Kadın gazeteci olmak zor: “Patriyarka her alanda etkisini hissettiriyor”

Gazeteci Pelin Özkaptan ve ismini vermek istemeyen gazeteci, kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlara şu sözlerle dikkat çekerek; “Tecavüz edilmekle tehdit edildim. Kadın gazeteciler, medyanın her alanında ücret eşitsizliği, sözleşme ve sosyal güvence eksikliği, ağır iş yükü, mobbing, cinsel taciz ve şiddet gibi hak ihlallerine maruz kalıyor. Kadın gazetecilerin güçlendirilmesi ve eşitliğin sağlanması için kalıcı çözümler bulunmalıdır.” dediler.
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com
Yadigar Aygün yadigaraygun93@gmail.com

Gazeteci Pelin Özkaptan ve ismini vermek istemeyen gazeteci, kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlara şu sözlerle dikkat çekerek; “Tecavüz edilmekle tehdit edildim. Kadın gazeteciler, medyanın her alanında ücret eşitsizliği, sözleşme ve sosyal güvence eksikliği, ağır iş yükü, mobbing, cinsel taciz ve şiddet gibi hak ihlallerine maruz kalıyor. Kadın gazetecilerin güçlendirilmesi ve eşitliğin sağlanması için kalıcı çözümler bulunmalıdır.” dediler

Gazetecilik ayrıcalıklı bir iş gibi görünür ama bu meslekte de kadınlar daha fazla baskı, mobbing, cinsel istismar, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kadın gazeteciler, devlet, yargı ve polis şiddetinin yanı sıra erkek gazetecilerden de şiddet görüyor.

Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’nun (CFWIJ) mart ayına ilişkin ‘basın özgürlüğü’ raporuna göre; Türkiye, Ukrayna ve Rusya, kadın gazetecilere yönelik hak ihlallerinin en çok yaşandığı ülkeler oldu. Ukrayna’da iki kadın gazeteci, haber takibi sırasında öldürüldü. Türkiye’de en az 10 kadın gazeteci, mesleki faaliyetleri nedeniyle şiddet ve tacize maruz bırakıldı. Ayrıca Mart ayında Türkiye’de dokuz kadın gazeteci, gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek kendilerine yöneltilen suçlamalar nedeniyle hâkim karşısına çıktı.

Gazeteci İzel Sezer, 8 Mart’ta sahada haber yaparken uluslararası basın kartı olmasına rağmen basın kartı olmadığı gerekçesiyle haber yapması erkek gazeteciler ve polis tarafından engellendi.

Tecavüz edilmekle tehdit edildim

Kadın gazeteciler, yaptığı haberler nedeniyle tehdit edilme ve erkek şiddetine maruz bırakılıyor. İsmini vermek istemeyen kadın gazeteci, yaşadığı sorunlara şu sözlerle dikkat çekti; “Üç yıldır İstanbul’da muhabirlik yapıyorum. İlk başladığım gazete bana sadece 12 TL yemek kuponu veriyordu. Yasal staj süresini tamamlamış olmama rağmen bu düzeni devam ettirdi. Telif talep ettiğimde ise ‘iş öğretiyoruz bir de sana para mı vereceğiz’ denildi. Güvencesiz bir şekilde çalışırken sahaya haber takibi için gittiğimde de birkaç kez polis şiddetiyle karşılaştım. Ne zaman cinsel istismar ile ilgili haber yapsam şüpheli tarafından ‘tecavüz edilmekle’ tehdit edildim. İş görüşmelerinde birkaç kez ‘erkek muhabir’ arıyoruz cümleleriyle karşılaştım. ‘Neden erkek muhabir arıyorsunuz?’ diye sorduğumda da ‘kurum içinde yeterince kadın var’ cevabını aldım. İktidara, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda vuranlar göstermelik kadın gazeteciler çalıştırıyor. Mobbinge maruz kaldım. Özellikle de kadına ve çocuğa yönelik istismar ve şiddet haberleri yapmam istenmedi. ‘Zaten herkes istismara uğruyor’ denildi. Başka konuları haber yapmam konusunda baskı gördüm” dedi.

Devlet ve polis şiddetinin odağındayız

Pelin Özkaptan’da kadın gazetecilerin pek çok sorunla karşıya olduğunu vurguladı. Kadın gazetecilerin erkek gazetecilere göre daha fazla baskı, mobbing, cinsel istismar ve tacize maruz kaldığının altını çizen Özkaptan, “Özgür basın geleneğini sahiplenen bir kadın gazeteci olarak ezilmenin iki boyutuyla da mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Hem hakikati savunduğumuz hem de kadın olduğumuz için, devlet ve polisin odağındayız. Açılan davalar, tutuklamalar, gözaltında, haber takiplerinde yaşanan cinsel tacizler, şiddet ne yazık ki kadın gazetecilerin sıklıkla başına gelen hadiseler. Ama mücadele sadece dışarıda değil içimizde de sürüyor. İdeoloji ne olursa olsun patriyarka her alanda etkisini hissettiriyor. Toplumsal cinsiyet eşitliğini kendi kurumlarımızda da tamamen oturtabilmiş değiliz. Sözümüzü dinletmek için bazen avaz avaz bağırmak durumunda kalabiliyoruz. Ayrıca 8 Mart’ta çalışmama hakkı ve regl izni de hala başkaları için isteyip, kendimiz için uygulatamadığımız talepler.”

