Kadın güvenlikçiler erkek meslektaşlarından şikayetçi: “Bu mesleği onlar vermedi bize”

Onları her yerde görüyoruz. Hastanelerde, alışveriş merkezlerinde, devlet dairelerinin, okulların kapılarında. Erkek ağırlıklı bu meslekte çalışan kadın güvenlikçiler işin ağırlığı bir yana patriyarkal baskılarla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bir sorduk bin ah işittik.
Paylaş:
İpek Deniz
İpek Deniz
ipekkdeniz@gmail.com
İpek Deniz    ipekkdeniz@gmail.com

Onları her yerde görüyoruz. Hastanelerde, alışveriş merkezlerinde, devlet dairelerinin, okulların kapılarında. Erkek ağırlıklı bu meslekte çalışan kadın güvenlikçiler işin ağırlığı bir yana patriyarkal baskılarla da mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bir sorduk bin ah işittik.

Kadın olarak erkek ağırlıklı mesleklerde çalışmak zor buralarda toplumun kadına yüklediği rollerden sıyrılmak kendinizi kabul ettirmek için çok daha fazla çaba sarf etmek zorunda kalıyorsunuz. Bütün dayatmalar, etiketlemelere rağmen kadınlar sadece erkeklerin yaptığı pek çok işe yöneliyor. Polis, asker veya sertifikalı güvenlik görevlisi olmak büyük bir oranda erkeklerle tanımlı mesleklerdir. Oysa gündelik hayatta güvenlik görevlisi olmak için sertifika alınıyor, sonrası birçok kişinin yapabileceği bir iş. Öyle aman aman fiziki güç, kuvvet gerektiren bir meslek de değil.

Geçim derdi, iş bulma kaygısı, bazen denk gelme ya da kadın güvenlik görevlilerine artan ihtiyaç kadınları bu alana yönetmeye başladı. Çeşitli kurumlarda güvenlik görevlisi olarak çalışan pek çok kadın var.  Ne kadar ciddi bir çaba sarf ettiklerini onların ağzından çıkan cümleleri okuyunca anlayacaksınız. Bakın neler anlatıyorlar;

Erkekler kadın amiri yerinden etti.

Tarihi yarımada da çalışan bir kadın güvenlik görevlisi:

17 senedir güvenlik görevlisiyim. Silahlı sertifika eğitiminden sonra çalışmaya başladım. Aslında özel bir ilgim yoktu, işsizdim ve denk geldi. Taşeron firmada çalışırken daha çok sıkıntımız oluyordu. Daha önce büyük bir markette çalıştım, korkunçtu. İhtiyaç molası yoktu, çok uzun süre ayakta kalıyorduk, sürekli gözetleniyorduk. 4d kadrosu bir tık rahatlattı ya da benim çalıştığım alan değişince değişti biraz ortamım. Erkek ağırlıklı işlerde çalışmak zor tabii, hep kendileri bilir, en çok kendileri bilir ve saçma sapan gerginlikler yaşanır…

Ama ben en çok sıkıntıyı regl dönemlerinde yaşadım. Amirlerin hepsi erkek, kötüsün, ayakta duramıyorsun,  tuvalet ihtiyacın artıyor ama sürekli açıklama yapman gerekiyor, ikna etmen gerekiyor onları. Başta çok utanıyordum, söylemekten çekiniyordum iki büklüm çalıştığımı bilirim. Sonra nasıl bu hale geldiysem, çat çat söylemeye başladım. Her mesleği kötüye kullanan, savsaklayan var ama ben çok geçerli fizyolojik bir durumdan bahsediyorum ayrıca yıllarca çalıştım tanıyorlardı zaten beni. Bir süre Taksim’de Mevlevihane de çalıştım. Regl olmuştum. O kadar kötü hissediyordum ki, çok kötüyüm, bugün gidip dinlensem olur mu dedim. Olmaz, ne izni, ne dinlenmesi dedi, suratı düştü. En son doktora gideceğim, izin vermek zorundasın dedim ve gittim. Aile hekimime çok dürüstçe anlattım, kadındı ve gözümün içine üzülerek baktı. Bana üç gün rapor verdi, rahatlamazsan gel yine vereyim dedi üstüne. Yarım gün izin vermeyen amir üç gün boşluğumu ayarlamak zorunda kaldı.

