Geride bırakmak üzere olduğumuz 2022 yılı, kadın işçiler için çok zor bir yıldı. Bir yandan AKP iktidarı ve tek adam rejiminin ekonomiyi batırması nedeniyle uçup giden enflasyon, yağmur gibi yağan zamlar, geçim derdi; diğer yandan artan hak gaspları, türlü adaletsizlikler… Bunların yanında giderek derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle, dayanağını bu eşitsizlikte bulan şiddet, taciz, mobbing ve ayrımcılıklarla mücadele etti kadın işçiler. Ama mücadeleden geri durmadılar, pek çok direnişte en öndeydiler, polis şiddetine rağmen sokakları hiç terk etmediler.
Şimdi 2023 yılını karşılamaya hazırlanırken farklı sektörlerde çalışan, bağımsız ya da çeşitli örgütlerde mücadelelerini sürdüren kadınlardan 2022 yılını kadın işçiler ve kadın emeği açısından değerlendirmelerini istedik. Yeni yıla dair planlarını ve beklentilerini de sorduk.
İşte yanıtlar:
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Kadın işçiler, direnişlerde en öndeydi
Hülya Osmanağaoğlu (Bağımsız feminist): 2020 ve 2021 boyunca feminist gece yürüyüşlerinde, 25 Kasımlarda ve İstanbul Sözleşmesi kampanyalarında gücünü gösteren feminist mücadele/kadın mücadelesi, yansımalarını 2022’de gösterdi. 2022’nin başından itibaren kur krizi olarak baş gösteren, esas olarak işçi sınıfının yaşadığı hak kayıplarında, artan sömürü ve işsizlikte cisimleşen sermaye saldırısına, şubat ayı itibarıyla işçi direnişleriyle karşılık verildi. Bir yandan artan sömürü ve yoksulluk kadınların ev içindeki karşılıksız iş yükünü katmerlendirirken diğer yandan da işçi kadınların ücretleri enflasyon karşısında hızla eriyor. Kadınlar zaten aynı işi-aynı nitelikteki işi yapsalar da erkeklerden daha düşük ücret alırlarken krizle birlikte güvenceli çalışma olanaklarından da mahrum kalıp, işsizlik tehdidiyle en ağır sömürü ve baskı koşullarında çalışmaya zorlandılar. Bu koşullar altında şubatta başlayan işçi direnişlerinde kadın işçiler, eşit işe eşit ücret taleplerini, yaşadıkları cinsel tacizleri dillendirirken, düşen ücretlere ve artan sömürüye karşı mücadeleyi yükselttiler.
Medyaya da yansıdığı biçimiyle kadın işçilerin, parçası oldukları bütün işçi direnişlerinde kararlılıklarıyla öne çıktıklarını gördük. Bu durumu son yıllarda yükselen feminist mücadeleden, kadınların ev içinde maruz kaldıkları erkek şiddetine karşı ölümüne direnmelerinden ayrı düşünmek mümkün değil. Kadınlar artık evde ya da ücretli emek gücünde, sokakta ya da okulda erkek baskısına, şiddetine ve sömürüye karşı birbirlerinin deneyimlerinden öğrenerek direniyorlar. 2023, kadınların hayatın değişik alanlarında yükselen mücadelelerinin birbirini göreceği ve dayanışmanın yükseleceği günlerin başlangıcı olacak kuşkusuz.
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Kadınlar 2023’te umudu büyütüyor!
Şükran Kablan Yeşil (KESK Eş Genel Başkanı): Tüm dünyada hukuksuzluğun, şiddetin, eşitsizliğin, zorbalığın, savaşların gölgesinde; halkların, emekçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların yaşamlarını abluka altına alan, emek ve kadın düşmanı politikalarından beslenen otoriter-sağcı iktidarların güçlendiği bir yıl oldu 2022.
Ülkemizde de AKP-MHP iktidar blokunun emek düşmanı politikalarının sonucunda bir yandan ekonomik kriz her geçen gün derinleşmekte; yoksulluk, açlık, işsizlik artmakta, öte yandan yıllardır emekçiler üzerinde kurulan baskı, mobbing, ağır çalışma koşulları, güvencesiz çalıştırma, işten çıkarmalar ve grev yasakları devam etmektedir. Yüksek enflasyon oranları; temel tüketim maddelerindeki, elektrik, doğalgaz, yakıt fiyatlarındaki sürekli ve fahiş zamlar; işçilerin, emekçilerin eriyen ücretleri, düşen alım gücü ve katlanılmaz bir hal alan yaşam koşulları… Bu hal ve ahval içinde patriyarkal kapitalizm cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor.
