görüşlerini geçtiğimiz hafta sizlerle paylaşmıştık. Bu hafta da sendikalara sözleşme hakkındaki görüşlerini sorduk. Eylem takvimlerini konuştuk.
Paylaş:
Elif Sinirlioğlu  sinirliogluelif@gmail.com

ILO 190, 25 Haziran 2021 itibariyle yürürlüğe girdi. ILO Türkiye ofisinin konuya dair görüşlerini geçtiğimiz hafta sizlerle paylaşmıştık. Bu hafta da sendikalara sözleşme hakkındaki görüşlerini sorduk. Eylem takvimlerini konuştuk.

Arzu Çerkezoğlu/ DİSK Genel Başkanı: 

ILO 190’nın onaylanması için alanlarda olacağız

.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 190 sayılı Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi 25 Haziran 2021’de yürürlüğe girdi.

190 sayılı sözleşme çalışma hayatında şiddet ve tacizin önlenmesi, işyerlerinde her türlü cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddete ve tacize karşı uluslararası standartlar içermesi açısından önemlidir. Şiddet tanımının tek taraflı ısrarlı takip, tehdit, sözlü kötü muamele gibi geniş kapsamlı olarak tanımlaması ve sözleşmenin bütün ülkeler için ortak bir çerçeve çizmesi şiddet ve tacize karşı mücadele için bir yol haritasıdır.  Salgın döneminde kadına yönelik şiddet ve tacizin tüm dünyada artması ILO 190 sayılı sözleşmeyi daha da önemli hale getirdi.

DİSK olarak, hükümeti 25 Haziran 2021’de yürürlüğe giren ILO 190 sayılı Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi’ni onaylamaya çağırıyoruz.

2019’da Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen 190 sayılı Sözleşme’nin duyurulmasının ardından DİSK meydanlarda sözleşmenin hükümet tarafından onaylanması için çağrılar yaptı, toplantılar düzenledi. Sözleşmenin 25 Haziran’da 2021’de yürürlüğe girmesinin ardından hazırladığımız bir video çalışmasıyla sözleşmenin kadın işçiler açısından önemini herkese duyurduk.

ILO’nun “Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi” sözleşmesinin onaylanması ve hızlıca çalışma hayatına uyarlanması için mücadele edeceğimizi vurgulamak istiyorum. Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddet en üst perdeden devam ederken evde, sokakta, işyerinde kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve mücadele edilmesi amacıyla ILO 190 sayılı sözleşmenin hükümet tarafından onaylanması için alanlarda olacağız.

Gülistan Atasoy/ KESK Kadın Sekreteri

TİS görüşmelerinde de konuyu gündeme getireceğiz

.

Her ne kadar 190 sayılı sözleşme ve ilgili tavsiye kararı şiddetin ve tacizin önlenmesi konusunda genel bir ifadede anlam bulmuşsa da iş yerinde şiddet ve tacizden zarar gören ve özellikle kadınların oluşturduğu milyonlarca emekçiyi korumaya yönelik önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Uluslararası düzeyde bu konuyu ele almak için temel oluşturabilecek herhangi bir sözleşmenin bugüne dek bulunmaması bu sözleşmeyi bir ilk olarak önemli kılmaktayken, özellikle ülkemizdeki gibi İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi gündemiyle karşı karşıya kalan ülkelerde 190 sayılı sözleşme çok daha hayati anlam taşımaktadır.

