Fabrikalarda işçilerin beslenmesiyle üretim performansı arasındaki ilişkinin patronlar tarafından bilinmemesi mümkün değil. Buna rağmen birçok fabrikada yemeklerin çok kötü olduğu haberleri çoğalıyor. Doğru beslenme, sadece üretimdeki verimlilik ve beden enerjisi açısından ele alınmamalı. İşçinin ruh hali de sağlıklı beslenmeyle doğru orantılı. Bilimsel anlamda önemi sık sık dile getirilen bu konu pratikte nasıl? Öğle tatilinde emekçilerin önüne ne geliyor? İşçi şikayetleriyle gündemden düşmeyen beslenme sorunu, ne yazık ki patronların çoğunun ilgilendiği bir konu değil. Yemeklerin berbat olması bir yana, yaşamı tehdit eden bozuk yemek olayları da hayli fazla. Gıda zehirlenmesi açısından özellikle 2022 ve 2023’te çok fazla vaka ortaya çıktı. Bir tabak yemeğin ardından, hayatını tehlikeye sokan bu öğle molalarında, soluğu hastanede alan o kadar işçi vardı ki…
‘Yemek miktarını da kısmışlar!’
Oysa şu gerçek ki, işçinin yeterli ve dengeli beslenmesi, vücudun çalışmayı sürdürebilmesi için gerekli enerjinin sağlanması anlamına geliyor. İyi gıda alamayan emekçinin çalışma isteği de düşüyor. Nevin, çalıştığı fabrikanın yemek şirketleriyle anlaştığını anlatıyor. Bu firmaların genellikle beş ayrı mönü sunduğunu, patronun ise özellikle “en ucuz” olanı seçtiğini anlatıyor. Peki, plastik fabrikasındaki yemekhaneden bazı işçiler neden aç kalkıyor? Enjeksiyon operatörü Nevin’den dinliyoruz; “Yemekler kötü ama aç kalmamak için onu da yiyor işçi arkadaşlarımızın çoğu. Yemek şirketine az para ödeyip en kötü mönüyü alan patron, ‘işçi maliyetini’ düşürüp, kâr ediyor. Fakat o kadar kâr hırsı var ki, yemek miktarını da kısmışlar. 40 işçi varsa 35 işçilik yemek geliyor öğle arasında! İşi geç bitenler molaya geç çıkar bizde. Ama onlar geldiklerinde bomboş tencerelerle karşılaşıyorlar. Aç bir şekilde bantların başına geri dönüyorlar. Gelen yemek emekçi sayısına göre değil ve bu büyük bir hak gaspı”.
Tabakta böcek, sinek, fare…
Nevin sözü yemekten çıkan tuhaf şeylere getiriyor; “Tabağımızın dibini karıştırdığımızda kaşığımıza ya böcek veya sinek yapışıyor. İşimizle ilgili aksamları da görünce şaşırıyoruz. Otomobillerin metal kısımlarını üreten bir fabrikayız. Bazen de küçük metal parçalarının çorbada yüzdüğüne tanık oluyoruz. Çoğumuz yemeden aç bir şekilde masadan kalkıyoruz”. Onun anlattıkları başka fabrikalarda yaşananların yanında “hafif” kalabiliyor. Örneğin Sakarya’da işçinin yemeğinden fare çıkması! İşini kaybetmemek için ismini vermiyor işçi. Yemekhanede yoğurtlu ıspanak yedikten sonra ağzına aldığı lokmanın et olduğunu düşünerek çiğnemeye başlıyor. Ancak ağzında hayvanın kuyruğunu fark edince gerçek ortaya çıkıyor! .