Yeniden üretim ilişkileri olarak tanımladığımız kadınların ücretsiz, karşılıksız emekleri (temizlik, yemek yapımı, çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı), 2022’de de kadınların istihdamda konumlanış biçimlerini doğrudan belirledi. Kadınlar esnek, güvencesiz, kayıtdışı işlerde çalışmaya devam etti. Ücret eşitsizliği, cinsiyetçi, ayrımcı söylem ve uygulamalar, örgütsüz, sendikasız çalışma toplumsal cinsiyet eşitsizliğini erkekler lehine artırmayı sürdürdü. Kadınlar gerek özel alanda (evde) gerekse kamusal alanda yaptıkları işlerin karşılıklarını alamadı, erkeklerden daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kaldı. Erkekler kadınlardan yüzde 27,4 oranında daha fazla kazandı.
Kamuda kadın istihdamı geriledi
Kadın istihdamı açısından OECD ülkeleri arasında son sırada yer alan Türkiye’de kamuda istihdam edilen kadın oranı son iki yılda yüzde 11 gerileyerek yüzde 18’e düşmüş, kamu kreşleri kapatılmış; çocuk, hasta, yaşlı bakımı ev içinde kadınlara yıkılmıştır. Bunun sonucunda kadınlar çalışma yaşamından çekilip, ücretsiz bakım hizmetlerini (çocuk, hasta, yaşlı bakımı) üstlenmek zorunda bırakılmıştır. 13,3 milyon kadın, bakım emeği verdiği için çalışma hayatına katılamıyor. İstihdamdaki her 10 kadından 3’ü ise kayıtdışı çalışıyor.(DİSK-AR Mart Kadın Emeği Raporu)
AKP kadın emeğini güvencesiz, esnek, kayıtdışı istihdam biçiminin temeli olarak görüyor. Kadınları ev içinde; aileye, kocaya bağımlı, annelik kariyeri ile tanımlıyor. Kadın düşmanı bu politikalar Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na, AKP’li belediyelerden kamudaki kurum amirlerine kadar, kadınlar üzerinde her an şiddetin, tacizin, mobbingin aracına dönüşmüş durumda. Özelleştirme politikalarının sonucunda kamuda güvencesiz istihdam, neredeyse temel istihdam biçimine dönüşmüş halde; taşeron, ücretli, sözleşmeli çalışma temel istihdam haline gelmiş durumda. Ekonomik, sosyal, özlük hakların yok sayıldığı; kötü çalışma koşulları, düşük ücret, sendikal haklara dönük engellemelerin hâkim olduğu güvencesiz istihdam ve performans sistemi, aynı zamanda cinsiyet eşitsizliğini de derinleştiriyor. Türkiye, istihdamda cinsiyet eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkelerden biridir.
Yoksullaşmanın kadın yüzü
Gerek toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin meydana getirdiği sonuçlar, gerek cinsiyetçi iş bölümü ve onun yarattığı görünmeyen ev içi emek, gerekse neoliberal politikaların kadın emeği üzerinde hâkim bir istihdam biçimi olarak var ettiği güvencesiz, kayıtdışı, düşük ücretli çalışma hayatı, 2022 yılı boyunca yoksullaşmanın kadın yüzü olarak çıktı karşımıza.
Dünyada ve ülkemizde savaşların tırmandığı, savaşa karşı barışı savunmanın suç sayıldığı, tüm demokratik eylem ve etkinliklerin yasaklandığı, kadınlara karşı ayrımcılık ve eşitsizliğin erkek yargı eliyle kadın cinayetlerinde, çocuk istismarı davalarında cezasızlık olarak karşımıza çıktığı bir yıl daha geçti gitti. Katliam boyutuna varan kadın cinayetlerinde eril yargının uyguladığı “iyi hal, haksız tahrik” indirimlerinin kadın katillerini daha da cesaretlendirdiği ve maalesef daha çok kadının erkekler tarafından katledildiği; biz kadınların kazanımlarına, haklarına ve hayatlarına dönük saldırıların arttığı, kadın emeğini ve kadınları yok sayan politikaların hızla hayata geçirildiği bir yılı geride bırakıyoruz.
