Kadın çıkarlarını her şeyin üstünde tutan bir Alman sufrajet: Minna Cauer

Almanya’da birinci dalga feminizmin önde gelen isimleri arasında yer alan Minna Cauer, kız çocuklarının eğitimini, kadınların istihdam ve oy haklarını savundu. Sayısız kadın derneğinin yönetiminde yer aldı… Kadın Hareketi Dergisi’ni çıkardı, burada eşit haklar konusunda yazılar yazdı. 60’lı yaşlarının sonunda bile konferanstan konferansa koşturuyordu.
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com

Almanya’da sosyalist kadınların ön planda olduğu 1900’lü yıllarda, birinci dalga kadın hareketi de pek çok kadın yetiştirdi. İngiltere’de oy hakkı hareketi denilen, birinci dalga feminist hareket, Almanya’da sosyalist jargon üzerinden burjuva kadın hareketi olarak tanımlanıyordu. Birinci dalgaya emek vermiş kadınların önemli bir bölümü unutuldu, bazıları ise ancak dar bir çevrede, konuya ilgi duyanlar arasında hatırlanıyor. İşte Minna Cauer de bu kadınlardan biriydi. O sadece ‘radikal’ kadın” hareketinin en önemli savaşçılarından biri değil, aynı zamanda, 19. yüzyılın sonunda yükselen hareketin en önemli temsilcilerinden biriydi.

Cauer, 1 Kasım 1841’de Brandenburg’un kuzeyinde Freyenstein isimli küçük bir kasabada dünyaya geldi. Babası papazdı. Uzun ismi ile Theodore Wilhelmine Marie Schelle, küçük yaştan itibaren bağımsızlığına düşkün bir kızdı.

Kızların gittiği bir ortaokulu bitirdi. Ailesinin amacı; yaşlandıklarında yanlarında olarak kendilerine destek çıkacak bir kız yetiştirmekti. Ama o hiç de öyle biri değildi. Anne- babasına karşı çıkarak öğretmenlik eğitimine başladı. Fakat özgür ruhlu kız eğitimini devam ettiremedi, 1862 yılında 21 yaşında doktor August Latzel ile evlendi. Kocası ve bu arada doğan oğlunu ardı ardına yitirdikten sonra yarım bıraktığı öğretmenlik eğitimine geri dönerek diplomasını aldı.

Paris’te öğretmenlik yaptı

Ailesinin tüm karşı çıkışlarına rağmen Parisli bir banker ailesinin yanında öğretmen olarak çalışmak üzere Fransa’ya gitti. Bu gidişini, bağımsızlığa doğru atılan ilk önemli adım, olarak değerlendirir daha sonraları.

Fransa’da bir yıl kaldıktan sonra Almanya’ya döndü ve Hamm’da bir kız okulunda öğretmen olarak çalışmaya başladı. 1876’da okul müdürü Eduard Cauer ile evlendi. Çift daha sonra Minna Cauer’in yükselen kadın hareketinin fikirleriyle tanıştığı Berlin’e taşındı.

İkinci evliliği de çok kısa sürdü. Eduard Cauer de 1881 yılında genç yaşta hayatını kaybetti. Minna Cauer birkaç yıllığına Dresden’e taşındı ve burada yoğun bir biçimde kadın tarihi çalıştı. 1898’de “19. Yüzyılda Kadın” isimli kendi dönemindeki kadınların durumunu ele alan bir kitap yayınladı.

Aka bu onun ilk yazdığı kitap değildi. Beş yıl önce Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kadınlarla ilgili bir kitap daha yazmıştı. İlk yayın deneyimleri ise 1883 ve 1884 yıllarına dayanıyordu. Berlin’de çıkan Vossische Zeitung’a pek çok makale göndermişti ama bu yazılar anonimdi.

Dresden’de uzun süre kalamadı. 1880’lerin ortalarında, kadınların kurtuluşu hareketinin yükseldiği Berlin’e döndü. Burada yatılı okulda okuyan Amerikalı kadınlara tarih dersi verdi. Amerikan kadın hareketi üzerine kitap yazma fikri bu süreçte şekillendi.

