Necla Akgökçe nakgokce@gmail.com
Asgari ücrette sona gelindi. Kadınlar, kadın ücretleri bu süreçte her zamanki gibi dikkate alınmadı; malum toplum cinsiyetçi ama ücret cinsiyetsiz! Asgari ücretten, ortalama ücrete oradan temel gelir ücretine kadar kadınların ücret meselesini tartışıp, bu konuda politikalar üretmesi, talepler oluşturması gerekiyor. Bunu ancak feministler yapabilir.
Sözde asgari ücret pazarlığından bir şey çıkmayacağı zaten açıktı. Demek ki işçi konfederasyonu üyelerine sizin için açlık sınırının bir tık üzerinde bir ücreti layık gördük diyor. Ergun Atalay ikinci toplantıdan sonra gazetelere verdiği demeçte, “işverenlerin üzerindeki yükün ne olduğunu işveren temsilcisi de biliyor ben de biliyorum, arkadaşlarım da. O yükü üzerlerinden almak gerekiyor.” şeklinde bir açıklama yapıyor. Evet, burada özet olarak işverenlerin üzerindeki yükü almak siz işçilere düşüyor, ey üyelerim fedakarlık edeceksiniz, diyor. Atalay’ın keyfi yerinde sendika bürokrasisinin en üstünde dolayısıyla geliri patronlara yakın.
Hep yazıyoruz, yine yazacağız Türk-İş işçilerin çıkarlarını savunmak için orada değil, komisyondaki asli görevi patronların tespit ettiği, onların hükümetinin onayladığı bir ücret miktarını işçilere kabul ettirmek, onların hangi araçlarla nasıl ikna edileceğinin yolunu, yordamını bulmak.
Neymiş efendim patron zor durumdaymış, üyelerin aç, çöplükten ekmek topluyor insanlar, işsizlik had seviyede, aldığınız tüm tüketim maddelerini ertesi hafta aynı fiyattan alamıyorsunuz, kadın işçiler pazar çöplerinden tencere kaynatıyor sen hala patron derdindesin. Bizi kıskanan Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki durumundan beter bir haldeyiz, işçi sendikası olarak sen hala patron derdindesin.
DİSK hesaplayarak tespit ettiği için onun talep ettiği asgari ücret miktarı daha yüksek; 5 bin 200 TL olsun, diyorlar. Yeter mi; hayır. Yaraya bir nebze olsa derman olur mu; evet…
Farkındasınızdır. Yoksulluk ayyuka çıktı, şeklindeki haberlerin baş kahramanı kadınlarken, asgari ücret tartışmaları ücret ve gelirlere dair tüm konularda olduğu gibi kadın emeği göz önüne alınmadan yapılıyor. Sendikalar erkekler için istedikleri asgari ücretin ya da her hangi bir ücretin nasılsa kadınları da tatmin edeceği görüşündeler. Çünkü kadınların ücretleri her sektörde her düzeyde erkeklerden daha düşük, çoğu zaman asgari ücret düzeyine bile ulaşamıyorlar.
Erkeklerin değil ücretlerin feminizasyonu
Bu sene özellikle sendikalara politika üreten erkekler asgari ücret ortalama ücret seviyesine ulaştı paniği içindeydiler. “Aman aman asgari ücret ortalama ücret oldu, toplumun önemli bir bölümü asgari ücretleşiyor… Felaket felaket.”