Dalga dalga büyüyen isyan
2022 yılı boyunca kadınlar emeğine, bedenine ve kimliğine dönük tüm baskı ve saldırılar karşısında Türkiye’de ve tüm dünyada bir yandan yoksulluğa, işsizliğe, savaşa karşı mücadeleyi yükseltirken bir yandan da yaşamlarına ve kazanımlarına kasteden patriyarkaya karşı eşitlik ve özgürlük talebiyle isyanı dalga dalga büyüttü: Kimi zaman Jina Amini’nin sesi olup “Jin, Jiyan, Azadi!” sloganıyla dayanışmayı ördü, kimi zaman katledilen kadınların isyanıyla “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” diyerek sokakları terk etmedi. Okullarda, hastanelerde, fabrikalarda, çalıştıkları her alanda şiddete, tacize, mobbinge, cinsiyetçiliğe karşı mücadeleyi yükseltti.
Kadınlar olarak 2023 yılını, eşitsizliklerin son bulduğu, kadınların özgür, adil ve barış içinde yaşayabildiği bir yıl olması umuduyla karşılıyoruz.
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Sendika içi kadın yapısının inşasında önemli kazanımlar
Nuran Gülenç (DİSK Birleşik Metal-İş Sendikası): 2022 yılını Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye kadın işçiler açısından değerlendirecek olursam, bu yılın, Kadın Komisyonu üzerinden oluşturulan kadın yapısının şubelerde güçlendirildiği, kadın eylem ve etkinliklerin geçmiş yıllara göre daha görünür ve etkin olduğunu bir yıl olduğunu söyleyebilirim. 2022 yılında şube komisyonlarının çalışmasıyla birlikte, alışık olunmayan bir çalışma biçimi de hayata geçmiş oldu. Bunun zorluklarıyla mücadele ettik. Sendikada kadın yapısı inşası devam eden bir süreç ve bu değişim/dönüşümün uzun soluklu bir mücadele olduğunun farkındayız. Gidecek daha yolumuz olmakla birlikte önemli bir yol katettiğimizi düşünüyorum.
Bu bir yıl içinde kadın işçilerin önemli sorunlarını; örneğin ev içi şiddet dâhil, şiddet ve taciz başlığını sendikal mevzu haline getirebildik. Örneğin Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi bir kadın işçinin kardeşi olan ve katledilen Serap Bor için Eskişehir Adliyesi önünde basın açıklamasını, yerel kadın platformları ile birlikte örgütledik. Benzer şekilde komisyona ulaşan şiddet ve taciz olaylarında çözümler üretildi. Kadın işçilere destek sağlandı.
Bir kadın direnişi: Farplas
Bir diğer önemli buluşma, Farplas direnişinde yaşandı. Farplas direnişi kısa sürede kadın işçilerin öne çıktığı bir direniş oldu. Bunda en önemli katkı kadın hareketinden, feministlerden, konfederasyonların kadın yapılarından geldi. Destek ziyaretleri yapıldı ve direniş kısa sürede emek hareketinin ve kadın hareketinin gündemine oturdu. DİSK ve KESK, 8 Mart etkinliklerini Farplas direnişinde, direnişçi işçiler ve Birleşik Metal-İş Kadın Komisyonu ile birlikte dayanışma etkinliğine dönüştürdü.
Kadın emeğinin önemli merkezlerinden biri olan Gebze’de, Kent Meydanı’nda, 25 Kasım etkinlikleri kapsamında, 23 Kasım’da Kadın Komisyonu kitlesel bir basın açıklaması gerçekleştirdi. İstanbul Sözleşmesi ve ILO’nun 190 sayılı sözleşmesi, yıl içinde gündemimizde olan başlıklar oldu. Gebze’de, Bursa’da, Eskişehir’de kadın platformları ile bağlar daha da güçlendi. Birlikte eylemler yapıldı.
Bu günlerde de “başörtüsüne güvence” diye Meclis’e sunulan anayasa değişikliği teklifine karşı çalışmalar yürütüyoruz. Bu konu ile ilgili bir basın metni yayımladık. Şube komisyonları aracılığı ile metal işçisi kadınları bilgilendirme çalışmalarına başladık.
DİSK Kadın Komisyonu’nun çalışmalarına destek verdik. İlk kez yapılan Kadın Temsilciler Kurulu’nun örgütlenmesine katkı sunduk.
