Dario Fo, Dans Hocası adlı oyununda, üretimi daha da artırmak için bant sisteminde kadın işçilerin nasıl nefes alamayacak şekilde aralıksız çalıştırıldıklarını anlatır. Durmadan akan bant sisteminin hızını yakalamak için insanüstü çalışma hızı sergilenmelidir. Şimdilerde buna performans deniyor. Zaten hızlı olan çalışmanın hızını daha artıracak ve sömürüyü manipüle edecek olan yol danstır. Kadın işçiler bant sisteminin başında keyifsiz bir şey olan çalışmak yerine dans ediyor olacaklardır. Kadınlar çalışırken hem dans edecekler hem de kilolarından kurtulacak, formlarını koruyacaklardır.
Ancak patronların sömürüyü gizlemek için uyguladıkları manipülasyonlara rağmen dans adı altında ağırlaştırılmış çalışma koşullarına kadınlar daha fazla dayanamayacak, bayılıp yere yığılmaya başlayacak, dans ile cilalanmaya çalışılan ağırlaştırılmış sömürü nedeniyle kadın hastalıkları başta olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanacaklardır.
Dario Fo yaşasaydı ve şimdilerde patronların kadın işçilere uyguladıkları sömürüyü anlatacak bir oyun yazsaydı, oyunun adını “Kadın dostu projeler” koyabilirdi. “Kadın dostu” kavramı kadın emeğini vahşice sömüren kapitalizmin demir eline geçirilmiş kadife eldiven misali… Öyle dost…
Feminist mücadele büyüdükçe, kadın emeği gündemleştikçe, kadınlar ücretli alanda çalışma taleplerini yükselttikçe, elbette sermayenin tüm bu kadınlar lehine gelişmeleri kendi çıkarları için kullanmak için kolları sıvaması, kadın emeği sömürüsüne ilişkin özel “yaratıcı” sömürü koşulları üretmesi şaşırtıcı olmayacaktı.
Süslü vitrinlerin ardındaki sömürü
Sermaye kadın işçileri sömürmek ister, çünkü ucuz emektir. Sermaye kadın çalışan ister, çünkü kadınlar itaatkâr işgücünü temsil eder. Sermaye kadın işçileri sömürmek ister, çünkü kadınları güvencesiz çalıştırmak neredeyse kanundur.
Sermaye ülkedeki sosyal gelişmeleri yakından takip edip, ona göre kendisini yenileyip sistemini sürdürür. Bir süredir sık sık duymaya başladığımız sermayenin “kadın dostu” projeleri, bu açıdan önemli örneklerden.
Artık çok sayıda şirketin sitesinde kadın dostu projelere, toplumsal cinsiyet eşitliğini “hedefleyen” stratejilere rastlıyoruz. Çünkü bu teraneler şirketlere sadece itibar sağlamakla kalmıyor; maddi destekler, vergi indirimleri gibi ekonomik avantajlar da sağlıyor.
2000’li yılların başında ortaya atılan, hiçbir geliri olmayan kadınları borçlandırarak sömürmeyi hedefleyen “mikrokrediler” adımını anımsayanlarımız vardır. Son yıllarda da “kadın dostu projeler” adı altında kadın emeğini sömürmeyi amaçlayan yeni bir adım ile karşı karşıya kadın işçiler. Kadın istihdamı, kadınların üretime katılması, kadınların güçlendirilmesi yahut kadınların çalışma hayatındaki ikincil unsurlar olmasına karşı üretildiği söylenen, “kadın dostu” denilerek cilalanan bu projeler, bizzat kadınların daha çok sömürülmesi üzerine kurulmuş projeler. Bu projeleri üretenler süslü vitrinlerini kurarken feminist mücadeleyi, kadınların bağımsız olarak hayatta kalma taleplerini sahiplenmiş bir hava yaratarak, bu taleplerin uygulayıcıları misyonunu yüklenmekteler. Tek gayeleri kadın emeğini olabildiğince sömürmek olan sermaye, cilalı ve süslü vitriniyle, yarattığı manipülasyonlarla peş peşe “kadın dostu projeler” üretmekte.
