“Kadın emeğine dair çözüm üretirken ev içi emeği de dâhil etmeliyiz”

Yıllarca Petrol-İş’in örgütlü olduğu PETKİM’de işyeri temsilciliği yapan ve erkek egemen bir sendikada şube yöneticiliğine kadar gelebilmiş bir sendikacı Adalet Kul. Şimdi Türkiye İşçi Partisi’nin İzmir’den milletvekili adayı. “Kadın emeği üzerine çözüm üretirken ev içi kadın emeğini de dâhil ederek çözüm üretmeliyiz” diyor.
TİP İZMİR 2. BÖLGE MİLLETVEKİLİ ADAYI ADALET KUL:
Paylaş:
Öznur Kaya
Öznur Kaya
oznurr.kayaa@gmail.com

Seçimlere sayılı günler kala Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) İzmir 2’nci Bölge’den milletvekili adayı, sendikacı Adalet Kul ile kadın emeğinin seçim sürecindeki yeri, Meclis’teki kadın temsiliyeti ve kadın işçilerin seçimlerden beklentileri üzerine konuştuk.

Aliağa PETKİM’de yıllarca tekniker olarak çalışan, Petrol-İş’in işyeri temsilciliği yapan ve Aliağa Şubesi Mali Sekreterliği görevi ile sendikanın şube yönetiminde de bulunan Adalet Kul, kadın emeğinin kendisi için ne ifade ettiğini, “Kadın emeği dendiğinde aklımıza bir işyerinde çalışıyor olmanın yanı sıra ikinci vardiya olan ev işleri de gelmeli” diyerek anlatıyor.

Kadınların işyerlerinde karşılaştığı sorunlara ev içi emek ve bakım emeğinin de eklendiğini vurgulayan Adalet, “Kadın emeği üzerine çözüm üretirken ev içi kadın emeğini de dâhil ederek çözüm üretmeliyiz” diyor.

İşçi bir kadın olarak ve sahadan edindiği izlenimlerle kadın emeğine dair en acil çözüm bekleyen sorunları şöyle dile getiriyor:

“Öncelikli meselemiz, kadın istihdamını artırmak olmalı. Kadın istihdamı konusunda OECD ülkeleri içinde en kötü durumda olan ülkelerdeniz. Kadınların istihdamını artırmak istiyorsak öncelikle yaygın ve ücretsiz kreşler açılmalı. Kaldı ki iş yasasındaki yeterli olmayan, işverene yüklenen kreş sorumluluğu dahi yerine getirilmiyor, işverenler kreş sorumluluğundan kaçmak için her yolu deniyor. Sadece kreş değil, yine kadının sorumluluğunda görülen engelli, yaşlı ve hasta bakımı da kamu kurumları aracılığıyla yerine getirilerek, kadının üzerindeki sorumluluklar hafifletilebilir. Örneğin engelli çocuğu olan bir kadının ücretli bir işte çalışması çok zor. Devlet özellikle engelli çocukların bakımını, eğitimini ücretsiz olarak sağlamalıdır.”  

Kahramanmaraş merkezli depremlere de değinen Adalet, “11 ili etkileyen deprem felaketi hiç unutulmamalı hatta her zaman gündemimizde olmalı. Deprem bölgesinde yaşananlardan en fazla kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Bu bölgedeki kadınlara, eğitim ve becerileri doğrultusunda istihdamda öncelik tanınmalı. Deprem bölgesinde hayatın normale dönmesini istiyorsak kadınlar istihdama dâhil edilmeli, çocuklar okullarına ve kreşlerine gidebilmeli” ifadelerini kullanıyor.

Ayrımcı iş ilânları

Adalet Kul, işyerlerinde kadın istihdamını zorlayıcı düzenlemeler yapılması gerektiğini vurgulayarak, “Örneğin kota bunlardan biri ya da kadın istihdamını teşvik edici kolaylıklar sağlanabilir” diyor.

Kadınların daha işe başlamadan iş arama sürecinde bile ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığına vurgu yaptıktan sonra, çalışırken kadınların uğradığı ayrımcılık biçimleri hakkındaki gözlem ve düşüncelerini şöyle dile getiriyor:

“Ayrımcı iş ilânları ise başka bir sorun. Bu durum Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı ve kesinlikle bir yaptırım getirilmelidir. Diğer önemli bir konu ise kadınların işyerlerinde karşılaştığı aşağılama, taciz ve cinsiyet ayrımının kesin ve net, yasal düzenlemelerle önlenmesidir. Bu konudaki düzenlemeler, yoruma yer vermeyecek netlikte uygulanabilir olmalıdır.”

Kadın istihdamı ve eğitim arasındaki ilişki Adalet Kul’un üzerinde durduğu bir başka konu. “Kadın istihdam oranlarına bakıldığında eğitim düzeyi yükseldikçe bu oranın arttığını görüyoruz. Özellikle kız çocukları, yoksul ailelerde erken yaşlarda eğitimden alınıyor. Kız çocuklarının eğitime devamının sağlanması, gelecek yılların kadın istihdamını belirleyecektir. Bu nedenle eğitimin tüm kademeleri kamu tarafından, eşit, ulaşılabilir, nitelikli ve çağın gereklerine uygun olarak verilmelidir” diye konuşuyor.

“Biz şunu biliyoruz ki neoliberal ekonomik politikalar, ne kadın ne çocuk ne de emekçiler için insan onuruna yakışır bir yaşam sunabilir.”