Çalışma yaşamında şiddet genel bir sorun ancak şiddetin kadınlar ve LGBTİ+ bireyler üzerinde yoğunlaşmasının nedeni toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı toplum yapısının işyerlerine de fazlasıyla sirayet etmesidir. Örgütlenme alanımız olan kamu kurumlarında neoliberal politikalara uygun olarak dizayn edilen dönüşüm süreci güvencesizliği yaygın istihdam biçimine dönüştürmüş, yarattığı sonuçlar kadınlar üzerinde daha fazla şiddet, ayrımcılık ve mobbing olmuştur. Nitekim 2020 Mart ayında KESK olarak yaptığımız araştırmada anketimize katılan kadınların %92’si çalışma hayatı boyunca şiddet biçimlerinden en az biriyle karşılaştıklarını belirtmiş, ayrımcılığa uğradığını düşünen kadınların %48’i uğradıkları ayrımcılığın cinsiyetlerinden kaynaklandığını düşündüklerini söylemişlerdi. Aynı araştırmada mobbinge uğrama oranı %59 olarak yansımıştı. Hal böyleyken siyasal iktidarın son yıllarda gerici, cinsiyetçi politikalarını neoliberal uygulamalarla beraber kamuya yüklüce yansıtması sonucu var olan cinsiyet eşitsizliği ve şiddet arttı. Pandemiyle birlikte yaşamın her alanında yeni boyutlar kazanan bu duruma karşın toplumsal cinsiyet eşitliğinin   sağlandığı, şiddete sıfır tolerans sağlayan politikaların hayata geçmesi kadın emekçiler ve işçiler için temel ihtiyaçtır.

Konfederasyon olarak bu sözleşme metninin hazırlanması aşamasında, gündemleştirilmesinde katkılar sunmuştuk. Kadın meclislerimizde ve yayınlarımızda 190 sayılı sözleşmeye dair bilgilendirme çalışmaları ve sunumlar gerçekleştirdik. Yine 25 Kasım ve 8 Mart gibi takvimsel çalışmalarımızda temel taleplerimizden biri olarak kamuoyuna taşımaya çalıştık. Üyesi olduğumuz ITUC’a gönderdiğimiz raporlarda duruma dikkat çekmeye çalıştık. İstanbul Sözleşmesinin feshinin yarattığı toplumsal iklimi düşündüğümüzde çalışma yaşamında bağlayıcılığı olan böylesi önemli bir uluslararası sözleşmenin imzalanması bizler için çok kritik bir noktada duruyor. Elbette AKP iktidarının ILO sözleşmeleri dahil bağlayıcı olan, devlete sorumluluk yükleyen uluslararası sözleşmelerin gereğinin yapılması konusunda AKP iktidarının  oldukça zayıf olan karnesini unutmadan söylemek gerekir ki;  bu sözleşmenin imzalanması ve gereklerinin yerine getirilmesi konusunda sendikalara çok fazla iş düşüyor. Öncelikli olarak önümüzdeki ağustos ayında başlayacak TİS görüşmeleri sürecinde bu konuyu gündeme daha fazla getirmek ve bütünlüklü bir içerikle bir çalışma yapılması gerektiği konusunda hemfikirliğimiz var.190 sayılı Şiddetin ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesinin imzalanması temel taleplerimizden biri olacak. Bu çerçevede TİS çalışmaları içerinde öne çıkaracağımız bu başlığı işyerlerinde, TİS masasında, kamuoyunda gündemleştirmek ve basınç oluşturmak için yetkili kurumlarımızda yaptığımız değerlendirmeler üzerinden yeni seçilen yürütme kurulundan arkadaşlarımızla bir çalışma yürüteceğiz.

Nuran Gülenç/ Birleşik Metal İş Sendikası Uzmanı

Sözleşme yıllardır verilen mücadelenin ürünü

.

Çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik kapsamlı uluslararası bir sözleşmenin olması oldukça önemli bir kazanım. Bu sözleşme kadın örgütlerinin, feministlerin ve sendikaların yıllardır verdikleri mücadelenin ürünü. 2019 yılı Haziran ayında ILO’nun Uluslararası Çalışma Konferansında kabul edilen 190 sayılı Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi ülkelerin onayına açıldı ve 25 Haziran 2021 tarihinde Arjantin, Ekvator, Fiji, Namibya, Somali ve Uruguay’ın onaylamasından sonra yürürlüğe girdi. Böylece, çalışma yaşamında ortaya çıkan her türlü şiddet, hakaret, tehdit, bağırma, aşağılama, ısrarlı takip, zorlama gibi insan onurunu zedeleyen tüm davranışlar ile toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve cinsel tacizin önlenmesi uluslararası güvence altına alınmış oldu. Kadına yönelik fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet ile tacizin kadını istihdam dışına itebildiği gibi, ruh sağlığını bozarak intihara kadar giden sonuçları bulunuyor. Bu nedenle Sözleşme, çalışma yaşamında şiddetin ve tacizin işçi sağlığı sorunu olduğunun altını çiziyor. Sözleşme şiddet ve tacizin işçi sağlığı ve iş güvenliği çalışmalarının bir parçası olarak ele alınmasını hatta ev içi şiddetin de risk değerlendirmelerine dahil edilmesini belirterek ev içi şiddet ile bağ kuruyor.