Toplu iş sözleşmelerinde ‘beslenme’ maddesi
Bu konuda yapılan araştırmalar da var. Esra Bilge bir beslenme uzmanı. Diyor ki; “İşçinin kesinlikle iyi beslenmesi gerekir. Aksi halde verimde düşme, iş kapasitesinde azalma meydana gelir. İşçilerin hastalıklara karşı direnme gücü zayıflar. Devamsızlık, kişisel teşebbüs eksikliği ve iş kazalarının artması gibi arzu edilmeyen sorunlar da kaçınılmaz olur”. Bilge, işçilerin beslenmelerinin, birçok sendika sözleşmesinde konu edilmediğine işaret ediyor. Yer alan hükümlerin ise yetersiz olduğuna değiniyor. Yemeğin yalnız enerji değeri yönünden düşünülmesinin yanlışlığını anlatıyor. Yeterli beslenmenin, genellikle vücudun ayakta kalabilmesi ve çalışma hayatını sürdürebilmesi için gerekli enerjinin sağlanması anlamına geldiğini hatırlatıyor. Ona göre dengeli beslenmeyi sağlamak, bütün sağlıklı öğelerin (karbonhidrat, protein, yağ, vitaminler, mineraller, su) yemekte yer almasına bağlı. Fabrikalar gibi toplu beslenme hizmetlerinin verildiği mekanlarda hijyenik kalitenin de oldukça düşük olduğunu belirtiyor. Uzman Esra Bilge diyor ki; “Bu tip yerlerde eğer yemek hijyeni önemsenmemişse, çok sayıda kişinin sağlığı tehlikeye girer. Bunu sağlamak temel insan haklarından, ‘yaşama hakkı’nın ayrılmaz bir parçasıdır”.
‘İlkel sistemle pişiriyorlar’
Mevlide İnal, Hugo Boss Fabrikası’nda çalışıyordu, atıldı. İşyerinde yemeklerin kalitesinin zaman geçtikçe düştüğüne dikkat çekiyor; Kalitesiz ve aşırı yağlı yemeklerin mide bulantısı yarattığını anlatıyor; “Çalışmamız için gerekli olan bütün enerjiyi yağdan almamız için böyle bir yemek sistemi vardı sanırım. Ama yiyemiyorduk ki… Örneğin musakka adeta yağın içinde yüzüyordu.” Patlıcanı çok sevdiğinden söz ediyor. Evde de çocuklarına yaptığı bir yemekmiş. Ama çalıştığı yerde tadına dahi bakamadığından şikayetçi. Fabrikada verilen nasılmış peki? “Burada önümüze kapkara bir tabak geliyordu. Patlıcanın kara suyu vardır, bilirsiniz. Bunun için tuzlanır ve siyahlığı alınır değil mi? Fakat en ilkel biçimde pişirilmiş patlıcan geliyordu önümüze. Simsiyah su içindeki sebzeleri görenler tabağı önlerinden itiyordu. Sonuçta aç kalkan çok kadın vardı”.
129 kadınla yapılan araştırma
Bir başka araştırma daha dikkatimizi çekiyor. Türk Tabipler Birliği gerçekleştiriyor bu çalışmayı. Özellikle de fabrikalarda uzun saatler çalışan insanların beslenmelerine yoğunlaşmışlar. Adana Doğankent Beldesi’ndeki bir tekstil fabrikasında gerçekleştirilmiş. 129 kadın, 71 erkek tekstil işçisi ile görüşmüşler. Araştırma ekibi günlük öğle yemeği mönülerinin enerji ortalamasına baktığında, karbonhidrat oranının düşük, yağ oranının yüksek olduğunu tespit etmiş. “Bu besin ögelerinin çalışanlara verilmesinin verimi artırmayacağı” saptamasını yapıyorlar. Böyle bir beslenme şeklinin hem iş kazaları hem verimlilik hem de sağlık açısından riskli olduğunu söylüyorlar. Kalp damar hastalıkları açısından işçilerin sağlığını son derece olumsuz etkileyeceğinin de altı çiziliyor. Araştırmada öne çıkan bir başka bulgu şöyle aktarılıyor; “İşçi çoğu kez evinde değeri çok düşük besinlerle (genellikle tahıla dayalı) beslenmektedir. Bu nedenle iş yerinde verilen yemeğin kaliteli ve dengeli olması, evdeki besin eksikliğini gidereceği için çok önemlidir”.
