Bursa’ya iki yıl önce eşinin işi nedeniyle yerleşen 25 yaşındaki Eylem Dindaroğlu, Yeşil Sol Parti’den ikinci bölge dördüncü sıra milletvekili adayı. Bursa’ya dair gözlemlerini Eylem şöyle aktarıyor:
“Bursa’ya iş nedeniyle çok göç eden var. Burada birçok farklı düşüncede, kimlikte insan gördüm. Hepsinin tek bir amacı var, o da çalışmak. Burada çalışıp en azından evine bir ekmek götürebilmek tek dert. Et, peynir falan demiyoruz. Sadece ekmek diyebiliyoruz. Ben de eşim de çalışıyoruz ama ikimizin aldığı ücret ne kiraya ne de faturaya yetiyor. İnsanlarda artık bir bıkmışlık var, umut istiyorlar. Daha doğrusu umudun tazelenmesini istiyorlar. Biz o umudu tazelemeyi istiyoruz.”
Öğretmendim, temizlik personeli oldum
Bursa’ya geldiğinden bu yana dört işyeri değiştirdiğini belirten Eylem, coğrafya bölümü mezunu olduğunu, formasyon aldığını ama asıl mesleğiyle ilgili iş bulamadığını ve çok farklı işlerde çalışmak zorunda kaldığını belirtiyor:
“Asıl mesleğimle ilgili iş bulamıyorum. Öğretmenliğe devam ederim sandım; ama o kadar çok mezun var ki, bu yeni atamalar o mezunları bile karşılayamazken bizim atanmamız zaten çok zor. Öğrencilik dönemlerinde de şu anda da sürekli bir çalışma temposu içindeyim. Bursa’da e-ticarette çalıştım, A101’de de çalıştım, en son istifa ettiğim yer de bir imam hatip okuluydu. Burada temizlik personeliydim. Öğretmenim, kendi meslektaşlarımla orada oturup ders, öğrenci konuşmam gerekirken ben orada onların temizliğini yaptım. Bu beni hiç gocundurmadı. Ama şunu diyor insan: ‘Öğretmen olmak istedim ben bu okulda…’”
İstifa sebebinin baskılar olduğunu söyleyen Eylem, “Özellikle bir kadın olarak giyimim konusunda baskı vardı. Açık olmamdan kaynaklı, inanç konusunda bir baskıydı bu; kadınlar bunu işyerlerinde yaşıyor. Şimdi tekrar yeni bir işe başlayacağım, umarım orada da aynı sorunu yaşamam” diyerek, çalışma hayatında kadınların yaşadığı baskıyı da vekillik sürecinde önüne koyacağı politikalar anlamında ele alıyor.
Eylem, kadınların mesaisinin sadece işyeriyle bitmediğini hatırlatarak devam ediyor:
“Kadınlar kötü şartlarda çalışıyor. Mesela sadece mesaisi o iş saatleri içerisinde değil, eve geldiğinde de aynı şekilde mesai devam ediyor. Çocuk, yemek, bulaşık, ev temizliği, misafir… Hiçbir zaman kadının mesaisi bitmiyor. Aldığı ücret erkeklerle eşitlenmiyor. Benim konuştuğum bazı arkadaşlar, bu ağır şartlara dayanamıyor. Hatta bir işyerinde görüştüğümüz kadınlardan biri, bu çifte mesainin ağırlığı nedeniyle düşük tehlikesi geçirdiğini anlatmıştı.”
Kadınların sendikalaşması hedeflerimiz arasında
‘Sağlıklı kadın, sağlıklı toplumdur’ politikasından hareketle öncelikle kadınları kaliteli, nitelikli ve ücretsiz olacak bir sağlık taramasından geçireceklerini söyleyen Eylem, eğitim politikasında da kapsayıcı ve yaygın bir anlayışla hareket edeceklerini, kadınların toplumsal yaşamda da yer alabilmelerini sağlayacaklarını ifade ediyor:
“Kendi çevremde de birçok kadının hâlâ okuma yazma bile bilmediğine, rakamları tanımadığına şahidim. Kendim birkaçına eğitim dahi verdim. Bu anlamda en azından bir sosyalleşme alanı da yaratılarak, kadınlara bu anlamda eğitim verilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Çalışma hayatında hamilelik ve doğum izinlerini artıracak, aynı zamanda doğumdan sonra kadınların çalışma yaşamına dönmesini de önceleyen politikaları hayata geçireceklerini söyleyen Eylem Dindaroğlu, “Kreş ve emzirme odalarını çalışma hayatına yerleştirmeyi istiyoruz. Tüm bunların yanında kadın işçilerin eşit ücrete ulaşabilmeleri, işyerlerinde yaşadığı mobbing, taciz ve baskıya karşı örgütlenerek mücadele etmeleri için sendikalaşma ve grev haklarına erişmelerini kolaylaştırmak hedeflerimiz arasında. Kadınların kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak için maddi ve manevi yönden güçlenmesini destekleyeceğimizin sözünü veriyorum” diyor.
Kadın emeğinin yüceltilmesi için örgütlenmek şart
Acarsoy Tekstil ve Barutçu Tekstil direnişinden tanıdığımız Emel Didir de Bursa’da SOL Parti listelerinden vekil adayı. Kendisini “direnişin içinden gelen, emeğin yüceliğini çocukluğundan bu yana bilen biri” olarak tanımlıyor Emel.
“Bir köylü kızı olarak tarlalarda da çok çalıştım, tarım işçiliğini de çok iyi biliyorum. Köylünün, işçinin bu kötü düzende nelere maruz kaldığını ve neler yapabileceğimi biliyorum.”
Yürüttüğü çalışmaların toplumda karşılığı olduğunu belirtiyor. “Emek mücadelesi vermiş biri olarak, şu anda Barutçu Tekstil’de, Turkuaz Tekstil’de bu mücadeleyi büyütmeye çalışıyoruz. Şu an seçim çalışmaları epey yoğun geçiyor. İnsanlar adaylığımı hoş karşılıyor; emeğin değerini bilen, köylüyü, işçiyi iyi tanıyan biri olarak buna değer veriyor” diye konuşuyor.
Emel, ülkenin son 20 yılını şöyle özetliyor:
“Türkiye’de son 20 yıldır kadın cinayeti, şiddeti, çocuk istismarındaki artış ortada. İnsanlar şu an tonla paraya bir kilo peynir alıyorlar, üç gün yetiremiyorlar. Ekonomik durum, kadın yaşamını doğrudan hedef alıyor. İnsan onuruna yakışır bir hayat için mücadele ediyoruz. Patronlar, zenginler sermaye üstüne sermaye koyarken, bir insanın çocuğuna karne hediyesi olarak ‘et’ hediye etmesini istemiyoruz.”
Kadınların emeğinin yüceltilmesi için örgütlenmek gerektiğini vurgulayan Emel Didir, eşdeğer işe eşit ücret politikası için mücadelesini sürdüreceğini de sözlerine ekliyor.
*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.