İstanbul Tuzla Eğitmen Koleji’nde çalışan Özel Sektör Öğretmenler Sendikası İstanbul Meclisi üyesi, öğretmen İrem Erdem, sendikasıyla birlikte haklarına sahip çıktığı, kendisinin ve meslektaşlarının ara tatil hakkını savunduğu için 13 Ocak’ta işten çıkarıldı.
29 yaşındaki İrem’in öğretmenlikte yedinci yılı. Özel sektörde çalışmayı kendisinin tercih ettiğini belirten İrem, bu kolejde dört yıldır çalışıyormuş. Bu süreçte özlük haklarına ilişkin sayısız ihlalin yanı sıra birçok cinsiyetçi tavır ve söyleme de maruz kalmış.
İrem, sendikalı olunca adeta “aydınlanma” yaşadığını, haklarına sahip çıkmaya başladığını dile getiriyor. Ancak bu durum, elbette patronların hoşuna gitmiyor. Mobbing ve baskılar devreye giriyor önce. Susturup sindiremediklerini görünce İrem’i işten çıkarıyorlar. Sendikanın ve kamuoyunun tepkisiyle karşılaşınca da, kendilerini haklı gösterebilmek adına İrem’i “ahlak dışı davranışları” nedeniyle çıkardıklarını iddia ediyorlar.
“Bu bir yalan” diyen İrem, kendisine asla böyle bir gerekçe sunulmadığını vurguluyor ve ekliyor: “Bir kadını vurabilecekleri yer burası, o yüzden hemen ‘ahlakdışı davranış’ etiketini yapıştırıyorlar. Kadını toplumun gözünden düşürmek için bunu yapıyorlar.”
Haklarını sonuna kadar savunacağını belirten İrem ile özel sektörde kadın öğretmen olmayı, kendisine yaşatılanları ve sendikal mücadelenin önemini konuştuk.
İki yıl sigortasız çalıştırıldık
Okulda ucuz işgücü olarak görüldüklerini, güvencesiz çalıştırıldıklarını, pandemi döneminde sigortalarının yatırılmadığını anlatıyor İrem:
“Ayın iki haftasında beşer gün, diğer iki haftasında altı gün çalışıyordum. Normal etütler harici 32 saat derse giriyordum. 20 saatten fazla çalıştığımızda ek ders ücreti verilmesi gerekiyor ama ek ders ücreti almıyorduk. Öğrenciler 16.00’da okuldan çıktığında bile biz saat 17.00’ye kadar okulda beklemek zorundaydık. Sözleşmelerimiz sadece bir yıllık yapılıyordu; bir sonraki yıl o okulda çalışmaya devam edecek miyiz, bunun hiçbir güvencesi yoktu. Yol ücretimizi cebimizden ödüyorduk.
Sigortalarımız düşük ücretten yatırılıyordu. Son bir yıla kadar elden maaş alıyorduk. Asgari ücretin bir tık üzerindeydi maaşlar. Bizi asgari ücretli gösterip, 500 TL fazlasını bize elden veriyorlardı. Pandemi döneminde iki yıl boyunca sigortasız çalıştırıldık. Ücretsiz izne çıkarıldık ama buna rağmen tam zamanlı çalışıyorduk. O dönemde hem veli aramaları hem dersler yoğun bir şekilde devam etti ama SSK’mız ya bir ya da iki gün yatırıldı.”
‘Neden ailenizin evine dönmüyorsunuz?’
Kolejdeki hak ihlalleri bunlarla da sınırlı değil. Okulların eğitim ödeneği vermesi gerektiğini belirten İrem, “Bize bunu okulumuz hiçbir zaman vermedi. Başka öğretmenler bunu sorduğu zaman, ‘Hocam size çay, su alıyoruz. Zaten biz sizin kaleminizi, mürekkebinizi alıyoruz. Size bu eğitim ödeneğini vermeyeceğiz’ gibi ifadeler kullanıldı” diyor ve devam ediyor:
“Bir senelik sözleşme yenileme dönemlerinde maaş pazarlığına oturuyoruz. Orada içtiğimiz sigaranın kaç para olduğuna, oturduğumuz evin kirasının ne kadar olduğuna, evde yalnız yaşıyorsak neden yalnız yaşadığımıza bile karıştılar. ‘Neden ev arkadaşı almıyorsunuz, neden ailenizin evine dönmüyorsunuz?’ deniliyordu. Kısaca ‘Ben size para vermeyeceğim. Siz geçinmenin yollarını bulun’ diyorlardı.
Sigara içiyorsan içme, tek yaşıyorsan yaşama… Bunun gibi üsluplarla karşılaştık, bu sözleri kulaklarımla duydum. Patronum bana ‘Ben bile ŞOK marketten alışveriş yapıyorum. Ben bile işe Marmaray ile gidip geliyorum’ dedi. Ben orada emeğimi satıyorum ve emeğimin karşılığını talep ettiğimde karşılaştığım cümleler bunlardı.”
