Kadın işçilerle asgari ücreti konuştuk: “Zam istiyoruz; bu paralarla geçinilmez!”

Kadınların büyük bir bölümü örgütsüz işyerlerinde asgari ücretle çalışıyor. Dolayısıyla asgari ücrete zam yapılmaması en çok onları etkiledi. İstanbul ve Malatya’da çalışan işçi kadınlarla asgari ücreti konuşalım istedik. Ama ağır çalışma koşulları, meslek hastalıkları, ev ve bakım işleri, bitmeyen mesailer gibi ortak dertlere de girmeden edemedik.
Paylaş:

Bir süredir emeği ile geçinenler ücretli çalışanlar, emekliler olarak asgari ücrete zam yapılmamasını, emeklilere zammın yetersizliğini, nasıl geçineceğimizi konuşuyoruz. Sendikalı işyerlerinde toplu sözleşmelere bağlı olarak nispeten daha uygun koşullarda çalışan işçilerin şimdilik sesi pek çıkmasa da, ortalama ücretlerin ve asgari ücretin gerilemesinin onların da toplu sözleşmelerde ellerinin zayıflamasına neden olacağı çok açık…

Geçinemiyoruz seslerinin en çok organize sanayi bölgelerinden, kadınların ağırlıklı olduğu işyerlerinden yükselmesinde şaşılacak bir şey yok. Çünkü örgütsüz ve düşük ücretli işlerde çalışan kadınlar genellikle asgari ücret alıyorlar. Hatta, İstanbul’da veya Gebze, Tuzla gibi İstanbul’a yakın yerlerde mahalle aralarında tekstil işyerlerinde asgari ücretin altında bile çalışanlar var…

Deprem bölgelerinde asgari ücretle çalışıp, evlerini yeniden kurmak zorunda olan kadınlar, boşanmış çocuklu kadınların hayatı ise çok daha zor.

Memlekette yoksullar ordusu büyürken, Evrensel gazetesi işçilerin, kadın işçilerin üç kuruşa çalıştırıldığı 500 firmanın Türkiye’de elde edilen gelirin yüzde 40’nı karşıladığını yazıyor. Bu tekelci firmaların sömürü oranı yüzde 300’leri geçerken işçi ücretleri düştükçe düşüyor. İşten çıkarılma, belli yaşta bir daha iş bulamama korkusunu ise kadın işçiler daha yoğun biçimde yaşıyorlar.

Asgari ücretli olarak çalışanların içinde kadınların oranının bir hayli fazla olduğunu hatta asgari ücretin bir kadın ücreti olduğunu biliyoruz. O nedenle zam meselelerini kadın işçilerle konuşalım istedik. Yıllardır yaşadıkları geçim sıkıntısı, çalıştıkları yerlerde karşılaştıkları kötü muamele ve sağlıksız koşulları da anlattılar, evde oturduğu halde ev işlerinin ucunu tutmayan kocaları da. Sözü onlara bırakıyoruz.

Asgari ücret esasen ölüme eş değer

Mevlüde Akdeniz: 50 yaşındayım İstanbul’da yaşıyorum. Boşanalı 11 yıl oldu. Gıda iş kolunda çalışıyorum. Ücretler asgari ücretin biraz üzerinde yani açlık sınırında yaşıyoruz. Bu ücretlerle geçinmek imkansız. Sosyal hayatımız filan hiç kalmadı, yerimizden kıpırdayamıyoruz. Asgari ücret esasında ölüme eş değer. Kendi koşularımı gözeterek asgari ücretin en az 45-50 bin TL bandında olması gerektiğini düşünüyorum. Lakin enflasyon o denli yükseliyor ki bu rakam bile çok geçmeden yok olup gidecektir. İki kızım var. Büyük kızım üniversite mezunu. Felsefe öğretmeni kolej ve dershanelerden sonra alan değiştirip insan kaynaklarında çalışmaya başladı. Çünkü atanabilme olasılığı çok düşüktü. Küçük kızım 20 yaşında, iki yıllık üniversite kazandı fakat mali imkansızlıklardan okula gidemedi.

Evim yok kiradayım. Üretimin olmadığı bir ülke olduk, göbeğimizden dışa bağlıyız. Temmuzdan sonra biz işçileri ve özelikle kadınları büyük bir yoksulluk dalgası bekliyor. Bize açlığı yoksulluğu reva görenlere karşı hep birlikte hareket edip birlikte sesimizi çıkartmamız gerekiyor.

Çıksam nereye giderim; bu yaşta iş bulamam

Sevinç: 54 yaşındayım ilkokul mezunuyum. Biri kız biri erkek iki çocuğum var. İki senedir mahalledeki bir tekstil işyerinde sigortasız çalışıyorum. Eve yakın bir işyeri, öğlen gelip kaynanama yemek verebiliyorum. Kendine bakıyor çok şükür ama yine de kontrol etmem gerekiyor. Yaşlı kadın düşebilir.

Dikilen işlerin ipliklerini temizliyorum, bitince paket yapıyoruz. Bazen de ütüye yardım ediyorum. Buraya girince, asgari ücret, dediler. Hep çok hızlı çalışmamız lazım. Tuvalete gidiyoruz biraz fazla kalsak hemen kapıya vuruyorlar. Zaten 50 tane kadına sadece bir tuvalet, bir de lavabo var. Affedersiniz mesela adet oluyorsun tuvalette biraz kalman gerekiyor hemen ustabaşı ardından birini yolluyor, kapıya vuruyorlar.