Kadın temsilci sayımız arttı
Kadın işçilerin güçlenmesi için yaptığımız çalışma ve eğitimler, feminist dostlarımızın katkısıyla 2022 yılında da devam etti. Bu çalışmaların sonuçlarını zaman içinde alıyoruz. Kadın temsilci sayımız 22’ye ulaşmış durumda. Bu sayı, hem Birleşik Metal-İş’in hem de geleneğini devraldığı Maden-İş döneminin en yüksek sayısı.
Özetle 2022 kadın çalışmalarının yoğun olduğu, sendika içinde kadın emeği ve sorunlarının daha görünür olduğu, çözümler üretilmeye çalışıldığı, yani mor rengin sendikal politikalara daha fazla girdiği bir yıl oldu.
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Beyaz yakalılar için evden çalışma sürekli hale geldi
Gökçe Tatlısu (Plaza Eylem Platformu): 2022 yılı, pandemi döneminin hafiflemesinin ardından özellikle beyaz yakalı çalışanlar alanında evden çalışmanın ciddi biçimde yerleştiği ve sistematikleştiği bir yıl oldu. Henüz yeni geçilen bir sistem olduğu için işverenlerin emeği nasıl denetleyeceği belirsiz, bu nedenle yeni baskı mekanizmaları geliştiriyorlar. Buna karşı çalışanların yeni düzende ihtiyaç duyduğu talepleri dile getirebilmesi önemli.
Bazı kazanımların yanı sıra özellikle kadınlara yüklenen ev içi üretim ve bakım emeğinin evden çalışma ile birlikte kadınların hayatını zorlaştırdığı bir gerçek. Bunun için yaşlı, çocuk bakımı gibi işlerin kadınların gönüllü mesaisi olmaktan çıkıp, sistematik bir şekilde bir düzenlemeye tabi tutulması şart.
Kazanım olarak ise, yine çalışanların güçlü biçimde taleplerini yükseltmesi sonucunda birçok işverenin çalışanların yemek ve ısınma masraflarını karşılama yoluna gittiğini gördük. Bunlar olumlu gelişmeler olarak karşımıza çıktı.
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Kadın ve LGBTİ+ öğretmenler özgürleşmek istiyor
Eda Efil Aksoy (Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası): Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası (Öğretmen Sendikası), 2021 yılında resmiyetine kavuştuktan sonra iki komisyonunu hızlıca oluşturdu: Hukuk Komisyonu ve Kadın Komisyonu. Özlük haklarımızın öğrenilmesi ve sektörün hatırı sayılır kısmını oluşturan kadın öğretmenlerin varlığı, bu iki komisyonun canlı ve işleyen halde olmasını sağlıyor.
2021-2022 yıllarında özel sektör öğretmenleri olarak mücadelemizi, ‘‘taban maaş’’ talebimizi, sektördeki tüm baskılara, mobbinge, angaryaya, cinsiyetçiliğe göğüs geren kadın dinamiğiyle yükselttik. Emek mücadelesinde günümüz alışılagelmiş atıl sendikacılık faaliyetlerine yeni bir nefes kazandırmayı, fiili ve meşru alan faaliyetleri aracılığıyla kendimize görev edindik.
“KADINSIN…” diye başlayan cümlelerin ve mesleği cinsiyetçilikle ayrıştıran patronların karşısında emeğin sesini direngenliğiyle yükseltmeye devam eden kadın öğretmenler olarak, büyük bir basınca karşı direniyoruz. Devletin neoliberal politikalarına; gerici, dinci, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşıt tavırlarına sırt yaslayan patronlar, kadın öğretmenleri ucuz işgücü, emeği kolayca sömürülecek işçi olarak görüyor. Çocuk yaşlardan itibaren kız çocukları, ulvi görev olan anneliğe en yakın meslek olarak tanımlanan öğretmenliğe yönlendirilip, yetişkinlik döneminde işyerlerinde angarya işlere, bakımdan ve temizlikten sorumlu olmaya, mobbinge, şiddete, ikinci insan olmaya, mesleğin gereklerinin dışında hayattan ödün vermeye itildi.
