Gülfer Akkaya akkayagulfer@gmail.com
“Tıpkı erkekler gibi “kadınların da geçim derdi olduğunu, geçinmek için çalışırken cinsiyet ayrımcılığına uğramadan, eşit şartlar talep ettiğimizi sendikalara, sermayeye, devlete ve hükumetlere yine yeni yeniden söylüyoruz.”
Dünyayı değiştiren en büyük hareketlerden olan feminist hareketin birinci dalga feminizm olarak tarihe yazılan dönemi 1850 sonrası başlamış ve hemen hemen yüz yıl sürmüştür. 1950 sonlarından itibaren ikinci dalga feminist hareket filizlenecektir.
Birinci dalga feminist hareketin talepleri olan eğitim hakkı, oy hakkı (seçme-seçilme) ücretli alanda çalışma hakkı, velayet, boşanma ve mal edinme hakları gibi haklar için kadınlar doğudan batıya dünyanın birçok ülkesinde amansız mücadele veriyordu.
Birinci dalga feminist hareketi en çok bu dalganın simgesi haline gelen oy hakkı mücadelesinden biliyoruz. Sufrajet kadınların oy hakkı mücadelesi savaş ya da barış yıllarında dünyayı derinden etkilerken erkekler ısrarla kadınları “siyasette” istemiyordu. Çünkü siyaset güçtü. Yasa yapmaktı. Toplumu yönetmekti. Kadınlar bir yandan toplumu yönetmeye adayken öte yandan yine çok önemli olan başka bir hak için mücadele ediyorlardı. Ücretli alanda çalışma hakkı.
Kadınları kendilerine eşit olarak görmek şöyle dursun insan olarak görmeyen, evet insan olarak görmeyen çünkü o yılların meclis tartışmalarına, siyasi tartışmalarına bakınca bu başlığı göreceğiz. Yine dönemin kadın dergilerine bakınca orada da kadınların biz insanız diyerek on yıllar süren mücadeleler verdiklerine şahit olacağız.
Özellikle birinci paylaşım savaşında erkeklerin cephede olması, ölmesi vb … nedenlerle ücretli alanda çalışan kadın sayısı artmış, artmakla kalmamış daha önce sadece erkeklerin bulunduğu alanlarda da kadınların çalışmaya başlamış olduğunu biliyoruz.
Birinci dalgada ücret eşitliği
Ancak çalışma hayatında kadınların önüne bu kez cinsiyetçi ayrımcılık dediğimiz ücret eşitliği sorunu çıkar. Aynı işi, aynı sürede yapan erkekle kadın arasında devasa farkların olduğu ücret eşitsizlikleri kadın işçilerin tepkilerine neden olur. Ve birinci dalga feminist hareketin mücadele ettiği önemli konulardan biri, ücret eşitliği mücadelesi olarak karşımıza çıkar.
1919 yılına gelindiğinde kadınların bu mücadelesi aynı yıl kurulacak olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün gündemine “eşit işe eşit ücret” başlığını ekler.*
Tıpkı diğer haklar gibi kadınların ücret eşitliği hak talebi Osmanlıdan Cumhuriyete dek sürecektir. Sosyalist bir kadın olan, kadınların özgürleşmesini ve toplum içerisinde daha etkin olmasını savunan Athina Gaitanu 1900’lerin başında gazeteye yazdığı bir makalede şöyle yazar. “Bugünün güçsüz ve silahsız genç kızları gibi evlenmek zorunda olmayan. Çalışan ve erkekler kadar kazanan kadın.”**
Kadın ve erkek işçilerin ücretleri arasındaki farklar azımsanacak gibi değildir. 1915 yılında (3 fabrika var) kereste imalatında 44 erkek, 20 kadın çalışmaktadır. Erkekler gündelik 15, kadınlar 9 kuruş ücret alıyor. 1913 yılında sigara kağıdı imalatında çalışanların yüzde 70’i, 1915’de yüzde 74,3’ü kadındır. Gündelikler 1913’de ortalama 5,4, 1915’de 5,04 kuruştur. Ücretlerin düşüklüğünün nedeni işçilerin çok büyük kısmının kadın olmasıdır. Sabun imalatında erkeklerin gündeliği 12-15 kuruş, kadınlar 2-6 kuruştur. Kimya ürünleri imalatında erkeklerin gündeliği 13-15 kuruş iken kadınlara 2,5 kuruş ödenir.***
Meşrutiyet döneminde artarak çalışma hayatına katılan kadın işçilerin ve memur olma hakkı kazanan kadınların iş hayatlarında ortaya çıkan sorunlar zamanla kadın dergilerinin temel gündemlerinden olur.