Erkek zihniyetle mücadele ediyoruz

Gazeteci Özkaptan, gazetecilik mesleğinde de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığını belirtti. Özkaptan, ana akım medyada kadın gazetecilerin görsel yayınlarda birer meta olarak kullanıldığına da dikkat çekerek şöyle devam etti: “Her sektör ve alanda olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden basın da fazla nasibini alıyor. Örneğin; görev dağılımında politika alanı istisnalar hariç erkeklere verilir. Kadınların ‘ciddi meselelere’ değinecek yetkinlikleri yoktur ne de olsa! Sözünüzü daha yüksek sesle söylemeniz gerekir ki kimi zaman erkeklerin cümlelerinin arasında kaybolmasın. Yine ana akım görsel yayınlarında özellikle kadınlar meta ve reyting aracı olarak ‘sunulur.’ Alanda çalışan muhabirler polisin yanı sıra erkek meslektaşları tarafından da şiddete maruz kalıyor. Yani gazetelerden sokaklara, televizyonlara dek bu işi erkekler gibi ve daha iyi yapabildiğimizi göstermek için milenyum denilen bu çağda hala mücadele ediyoruz” diye konuştu.

Mobbing olmayan iş yeri yok

Gazeteci Özkaptan, mesleki yaşamında şiddetin sistemi sürdürmek için bir araç olarak kullanıldığına da dikkat çekti: “Asla normalleştirmiyorum ama artık mobbing olmayan işyerleri bir elin parmağını geçmeyecek kadar az. Hal böyleyken ben de bundan nasibimi aldım çalıştığım pek çok yerde. İşyerlerindeki baskıyı da bir atın daha çok koşsun diye kırbaçlanmasına benzetiyorum. Yani şiddetin bazen örtülü bazen açık ama sistemi sürdürmek için devam eden hali. Taciz de karşımıza çeşitli şekillerde çıkıyor. Psikolojik, fiziksel… Ben de maruz kaldım evet. Mesela, bunun çok normal görülen yöntemlerinden biri; tabir-i caizse haberi almayı sağlamak için konuşturması zor olan haber kaynağının kadın gazeteciye olan ilgisini fark eden yönetici, tacize göz yumarak kadını zorlayabiliyor. Hem de defalarca…”

Örgütlü ve birleşik mücadele etmeliyiz

Kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlarla birleşik ve örgütlü mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Özkaptan, “Toplumsal cinsiyet eşitliği için her alanda mücadele etmek gerekiyor. Patriyarka sadece gazetecilere değil tüm kadın ve LGBTİ+’lara zarar veriyor. Dolayısıyla süren bu mücadelelerde ne kadar mevzi kazanılırsa, kadın gazeteciler de o kadar nefes alır. Basın alanındaki kadınlar olarak, kendi aramızdaki bağı ve örgütlülüğü güçlendirmemiz bunun yollarından biri. Birbirimizin sesini duyup, çoğaltmamız hem devlet baskısına hem de çalıştığımız yerlerdeki ataerkiye yanıt olabilir. Ayrıca yalnız olmadığımızı bilmek her dönemeçte kıymetlidir. Yine haber dili üzerinden toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için belli alanlarla sınırlı kalmayacak atölyeler düzenlemek de faydalı oluyor. Üzerimizdeki baskıya meydan okumak güçlenmenin öncülü” dedi.

Eşitsizlikleri görünür kılmalıyız

İsmini vermek istemeyen başka bir kadın gazeteci, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sağlanması için yaşanan hak ihlallerine kalıcı çözümler bulunması gerektiğini belirtti. İsmini vermek istemeyen gazeteci; “Medyada toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında ilk adım olarak kadın gazetecilerin deneyimlediği eşitsizliklerin görünürlük kazanması oldukça önemli. Kadın gazeteciler, medyanın her alanında toplumsal cinsiyetleriyle ilişkili olarak maaş eşitsizliği, sözleşme ve sosyal güvence eksikliği, adaletsiz iş yükü, mesai ve görevlendirme, mobbing, cinsel taciz ve şiddet gibi hak ihlallerine maruz kalıyor. Kadın gazetecilerin güçlendirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sağlanması için bu hak ihlallerine karşı kalıcı çözümler bulunmalı. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve hak ihlallerine yönelik başvurabileceğimiz sektörel mekanizmanın bulunmasına da ihtiyacımız var. Eğer böyle bir mekanizma olursa maruz kaldığımız hak ihlallerinin daha rahat bir şekilde duyurabiliriz.” dedi.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Bugün Dünya Eşit Ücret Günü. Birleşik Metal-İş Sendikası’ndan kadınlar bir açıklama yaparak, ücret konusunda cinsiyet temelli ayrımcılığa ve ücret farklarına, dikkat çekerek “eşdeğerde işe eşit ücret” için mücadelenin sendikal hareketin gündemine girmesini sağladılar. Ne denir ellerine kollarına sağlık…
Van’daki çağrı merkezlerinde çalışan kadınlar, işyerlerinde cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığın acı verici gerçekleriyle yüzleşiyor. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve mobbing kadın çalışanların sıradan bir iş gününü özetliyor. Van’da kadınlar genellikle asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırıldığından bu koşullara razı oluyorlar.
Kınıklı domates üreticileri geçtiğimiz günlerde domatesteki düşük alım fiyatlarını protesto için eylem yaptı. Domates üreticisi Selma ile sorunlarını konuştuk. Önceleri tütün ekiyorlarmış. Devlet tütünü bitirdikten sonra domatese yönelmişler. Bu yıl ondan da geçim yok, “Fiyatı çok düşük, domatı ne alan var ne satan” diyor.
Kadın işçiler asgari ücret ile geçinmediğini vurguluyor. Hele evi tek geçindiren sizseniz ya da çocuklu çocuklu bir kadınsanız haliniz duman. Aynur’un dediği gibi; “Asgari ücret tek maaş bir de bekar bir kadınsan ya savaşçı olacaksın ya pes edip bir erkeğe muhtaç olduğunu kabullenip kişiliğinden vazgeçeceksin.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!