Evet, erkeklerin ücretleri kadın ücretlerine yaklaşıyor, biz buna asgari ücretin feminizasyonu diyoruz. Sizin toplumun önemli bir bölümü dediğiniz kişilerin erkekler olduğunu, kadınların zaten bu ücret seviyesine bile ulaşmadığını, bunun yıllardır kimsenin derdi olmadığını ama kadın ücretlerinin erkekleri de tehdit etmeye ve onları aşağıya çekmeye başladığı noktada olayın ne kadar da “vahim” olduğunu kavradığınızı da biliyoruz… Siz daha kadınlardan öğrenmeyi ve feminizmi küçümseyin…
Yine de DİSK’in asgari ücret raporu önemli çünkü kadınlara dair bazı rakamlar barındırıyor. Buna göre; asgari ücrete erişemeyenlerin oranı genelde yüzde 18 iken kadınlarda bu oran yüzde 25’i aşıyor. Asgari ücret düzeyinde ve daha düşük ücret alanların oranı genelde yüzde 34 iken, kadınlarda yüzde 43’e yükseliyor. Asgari ücret civarında bir ücret ile çalışan kadınların oranı ise yüzde 60. Özel sektörde çalışan her dört kadından üçü asgari ücretin yüzde 110’dan daha düşük bir ücret alıyor. Korkunç rakamlar, kadınların günde 10 saat bazen daha fazla çalışarak ücrette açlık sınırına dahi erişemediğini gösteriyor.
Türkiye’de kadınlar genellikle kayıt dışı olarak çalışıyorlar, DİSK raporunda kayıt dışı çalışan kadınların asgari ücretle olan ilişkisini de ele almış. Kayıt dışı çalışan kadınların yüzde 70’i, 1.500 TL’nin altında ücret alıyor. Devamında şöyle diyor rapor: “Asgari ücret ve altında ücretle kayıt dışı çalışan kadınların oranı yüzde 92,7’dir. Başka bir deyişle 918 bin kayıt dışı çalışan kadının 851 bini asgari ücret ve altında bir ücretle çalıştırılmaktadır.”
Evet, eskiden bunu da bulamadığımız için rakamlar gerçekten de kıymetli. Bu verilerden hareketle asgari ücretteki artışların kadın işçinin hayatında pek fazla değişiklik yaratmayacağını da düşünebilirsiniz- kayıt dışı bu kadar fazlayken- asgari ücretteki her artışın kadınların işine zaten yarayacağına da… Ama konfederasyonsanız yazdığınız raporda kadınların kötü durumuna dikkat çektikten sonra raporun en sonunda yer alan talepler listesine, bunu yansıtıp, iki tane toplumsal cinsiyet temelli talep de ekleyebilirsiniz. Bu talepler yerine getirilmeyecek belki ama yine de sizin kadın işçiye dair de bir politikanız olduğunu göstermek açısından önemli. Kadın arkadaşlar mitinglerde bana selam vermeyecekler biliyorum ama- erkek egemen sendikalarla kişisel olarak bu kadar bütünleşmek ruh sağlığınıza emin olun çok zararlıdır- yinelemekte yarar var: DİSK’te bu politikaları oluşturabilecek bir kadın uzmanlık dairesi yok. O nedenle en politik kadın metinleri bile somut politikalar üretmekten aciz, ajitasyonun ötesine geçemiyor. Ajitasyonla da yalnızca duygu durumu değişikliği yapabiliyorsunuz, şartlar ve çıkarlar aynen kalıyor. Ayrıca kadın uzmanlık dairesi olsa bile toplumsal cinsiyet temelli bir ücret politikası üretmek, tek başına bir kadının altından kalkacağı bir iş değil. Feminist hareketin tümüne dair bir vazife ve sendikalar feminist hareketle değil “komünistlerle” çalışmayı yeğliyorlar. Burada duralım.
Kadın pedini de temel ihtiyaçlar kategorisine alın
Aklımızın yettiğince, dilimizin döndüğünce bir, iki noktaya temas etmek istiyorum.
Toplumsal cinsiyete dayalı bir asgari ücret tespitinde ilk bakmamız gereken yer, hesaplama süreci. Hesaplamalarda hangi ürün kalemleri yer alıyor? Kadınların temel ihtiyaçlarından biri olan ped ürün kalemleri arasında yer alıyor mu? Veya özellikle hizmet sektöründe çalışan kadınların ince çorap, ruj, kuaför vs. gibi gider kalemleri…
Ben sendika olsam asgari ücret tespit edilirken, ped fiyatları da göz önünde bulundurulsun, derim mesela talep olarak, erkeklerin yüzü kızarsa da, pişkinlik olarak görse de bu, yapılmalı.
