Kadıköy Belediye Meclisi adayı Merve Şanlıdağ: “Kadın çalışanlar için eşdeğerde işe eşit ücret”

Türkiye İşçi Partisi listelerinden Kadıköy belediye meclis adayı olan Merve Şanlıdağ ile görüştük. Şanlıdağ belediyelerin eşit temsil, söz ve karar hakkımızı savunmamız gereken yerlerden biri olduğunu için aday oldu.
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Merve kimdir, ne yapar biraz anlatabilir misin?

Ben Merve Şanlıdağ. 33 yaşındayım ve çevirmenim. İşçi Demokrasisi Partisi ve Kadın Dayanışması’nda mücadele yürütüyorum. Gazete Nisan’da ve Kadın Dayanışması’nın web sitesinde kadın mücadelesi, uluslararası sınıf hareketi ve çevre konuları üzerine yazıyorum.

 Aday olmanızdaki motivasyonunuz neydi?

Her mahalleye ücretsiz kreş

Kadın politikalarına yönelik gördüğünüz eksiklikler var mı Kadıköy özelinde? Bunun için neler yapılabilir? Bu konuda belediye meclis üyesi olarak düşüncülerinizi öğrenebilir miyiz?

Kadıköy’de bir CİSAM, bir Mamografi ve Kadın Sağlığı Merkezi, bir tane de sığınma evi var. 12 yaşından büyük erkek çocuğu olduğu için sığınma evinden ayrılması gereken kadınlar için de beş tane Kadın Yaşam Evi mevcut, bunlardan sadece ikisi için ruhsat alınmış. Bunlar ihtiyacı karşılamıyor. Dolayısıyla bunların yaygınlaştırılması, nitelikli ve donanımlı olması büyük bir ihtiyaç. Belediyenin birkaç tane çocuk yuvası var ama Kadıköy’de yaşayan ve çalışan nüfusu düşündüğümüzde bu da yetersiz kalıyor. Her mahallede ücretsiz kreş açılması lazım. Bunların yanı sıra belediyenin ücretsiz şekilde sunacağı bakımevleri, çamaşırhaneler gibi ihtiyaçlar da söz konusu.

ŞÖNİM’ler Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı ve Kadıköy’de ŞÖNİM yok. Koca İstanbul’daki ŞÖNİM sayısı zaten bir. Yerel yönetimler bağlamında konuşacak olursak belediyelerin erkek şiddetini önleyecek politikalar geliştirmesini, koruyucu çözümler üretmesini ve cinsel şiddet kriz merkezleri açmasını istiyoruz.

Kısacası var olan hizmetlerin sayısı artırılmalı; olmayanlar da açılmalı ve ücretsiz, yaygın ve erişilebilir olmalı diyebilirim. Hizmetlerin erişilebilir olması önemli bir nokta. Kadınların bu hizmetlere anadilinde erişebilmesi, Kürtçe başvurular yapılabilmesi, göçmen kadınların ve lgbti+ların da bu hizmetlerden ayrımcılığa uğramadan yararlanabilmesi gerekiyor.

Bu ihtiyaçlardan bahsediyorum çünkü bunlar kadınların ev içi ve bakım emeğiyle doğrudan ilişkili. Belediyeler, kadınların ev içi emeğini toplumsallaştıracak, cinsiyetçi iş bölümünü ortadan kaldıracak sosyal ve ekonomik politikalar üretmekle sorumlu. Devasa bütçelere sahip belediyelerin bunların hepsini hayata geçirecek kaynağı bolca var.

Hepimizin bildiği gibi İstanbul’da ciddi bir barınma sorunu var. Şiddet gören, yoksul, trans, göçmen ve genç kadınlar bu durumdan daha eşitsiz şekilde etkileniyor. Bir yandan da binlerce konut boş. Yaşanabilir ve güvenli barınma sağlanması için bu konutlar kamulaştırılıp ihtiyaç sahiplerine verilmeli. Belediye ayrıca toplumsal cinsiyet odaklı bir afet planı hazırlamalı.

Son olarak Kadıköy Belediyesi’nin eşitlik birimi var ama atıl durumda, işlemiyor. Hem yerel yönetimde hem de belediyenin sunacağı hizmetlerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için bu birimin etkin şekilde çalışması gerekiyor.

Eşitlik birimi atıl durumda

Türkiye İşçi Patisi listesinden adaysınız İşçi Demokrasisi Partisi’nde faaliyet yürütüyorsun. Öncelikle neden TİP’ten aday olduğunuzdan ardından da partinizin kadın politikalarından bahseder misiniz?

Öncelikle Biz İDP olarak, Tek adam rejiminden kopuş için uzun zamandan beri düzen partilerinden bağımsız bir emek ittifakı çağrısında bulunuyoruz. Bu seçimleri aşan bir perspektif ama elbette seçimlerde de bu çerçevede bir bağımsız hattın yaratılabilmesi gerektiğini 14 Mayıs için de bugünkü yerel seçimler için de savunduk. Hedeflediğimiz anlamda bir emek ittifakı ise maalesef şu an yaratılabilmiş değil. TİP’in önce 14 Mayıs genel seçimleri, sonra da 31 Mart yerel seçimleri için listelerini bizlere de açarak sunduğu ortak çalışma zeminini bu açıdan mütevazı ama kıymetli bir adım olarak görüyoruz. Şu anda seçim kampanyasında hem bizlerin de aday olduğu yerellerde ortak seçim faaliyetleri düzenliyor hem de kendi bağımsız propagandamızı, çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

İDP, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde patriyarkal kapitalist sistemi karşısına alan bir örgütlenmeyi önüne koyuyor. Patriyarkal kapitalist sistemin yıkılmasını hedefleyen bir program ve mücadele anlayışını savunuyor. Kadınların kurtuluşunu belirsiz bir geleceğe erteleme fikrini değil, patriyarkayla bugün ve her gün mücadele etmek gerektiği fikrini destekliyor. Bu anlayış, parti politikalarının vazgeçilmez bir parçası. Ayrıca parti, kadının beyanı esastır ilkesini tüzüğüne yerleştirerek benimsemiş durumda.