Burası kadın ağırlıklı bir işyeri. Herkes birbiriyle yarışıyor. “Ben çok iş çıkardım, sen az. Yok benim hakkımı yiyorsun. Sen şu kadar alıyorsun, ben niye bu kadar alıyorum?” devamlı bu şekilde tartışmalar oluyor. Ustalar bunu bilerek yapıyorlar. Çıksam nereye giderim, bu yaşta hiçbir yerde iş bulamam. Ben asgari ücret bile alamıyorum. “İş yetişmedi, yükleme olmadı, ödeme almadık” diye maaşlarımızı, sürekli eksik veriyorlar, geciktiriyorlar.

Sabah saat 08.30’da işbaşı yapıyoruz. Molalar dışında saat 19.00’a kadar hiç durmadan çalışıyoruz. Birbirimize bir şey söyleyecek olsak hemen azar işitiyoruz. Saat başı çıkan işler sayılıyor atölyede hep “hadi hadi” seslerini duymaktan bıktım. Akşamları mesaiye kalıyor arkadaşların çoğu, çünkü yetiştiremiyoruz.

İki yıldır kendime doğru düzgün üst baş bile alamadım. Borç ödemeyi geçtim mutfak masrafını çıkartamıyoruz artık hayat çok pahalı. Bir asgari ücret en azından 35-40 bin TL olmalı öyle diyorum. Ama daha asgari ücretin adı bile ortalıkta yokken marketler, kasaplar her taraftan zam yağıyor. Kızım nişanlı kısmetse sonbaharda düğünü olacak ama daha hiç hazırlık yapamadık. Her şey ateş pahası düğünü nasıl yapacağız bilmiyorum.

Eşim emekli 10 bin TL maaş alıyor. Bütün gün evde ama hiç iş yapmaz. Ona göre evin içindeki işleri sadece kadınlar yapar. Bir gün bir bacıma gitsem kalkıp, bir bardak su bile içmez; yerini bilmiyor ki yaşlı annesinden bekler. Ben de artık çok yoruldum, evden dışarı çıkıp biraz rahat edeyim diyorum ama nerede, anladım ki kadınlara bu dünyada rahatlık yok.

Hamilelerden de aynı sayıyı çıkarmasını istiyorlar

Esengül: 28 yaşındayım eşimden ayrıyım annem babamla birlikte Malatya’da konteynerde yaşıyoruz. Evde babam ve ben çalışıyoruz. 2020’den bu yana bir tekstil firmasında çalışıyorum. Firmada erkeklerle kadınların ücretleri aynı. Çalışanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. İş yerimiz sendikalı değil. Patronlar sendikaya karşı olmadıklarını söyleseler de, sendikalı olmaya çalışanlara kötü gözle bakıyorlar. Burada 2 binden daha fazla insan çalışıyor.

Tuvalette fazla kalmak yasak mesela, çalışırken telefon kullanmak ise kesinlikle yasak. Tuvalette sıra var. Sıranın fotoğrafını çekip idareye gönderdiği için bir arkadaşımız işten çıkarıldı. Kadınların soyunma odası kilitli. Soyunma odasında bir işimiz ihtiyacımız olsa kapının açılmasını beklemek zorundayız.

İş yerinde hepimiz sayılı çalışıyoruz. Hamile olarak çalışan kadın arkadaşlarımız var. Onlardan da aynı sayının çıkarılması isteniyor. İstenilen sayı çıkmadığında hamile olan arkadaşlarımıza da tutanak tutuluyor. Çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle bazı hastalıklara yakalanıyoruz. Sürekli aşağıya bakıp çalıştığımız için boynunda belinde fıtıklar oluşan arkadaşlarımız var. Ayrıca baş ve göz ağrısı sorunları da yaşıyoruz. 

Biz asgari ücrete çalışıyoruz. Bu paralarla bırakın geçinmeyi insan hayal dahi kuramaz. Ücretlere kesinlikle zam yapılmalı bu paralara kim geçinebiliyor çok merak ediyorum doğrusu, ekmeğin suyun fiyatı belli. 

Asgari ücrete zam yapılmaması, bizim gibi asgari ücrete mahkum edilenlerin kabul edeceği bir şey değil. Her sabah zamlarla uyanıyoruz, her şeyi vergiye bağlıyorlar. Kesinlikle zam istiyoruz. Çünkü geçinemiyoruz dışarıya çıkıp bir çay içmek, bir kahve içmek bile artık çok lüks oldu. Sebze, meyve, et yiyebilen kaç kişi var bilmiyorum. 

Büyük bir deprem atlattık. Pek çoğumuzun evi yıkıldı, konteynerde kalıyoruz ne olacağını bilemiyoruz. Gelecek kaygısı yaşıyoruz bunun böyle gitmeyeceğini biliyorum. Ancak işçiler birleşip yan yana gelirse bir şeyler değişebilir. Çünkü o fabrikada çalışan iki bin işçi var ve patronlar bizden daha az. İnsanca yaşayabileceğimiz ücret, insanca çalışma koşulları, güven içinde barınabileceğimiz güvenli konutlar istiyoruz. Bunların hepsi bizim bu ülkenin yurtdaşı olarak doğal haklarımız kimseden sadaka istemiyoruz. Biz hakkımız olanı istiyoruz.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Politeknik Mühendis Mimar Şehir Plancıları Dayanışma Derneği geçtiğimiz günlerde asgari ücret konusunda hazırladığı araştırma raporunu sundu. Bu vesileyle, kadın mühendislerle kadınların ücretini, işyerinde yaşadıkları ayrımcılıkları, çözüm olanaklarını konuştuk.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
Diyarbakır’da cami önünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geçimini sağlayan, engelli bir oğlu olan Rojda, ‘’Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir’’ diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!