Tuvalet temizletmeye kalktılar yapmadık

Tarihi yarım adada çalışıyorum, x-ray cihazı dar ve hemen çıkışında biz varız. Bazen erkek turistlerin tacizine maruz kalıyoruz, elini kaldırırken ya da çantaya uzanırken bir şekilde bize dokunuyorlar. Hani ne olduğunu anlamadan devam ediyor yoluna. Çok tartışma oldu ama işlerimizin uzamasından başka şeye yaramadı, şikâyet ediyoruz üst mercilere hepsi öyle bakıyor. Biz zamanla kendimizi korumayı öğrendik, daha sert ve mesafeli durmayı da. Onun dışında iş yerimizde kadın-erkek personelin mutfak, tuvaletleri ayrı. Herkes kendisi temizliyor. Ama işe ilk girdiğimde tuvaletleri de siz temizleyeceksiniz diye tutturmazlar mı? Az paraya her iş, temizlik personeli almamak için. Çok uğraştık ama kazandık, yapmadık o işleri. Aynı iş yerinde bir kez amir yardımcısı kadın olmuştu, o kadar rahatlamış, o kadar mutlu olmuştuk ki. Bizi de anlayacak biri gelmişti başımıza, öyle de oldu. Ama o kadar erkek ne yaptı etti onu yerinden ettiler. Sözünü dinlemediler, görmezden geldiler, kendi bildiklerini okudular, sürekli bir laflar dolandı durdu ta ki yerinden edene kadar, başardılar maalesef. Kadınlara dedikoducu diyorlar ya, onların hırstan gözlerinin nasıl döndüğünü ben gördüm, bir kadının sözünü nasıl dinleyeceklerdi!

Doğum izinleri dönüşü sıkıntı yaşadım örneğin. Doğumdan önce iki, sonra iki ay izin kullanıp sonrasında 6 ay ücretsiz izin aldım. Döndüğümde yıllık iznim duruyordu ve sonraki seneye devir olmayacaktı. İznim yanmadan kullanmak istedim. Amirim bana, hayır kullanamazsın, yeni geldin, kaç zamandır yoksun zaten, dedi. Eşime durumu anlattım, 170’i aradık ve yıllık izin hakkımın durduğunu söyledi. Aldığım bu bilgi ile doğru amire gittim ve iznimi istediğimi söyledim. Girdi sisteme baktı, sağdan kırptı, soldan kırptı, üç günümü keserek verdi iznimi, yani 12 gün kullanabildim.

Eşim de güvenlik görevlisi, dönüşümlü çalışıyoruz ki çocuklara kendimiz bakabilelim. Başka çaremiz yok çünkü kreşler çok pahalı bizlerin de maaşı çok düşük. Bir o nöbette bir ben. Ev işlerinin de çoğu bana kalıyor maalesef. Yemek temizlik, ütü… bazen yapıyor ama benim ittirmem gerekiyor, mesaim hiç bitmiyor anlayacağınız, iki de çocuk var.

Hasta yakınlarıyla daha iyi iletişim kuruyoruz

Hastanede çalışan kadın güvenlik görevlisi:

Hem bankada hem hastanede çalıştım dört yıldır bu işi yapıyorum. Özellikle hastanede işe başladığımda hissettirdikleri şey; boşuna maaş alan, öylesine orda olan kişilermişiz gibiydi.  Erkeklere göre çok daha çalışkan olduğumuz kesin. Tarz olarak hasta yakınları ile iletişim ortamı germeden tartışma yaratmadan biz iletişim kuruyoruz. Bana defalarca ne uğraşıyorsun, he de geç, yasak de geç deyip durdular. Erkeklerin tavrı genelde yasak, öyle, işine gelirse şeklinde oluyor ve karşılıklı laf dalaşı ya da fiziksel şiddetle sonuçlanıyor. Hastane çok ayrı tabii; insanlar kaygılı, stresli. Acilde doktor, hemşire içerde hasta ile uğraşırken, hasta yakını ile temas bize kalıyor. Aslında hiç görev tanımımızda olmayan bir durum, hastaya bilgi vermek hele. Sakinleştirip, dışarıda olay çıkmadan beklemesini sağlıyoruz. Hastanın müdahalesi bitince de doktorla iletişimi kuruyoruz çoğu zaman, bilgi akışı sağlanabilsin, diye… Ama bize kalmamalıydı bu işler de maalesef hep öyle oldu. Kadın güvenlik görevlilerinin hastanede her vardiyaya bir kişi olma zorunluluğu, bir kadın hastanın olay çıkarması sonrasında oldu. Sanki tek işleviniz oymuş gibi bir tavra girdiler, yani kadın hastalara dokunabilseler biz orada olmasak ta olur gibi bir şeyler hissettiriyorlardı bize. Çoğu konuda erkeklerden çok daha iyi olduğumuzu bilmeleri rahatsız etti belki. Şu an çalıştığım hastanede kadın güvenlik giyinme odası yok mesela. Bir odada dönüşümlü giyinmemiz bekleniyor. Ben birileri kapıda iken rahat edemiyorum, ya da birilerinin beklediğini bilmek strese sokuyor. Bu nedenle evde giyinip gidiyorum. Normalde görev yeri dışında o kıyafetlerle olmak yasak ama böyle bir çözüm ürettim işte.  Kadın amirim hiç olmadı. Yasal olarak amirlerin lisans mezunu olması şartı var.  Birçok kadın güvenlik görevlisi var lisans mezunu olan ama orta öğretim mezunu çok erkek amir var. Bu mevkiiyi daha çok hak ettiğini düşündüğüm, o yeterliliğe sahip 20-25 yıldır meslekte olan hemcinslerim var ama nedense tercih edilmemişler, tesadüf olamaz bence hiç denk gelmeyişimiz.

