geçen birkaç gün boyunca iran’da, özellikle tahran’da büyük güvenlik önlemleri alındığına, rejim güçlerinin muhalifler arasında terör estirdiğine dair haberler geliyor. bunun sebebi, iranlı feministlerin jina hareketi olarak adlandırdıkları kalkışmanın yıldönümü olan 16 eylül tarihinin yaklaşması.
aslında kadınların iran’daki islami rejime muhalefeti yeni değil. iran devriminden sonraki ilk eylem, islam devriminin zafer kazandığı 1979 şubatının hemen ardından tahran’da düzenlenen 8 mart mitingi oldu. bu gösteri, dünya kadınlar gününü kutlamak üzere planlanmışken, devrimin kadınlarla ilgili yeni politikalarının protesto edildiği bir eyleme dönüştü.
bunun ayrıntılarına girmeden önce bir hatırlatma yapmak istiyorum: pehlevi hanedanlığına dayanan şah rejimi, iran’ı modernleştirme politikasının bir parçası olarak 1936’da örtünmeyi yasaklamıştı, 1941’de, rıza şah pehlevi’nin yerine gelen oğlu muhammed rıza pehlevi bu yasağı kaldırdı. pehlevi, beyaz devrim adını verdiği, bazı sanayilerin kamulaştırılmasını, toprak dağıtımını içeren bir dönüşüm gerçekleştirdi, büyüme hızı ve milli gelirde büyük artış görüldü. ama iran dünyanın en baskıcı rejimlerinden biriydi, muhalifler istihbarat ve güvenlik örgütü savak’ın işkencehanelerinde aklını ya da canını kaybediyordu.
muhalifler, 1964 yılında 18 aylık bir hapis cezasından sonra sürgüne giden humeyni taraftarları, en güçlüleri iran komünist partisi ve halkın fedaileri olan sol gruplar ve kendilerini islamcı sosyalist olarak tanımlayan halkın mücahitleriydi. iran 1970’lerin ortalarında yükselen bir enflasyonla karşılaştı; bu, muhalefet cephesini genişletti ve 1978’de yükselen hareket iran islam devrimi’ni gerçekleştirdi, humeyni ülkeye döndü, başa geçti ve sonraki yıllarda müttefiklerini tasfiye etti.
özgürlüğün şafağında özgürlük yok!
bu slogan 8 mart 1979 eyleminden.
başörtüsü iktidar karşıtı bir simge olduğu için, devrim öncesindeki gösterilerde inançlı olmayan kadınlar da başörtüsü takıyordu. aynı gösterilerde kadınları hicaba zorlayan sloganlar atılıyordu. ama devrimin örtü zorunluluğu getirmesi beklenmiyordu. dünya kadınlar günü kutlamasından bir gün önce, 7 mart 1979’da ayetullah humeyni, kadınların islami bakanlıklarda “çıplak” halde bulunamayacaklarını, islami hicaba uymaları halinde bir engelle karşılaşmayacaklarını açıkladı. evet, örtünmeyen “çıplak” sayılıyordu!
yanlış bir zamanlama sayılabilirdi bu; ertesi gün on binlerce kadın tahran’daki başbakanlık binasının önünde toplandı. üç bin kadın da humeyni’nin yaşadığı, son derece dindar bir şehir olan kum’da bir araya geldi. çoğunluğu eğitimli olan kadınların başları açıktı. bu kadınları destekleyen erkekler gösterilerin çevresinde zincirler oluşturmuştu; yine de kadınlara bıçaklar, taşlar, tuğlalar, hatta kırık cam parçalarıyla saldıranlara engel olamadılar. milislere ise göstericilere saldırmama emri verildiği söyleniyor, havaya ateş açmakla yetindiler.
eylemler durmadı, 10 mart’ta 15 bin kadın üç saat boyunca adalet bakanlığını işgal edip oturma eylemi yaptı. sekiz talepleri vardı, bunların arasında öne çıkanlar, giyimde özgürlük, yasa önünde erkeklerle eşit haklar, politik, toplumsal, ekonomik haklar konusunda ayrımcılığa uğramamak, kadınların yasal hakları ve özgürlüklerinin mutlak güvenceye alınması oldu.
dünyanın birçok yerinden, aralarında simone de beauvoir ve kate millet’in de bulunduğu feministler protestolara destek verdi, kate millet zaten 8 mart gösterilerine katılmak üzere iran’daydı.[1]
direniş geri adım attırdı
taze hükümet paniklemişti; hümeyni’nin yardımcıları, onun sadece mazbut giyinmeyi kastettiğini söyledi. hükümette bulunan mahmud talegani’nin, örtünmenin mecburi olmayacağı, sadece teşvik edileceği konusunda garanti vermesi protestoları yatıştırdı.
ama 1981’de solcular ve ılımlılar iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra kadınlar için örtünme mecburi hale geldi.
devrime yani 1979’a dönelim. nisanda yapılan bir referandumla iran islam cumhuriyeti oldu, aralıkta düzenlenen bir başka referandumla şeriat yasaları kabul edildi. mart ortasında, büyük kürt ayaklanması gerçekleşti, başı sünni ve komünist kürtler çekiyordu. arap nüfusun yoğun olduğu huzistan’da, arapların bağımsızlık talebiyle başlattıkları ve kanlı bir biçimde bastırılan ayaklanma bunu izledi. başka bölgelerde de ayaklanmalar oldu ve devrimi izleyen yedi yıl boyunca bunlar kanlı yöntemlerle bastırıldı. islami rejim hızla, baskı konusunda şah dönemini aratmaz hale gelmişti. güçlü bir işçi hareketinin bulunduğu, grevlerin şah rejimini devirmede etkili olduğu iran’da bu baskı rejimi varlığını sosyal devletle sürdürebildi.[2] eğitim, sağlık bedavaydı; bebek bulunan her eve neredeyse ücretsiz süt veriliyordu. ayrıca abd’nin iran’ı rahat bırakmaması da halk içinde haklı bir birlik oluşturuyordu.
