Kadın müzisyen olmak: “Sen çalmasan da olur dursan yeter”

Farklı sektörde çalışan kadınlarla yaptığım röportaj serisine müzisyen ve icracı kadınlarla devam ediyorum. Kadın müzisyenler sektördeki erkek baskısını birçok noktada hissediyor. Kimi kıyafetine dikkat etmek, zorunda olduğunu söylerken, kimi kendisine sahnede yalnızca kadın olduğu için yer verilmek istendiğini ifade ediyor.
Paylaş:
Öznur Kaya
Öznur Kaya
oznurr.kayaa@gmail.com
Öznur Kaya  oznurr.kayaa@gmail.com

Farklı sektörde çalışan kadınlarla yaptığım röportaj serisine müzisyen ve icracı kadınlarla devam ediyorum. Kadın müzisyenler sektördeki erkek baskısını birçok noktada hissediyor. Kimi kıyafetine dikkat etmek, zorunda olduğunu söylerken, kimi kendisine sahnede yalnızca kadın olduğu için yer verilmek istendiğini ifade ediyor.

Yıldız Teknik Üniversitesi Müzikoloji bölümü mezunu İrem, 2009’dan bu yana müziğin içerisinde olan bir perküsyoncu. Şu anda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Müzik İleri Araştırma Merkezi’nde perküsyon öğrencisi olan İrem aynı zamanda müzik ve sahne sanatları alanında yüksek lisans yapıyor. Orkestralarda çaldığı gibi müziğin hem icra hem organizasyon kısmında yer alıyor.

İrem, kadın bir icracı olarak karşılaştığı ayrımcılıkları anlatırken kadınların sahnede bir öğe olarak görüldüğüne değiniyor. Müziğe başladığı ilk anlardan bu yana kadın olarak birçok noktada erkeklerle arasında imtiyaz farklarının olduğunu söylüyor. İrem gönüllü olarak gittiği ilk işte icracı olduğu halde bir erkek müzisyen tarafından eline bir shaker (perküsyoncuların kullandığı bir müzik aleti) verildiğini ve erkeğin kadınlardan sahnede dans edip shakerı sallamalarını istediğini ifade ediyor. “Bizim sahneye çıkarılma amacımız insanları cezbedeceğimiz düşüncesiydi” diyor.

Bilinçli eleme

İrem icracı olarak yer aldığı bir başka konserde maruz kaldığı ayrımcılığı şu şekilde aktarıyor:

“İş için çalmaya gittim ardından konserim bitti. Mekandan ayrılacakken bir erkek müzisyen yanıma geldi. “Bir konser var çalmak ister misin?” diye sordu. Ben de ona ne çalacağımı sordum ve bana ‘sen çalmasan da olur, dursan yeter’ cevabını verdi. Biz kadınlara ‘çalmasa da olur’ gibi yaklaşılıyor”

Bir organizasyon firmasında çalışmak için yaptığı iş başvurusunda kendisine etkinlik sonrası geç saatte eve nasıl döneceğinin sorulduğunu söylüyor. İrem bunu “bilinçli bir eleme yöntemi” olarak görüyor.

Kadın müzisyenleri desteklemek amacıyla kurulan birçok grup ve organizasyona dahil olduğunu söyleyen İrem, “Bu projelerin artmasıyla ayrımcılığın yıkılabileceğine inanıyorum” diyor.

Şeb-i Arus töreninde kadın olarak çalmam imkânsız

Klasik kemençeci ve Kültür Bakanlığı sanatçısı Elif Canfeza Gündüz şu an yüksek lisans öğrencisi. Çocukluk yıllarından beri müzikle iç içe olan Gündüz, fizyolojisinden ötürü maruz kaldığı durumun kadın-erkek ayrımcılığını aştığına işaret ediyor. “Beni bir kadın olarak görmediklerini düşünüyorum. Normalde bizim camiamızda erkekler kadınları çok fazla yanlarına almazlar” diyen Gündüz, alanında icracılar tarafından ‘kabul görme’nin en önemli öğesinin network olduğunu söylüyor.

Klasik Türk musikisinde kemençenin önemine değinen Gündüz, Mevlevi ayinlerinde erkek kemençeciler kadar kendisine ve diğer kadın icracılara yer verilmediğine dikkat çekiyor. Gündüz alanında maruz kaldığı ayrımcılıkla ilgili ayinlerden örnek veriyor. Gündüz, “İki ayinde çaldım bunlardan birisi zaten okulda yapılmıştı. Diğeri de bir Mevlevihane’de erkeklerle beraber çaldığım ayindi. Postnişin buna ‘izin verdi, lütfetti’ ben de çaldım ama bir Konya tasavvuf musikisi topluluğunda, Şeb-i Arus törenlerinde bir kadın olarak benim çalmam imkânsız” diyor.