1888’de Frauenwohl Derneğini (kadın refahı) kurdu ve dernek çatısı altında çalışmaya başladı. Aynı zamanda kadın esnaflara yardım derneği gibi pek çok derneğin kurulmasına ön ayak oldu. Kadın hareketindeki sorumlulukları, hareketin kendisi gibi çok çeşitliydi. Eğitim öğretim ve istihdam alanından medeni kanuna kadar hayatın tüm alanlarında kadınlar için tam yasal ve fiili eşitlik talep ediyordu. Bu dernek çatısı altında örgütlenen kadınlar, kuruluş döneminde gündeme gelen yeni medeni kanun taslağında kadınlara eşit haklar tanınmamasını eleştirerek eylemler yaptı. Cinsel taciz ve şiddete karşı mücadelenin yanı sıra fuhuş ve kadın ticareti ile de mücadele ettiler. Sorunları ile ilgilendikleri bir diğer kesim ise kadın işçiler ve evlerde orta sınıf için çalışan kadın hizmetçilerdi.

Kadın Refahı Derneği 1919’da kapatılana kadar 30 yıl orada çalıştı ve derneğin başkanlık görevini yürüttü. Kadın hareketi içinde bir uzman olarak değil bir eylemci olarak tanındı. Kadınların siyasi derneklerde faaliyet göstermesinin ve siyasete girmesinin yasaklanmasına, kadın düşmanı evlilik yasalarına, kadınlara yönelik cinsel saldırılara, kürtaj yasağına karşı yürütülen kampanyalara öncülük etti. Ayrıca kız çocuklarına için yapılan eğitim reformunun yanında yer aldı. Oy hakkı, annelik hakları, bekar annelere yönelik haklar konusunda da çalışmalar yürüttü.

Eşit oy hakkı mücadelesinde yer aldı

1895’te Alman kadın hakları hareketinin radikal kanadının en önemli sesi olan ve ayda iki kez yayınlanan Die Frauenbewegung (kadın hareketi) dergisini kurdu. Derginin baş yazarıydı ama konferans raporları ve araştırma yazıları da yayımlandı. 1899’da Bund Deutscher Frauenvereine’den (Alman Kadın Dernekleri Birliği) daha radikal bir dernek olan İlerici Kadın Dernekleri Birliği’nin kurucuları arasında yer aldı. Ayrıca Alman Kadınları Oy Hakkı Derneğinin de yönetim kurulunda bulunuyordu.

Cauer geniş kitleler önünde kağıda bakmadan konuşabilen, retorik becerisi son derece yüksek, sürükleyici bir hatipti. O nedenle pek çok kadın hakları derneğinin aktif üyesiydi. Onunla uzun süre eylem arkadaşlığı yapan Else Lüders, dersleri sırasında “Canlı yüz ifadesi, narin vücudunun zarif hareketleri, güzel elleri dikkat çekerdi. Eleonore Duse’u (dönemin ünlü bir aktristi) hatırlatırdı” diyordu. Cauer 72 yaşındayken onun konuşmasını dinleyen Alexandra Kollontai anılarında “Konuştuğunda, kendisine düşman olan binlerce dinleyiciyi cezbetmeyi başardığını” yazıyordu.

Sadece Almanya’da değil, birçok Avrupa ülkesinde de sayısız konferanslar verdi. Altmışlı yaşlarında hala konferanstan konferansa koşuyordu. Sadece 1910/11 yılının kış aylarında Berlin dışında Prusya’nın yaklaşık 50 yerinde eğitim vermiş, konuşmalara katılmıştı.

Cauer arkadaşlarıyla tartışarak sık sık yollarını ayırmış bir kadındır. Özel ilişkilerinde zor bir kadın olduğu söylenir. “Yönetici pozisyonları elinde tutmayı seven ve kendisine en yakın olanlar üzerinde bile otorite kurmaya çalışan” bir kadındır. Bu tutumu onunla kadın hakları aktivistleri arasında sürtüşmelerin doğmasına katkıda bulunmuş olabilir.

Tartışmalar, Cauer’in Birinci Paylaşım Savaşı’ndan önceki yıllarda kadın hareketi içinde onu yalnızlaştırdı. 1907’de İlerici Kadın Dernekleri Birliği başkanlığından istifa etti, iki yıl sonra Alman Kadınlara Oy Hakkı Derneği’nin yönetim kuruluna yeniden seçilmek istemedi. 1912’de dernekten tamamen çıktı.