Erkekler kadın güvenlikçiyi eşiti görmüyor

Ortak kullanım alanlarını temizlemek, çay yapma işleri falan hep kadınlara bırakılmış. Kullandığı peçeteyi olduğu yere, maskeyi oturduğu yere bırakan pek çok erkek çalışan var. Defalarca gözlerinin içine baka baka toplayıp atıyorsun, söylüyorsun hiç rahatsızlık duymuyorlar. Zaten orada o şekilde kalsa da onlar için sıkıntı olmuyor. Amirimiz bile kaç defa “ buraya bayan eli lazımmış” biçiminde konuşuyordu. Biz cevabımızı veriyoruz ama bitmiyor gerçekten bu muameleler. Yemek kötü diyelim hastanede, “Eeee iki yumurta kırar bize, ablamız varken biz aç kalmayız gibi cümlelere çok maruz kaldık.” Ortak kullanım alanları ile ilgili diğer bir sıkıntı da muhabbetleri. Zaten bütün gün ayaktasın, arada 10’ar dakika çay, sigara molası oluyor, kulübemiz vardı üç kişi zor sığan. Baktım kadın muhabbeti yapıyorlar ama rahatsız edici tarzda. Bir iki laf ettim, suratımı düşürdüm, tövbe, tövbe dedim, yok hiç görmüyorlar bile rahatsız olduğumu. Yazın daha çok dışarı çıktım tepki olarak ama kışın soğuk, ayrıca o alan sadece onlara ait değil. Ben de amirimle konuştum ama hep duyduğumuz cümleler, malzeme bu, bu kadarlar oldu. Uyarıyordu tabii, o zaman da bizi şikayet ettin, oluyordu.

Ben işimi elimden geldiğince iyi yapmaya çalışıyorum; her probleme rağmen. Evde iki çocuk var, şimdi okullarda açılıyor. Onlara yetişmek için gece vardiyasını aldım, eşimin işi afet bölgeleri ile ilgili, planlarımı onun olmayacağı üzerinden yapıyorum hep. Evet evde de kaçıncı mesaim bilmem ama o oluyor. İşletme mezunuyum, lisans. Ama iş bulamayınca baktım ilanların yüzde doksanı güvenlik görevlisi ilanı. Ben de başvuru yaptım ve böyle başladı hikayem.

Sözlü taciz, şiddet mobbing yaygın

Acil serviste çalışan kadın güvenlik görevlisi:

Bir hastanenin acil servisinde çalışıyorum, vardiya usulü. Aslında güvenlik uzmanıyım, çok tesadüfen girdim bu işe, merakım yoktu yani. Vardiyalarımız sabit genelde, tek kadın benim, zorunlu zaten bir kadın olması. Çünkü haklarını bilen kadın hastaya denk gelince başları ağrıyor, yoksa kadın güvenliği amirler de barındırmaz. Bizi o kadar gereksiz ve güçsüz görüyor ki, zorunlu olmasalar vardiyaya almazlar.  Amirlerin hepsi erkek ama bizde hastanede güvenliklerden sorumlu müdür kadın neyse ki. Gerçi o da o kadar bunalmış ki, çünkü bu erkek profili çok sıkıntılı.  Bir kadından emir almayı kendilerine yediremiyorlar. Amir de rahatsız sorumlulardan. Bizi dinliyor, çözüm bulmaya çalışıyor,  kendi amirimize bırakmadan müdahale de ediyor.  Kadın güvenlik görevlileri hasta, hasta yakını, çalışanlarla, konuşarak sorunları çözmeye, destek olmaya çalışıyor. Ama erkekler genelde birkaç cümleden sonra dayılanmaya başlayıp, olayı güç gösterisine dönüştürüyorlar.

Hastane dışında çalışırken hiçbir sıkıntım olmadı gerçekten, ama acilde çok insanla muhatap olmak durumu tamamen değiştirdi. Sözel şiddet, taciz, mobbing, kahvemiz nerede kaldılar hiç bitmedi. Hasta ve çalışanlarla iletişim kurmak bile yalakalık olarak nitelendiriliyor çünkü ben onlar gibi kavga etmiyorum. Kahveyi çok severim ve çalışma alanımız değişik meslek grubundan oluşuyor. Sevdiğim arkadaşlarıma da yapıyorum ben, kendime kahve yaparken. Hemen laf sokmalar geliyor,  ancak onlara yaranırsın, ne değişiksin, bizi de hiç görme gibi cümleler, sarf edilmeye başlanıyor. Erkek arkadaşlarına yapmıyorlar asla iğneleme falan olmuyor. Ya da bir kere de ben yapayım kahve, diyen hiç olmuyor.