Onaylayan ülkeler için bundan sonraki adım bunun iç hukuka yansıtılması ve hayata geçirilmesi olacaktır.  Biz onaylayan ülkeler arasında değiliz. Umarım ileride o da olur. Ama mevcut siyasi iktidar sözleşmeyi onaylamasa bile bu çalışma hayatında herkesin şiddetsiz ve tacizsiz bir çalışma hakkı olduğu gerçeğini değiştirmez. Sözleşme bu nedenle bizler içinde rehber niteliğinde. Şimdi elimizin daha güçlü olduğuna inanıyorum. Özellikle sendikalarda, meslek odalarında ve işyerlerinde faaliyetlerimizde dayanacağımız bir uluslararası bir sözleşmemiz de var artık. Sendikaların yaptığı toplu sözleşmelerde bu standartların kullanılmasının önünde hiçbir engel yok.

Türkiye’nin sözleşmeyi onaylaması için mevcut iktidarın bu konuda bir girişimi olması gerekiyor. Sözleşmeyi onaylama yetkisi TBMM’ye ait. Ama İstanbul Sözleşmesi’nden 2021 Mart ayında hukuka aykırı biçimde çekildiğini açıklayan Türkiye’nin partili Cumhurbaşkanı’nın ILO’nun 190 sayılı sözleşmesine yeşil ışık yakacağını kişisel olarak düşünmüyorum. Ama bu bir şeyler yapılmasının önünde engel değil.   Başta kadın örgütleri ve kadınlar olmak üzere sendikalar, meslek odaları, çalışma yaşamında halen var olan ve girecek olan tüm bireyleri ilgilendiren bu sözleşmenin onaylanması için farkındalık, propaganda ve lobi çalışmalarını sürdürmeliler. Bu çalışmalar sözleşmenin kamuoyu tarafından tanınmasını ve kamuoyunda şiddet ve cinsel tacize farkındalığının yükselmesine neden olacaktır.  Birleşik Metal-İş Sendikası olarak bir süredir kadına yönelik şiddet ve cinsel tacizin ortadan kaldırılması temel çalışma alanlarımızdan biridir. Bu konuda eğitimlerin yanında toplu sözleşmelere madde eklenmesi gibi birçok çalışmayı hayata geçirdik. Bu alanda yol aldığımızı düşünüyorum. 190 sayılı ILO sözleşmesi bizlerin çalışmasını güçlendirecek. Sendikamızın Sözleşme’ye yönelik farkındalık ve görünürlüğünü artırma çalışmalarını 2019 yılından itibaren yapıyor. Hatta 190 Sayılı Çalışma Yaşamında şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesinin desteklenmesi son Genel Kurul Kararları arasında.  Konfederasyonumuz DİSK’in de sözleşmenin onaylanması ve gündem yapılması konusunda çalışmaları var.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası yeni kurulmuş bağımsız sendikalar içinde eylemleri ile dikkat çekiyor. Sendika uzun bir hazırlık sürecinden sonra geçtiğimiz günlerde kadın komisyonunu da oluşturdu. Kreş, eşdeğerde işe eşit ücret gibi patronları zorlayacak somut talepleri başlangıçtan itibaren sendikal mücadelenin konusu haline getirerek, önemli adımlar atıyorlar.
Kadın sendikalı sayısı artmaya devam ederken bir sendika, hizmet sendikacılığı adı altında ağda indirimi sundu üyelerine. Kırkyama’dan Fatma İnce, “Kadın işçilerin sömürüye ve cinsiyetçiliğe karşı mücadelesini güçlendirmeyen sendikalar bunlarla göz boyuyorlar” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!