Cinsiyet ayrımcılığına ve cinsiyetçi iş bölümüne karşı kadın mücadelesinin yaygınlaştırılmasından ve güçlendirilmesinden yanayız. Bu doğrultuda yerel ve uluslararası eylem birliklerinin içinde yer alıyoruz. Kadınları işyerlerinde, sendikalarda, mahallelerde, yaşamın her alanında örgütlenmeye çağırıyoruz.

İDP’li kadınlar sosyalist feminist bir perspektifi benimsiyor. Patriyarkanın ve kapitalizmin tüm sömürü ve ezen-ezilen ilişkilerine, heteroseksizme, transfobi ve homofobiye karşı ortak mücadele ve dayanışmayı savunuyor.

Ayrıca 2014 yılında İDP’li kadınların ve partili olmayan ama kadın politikalarında bizimle benzer pozisyonu savunan başka kadınlarla birlikte oluşturduğu Kadın Dayanışması adlı bir örgütlenmesi de var. Kadınlar olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında politikalar geliştirmeye çalıştığımız, dayanışmayı güçlendirmeyi, deneyimlerimizi ortaklaştırmayı, kadınların ortak eylemini hedeflediğimiz bu oluşumu da çok önemsiyoruz.

Cinsiyetçi olmayan meslek kursları

Kadın emeği özelinde düşünce ve önerileriniz neler?

Bu soruya vereceğim ilk cevap tabii ki de kadınların karşı karşıya kaldığı çifte sömürü olur. Yani hem kapitalizm hem de patriyarka tarafından sömürülüyoruz. Az önce bahsettiğim, ev içi ve bakım emeğini toplumsallaştıracak kreş, bakımevi, çamaşırhane gibi uygulamalar bu sömürünün ortadan kalkmasının tek çözümü değil elbette ama bu yönde bir adım. Bununla bağlantılı olarak cinsiyetçi iş bölümünün de ortadan kalkması gerekiyor. Kreş üzerinden bir örnek verebilirim buna. Toplu iş sözleşmelerinde kreş hakkının sadece kadınlara sunulması bu cinsiyetçi iş bölümünü pekiştiren bir şey. Kadıköy Belediyesi’nde çalışan DİSK Genel-İş’li kadınlar kreşten sadece kadın işçilerin değil çocuk sahibi olan tüm işçilerin yararlanmasını TİS’e geçirerek bu yönde bir adım attılar mesela.

Ücretsiz emeğimiz görünmez ve karşılıksız kalırken ücretli emeğimiz de ikincil görülüyor. Tek adam rejiminin kadın düşmanı politikaları da bu durumu pekiştiriyor, iş hayatına eşit ve güvenceli bir şekilde katılmamızı engelliyor. Ucuz, esnek ve güvencesiz işlere mahkûm ediliyoruz; eşdeğer işe eşit ücret alamıyoruz. Bir yandan artan yoksulluk görünmeyen emek yükümüzü de artırıyor. Belediyeler ev içi emeği toplumsallaştıran uygulamaların yanı sıra kadınların çalışma yaşamına eşit şekilde katılımı yönünde de adım atabilir. Kadın çalışanlarına eşdeğer işe eşit ücret vermekle işe başlayabilir mesela. Kadın istihdam ofisleri açmak, kadınlar için güvenceli iş ve eğitim olanakları yaratmak, kadınlar için cinsiyetçi değil cesaretlendirici, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin önüne geçecek meslek kursları sağlamak yapabileceği uygulamalar arasında.

Son olarak tüm bu anlattıklarına ek olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?

Kadıköy Belediyesi’nin Siyonist İsrail devletinin Petah Tikva belediyesiyle kardeş kent anlaşması mevcut. BDS Türkiye’nin “İşgalle kardeşlik olmaz” diyerek Türkiye’deki belediyelerin İsrail belediyeleriyle kardeş kent protokollerini iptal etme talebi dahil tüm taleplerini sahipleniyoruz İDP olarak. Geçtiğimiz günlerde Kadıköy Belediyesi anlaşmanın iptal edildiğini söyledi, o da komik bir şekilde twitime yanıt olarak… Daha sonra meclis toplantısında iptal teklifinin hukuk ve dış ilişkiler komisyonuna havale edildiğini öğrendik. Kadıköy Belediyesi, BDS Türkiye’nin iptal kararını açıklama talebine hâlâ yanıt vermedi. Dolayısıyla, Kadıköy dahil tüm belediyeler için protokolün iptal edilmesi çağrımız devam ediyor.

Filistin’in kurtuluşunun aynı zamanda feminist bir mesele de olduğu görüşüne katılıyorum. Filistinli kadınlar hem işgalin hem de patriyarkanın baskısını yaşıyorlar. “Kadınları özgürleşmeden Filistin de özgürleşmeyecek” diye bir sözü var Filistinli feministlerin. Filistin halkının ve Filistinli kadınların nehirden denize özgür Filistin mücadelesini sonuna kadar desteklememiz, mümkün olan her alanda dayanışmayı yükseltmemiz gerekiyor.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!