İngiltere’deki grevlere”fantastik kadınlar” önderlik ediyor

Sendikalar Kongresi’nin (TUC) eski genel sekreteri Frances O’Grady, ülkede başlayan grev dalgasına, emekleri değersiz görülen kadın işçiler ile sendika lideri kadınların öncülük ettiğine dikkat çekiyor. Büyük sendikalarda yöneticilik yapan dört kadın, daha iyi ücret ve çalışma koşulları için verilen mücadelenin en ön safında yer alıyor.
Paylaş:

Sendikalar Kongresi’nin (TUC) görevi bırakan genel sekreteri Frances O’Grady’e göre, bu kış grev dalgası, yaptıkları kritik işlere değer verilmediği için “Artık yeter” diyen bir kadın nesli tarafından desteklenecek.

O’Grady, TUC’un ilk kadın figürü olarak 10 yıl sonra istifa ederken, geçen cuma günü yaptığı açıklamada, pandemi sırasında ön cephede çalışan binlerce kadının, şimdi bakanlara “Bizi hafife almayın” diye seslendiğini dile getiriyor.

Frances O’Grady

Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Taşımacılık İşçileri Sendikası (RMT) lideri Mick Lynch, üyeleri demiryolu ağında bir dizi iş durdurma eylemi yaptığı için son aylarda işçi eylemlerinin görünen yüzü oldu. Ancak işyerlerinde huzursuzluk, on yıldır çok sayıda çalışanın ücretlerinin baskılandığı kamu sektörünün çoğuna yayılmış durumda.

O’Grady, “Bu oylama (grev için) sonuçlarından bazılarının eğitimden, sağlıktan, kamu hizmetinden geldiğini gördükçe, ön saflarda daha iyi şartlar talep eden kadınların olduğu, giderek daha açık biçimde ortaya çıkacak” diyor.

‘Fantastik kadınlar’

Çeşitli sendikaların başında, şu anda üniversite öğretim üyelerinin grevine öncülük eden, aralarında Unison’dan Christina McAnea, Unite’tan Sharon Graham ve UCU’dan Jo Grady’nin de olduğu açık sözlü kadın genel sekreterlerin varlığına işaret ediyor O’Grady. Onlar için “Fantastik kadınlar” ifadesini kullanıyor.

O’Grady, Rishi Sunak hükümetini biraz, 1950’li yılların ‘çalışan kadınların aşk için çalıştığı’ yaklaşımını sergilemekle suçluyor ve ekliyor:

“Hemşirelerden temizlikçilere ve doktorlara kadar, tanıştığım her NHS (İngiltere Ulusal Sağlık Hizmeti) çalışanının bir meslek duyarlılığı olduğu kesinlikle doğru. Ama kadınlar havayla yaşayamazlar. Ödememiz gereken faturalar, yetiştirmemiz gereken çocuklar var. Yaptığımız işin karşılığını adil şekilde almalıyız.”

Kadınlar, kayıtlı hemşire ve ebelerin neredeyse yüzde 90’ını, öğretmenlerin ise dörtte üçünü oluşturuyor. Bir dizi devlet dairesinde grev yapan Kamu ve Ticari Hizmetler Sendikası (PCS) üyelerinin yüzde 60’ı da kadın.

Erkekler de dayanışsın

O’Grady Oxford’da, sendikacılıkla iç içe bir ailede büyümüş. Babası o zamanlar Cowley’deki İngiliz Leyland otomobil fabrikasında işyeri temsilcisiymiş. Erkek kardeşi ise 1984-1985 grevine katılan bir madenci. O’Grady o günleri anarak, bugünün sendikal hareketinde kadınların gereksinim duydukları desteği almalarını en iyi nasıl sağlayabileceğini düşündüğünü söylüyor. “Bence dayanışmanın çerçevesi, tarihsel olarak çoğu kez ‘erkeklere bağlılık’la çiziliyor” diyor.

“Madencilerin grevi sırasında” diye devam ediyor; “Ocakların Kapatılmasına Karşı Kadınlar, dayanışmanın hayata geçirilmesi ve morallerin yüksek tutulmasında gerçekten önemli bir rol oynadı. Ama eskiden, kadınlarla dayanışmak için örgütlenmiş erkek gruplarını ne zaman göreceğimizi merak ederdim.”

O’Gravy, son grev dalgasının hız kazanmasıyla, kadınlar kadar erkekler için de bu işçilerle dayanışma fırsatının doğduğunu belirtiyor.

Bir milyondan fazla işçi, ya eylem için oylama sürecinde ya da hâlihazırda grev yetkisine sahip. Hemşireler 15 ve 20 Aralık’ta iş bırakacak. Oylamanın ocak ayında bitmesiyle onları öğretmenler takip edebilir.

Çocuğuna ayakkabı alamayanlar…

Bakanlar –Ulaştırma Bakanı Mark Harper da dâhil- kamu sektöründe enflasyona göre ücret artışı yapılmasının “çok maliyetli” olduğu görüşünde ısrar ettiler, çünkü “para yok.” Ancak O’Grady, bu savı “apaçık saçmalık” olarak niteliyor ve reddediyor:

“Kârlarla, en yüksek ücretlerle, kâr paylarıyla neler olduğunu gördüğünüz zaman, bunun açıkça saçmalık olduğu ortaya çıkıyor. Soru şu: Hangisini seçeceksiniz? Çünkü büyük ve zengin şirketlerin vergilerini artırmanın da yolları var.”