Vergi indirimlerini düşünelim; ebeveynin kadın olduğu tek ebeveynli ailelerde, asgari ücret vergi dışı bırakılsın tamam ama kadınlar için ayrı vergi indirimleri de talep ederdim, mesela…
Asgari ücret tespit edilirken, kadınlara yönelik özel pozitif ayrımcı önlemlere de ihtiyaç var. Kadınlar asgari ücretten düşük bir ücretle çalıştırılmamalı, bunun için takip mekanizmaları oluşturmalı, ya da asgari ücretten düşük ücretli yerlerde çalışan kadınların ücretini asgari ücrete tamamlayan devlet desteği olmalı….gibi talepler de gündeme getirilebilir… Bunlar kadınların yükünü hafifletecek, ya da sendikamız bizi de düşünüyor şeklinde bir aidiyet hissi yaratabilecek talepler…
Fakat kadın ve erkek ücretleri arasındaki farklılık, patriyarkal bir toplumda yapısaldır. Asgari ücretin yükseltilmesi ile bu farkı gidermek mümkün değildir. Çünkü kadınlar işgücü piyasalarına girerken erkeklerle eşit koşullarda girmezler. Kadınların evde yaptığı ücretsiz işler, emek piyasalarındaki işleri de -evde yapılan bu işlerin bir devamı olarak görüldüğü için- değersizleştirir, onların düşük ücretli sektörlerde yoğunlaşmasına sebep olur. Veya kadınların ağırlıklı olarak çalıştığı sektörlerde ücretler bir süre sonra düşer. Ücret değerlendirme sistemleri; erkeklerin yaptığı işlerin güç ve uzmanlık gerektiren işler olduğu tespitinden hareketle oluşturulur ve cinsiyetçi işbölümünü tesciller. Yine cinsiyetçi işbölümü çerçevesinde kadınlara yüklenen bakım işlerinden dolayı kadınlar bulundukları işyerlerinde yükselemezler, yönetici pozisyonlara gelemezler zamanları yoktur, ya da her zaman yapacakları bir iş olduğu için “kariyer odaklı” düşünmezler. Aynı pozisyonda çakılı kaldıkları için de bir türlü ücretleri artmaz…
Ücret makası yerinde sayıyor
Asgari ücretin kadın ve erkekler arasındaki ücret makasını kapatıp kapatamayacağına ya da ne kadar kapatabileceğine dair Almanya örneği öğreticidir.
Şu anda Almanya’da asgari ücret komisyonunun iki akademisyen üyesinden biri olan Claudia Weinkopf, asgari ücret tartışmalarının ayyuka çıktığı 2010 yılında yazdığı “Yasalarla Belirlenmiş bir Asgari Ücret Uygulaması’ndan Kadınlar Neden Daha Fazla Yararlanacaklar?” isimli makalesinde, Almanya’da kadınlar ve erkekler arasındaki yüzde 23 oranında bir ücret farkı olduğunu, bunun Avrupa ortalamasının çok gerisinde kaldığını söyleyerek, ülke çapında tek ve bir asgari ücret uygulaması ile bu farkın azalacağına vurgu yapıyordu.
Ülke 2015 tarihinde asgari ücret uygulamasına geçti. Bu tarihten önce özellikle kadınların yoğun olarak çalıştıkları hizmet ve kamu sendikaları da yaptıkları açıklamalarda Weinkopf’a atıf yapıp, erkek ve kadın ücretlerinin eşitlenmesi açısından asgari ücretin ne kadar önemli olduğunu, kadınların bundan nasıl da yararlanacaklarını söylüyorlardı.