Farplas, Kadın Ustalar, A101, ETF…
Avrupa Melek Yatırıcılar Ağı (EBAN) “2018 Yılının En İyi İş Meleği Ödülü”nü ARYA Kadın Yatırım Platformu Kurucusu Ahu Büyükkuşoğlu Serter’e vermiş. İş meleği Ahu Hanım’ı bizler sendikaya üye olmak isteyince işten atılan Farplas işçilerinin direnişinden biliyoruz. Farplas direnişindeki kadın işçiler, işyerlerinde kendilerine yapılan baskıyı, zulmü defalarca dile getirdiler.
İş meleği Ahu Büyükkuşoğlu Serter, feminist mücadelenin dilini kullanarak kadınlara “Mükemmel olmaya çalışmayalım” tadında nasihatler verdikten sonra “başarısından” bahsederken, “Kadın çok önemli ama göz ardı edilmiş bir yatırım fırsatıdır” diyor. Onun gibi “kadın dostu, yatırım fırsatlarını kaçırmayan” biri melek seçilmeyecek de kim seçilecek?
Kadın usta yetiştirme hedefiyle “İşin cinsiyeti olmaz, ustası olur” diyerek ortaya çıkan ve kadın çalışanların haklarını gaspeden Hepsiexpress/Kadın Ustalar projesi de yine “kadın dostu” trendi üzerinden kadın emeğini sömürenler arasında yer aldı. Kapı önüne konulan kadın işçiler haklarını ararken “Kadın istihdamını artırıyoruz diye diye emeğimizi sömürdüler. Cinsiyetimizi kullanarak zengin oldular” diyerek, kadın dostu postuna bürünmüş sömürücülere karşı direndiler.
Capital Dergisi’nin “Kadın dostu şirketler 2021” araştırmasında ilk sırada yer alan şirket A101 olacaktı. A101 de o kadar kadın dostu idi ki kadın işçiler ağırlaştırılmış çalışma şartları nedeniyle tuvalete gidemiyor, regl olduklarında pedlerini dahi değiştirmeden çalışmak zorunda kalıyorlardı.
Şimdilerde de çoğu kadın olan ETF Tekstil işçileri direnişte. Patron Sanem Dikmen, fabrikayı kapatacağını söylüyor ama işçilere haklarını vermiyor. Aynı zamanda Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin “müşterek başkanı” olan Sanem Dikmen, her fırsatta kadın istihdamından dem vuruyor ama fabrikasında çalışan kadın işçilere baskıyı, mobbingi, şiddeti, hak gaspını reva görüyor!
Lütufkâr sermaye!
Kendilerine “kadın dostu” şirketler adını takan bu şirketlerin yaptıkları, sadece kadın emeğini daha fazla sömürmekle sınırlı değil. Yanı sıra değersiz olarak kabul edilen kadın emeğinin bu değersizliğini onaylayarak, bu onayladıkları zemin üzerinden ağırlaştırdıkları sömürüyle yine bu alanda yatırımlar yaparak; değersiz bir şeyi değerli kılmış gibi yapıp, böylece kendilerine bir misyon yüklüyorlar. Değersiz kadın emeğine istihdam olanakları yaratan lütufkâr sermaye… Ah nasıl da dokunaklı! Oysa değerli olan kadınların emeği. Onlar bu emeği daha da sömürerek daha çok kâr elde ediyorlar. Ama bu gerçeği gizliyor, üstüne bir de sermayenin yatırım aracı olarak kadınları görmesini kadınlar lehine bir fedakârlıkmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Hile burada. Kadın işçilerle kurdukları “dostluk” da burada.
Ancak sermaye ve onun medyasının yansıttığının aksine, kadın işçiler sermayenin bir melek olmadığının, hele hele hiç de öyle iddia edildiği gibi “kadın dostu” olmadığının farkındalar. Kadın emeği sömürüsüne hizmet eden ve kendilerinin değil, sermayenin lehine olan “kadın dostu” projeleri direnişleriyle teşhir ediyorlar. Gaspedilen tüm haklarını kazanmak için bu sömürü tezgâhına karşı ayaktalar.
Kadın örgütleri, sendikalar, sosyalist partiler, kadınların seslerini duyup bu sesi sahiplendikçe mücadele daha güçlenecek. Kapitalizmin ve patriyarkanın kadın emeği sömürüsüne karşı mevcut esnekliğinin ve işbirliğinin panzehri; bu sömürüye karşı örgütlenen sendikalar, kadın emeğinin kurtuluşunu destekleyen feminist dayanışma ve emeğin kurtuluşunu savunan sosyalist örgütlerin mücadelesidir.
Fotoğraf: Birleşik Metal-İş