Eylem içinde birlikte bulunduğu bir dizi kadın hakları savunucusu onun zekasından ve feminizme bağlılığından övgüyle bahsederler. Örneğin Helene Stöcker anılarında onun “kadınların çıkarlarını” her şeyin üstünde tuttuğunu yazar. Klara Zetkin onu “kadın haklarının sadık savunucusu” “gerçek bir demokrat” olarak tanımlar. Cauer, sosyal demokratların toplantılarına da katılıp, konuşmalar yapardı. O da 1912 yılında Zetkin’i kendi derneklerinin genç kadınlar toplantısına çağırmıştı… Zetkin’i dinledikten sonra günlüğüne “Kendimi bu kadının fikir dünyasına kaptırdım, kendimi sosyalizme kaptırdım […] Şimdi bilimsel sosyalizmi incelemek istiyorum, netleşmeliyim, net görmeliyim.” diye yazıyordu.

Birinci Paylaşım Savaşı sırasında Cauer, Alman Barış Derneği Kadınlar Birliği’nin kurdu. 1919’da feshedilene kadar kendini çok yakın hissettiği Frauenwohl Derneğine de başkanlık etti. Aynı yılın Aralık ayında, özellikle pasifist olması nedeniyle Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcından beri çıkardığı The Women’s Movement dergisinin yayınını da durdurdu.

Cauer, hayatı boyunca sayısız makale yazmakla kalmadı, o aynı zamanda çok iyi bir okuyucuydu. Roman ve kısa öykülerin yanı sıra politika ve tarih okumayı da çok seviyordu. Reichstag’ın kütüphanesinden sık sık bu tür kitapları ödünç aldığı söylenir.

Felsefe ve ekonomi de ilgisini çeken konular arasındaydı. Mesela kadın düşmanı Arthur Schopenhauer’i de Karl Marks’ı da, Tostoy’u da aynı merakla okumuştu. Marks’ı her şeyi ekonomik nedenlere bağladığı için eleştiriyor. Sınıf çelişkisi dışında pek çok çelişki olduğunu söylüyordu. Son dönemlerinde kadın yaşlılığı, yaşlılık üzerine de yazılar yazdı.

O hareket içinde kotayı ilk savunanlardan biriydi. Halk Temsilcileri Konseyi’nin 12 Kasım 1918’de erkekler ve kadınlar için genel oy hakkı konusunda karar vermesinden sadece birkaç gün sonra, yeni seçim hazırlıkları sırasında milletvekilleri listelerinde kadınlar için bir kota sistemi uygulanması için başvuruda bulunmuştu.

3 Ağustos 1922’de Berlin’de kalp krizinden ölen Cauer, yaşlılık yıllarını kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuştuğu bir cumhuriyette geçirmekten mutlu olduğunu söylüyor, “kadınlara medeni haklar verildiğinden, kadın hareketi içindeki görevimi yerine getirdiğimi düşünüyorum.” diyordu. Ama kadınlar için gerçek eşitliğin oy hakkı ile sağlanamayacağını da biliyordu.

https://www.digitales-deutsches-frauenarchiv.de/akteurinnen/minna-cauer

https://www.fembio.org/biographie.php/frau/biographie/minna-cauer/

Paylaş:

Benzer İçerikler

İrlandalı göçmen bir aileden gelen Josephine Casey, düşük ücretle sağlıksız koşullarda çalışan kadınları örgütleyerek sendika kurdu. Korse şirketinde çalışırken örgütlediği grev ise kazanımla sonuçlandı. O, aynı zamanda bir eşit oy hakkı savunucusuydu…
Norveç’te yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İşçi Partisi bünyesinde işçi kadınların sosyo-ekonomik çıkarlarını korumak için dernek kurdu, gazete çıkardı. Eşit oy hakkı için mücadele etti. Kürtaj, bekâr annelik, cinsel eğitim ve doğum yardımları, üzerinde durduğu konular arasındaydı.
Eserleri Türkçeye çevrilmese de Gerda Lerner, işçi sınıfı kadınlarının tarihini yazan ve akademide kadın tarihi bölümünün açılmasını sağlayan ilk kadın tarihçidir. Yahudi, göçmen, işçi ve profesör… Christine Schmidt’in kaleminden, 2 Ocak 2013’de kaybettiğimiz Lerner’in portresini paylaşıyoruz.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!