Sazendeler de hep erkek

Gündüz, alanında kadınlara hassas, ve ‘kadınlar çiçektir’ bakış açısıyla bakılmasının kadın icracıları oldukça etkilediğini söylüyor. Erkeklerin kadın müzisyenleri ciddiye almayışlarının kadın icracılarda bir komplekse sebep olduğuna işaret eden Gündüz, “Çok iyi kadın sazendeler var. 10 tane erkek kanuni sayabiliyorken 10 tane kadın kanuni sayamıyoruz” sözleriyle de kadınların bu camiada sayıca az olmalarına da vurgu yapıyor.

Gündüz alanında kadınların yaşadığı dezavantajları verdiği şu örnekle anlatıyor:

“Bir konserde saz ekibinin kimlerden oluşacağına karar verilirken tercih erkek sazendelerden yana kullanılıyor. Saz ekibinde yer alanların yüzde 99’u erkek sazendelerden oluşuyor. Bu çok net”

Müzik ön planda olmuyor

Müziğe altı yaşında başlayan ve 12 yıldır profesyonel olarak müzik icra eden Beyhan, djlik yapıyor. Orkestralarda sahne alan Beyhan, djlerin çok büyük bir çoğunluğunun erkeklerden oluştuğuna dikkat çekiyor. Beyhan, düğün ve nişan gibi organizasyonlarda çaldığında spesifik olarak ‘kadın triocu’ olarak çağrıldıklarını söylüyor. Bunun bir avantaj gibi algılandığını fakat arka planında cinsiyetçilik olduğunu söyleyen Beyhan, “Müziğimiz ön planda olmuyor. Kadınların iyi göründüğünü düşündükleri için bizleri çağırıyorlar” diyor.

Canım tatlım gibi ifadeler kullanıyorlar

Beyhan, yer aldığı orkestralarda rahlenin (sehpanın) bir kadın ve erkek tarafından paylaşıldığı durumlarda erkek müzisyenlerin kadın müzisyenlere ‘açıklamalar’ yaptığını söylüyor. Erkeklerin statü fark etmeksizin kadın müzisyenlere ‘komut’ verdiğini ifade eden Beyhan, yaş farkından kaynaklı kadınların maruz kaldığı durumları da şöyle açıklıyor:

“Kadın müzisyenlere uyarıda bulunup komut veriyorlar. Hele bir de erkek çalgıcının yaşı büyükse ‘canım’, ‘tatlım’ gibi ifadeler kullanıyorlar. Kadınlara karşı bu şekilde hitap ediyorlar.”

Tayt giymek müzik hayatını bitirebilir

Çalışma saatleri ve iş ortamından dolayı çevresinden olumsuz tepkiler aldığını söyleyen Beyhan, ‘müzik öğretmeni olsaydın’ cümlesini sayısız kez duyduğunu vurguluyor. Kadın dj sayısının azlığına dikkat çeken Beyhan, kadınların kıyafetlerinin müzik hayatına olan etkisini şu sözlerle aktarıyor:

“Müzik gruplarında da kadınlar arka plandalar. Kadınlar da bir yöntem olarak geri çekmeye başladılar kendilerini. Göz önünde olduğumda hareketime, giyimime dikkat etmek zorundaymışım gibi hissediyorum. Şeffafa yakın bir tayt giymek bir kadının müzik hayatını bitirebilir.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Mağaza Market- Sen çatısı altında örgütlenen ŞOK market işçisi kadınlar ücretlerin 7 bin 500 TL’ye çıkarılmasını, yemek ve yol parasının yükseltilmesini ve iş yerinde kadın ücretlerini daha da düşük kılan cinsiyetçiliğin ortadan kaldırılmasını talep ediyor.
TMMOB’a bağlı Mimar Mühendisleri Odası Genel Merkezi’nin bir süredir tıkanma halinde olan toplu sözleşme görüşmeleri sonuçlandı. Toplu sözleşmede Mimarlar Odası çalışanı kadınlar lehine düzenlemeler bulunuyor. Kadınlar 8 Mart’larda ücretli izin alacak. Mobbinge karşı sendika mücadele edecek ve en önemlisi kadınlar bir günlük regl iznini resmi olarak kullanabilecek.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!