Bir yandan eşit işe eşit ücret talep eden kadınlar sömürüye karşı grev vb. eylemler yaparken diğer yandan kadın dergileri bu talebe sahip çıkıyor, mücadeleye ses oluyordu.
Osmanlı kadın mücadelesinde yer alan ve birinci dalga feminizmin önemli isimlerinden olan Ulviye Mevlan, Kadınlar Dünyası Dergisi’nde Posta-Telgraf Nezareti’nde çalışan kadınların maaşlarının azlığından yakınıp zam ister. Kadınların iş hayatına katılması için Kadınlar Dünyası Dergisi’ne yazan erkekler kadınların her yeri istila edeceklerini, işlerini ellerinden alacakları kaygısını taşıdıklarını, bu korkularının da görülmesini talep eder. Mektuplardan birinin sahibi olan ve Posta-Telgraf Nezareti merkezinde çalışan erkeğin gerekçesi çok bildik. Evi geçindiren erkek olduğu için daima kadından daha çok maaş almalıdır. Çalıştığı iş yerinde kadınlarla erkeklerin aynı maaşı almasını doğru bulmamaktadır.
Bu mektup üzerinden aynı talebi savunanlara yönelik bir cevap yazar Ulviye Mevlan:
“İyi tahsil görmüş, ilim ile, irfan ile, zeka ile memuriyetini hüsn-ü idare etmekte olan ve istikbalde bir refik ile yaşayacak ve evladlarını yaşatacak bir kız neden iktidarı ile mütenasib bir maaş aramasın, istemesin, seneleri beyhude sayıb ımrar eylesin (geçirsin) ve taleb edeceği maaşı ilmiyle, irfanıyla, zekasıyla, işiyle mütenasıb bulamayınca neden feryat etmesin, sussun ve meskenet göstersin? İşte azizim ‘feminizm’ bu meskeneti kabul edemez.”****
Uzun soluklu bir mücadele
1920’li yıllara geldiğimizde kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsiz kazanç ile mücadelenin güçlendiğine tanıklık edeceğiz. Kadın grevlerinde, çalışma şartlarının düzeltilmesi için verilen mücadelelerde eşit ücret talebi de başlıklar arasında yer alacaktır. Bu ısrarlı talep Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarının 1924 yılında kurdukları Kadınlar Birliği’nin komisyonlarından birinin “Erkek ve kadın arasında müsavi kazanç şerâ’itinin te’mini (eşit kazanç koşullarının sağlanması)” adı altında kurulup çalışmasına neden olacaktır. Aynı şekilde bu komisyon kadınların işlerde terfi etmesi için çalışmayı da hedefler.*****
Kadın işçilerin bugün eşit işe eşit ücret, eşit değerde işe eşit ücret başlıkları altında yaptıkları mücadele iki yüzyıla yaklaşan bir mücadele. 1 Mayıs’a giderken kadınların ücretli çalışma alanında verdikleri mücadelelerin bu kadar uzun soluklu olduğunu unutmuyoruz. Bunları yok sayanlara özellikle duyuruyoruz.
Tıpkı erkekler gibi kadınların da geçim derdi olduğunu, geçinmek için çalışmak, çalışırken cinsiyet ayrımcılığına uğramadan, eşit şartlarda çalışmayı talep ettiğimizi sendikalara, sermayeye, devlete ve hükumetlere yine yeni yeniden söylüyoruz.
Azizim tıpkı dedeleriniz gibi duymazdan geliyorsunuz ama kadınlar ve feminizm bunu kabul etmez. Bunu siz de biliyorsunuz.
Kaynaklar
*Eşitsiz Kız Kardeşlik, Uluslararası ve Ortadoğu Kadın Hareketleri, 1935 Kongresi ve Türk Kadın Birliği, İş Bankası Kültür Yay.
**İstanbul’un Irgatları, II. Meşrutiyet’te Sosyalist Bir İşçi Örgütü, Stefo Benlisoy, İstos yayınları
***Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını, Şefika Kurnaz, MEB
****Osmanlı Kadın Hareketi, Serpil Çakır, Metis Kadın Araştırmaları
*****Kadınsız İnkılap, Nezihe Muhiddin, Kadınlar Halk Fırkası, Kadınlar Birliği, Yaprak Zihnioğlu, Metis Yay.