Frances O’Grady, çok sayıda işçinin karşı karşıya olduğu durum hakkında konuşurken öfke patlaması yaşıyor: “İnsanlar uçurumun eşiğinde ve ben buna çok fazla tanık oluyorum.” Çocuklarını delik ayakkabılarla okula yollayan dar gelirli işçilerden söz ediyor. Bekâr bir ebeveyn olarak “Bu yalnızca küçük bir örnek ama beni etkiledi” diyor; “Çünkü böyle olmamalı, uzun saatler çalışan ama yine de yeni bir çift ayakkabı alamayan insanlar var.”

……………………………………………………………………………………………………………………………………………………….

Grevlere öncülük eden sendikacı kadınlar

En büyük sendikalarda görev yapan dört kadın, daha iyi ücret ve çalışma koşulları için verilen mücadelenin ön saflarında yer alıyor.

Christina McAnea

Christina McAnea, İngiltere’nin en büyük sendikası olan Unison’un genel sekreteri. Glasgow’da büyüyen McAnea, 22 yaşında üniversiteye başlamadan, İngilizce ve tarih okumadan önce kamu hizmetine katılmak için 16 yaşında okulu bıraktı.

Uzun zamandır sendika yetkilisi olan McAnea, -acil tıp teknikerleri ve ambulans çalışanları da dâhil- NHS işçileri için Unison’un daha iyi ücret ve çalışma koşulları talebini, “sağlık hizmetinin geleceği için bir mücadele” olarak dile getiriyor.

300 binin üzerinde NHS çalışanı arasında yapılan oylamanın sonucunda, grev eylemi için zorunlu olan yüzde 50 asgari eşikle yalnızca sekiz patrona ulaşılması hayal kırıklığı yarattı. Ama bunlar, İngiltere genelindeki ambulans hizmetlerinin çoğunu içeriyor.

Sharon Graham

Sharon Graham, selefi Len McCluskey zamanında Jeremy Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi’ne yoğun şekilde dâhil olan Unite’ta çalışıyor.

16 yaşında okulu bırakan ve bir yıl sonra ilk grevine öncülük eden Graham, Westminster siyaseti yerine endüstriyel mücadelelere odaklanan çok farklı bir yaklaşım benimsedi. Aynı anda tek bir sektörde birden fazla patronu üstlenerek sendikanın gücünü artırmayı umuyor.

Unite, son zamanlarda birkaç zafer kazandı. Bunlardan biri, Liverpool liman işçilerinin uzun süredir devam eden mücadelesinin kazanımla son bulmasıydı. Unison, sendika üyesi işçiler için yüzde 14-18 ücret artışı elde edildiğini duyurdu.

Pat Cullen

Pat Cullen, Kraliyet Hemşirelik Koleji’nin genel sekreteri. Hemşireler, iki tarihi grev gününe (15 ve 20 Aralık) katılacak.

Cullen’in kendisi gibi hemşire olan dört kız kardeşi, iki de oğlan kardeşi var. Cullen Kuzey İrlanda’da büyümüş ve bir dizi üst düzey yöneticilik görevinden önce burada ruh sağlığı hemşiresi olarak çalışmış.

Yaklaşan grevlerin sorumlusunun hükümet olduğunu açık sözlülükle ifade eden Cullen, “Bizimle müzakereyi reddediyorlar. Sonuç olarak müzakereyi değil, grevi seçtiler” diyor.

Jo Grady

Jo Grady, kütüphaneciler ve laboratuvar teknisyenleri gibi yükseköğrenim çalışanlarını ve öğretim görevlilerini temsil eden Üniversite ve Kolej Sendikası’nın (UCU) genel sekreteri.

UCU üyeleri emeklilik haklarının yanı sıra, düşük ücret ve giderek artan geçici işçilik ile güvencesizliğe dair protestolar gerçekleştiriyor.

Beş yıllık göreve seçilmeden önce istihdam ilişkileri alanında öğretim görevlisi olan Grady, henüz 38 yaşında. İşçi hareketinde yeni nesil, açık sözlü ve medyanın dilinden anlayan sendikacılardan biri olarak görülüyor.

Fotoğraflar: The Guardian

Notlar:

İki haber kısaltılıp birleştirildi, ara başlıklar bize ait. Haberlerin orijinali için:

https://www.theguardian.com/politics/2022/dec/02/strikes-lead-women-frances-ogrady-tuc-unions

https://www.theguardian.com/politics/2022/dec/02/who-female-union-leaders-uk-strike-action

Paylaş:

Benzer İçerikler

Mısır’da şubat ayı sonlarında başlayan ve tekstil işçisi kadınların öncülük ettiği grev dalgası, ülkenin kaynaklarını satışa çıkaran ve İsrail’le işbirliği yaparak Gazze’ye kapıları kapatan El Sisi yönetimine korku dolu günler yaşatıyor.
İyi kamu hizmetleri, kolaylaştırıcı bir sosyal devlet, iyi ücret ve çalışma koşullarını içeren insana yakışır iş ve şiddet mağdurları için işyeri desteği, ekonomik şiddetle ve daha geniş anlamda erkek şiddetiyle mücadele etmek için çok önemli. Dolayısıyla bu hakların temini, Birleşik Krallık’taki sendikaların öncelikleri arasında.
Birleşik Krallık’ta geçen ay parlamentoya sunulan tasarı, sendikaları alarma geçirdi. Tasarı yasalaşırsa, muhafaza edilmesi için özel bir düzenleme yapılmadığı takdirde, 2023 yılı sonunda tüm AB yasaları otomatik olarak yürürlükten kalkacak. Sendikalar ücret eşitliği, gebelik koruması gibi temel hakların tehlikede olduğuna dikkat çekiyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!