Benim geniş bir kalçam var, kendi vardiyamdan biri geldi bana “Afrika kökenli misin?” diye sordu. Neye uğradığımı şaşırdım, sen benimle ne biçim konuşuyorsun, dedim, o kadar bağırdım ki, sonra amirimi de es geçip doğrudan hastane müdürü ile görüştüm. Öncesi yaşadığım birkaç mevzu da olunca vardiyamı değiştirdik. Amirimiz 50 küsür yaşında, biz üç dört kadın dışarı çıkacağız, biz de gelelim diye tutturdu. Bende bizimle ne işin var deyince bir bozuldu, bu durum bana mobbing olarak geri döndü. Vardiyada tek kadın benim ve en çok acile gelen kadın hastaların ihtiyacı için biz oradayken beni hastanenin en tenha köşesine, tek kişi nöbete bırakma, acilden çıkan sorunlu, alkollü adamları tam durduğum yerin önüne bırakma gibi davranışlara maruz kaldım. Ben de durduğum binanın içine girip kapıyı kilitleyip, oturdum içeride. Bu sefer bu da dert oldu ona, içimden sen benimle baş edebilir misin dedim, durdum. Nasıl kilitler mişim kapıyı?

Niyetleri içinde patlıyor

Bir kere de Türk Telekom’dan işçiler gelmişti, bana git başlarında bekle dedi aynı amir. Üç dört adamın çalıştığı yeri neden ben kontrol ediyorum, burada bana ihtiyaç duyuyorlar dedim. Şikayet ettim. Bana söylediği, sen yanlış anlamışsın, seni oraya göndermedim, oldu. Ben yanlış anlamışım, hep biz yanlış anlarız zaten. Ondan sonra vardiyamı değiştirdim. Ben o kadar gergin, stresli bir insan değildim. Arkadaşlarım beni hastanede görse tanımaz inanın. Sürekli kendimi, bazen hastaları savunurken, koruyup kollarken buluyorum, bazen çok ihtiyaçları oluyor, kadın hastaların korunmaya. Onları asla yalnız bırakmıyorum, kıyafet bulmak, üstünü örtmek gibi işleri hemen alıyorum üzerime. Bu sefer de, ne işgüzarsın, diyenler oluyor ama ben o sözü söyleyenlerin niyetini çok iyi biliyorum, o niyetleri içlerinde patlıyor.

Tabii sohbet, muhabbetler de çok cüretkar, rahatsız olur mu, haddimi aşar mıyım? diye sormuyorlar kendilerine.  Ben de lafımı esirgemiyorum ama çok hırpalayıcı oluyor, bütün bu durumlar. Başka bölüm okuyorum şu anda, hem çalışıp hem okuyorum. Bizim güvencemiz yoktu şimdi 4d diye bir kadroya alındık, ne memuruz ne işçi. Daha önceden önüne gelene güvenlik sertifikası verilmiş gerçekten, zamanında torpille de işe girmişler. Arkalarında da birileri var, bazı adamlar. Şimdi arkaları sağlam olunca cüretleri de o kadar çok artıyor. Ben hem çok uğraştım işe girmek için, hem de sürekli daha iyi yapabilmek için okuyorum yasaları, mevzuatı. Meslek o kadar onların ki, bizler o kadar gereksiziz ki, gerçekten çok daha hakkı ile ve iyi yapıyoruz. Neyse bu meslekleri onlar vermedi bize, davranışlarının karşılığını da alırlar tabii ki.

Paylaş:

Benzer İçerikler

CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Politeknik Mühendis Mimar Şehir Plancıları Dayanışma Derneği geçtiğimiz günlerde asgari ücret konusunda hazırladığı araştırma raporunu sundu. Bu vesileyle, kadın mühendislerle kadınların ücretini, işyerinde yaşadıkları ayrımcılıkları, çözüm olanaklarını konuştuk.
Kadınların büyük bir bölümü örgütsüz işyerlerinde asgari ücretle çalışıyor. Dolayısıyla asgari ücrete zam yapılmaması en çok onları etkiledi. İstanbul ve Malatya’da çalışan işçi kadınlarla asgari ücreti konuşalım istedik. Ama ağır çalışma koşulları, meslek hastalıkları, ev ve bakım işleri, bitmeyen mesailer gibi ortak dertlere de girmeden edemedik.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!