Hak gaspları saymakla bitmiyor
Asgari ücret veya altı ücretlendirmeler… Her haziran ayında dayatılan istifalar… Sigortasız çalıştırılma… Haftalık 40 saat ve üzeri ders saati… Mesai ücreti verilmeyen uzun çalışma saatleri… Kıdem tazminatı hakkının gaspı… Taban maaş hakkının gaspı… Yasal olmayan 10 aylık sözleşmeler… Kreş hakkının gaspı… Hamilelik ve süt izni hakkı gaspı… Yoksulluk, güvencesizlik, geleceksizlik ve tüm bunların yanı sıra özel sektörde kadın öğretmen olmak… Biz emek mücadelesi ile içkin olarak kadın öğretmenlerin mücadelesini de büyütüyoruz. Bizlerin direngenliği ile sendikamızın yapmış olduğu fiili mücadeledeki kazanımlar arasında kopmayacak bir bağ var. Resmi tatillerde yasal olmayan koşullarda öğretmen çalıştıran kurumların kapısında da, merkezi ve yerellerde etkin görevler almada da, 30 Ağustos’ta Ankara’da yapılan Taban Maaş kampanyası buluşmasında da taban maaş hakkımız için, özlük haklarımız için, hayatlarımız için nidalarıyla kadın öğretmenler en ön saflardaydı.
Kadın öğretmenler, varoluşlarının denetim altına alınmasının öfkesi ve direngenliği ile emek mücadelemize tarif edilemeyecek bir yön veriyor. Özel sektörde çalışan kadın, LGBTİ+ öğretmenler özgürleşmek istiyor. Yaptıkları işte saygınlık kazanmak, eşit işe eşit ücret, güvence, taban maaş istiyor. Mobbinge, angaryaya, baskıya, sömürüye, tacize karşı insanca yaşamak istiyor ve sendikal düzlemde örgütleniyor.
Taban maaşta da güvencesizlikte de devlete sırtını dayamış patronların uyguladığı –cinsiyetimizden ötürü- her türlü baskıya karşı birlikte alan mücadelesinde bir arada, yan yanayız. Çünkü bu mücadele bir sınıf mücadelesidir. Bu mücadele bizim mücadelemizdir.
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Sağlık emekçisi kadınlar en temel ihtiyaçlarından vazgeçti
İpek Deniz (hemşire, SES): Sağlık emekçisi kadınların yıllardır maruz kaldığı cinsiyetçi uygulamalar, işbölümleri, 2022 yılında da değişmeden hatta hiçbir olumlu adım atılmadan aynı şekilde devam etti. Yükselen kadın hareketinin elbette sağlık emekçisi kadınlara da yansıması var; fakat hem toplu sözleşmelerde en temel haklarımız gözetilmedi hem de uygulamada her alanda kendini gösteren cinsiyetçi tutumların dozu artarak sürdü. Derinleşen yoksulluk, sağlık emekçisi kadınlar için en temel ihtiyaçlarından vazgeçmek, sosyal hayata bütçe ayıramamak, yani daha fazla eve kapanmak anlamına geldi. Kişisel bakım, evde hayvan beslemek lüks halini almaya başlarken, bunları dillendirmekten de utanır oldular ve eve giren mutfak malzemelerinin, temizlik işlerinin, çocuk bakımının da zihinsel yükünü taşımak kadınlara kaldı.
2022, hak arayışı anlamında sağlık emekçileri için verimli bir yıl oldu ve bu verimlilikte sağlık alanındaki sendikalarda var olan kadın emeğinin payı her zaman çok olmuştur. Çünkü hâlâ sendikalar, özellikle kadınların çok emek verdiği ama daha az görünür oldukları alanlar. Grevler sonucu performans gitti, rengi değişerek teşvik getirildi. Teşvikte yine hastaya müşteri muamelesi devam ederken, sağlık emekçileri aralıksız ve yoğun çalışmaya devam etti. Grevler sonucu sağlığı ekip işi olarak görmeme konusunda dirençli davranan Sağlık Bakanlığı belli oranda iyileştirmeyi sadece doktorlara yapsa da, maaşlar yoksulluk sınırını aşmadı. Çok hasta bakma, uzatılan poliklinik saatleri derken ne kadar ekmek o kadar köfte yaklaşımı devam etti.
Erkekleşen bir sağlık sistemi
Bu denli güçlü bir ‘parçala-bol-yönet’ anlayışı tabii ki alanda çok hızlı yer buldu; meslekler arası çatışmalar, artan meslek sendikalarının da üslupsuzluğu ile iyice derinleşti. Erkekleşen bir sağlık sistemi demek yanlış olmaz sanki. Sağlık alanı ciddi anlamda kadın ağırlıklı bir alan ve bütün bu uygulamalar bu nedenle daha hızlı oturtuluyor. Bugün muhalif hiçbir sendikanın üyesi, kliniğinde sorumlu olamıyor, idari bilimlere alınmıyor. Liyakat denen şey her neyse, artık L’ sinin dahi olmadığı ortamlar… Yıllarını vermek, deneyimli olmak ya da eğitimli olmak, bunların hiçbirinin bir anlamının olmadığı hatta iyice değersizleştirildiği bir yıl daha geçirdik. Makbul sağlık çalışmaları ile her türlü sistem değişikliği, revizyonlar çok rahat oturtuluyor.
Bu denli yoğunluk, hiçe sayılma, ekonomik kriz derken yurtdışına ciddi bir göç yaşandı. Asla tek dertleri para olmayan, sağlık alanının her branşından kişiler, çareyi ülkeden ayrılmakta buldu. Yoksulluk sınırının altında maaşlar, en insani ihtiyaçların karşılanmaması anlamına gelse de bu maaşların kadınlar için daha yıkıcı etkileri oluyor.
Sağlık emekçisi kadınlara yönelik şiddet arttı
Bu denli yoğunluk, hastanelerde artan talebe yetişememe ve tabii ki sağlık politikalarının yetersizliği, sağlıkta şiddetin artarak devam etmesine neden oldu. Özellikle kadın sağlık emekçileri sözel şiddete, küçümseyici konuşmalara daha çok maruz kalırken, her sıkıntıda “ idare etseydiniz” şeklindeki yaklaşımlar da yoğunlaştı. Şikâyetçi olduğunuz zaman kaplumbağa hızında işleyen süreç, “Şikâyetçi olmamak daha iyi” dedirtir oldu.
Kapatılan hastaneler, AVM tarzı binalar, güneş görmeyen, geniş alanlarda çalışma tabii ki kadın sağlığı açısından da risk teşkil etmeye devam ediyor. 7-24 çalışılan hastanelerin bir kısmında kreş olması, bunların sadece gündüz açık olması ve çocuğun ebeveyn sorumluluğu değil, sadece kadının sorumluluğu olduğu yönündeki algı, özellikle nöbetli çalışılan alanlarda hep bir kriz olmaya devam ediyor.
Toplu iş sözleşmesi masalarında kadın sayısının bir ya da iki kişi ile sınırlı olması ne kadar görünmez olduğumuzun da açık göstergesi olsa da, bunu kabul etmeyen ve makbul olmayan sağlık emekçileri kadınlarla 2023 yılında da mücadeleye devam edeceğiz.
……………………………………………………………………………………………………………………….………………………………………
Kadınlar ayağa kalkarsa zulüm boğulacaktır
Nebile Irmak Çetin (Genel-İş İstanbul Konut İşçileri Şube Başkanı): 2022 yılını geride bıraktığımız bugünlerde, kadına yönelik şiddet, kadın işsizliği ve yoksulluğu zirveye çıkmış durumda. İnsan haklarının yerle bir edildiği, hak ve adalet arayışına saldırıların günbegün artığı bugünlerde, türlü krizlerin ağır faturasını yine kadınlar ödüyor. Ekonomik krizin yarattığı çöküş, kadın işsizliği ve yoksulluğunu derinleştirirken kadınların barınma ve geçinme olanakları giderek daralıyor.
Tarihin en yüksek işsizliğinin yaşandığı günümüzde geniş tanımlı kadın işsizliği oranı yüzde 27. Beslenmesine yiyecek koyamadığı için çocuklarını okula gönderemeyen kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Her kriz döneminde olduğu gibi kadın düşmanı, emek ve barış düşmanı zihniyetin ürünü olan siyasi ve ekonomik krizin ağır yükü kadınların omuzunda, onları yoksulluğun dipsiz kuyusuna itmiş durumda. Biliyoruz ki kadını emeğiyle, bedeniyle, kimliğiyle yok sayan karanlık, toplumu ve yaşamı kolayca teslim alma planları yapıyor. Yine biliyoruz ki kadın ayağa kalkarsa, öfkesini haykırırsa zulüm boğulacaktır. Tıpkı İran’da Mahsa Amini’nin saçının telinin dalga dalga isyanı ördüğü gibi…
2023 yılı kadın yılı olacak. Kadın ve emeğin özgürlüğü, yaşamın ve barışın teminatıdır, adalet ve eşitliğin ta kendisidir. Kadınlara emanet bir dünya mutlaka kurulacaktır.