Alman gazeteleri de şu içerikte haberler yapıyorlardı: “ Asgari ücret saatlik 8.50 Euro kadın erkek ücretleri birbirine yaklaşacak. Asgari ücret saatlik 9.40 kadın ve erkek ücretleri arasında makas giderek azalıyor…”
Bu yıl asgari ücret tartışmalarının hız kazandığı Aralık ayında Alman gazetelerinde yine şöyle manşetler göze çarpıyordu. “Asgari ücretin 12 Euro olması en çok da kadınların yararına olacak.” Asgari ücret kadınların yararına haberlerinin ötesindeki gerçek ise asgari ücret denetim mekanizmasının da belli ölçülerde işlediği bu ülkede, kadınların çoğunun bu ücret seviyesine ulaşamadığıydı. Alman Hizmet Sendikası VERDİ konuyla ilgili yaptığı açıklamada “8,6 milyon çalışan şu anda saatte 12 Euro’dan daha az brüt kazanıyor. Bu 8,6 milyon insanın üçte ikisi kadındır.” diyordu. Hep kadınlar yararlanıyorlardı ama maddi durumları da hiç değişmiyordu.
Ücret makasına gelince 2019 yılında Almanya’da kadın erkek ücretleri arasındaki fark yüzde 21 civarındaydı, 2021’de ise bu oranın yüzde 18’e düştüğü bunun da pandemi etkisinden dolayı böyle olduğu söyleniyor. Yani temelde yüzde 19-20’lik bir ücret farkı kendini devamlı koruyor.
Ülke genelinde asgari ücret uygulamasına geçeli altı yıl olmasına rağmen Almanya’daki kadın erkek ücretleri arasındaki makasta öyle anlamlı bir kapanma olmamıştı. AB’li kadınlar Avrupa çapında bu makasın kapanması için 100 yıldan daha fazla bir zamana ihtiyaç olduğunu söylüyorlardı.
Çalışma grubu şart
Asgari ücret uygulamasının en düşük ücret bazında kadın ve erkekler arasında bir miktar eşitlik sağladığını, söylemek bir abartı değildir. Bu kadın ağırlıklı sektörlerde de kadın ücretlerini belli ölçülerde üste çekerek, bunu erkek ağırlıklı sektörlerdeki ücretlerle eşitler. Ama kadınların temizlik işi yaparken, erkeklerin neden metalde çalıştığını ve neden metal sektöründe ücretlerin temizlik işine göre yüksek olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz…
Kadın ücretlerinin erkeklerle eşit hale gelmesi, kadınları da “ailesi” ile birlikte geçindirecek bir seviyeye ulaşması için daha geniş kapsamlı toplumsal cinsiyet temelli ekonomik politikalara ihtiyaç var.
Ama o zamana kadar kadın ücretlerinin iyileştirilmesi kadınların da asgari ücret uygulamasından azami yararlanabilmesi için eş değerde işe eşit ücret politikalarının gündeme getirilmesi de gerekiyor.
Biz feministler ücret- kadın ücretleri üzerine kafa yormayı pek sevmiyoruz. Ama düşünmeliyiz. Bu ne sendikaların, ne de işin uzmanı akademik kadınların tek başına yapacağı bir iş. Bu yıl için artık geç ama uzun soluklu bir kadın ücret politikası oluşturmak için acilen bir araya gelip “Kadın Ücretleri Çalışma Grubu” kurmalıyız. Grupta konudan en çok etkilenen kadın işçiler başta olmak üzere feminist akademisyenler, sendikalardan ve ücret meslek örgülerinden feminist kadınlar olmalıdır…
Biz Kadınİşçi olarak böyle bir girişimin altına imzamızı atabilir, üzerimize düşen her şeyi yapabiliriz. Haydi o zaman “feminist bir kadın ücretleri çalışma grubu” için hep birlikte kolları sıvayalım….