Kadın öğretmenlere ‘çocuk’ sorgusu
Kolejde lise kademesinde çalışan, aralarında İrem’in de olduğu 30 öğretmenden yalnızca 4’ü erkek. İrem, kadın öğretmenlerin daha işe alım sürecinde ayrımcılıkla, cinsiyetçi tutum ve söylemlerle karşılaştığını belirtiyor. Dediğine göre, kadın öğretmenler işe alınırken “çocuk” sorgusuna çekiliyor önce. Bir küçük çocuğu olan İrem, iş görüşmelerine dair deneyim ve gözlemlerini şöyle aktarıyor:
“İş görüşmesinde müdürüm bana, ‘Hem ev işlerini yetiştirip hem çocuğunuza bakıp hem nasıl çalışacaksınız ki?’ demişti. Çocuğu olmayan ya da yeni evlenmiş kadın öğretmenlere ise ‘Çocuk yapma planınız var mı?’ diye soruluyordu. Bunlar çok çirkin ve ataerkil davranışlar. Bunları bir erkeğe, bir babaya soramazlar. Bir erkeğe bu soruları sormak akıllarına bile gelmez.
Elbette bizim halimizi düşündüklerinden sormuyorlar bu soruları, çarkların aralıksız dönmesini istiyorlar. Bu çarkı durduracak, onlara maddi veya manevi külfet getirecek bir durumla karşılaşmak istemiyorlar. Hem işi hiçbir zaman aksatmasın, akşam 20.00’de bile veli ararsa cevap versin, veliyi tatmin etsin, öğrenciyi asla başıboş bırakmasın, öğrencilerin planlarını yapsın… Hem de çocuğuyla, eviyle ilgilensin… Bizden böyle bir yaşam bekliyorlar. İnsanüstü bir performans bekliyorlar.”
Ben böyle bir düzeni mi hak ediyorum?
Kadınların bu sektörde yaşadığı çok büyük problemlerin olduğunu vurguluyor İrem. “Okuldan çık, çocuğu kreşten al gel, ona yemek yap, okul hazırlıkları, evin düzeni, işleyişi… Bir koşturmadan ibaret hayatımız” diyor ve ekliyor:
“Ben hep şunu hep sorguladım: Ben sadece kira, fatura ödemek için mi yaşıyorum? Ancak temel ihtiyaçlarımı alıp oturup, bir soluklanıp, kitap okumaya bile halimin kalmadığı bir düzeni mi hak ediyorum? Erkekler öyle değil; işten eve geliyorlar, televizyon izliyorlar. Kadının omzuna yüklenmiş çok yük var.”
İrem, öğretmenlik mesleğine dair toplumdaki algının, bu yüklerden bağımsız olmadığına da dikkat çekiyor. “Çalışma saatleri nispeten daha az, izin süreleri daha uzun diye toplumda ‘Öğretmen ol, rahat edersin, çocuğuna bakarsın’ algısı var. Bu algı sebebiyle çok sayıda kadın bu mesleğe yöneliyor. Kadına yüklenen cinsiyetçi roller nedeniyle öğretmenlik mesleği tercih ediliyor” diye konuşuyor.
Sendikayla aydınlanma süreci yaşadım
İşte tüm bu sorunlar karşısında Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’na üye oluyor İrem. Sendikalı olmanın kendisi için ne anlama geldiğini ve önemini şöyle dile getiriyor:
“Sendikayla birlikte adeta bir aydınlanma süreci yaşadım. Bu sorunları sadece benim yaşamadığımı ve hepimizin birlikte ne kadar güçlü olabileceğimizi gördüm. Haklarımızın neler olduğunu öğrendim. Bence bu çok önemli; çünkü haklarımızı bilerek konuştuğumuz zaman afallıyorlar. ‘Siz bunları nereden biliyorsunuz?’ diyorlar. Bizim haklarımızı bilmemizi istemiyorlar. Biz haklarımızı bilmeyelim ki bizi daha rahat sömürsünler. Kölelikten farksız bir sisteme mahkûm etsinler. Sendika bana haklarımı öğretti ve haklarımın arkasında durmayı öğretti. Kolektif bilinci öğretti. Birlikte olmayı ve dik durmayı öğretti.”
Kolej MEB kararını hiçe sayıyor
Birçok özel okul, yasalara ve MEB’in ara tatil, sömestir ve yaz tatillerinde takviye kurs, ders tekrarı ve sınav programı konulamayacağına dair kesin kararına rağmen öğretmenleri çalışmaya zorluyor. Tuzla Eğitmen Koleji de bu okullar arasında.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, bu duruma sessiz kalmıyor. Öğretmenlerin tatil hakkını gasbeden okulları sosyal medyada ifşa ediyor, okullara gidiyor, yöneticileri protesto ediyor. “Artık öğretmeni sömürme devri sona erdi, artık biz varız” diyorlar. Tüm öğretmenleri bu hak gaspına karşı birlikte mücadeleye çağırıyorlar.
Sendikalı olduğunu hiç saklamayan İrem de uyuyor bu çağrıya, kasım ayında ara tatilinin keyfi şekilde gasbedilmesini kabul etmiyor, kurumunu uyarıyor. Hem kendisinin hem de meslektaşlarının tatil hakkına sahip çıkıyor.