Emeğin kurtuluşu için kamucu politikalar

Seçim sürecinde siyasi partilerin birbirleriyle vaat yarışına girdiğini, her birinin ‘en iyi programa kendisinin sahip olduğunu’ iddia ettiğini belirten Adalet, düzen partilerinin bu vaatleri yerine getiremeyeceğini söylüyor:

“Seçim vaatlerinin ne kadar gerçekleştiğini her birimiz kendi bulunduğumuz duruma bakarak da anlayabiliriz. Çünkü iktidarı kaybeden de, alacak olan da neoliberal ekonomik politikaları en iyi uygulayacağını taahhüt ediyor. Bu politikalar, şu an içinde yaşadığımız yağma düzeninin; yoksulu daha yoksul, zengini daha zengin yapan sömürüyü ve adaletsizliği artıran politikaların devamıdır. Biz şunu biliyoruz ki neoliberal ekonomik politikalar, ne kadın ne çocuk ne de emekçiler için insan onuruna yakışır bir yaşam sunabilir.”

Neoliberal politikalarla ülkenin düze çıkmayacağını düşünen Adalet Kul, yoksulların ve emekçilerin kurtuluşunun kamucu politikalardan geçtiği fikrini savunuyor. Muhalefetin kazanması halinde de bu işin takibini bırakmayacaklarını ifade ederek şöyle devam ediyor: 

“Eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme ve diğer zorunlu yaşamsal ihtiyaçlar kamu eliyle yürütülmeli. Hizmet ve üretim sektörlerinde geniş halk kitlesinin ihtiyacını karşılayacak kamucu bir ekonomi hâkim olmalı. Bunlar parti olarak bizim hedefimiz. İktidar olamazsak da tüm vaatlerin gerçekleşmesinin takipçisi olacağız ve tüm bunlar için halk adına muhalefetimizi güçlü bir şekilde yapacağız.”

Kreş açmayan işyerlerini teşhir ettik

Kadınların karşılaştığı sorunlara karşı partisinin attığı adımlara da dikkat çeken Adalet Kul, kadın istihdamının önündeki en önemli engellerden biri olan çocuk bakımı sorununa işaret ederek, TİP’in bu konuda yaptıklarını anlatıyor: 

“Türkiye İşçi Partisi bu yılın başında ‘Kadınlar İşe, Çocuklar Kreşe’ teması ile kampanya yürüttü. Kreş sorununun kadın istihdamındaki yeri rakamlarla ortaya kondu ve kreş hakkı savunuldu. Ayrıca çalışan kadın sayısı yasal sınırın üzerinde olmasına rağmen kreş açmayan işyerleri, basın açıklamaları ile halka teşhir edildi.

Yoksulluğun derinleştiği bu dönemde, çocuklar okula aç gidip aç dönüyorlar. Bu felaket bir durum. Bunun için tüm okullarda bir öğün besleyici, sağlıklı yemek ve içilebilir su verilmesi için kampanya yürüttük ve bunun için imza kampanyası düzenledik. Çeşitli etkinliklerle bu talebimizin kamuoyu tarafından kabullenilmesi ve iktidar açısından zorlayıcı bir durum yaratmak için çalıştık.”

“Erkekler iktidar alanlarını kendi aralarında paylaşırlar ve kadınların girmesine izin vermezler. Ülkemizde maalesef sendikalar da demokratik katılımdan çok uzak…”

Sendikalar da erkek egemen

Partilerin kadın aday gösterme konusunda hiç de istekli ve samimi olmadığını vurgulayan Adalet, seçim sonuçlarından sonra Meclis’te göreceğimiz kadın vekil sayısından siyasi partilerin samimiyeti konusunda bir fikir edinebileceğimizi söylüyor. Bu konuda hiç umutlu değil:

“Tüm parti listelerinde sıralamaya bakarsak erkek adayların Meclis’te ezici bir ağırlıkla bulunacağı gözleniyor. Biz kadınlar da bu erkek meclisinden kadın sorunlarına çare üretmesini bekleyeceğiz. Hiç gerçekçi değil.”

Partilerin yanı sıra sendikalardaki kadın temsiliyetine de değiniyor; “Tüm örgütlerde olduğu gibi sendikalarda da baskın bir erkek egemenliği var. Bunu kırmanın yolu öncelikle anlayış değişikliğinden geçiyor. Erkekler iktidar alanlarını kendi aralarında paylaşırlar ve kadınların girmesine izin vermezler. Ülkemizde maalesef sendikalar da demokratik katılımdan çok uzak” diye konuşuyor.

Adalet Kul son olarak, kadın işçilerin örgütsüzlüğüne dair Meclis’te ve işyerlerinde atılması gereken adımları ise şu şekilde sıralıyor:

“Öncelikle kadınların istihdama katılımı artırılmalı, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve en önemlisi, sendikalar demokratik katılımı sağlayıcı şekilde örgütlenmeli. Kadınlar ölmemek için, yaşam hakları için her türlü şiddete rağmen direnmeye devam ediyor. Meydanlarda, fabrika kapılarında direnen kadınların sendikalar içinde etkinlikleri arttıkça sendikalar daha da güçlenecektir.

Gelecek iktidarın en önemli gündemi, sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılması olmalıdır. Sendikalar hâlâ ikili baraj sistemi ile engelleniyorlar, bu baraj kalkmalı. Sendikasız işçi çalıştırılmamalı. İşçi-memur sendikası ayrımı olmamalı. Sendikal örgütlülük sadece işyerinde çalışıyor olmakla sınırlandırılmamalı. İşçi emekli olduktan sonra da sendikasında kalabilmeli.”

*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.

Fotoğraflar: TİP, Adalet Kul

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!