yine de işçi direnişleri, rejim muhalifleri ve kadın hareketi iran’dan hiç eksik olmadı. ama 2009-2010 arasında etkili olan yeşil hareket’in başını çekenler arasında işkencede aklını kaybedenler vardı!
dönelim kadınlara
devrimden sonra üniversiteler üç yıl boyunca kapanmıştı, açıldıklarında birçok öğretim görevlisi kadın ve ayrıca kadın hâkimler işlerini kaybetmişti. karma eğitim kaldırılmıştı. ama humeyni’nin ölümünden sonra 1989’da iktidara gelen rafsancani ve onun ardından 1997’de başbakan olan hatemi döneminde kadınların eğitime katılımı büyük artış gösterdi. bugün kadınlar yüksek öğrenimde erkeklerden önde ama iş bulmaları ihtimali çok az. diğer yandan, yine geçen yıl kız öğrencileri okula gitmekten vazgeçirmek için zehirlediklerini hatırlatayım.
geçtiğimiz günlerde bir etkinlikte izlediğim ve güvenliği sebebiyle adını vermeyeceğim iki iranlı feminist, iran’da siyasal baskı ve örgütlenme yasakları yüzünden kadın örgütlerinin bulunmadığını ama kadın gruplarının olduğunu anlattı. örtü zorunluluğu kadın hareketinin temel meselelerinden biri ama medeni kanun yani boşanma hakkı, boşanmadan sonra çocukların velayeti ve erkek çokeşliliği de önemli.
iranlı kadınların çarpıcı mücadele tarihinden birkaç enstantane aktarmak istiyorum.
homa darabi’nin yangını
homa darabi, 1940 yılında tahran’da dünyaya gelmişti, üniversite yıllarından itibaren şah rejimine muhalefet eden gruplarda yer aldı, tıp okudu; 1976’da tahran üniversitesinde, çocuk psikiyatrisi bölümünde çalışmaya başladı, aynı zamanda daha sonra şehit beheşti üniversitesi adını alacak olan milli üniversite’de ders veriyordu. darabi’nin işine, 1991’de, hicap yasasına uymadığı gerekçesiyle son verildi. mahkeme 1993’te bu kararı bozdu ama üniversite işini iade etmeyi reddetti. homa dorabi, 21 şubat 1994’te bunu protesto etmek için kendisini yaktı ve öldü. bugün iranlı kadınların simge kahramanlarından biri.
mavi kız
iranlı kadınların futbol devrimini, inkılab futbâl’ı, özellikle ofsayt[3] adlı filmi izleyenler bilir. mavi kız’ı da duymuş olabilirsiniz. tuttuğu futbol takımının rengiyle tanınan seher hüdayari, 2019 yılında sadece erkeklerin maç izleyebildiği stadyuma kılık değiştirerek girmeye çalışırken yakalandı. islam devrim mahkemesi altı ay hapis cezası alabileceğini bildirince, bunu ve kadınların futbol izlemesinin yasalarca kısıtlanmasını protesto etmek için mahkeme binasının önünde kendisini yaktı ve öldü. kadınların stadyumlara girmesine bu yıl izin verildi, kadın futbolu ülkede çok seviliyor, iran milli kadın futbol takımı da epeyce başarılı.
bir milyon imza kampanyası
iranlı kadınların 2006 yılında düzenlediği “bir milyon imza kampanyası”, yasalardaki ayrımcı maddelerin kaldırılması için bir milyon imza toplamayı hedefliyordu. kampanya aynı zamanda bir örgütlenme aracı olarak kullanıldı ve öncüleri büyük baskıyla karşılaşsa da çok etkili oldu. bu kampanya özellikle medeni kanuna odaklanmıştı.
ama zaman zaman gevşeyen, zaman zaman sertleşen örtü mecburiyeti ve hicap polisinin şiddeti, her dönemde iran’da kadın hareketinin önemli temalarından biri oldu.
inkılab (devrim) sokağının kızları
vida movahed adlı genç bir kadının 2018 yılında başörtüsünü bir sopaya bağlayarak yüksek bir yerde durmasıyla başlayan eylemlerde kadınlar, ülkenin her yerinde başörtülerini çıkartıp dolaşmaya, başları açık fotoğraflarını internette paylaşmaya başladı. rejim çok sertti, bazı kadınlar işkenceyle devlet televizyonunda kendilerini karalayan açıklamalarda bulunmaya zorlanıyordu.
devrim sokağının kızları, jina ayaklanmasının işaret fişekleri arasında sayılıyor.
iran’la ilgili aktarmak istediklerim bitmedi, o yüzden önümüzdeki yazıda devam etmek istiyorum.
[1] millet daha sonra going to iran adlı kitabı yazdı.
[2] bu, 1990’ların sonunda, neoliberal politikaların uygulanmasıyla değişti.
[3] iranlı yönetmen cafer penahi’nin 2006 yapımı filmi.
fotoğraflar: feminisite, arab news