Hasta hasta çalıştırdılar
İrem’in sendikalı olması ve hak gaspına karşı çıkması, yönetimde rahatsızlık yaratıyor. İrem’e mobbing uygulamaya başlıyorlar:
“Sendikalı olana kadar yöneticim çok iyi niyetli bir insandı. Ne zaman izin istesem talebimi geri çevirmedi. İzin istediğimizde normalde sözel ifade ediyorduk ve maaşımızdan kesilmiyordu. Ama sendikalı olup haklarımı savunmaya başladıktan sonra durum değişti. İzin istediğimde vermemeye başladı. 38 derece ateşle bile okulda hastalıktan sürünerek ders anlattığım dönemler oldu. Dahası izinlerim maaşımdan kesilmeye başlandı.
Sendikal bilinç sonrasında mobbinge maruz kaldım. Bana bilgi akışı sağlamamaya başladılar. Sınıfıma yeni öğrenci geldiğinde genelde bana müdür tarafından bilgi verilirdi. Bir evrak imzalanması gerekiyorsa normalde müdür doğrudan öğretmen ile iletişim kurar. Diğer tüm öğretmenlerle iletişim kurulurken, benim imzalamam gereken evraklar veya bana gelecek bilgiler artık danışman aracılığıyla bana iletilmeye başlandı. Kat nöbetim varken bahçe nöbeti verildi.”
Buna rağmen genç öğretmeni sindirmeyi başaramıyorlar. Ve 13 Ocak’ta İrem’i işten çıkarıyorlar.
“Beni işten çıkarırken ‘Biz sizinle gelecek dönem çalışmayacağız, çünkü sosyal medya paylaşımlarınız bizi rahatsız ediyor’ dediler. Sosyal medyada sendikal haklar ile ilgili tweetler paylaşıyordum. Bunu gerekçe göstererek bana kapıyı gösterdiler. Teşekkür edip çıktım.”
Kadınları toplumun gözünden düşürmek istiyorlar
Sendika, İrem’in işten çıkarılmasına sert tepki gösteriyor, kamuoyunda da tepkiler oluşuyor. Bunun üzerine kolej yönetimi bir açıklama yaparak, İrem’i sendikalı olduğu ve ara tatil hakkını savunduğu için değil, “ahlak dışı davranışları” nedeniyle çıkardığını iddia ediyor.
İrem ise sendikanın baskısı sonucu okulun kendisini aklamak için bu yalana sarıldığını vurguluyor:
“İşten çıkışımı Kod-49’dan vermedikleri halde, kamuoyuna bu şekilde yansıttılar. Çünkü bir kadını vurabilecekleri yer burası, ‘ahlaksız’ etiketini hemen yapıştırıyorlar. ‘Ahlak dışı davranış’ suçlamasını asla ve asla kabul etmiyorum. Benim yüzüme asla böyle bir şey demediler. Söyleselerdi sorar ve bu ‘ahlak dışı davranışlar’ hakkında bilgi talep ederdim.
Kadını toplumun gözünden düşürmek için bu söylemleri kullanıyorlar. Tamamen algı operasyonu… Beni haksız çıkarmak için bu yalana sarıldılar, çünkü onlar için en kolay çıkış yolu buydu. Birçok insan bunun yalan olduğunu bildiği için benim yanımda oldu.”
Kolejde çalıştığı dört yıl boyunca hiçbir velisi, iş arkadaşı, müdürü ya da patronuyla bir sorun yaşamadığını belirtiyor genç öğretmen. “Aksine, bana her yıl ‘Biz sizinle devam etmek istiyoruz, sizden memnunuz’ dediler” diyor; “Ama dediğim gibi, ben sendikalı olduktan sonra tavırları değişti. Sendikalı olduğumu hiç saklamadım. Sendikalı olmam onları rahatsız etmez, benim yanımda olurlar diye düşündüm; çünkü karşılıklı iyi anlaşan insanlardık. Bunların olacağı aklımın ucundan geçmezdi.”
Korkmuyorum, sonuna kadar mücadele edeceğim
İrem Erdem, sendikasıyla birlikte hakları için sonuna kadar mücadele etmeye kararlı. Özel sektörde çalışan tüm meslektaşlarını da sendikalı olmaya, birlikte mücadele etmeye çağırıyor:
“Bu sektörde sorun yaşayan herkesin bu çatı altında toplanması gerekiyor. Sadece tek başına söylenerek aşabileceğimiz bir sistem yok karşımızda; ancak birlikte olursak bu düzeni değiştirebiliriz. Ben asla korkmuyorum. Onlar ‘Ses çıkartırsan başına bunlar gelir’ diyerek sesimizi kısmak, bize gözdağı vermek istediler. Ben haklarımın farkındayım. Bu haklarımı alana kadar da sendika ile mücadele edeceğim. Sadece kendi haklarım için değil, tüm öğretmenlerin hakları için mücadele edeceğim. Sendikalı olmaktan gurur duyuyorum. Tüm öğretmenleri sendikalı olmaya davet ediyorum.”
Fotoğraf: Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası