O gün bütün branşlar Ankara Anıt Parkta’ydı. Öğrenciler de vardı aramızda, emekliler de. Katılımcı kurumların hepsinin söz aldığı kürsüde, her kurum temsilcisi özellikle bizleri parçalamaya çalışanlara karşı, mücadelenin önemine dikkat çekti. “Emek Bizim Söz Bizim, Sağlık Hepimizin” sloganı aslında çok şey anlatıyor. Sağlık hepimizin! Alınamayan randevular, beş dakikada muayene, istifa gibi durumlar artık ciddi krizlere dönüşüyor. Az personel, ağır iş yükü, zamana uygun olmayan meslek kanunları (hoş o hali dahi uygulamadan çok uzak) hem çalışanlar hem hizmet alanlar için içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bu mücadele sadece sağlık emekçilerini değil herkesi içine alıyor, nitekim pek çok sivil toplum kuruluşu da alandaydı.
Türkiye’nin her yerinden gelen sağlık emekçileri, gece yollara düşerek alanı doldurdu. Kimi nöbetten çıkmıştı, kimi dinlenmek için kullandığı hafta sonu iznini bugüne ayırmıştı. Ankara’yı bilmediğim için affınıza sığınarak alanla ilgili birkaç şey söylemek isterim; insan kalabalığı olmayan ve yürüme mesafesi de çok kısa olan bir alandı. Halktan uzaktı. Ancak buraya izin çıkmıştı,
Pandemi sürecinde basında çok haber yapılması nedeniyle sağlık emekçilerinin pek çok talebi artık biliniyor. O talepler tekrar tekrar dillendirildi, haklar alınana kadar mücadeleye devam, mesajı bir kez daha verildi. Alanlarda farklı renkler bu kez daha belirgindi. “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganı az bir değişiklikle sağlık emekçilerinin mücadelesinde de yerini almıştı. Susmuyoruz, korkmuyoruz, hiç bir yere GİTMİYORUZ! diye haykırdık alanda. Bunun yanında femina işaretli SES, TTB önlükleri, kadın meclisleri ve kadın komisyonlarının dövizleri de alanda göze çarpanlar arasındaydı.
Çocuğu kime bırakacağım, sorunu…
Dövizlerde İstanbul Sözleşmesi’nden HPV aşısının ücretsiz olmasına, mobbingden ev içi şiddete ve erkek şiddeti ile öldürülen çalışma arkadaşlarımıza kadar her meseleye yer verilmişti. Miting hazırlıkları çerçevesinde de öncesinden Ankara Tabip Odası Kadın Komisyonu twitter’da sohbet odası açarak bu mevzulara ek olarak görünmeyen emek, ev içi şiddet, kadın hekim olmak gibi birçok konuyu tartışmıştı. Alanda özellikle onların dövizleri dikkat çekiciydi. Miting hazırlık çalışmalarında da, alanda da kadınlara ait cümleler daha bir görünürdü.
Alanda iki çocuğunu halaya sokan bir anneye nereden geldiğini sordum, çünkü mitinge çağrı için hastaneyi dolaşırken en sık rastladığım cümleler; iki çocuğumla nereye gideyim, kızımın kursu var, kim götürecek, çok isterdim, elinize emeğinize sağlık ama çocuk var, cümleleriydi. Arkadaşımız Ankara’dan katıldığını söyledi. Mitingde hem çocukları ile ilgilenmeye çalışıyor hem de kendini katmaya çalışıyordu. Tabii ki ona tanımadığı pek çok kadın destek verdi, halaya giren çocuklar ise yüz gülümsetiyordu. Aslında sağlık emekçilerine insanca yaşayacak temel ücret, insanca çalışma koşulları, derken, kadınların üzerine yapışmış rollerden kendilerini sıyıracakları bir yaşamı da kast ediyoruz. Esasında miting alanları da kadınların kendilerini ve taleplerini var edebilecekleri yerler.
Kamu hastanelerindeki sağlık işçilerinin talepleri daha çok görünür olmak üzerineydi. Görmezden gelinmek, yok sayılmak bu yolla emeğin değersizleştirilmesi sağlık alanının en büyük problemi.
Kadına yönelik işyeri şiddeti de gündemdeydi
Pandemide hayatını kaybeden sağlık emekçileri için bir dakikalık saygı duruşunda bulunduk. Onlar meslekleri nedeniyle yaşamını yitirirken, Covid’in hala meslek hastalığı sayılmaması ne kadar büyük bir ayıp. Alanda sık sık tekrarlanan acil talepler arasında, Covid’in meslek hastalığı sayılması da yer alıyordu.
Geçen ay Avrupa Birliği bulaş riski olan alanlarda Covid’in meslek hastalığı sayılması yönünde, bir karar alınmıştı. Bizler bunu iki yılı aşkın süredir söylüyorduk. Sağlık bakanlığı duymamıştı sesimizi. Sağlık çalışanı kadınların kendi taleplerini içeren döviz ve pankartlarla alanda daha bir görünür olduklarını belirtmiştik. Üzerinde durulan konulardan biri de şiddetti. Artık olay mahalline dönen iş yerlerine vurgu yaparak, son dönemlerde erkek şiddeti ile yaşamını yitiren kadın arkadaşlarımızı da andık.
Tutuklu bulunan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) eski Eş Genel Başkanı Gönül Erden’in serbest bırakılmasına yönelik ‘Gönül Erden serbest bırakılsın’ pankartı alanda yerini alırken, sloganlarla da buna destek verildi.
Mitingten sonra basında yer alan haberlerin dili ile ilgili bir iki cümle söylemek isterim. Beyaz miting sekiz sağlık alanında emek mücadelesi veren kurumların ortak çalışması ile örüldü, TTB öncülüğüyle değil, yan yana yürüyerek örgütlenen bir eylemdi. Muhalif gazeteler kullandığınız ayrımcı dille sağlık alanında yaratılmaya çalışılan krize katkı bulunmayın lütfen…
Keçe Kurdan’la halay da çektik
Son olarak Kardeş Türküler’e değinmeden geçemeyeceğim. Beyazları ve duruşları ile mitinge çok yakıştılar. Feryal Öney ve Fehime Çelik şarkıları uygun bulunmayan, ahlaksız (!) denilerek konserleri iptal edilen, kıyafetine laf edilen birçok kadın sanatçıya selam yollayarak Aynur Doğan’ın ‘Keçe Kurdan’ parçasını seslendirdi. Sağlık emekçileri koskoca bir halaya durdu, yerinde dans etti. Konser bitmişti ama yetmez dediler ve burçak tarlası türküsü ile bütün kadınlara selam yolladılar. Bizden rahatsız oluyorlar biliyoruz ama değişen, güçlenen kadınlar olarak daha çok rahatsızlık vermeye devam edeceğiz…