Hijyene dikkat
Dr. Selma Mutlu Okkaoğlu, İstanbul Tabipler Odası’nda, daha farklı bir alanda bazı çalışmalar gerçekleştiriyor. Yetersiz gıdayla öğün geçiştirmenin yaratacağı bedensel tahribattan söz ediyor; “Bu herkes için önemli fakat işçiler için çok daha hayati bir konu” diyor. Dr. Selma, işçilerin sağlıklı ve yeterli beslenmelerinde yaşanan ihmallere de getiriyor sözü. Hijyene dikkat edilmemesi tolore edilemeyecek hastalıklara neden olabilirmiş. Bu tür beslenme yanlışlarının bağırsak enfeksiyonlarına yol açacağını ve daha da kötü bedensel rahatsızlıklara davetiye çıkaracağını anlatıyor.
‘Kadın sofrada arta kalanları yer!’
Çalışanların en temel hakkı olan beslenmenin kadınlar için neden önem taşıdığına dair düşüncesini de paylaşıyor; Hekim Okkaoğlu’na göre kadınlarda beslenmenin ihmali riskli. “Çünkü kadın sadece işte efor harcamıyor. İşten evde geldiğinde daha yoğun ikinci mesaisi başlıyor”. Partiyarkal sistem, kadın işçiye evinde nefes dahi aldırmıyor. Diyor ki; “Kadının uyku saati kısadır. çocuk varsa daha da kısadır. Bir de evde yaşlı bakıyorsa durum daha ciddidir. Bu gibi hallerde kadının işyerinde dengeli beslenmemesi risk taşır. Çünkü evde o herkes doysun diye bekler ve sofrada arta kalanlarla doyar. Günde bir öğün de olsa işyerinde besin gereksinimlerini kesinlikle karşılamalıdır”. Dr. Okkaoğlu şu noktayı da dile getiriyor; “Kadınların regl gerçeği var bir de. O dönemde kan kaybeder. Hormonları farklı çalışır. O nedenle beslenmesi kesinlikle geçiştirilemez”.
Sağlığı yemekten bozulan işçinin yasal hakkı
Olaya bir hukukçu bakışı daha farklı. Fabrikalarda sağlığa olumsuz etki eden yemek düzeninden rahatsız olan işçi sayısının hayli fazla olduğunu söylüyor Avukat Gizem Gonce. Ancak bu işçilerin başvurması gereken yasal yollar mevcut; hukukçu Gonce anlatıyor; “İş yerinde işçilere verilen yemeklerin lezzetli ve sağlığa zararlı olması son dönemde sık karşılaşılan bir durum. Ancak bu hususta işçilerin başvurması gereken hukuki yollar bulunmakta. Şöyle ki; işyerinde işçilerin sağlıklarının yerinde olması ve işverenin bu noktada sorumluluğunu eksiksiz olarak yerine getirmesi gerekiyor. Aksi takdirde çalışanların yedikleri yemeklerden dolayı sağlıklarının bozulması ve zarar görmeleri tazminat talebinde bulunma hakkını doğurur. Ancak çalışanların yaşadığı maddi ve manevi zararın tespiti için mutlaka tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu alınması gerekmekte. İşçilerin yedikleri yemeklerden zehirlenmesi ve akabinde işe devam edememesi ise iş hacmini zayıflattığı gibi maddi kayıplara da neden oluyor. Tüm bu sebepler göz önüne alındığında iş yerinde işçilerin zarar görmemeleri için yapılan işlemlerin yöneticiler tarafından kontrol edilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Aksi durumda işçilerin de uğradıkları zararların tazmini için tazminat davası açma hakları vardır”.
İşçi sağlığı ve beslenmesi sorunlarının bilimsel şekilde pek fazla incelenip tanımlanmış olduğunu söylemek zor. Ülkemizde bu konuda yapılan çalışmalar var fakat yeterli değil. Uzmanların beslenmeye yönelik ifade ettiklerine uyan işyeri yönetimi sayıca çok değil zaten. Tam tersine yemeklerin “berbat” olduğu ifade ediliyor. Açıkça şunu söylemek mümkün; Patronun gözü işçinin sadece cebinde değil aynı zamanda lokmasında!
Ana Fotoğraf: t4haber.com.tr