İstanbul’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde bir araya gelen yüzlerce kadın ve LGBTİ+, polisin tehditlerine karşın sık sık “Hükümet istifa” sloganı attı; “Soracak hesabımız, yeniyi kuracak gücümüz var” pankartı açtı.
Kadıköy’deki Beşiktaş İskele Meydanı’nda, 8 Mart Kadın Platformu’nun çağrısıyla bugün gerçekleşen Büyük Kadın Buluşması’na çok sayıda feminist örgüt, kadın örgütü ile sendikalar, siyasi parti/ örgüt ve demokratik kitle örgütlerinden kadınlar ve LGBTİ+’lar katıldı.
Yoğun polis ablukası altında yapılan eyleme, hükümetin Maraş depremlerinde on binlerce insanın ölümüne neden olan ihmalkârlığına karşı isyan damgasını vurdu. “Deprem değil, bu bir katliam” sloganı atan kadınlar, deprem öncesinde hiçbir önlem almayan hükümetin deprem sonrasında da halkı yalnız bıraktığına dikkat çekti.
Polisin tehdidi kadınları susturamadı
Eylem sırasında bir anons yapan polis, atılan sloganların kanunsuz olduğunu öne sürerek müdahale tehdidinde bulundu. Kadınlar bu tehdide “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganıyla yanıt verdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın evlat edinilen depremzede çocuklarla evlenilebileceği yönündeki fetvasına tepki gösteren kadınlar, hâlâ yüzlerce çocuğun kayıp olduğunu hatırlattı.
Eylemde erkek ve devlet şiddeti, kadın cinayetleri, hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı ve siyasal İslam da protesto edildi.
Sömürüsüz, eşit ve özgür bir yaşam
AKP iktidarının politikaları nedeniyle giderek derinleşen ekonomik krizin kadınların yaşamı üzerindeki yıkıcı etkileri de eylemde öne çıkan gündemler arasındaydı. Kriz dönemlerinde ilk işten çıkarılanların kadınlar ve LGBTİ+’lar olduğuna, kadın işsizliğinin son bir yılda çığ gibi büyüdüğüne vurgu yapılan açıklamada, çalışma koşullarının giderek kötüleştiği, güvencesizliğin arttığı ve kadınların ev içi emeklerinin daha da görünmez kılındığı belirtildi.
Açıklamada, deprem bölgelerinde kadınların yemek, temizlik, çocuk-hasta-yaşlı bakımı gibi ağır işleri çok daha zor koşullarda yapmaya çalıştığına ve en temel gereksinimlerine erişemediğine de dikkat çekildi.
8 Mart Kadın Platformu adına basın açıklaması üç dilde (Türkçe, Kürtçe ve Arapça) yapıldı. Türkçesini Bilge Seçkin Çetinkaya ile Esin İzel Uysal’ın okuduğu açıklama şu şekilde:
Soracak hesabımız, yeniyi kuracak gücümüz var
Erkek ve devlet şiddetine, kadın cinayetlerine, yoksulluğa, siyasal İslam’a, savaşa, doğa olaylarının katliama dönüştürülmesine, rant ve talan siyasetine karşı öfkemiz ve isyanımızla bir aradayız!
Bu yıl 8 Mart’a, kadın katliamlarının her gün arttığı, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edilen binlerce kadının artan faturalar, barınma ve yaşam masraflarıyla açlığa terk edildiği, LGBTİ+’lara yönelik şiddetin devlet eliyle körüklendiği, kadın işsizliğinin arttığı, savaş politikalarıyla militarizmin cesaretlendirildiği, göçmen kadınlara yönelik ırkçı saldırıların çoğaldığı koşullarda tüm bunlara karşı öfkemizle geldik. Depremde on binleri alınmayan önlemlerle enkaz altında katledenler, yüz binlerce insanı göçük altında, göndermedikleri yardımlar sebebiyle ölüme terk etti.
Depremin ilk günlerinde hayati önem taşıyan adımları atmayan devlet, biz kadınların deprem bölgesinde yaşayan kadınlarla kurduğumuz dayanışmayı engellemeye çalışıyor. Biz bu saldırıları bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinden, kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadın kurumlarının kapatılmaya çalışılmasından, kadın kurumlarına ve iradesine atanan kayyımlardan, 25 Kasım’larda, 8 Mart’larda, 1 Mayıs’larda sokağa çıkan kadınların işkence edilerek gözaltına alınmasından tanıyoruz.
Gerici politikalarla güçlendirilmiş aile yapısını dayatarak bizleri aileye sıkıştırmaya çalışanlar, kamusal yaşamdaki varlığımızı baskı altında alıyor. Tarikat ve cemaatler eliyle kadınlar, çocukların yaşamlarını gerici bir kuşatma altına alanlar, depremzede çocuklarla ilgili ‘Evlatlık edinilen depremzede çocuk ile evlenmekte bir sakınca yoktur’ diyerek çocuk istismarının önünü açıyor. Deprem bölgesine psikolojik destek için ilahiyatçı gönderip, çadırlara okuldan önce Kuran kursu açıyor. Yaşamlarımız üzerinde kurulan bu kuşatmayı, tarikat ve cemaatleri, sömürü ve şiddet yuvası olan her alanı reddediyoruz. Baskı ve zor yoluyla kadınları susturmaya çalışan erkek egemen sisteme, onun temsilcilerinden olan AKP iktidarına itaat etmiyoruz!
Kadın cinayetleri, bir kırım şeklinde artarak devam ediyor. Her gün güvende olmayarak yaşamak zorunda kaldığımız evlerde, sokaklarda, çalışma alanlarında katlediliyoruz. Şüpheli kadın ölümlerinin arttığı, faillerin indirimle ve aklanarak mahkeme salonlarından yollandığı, etkin uygulanmayan koruma kararlarıyla kadınların ölümlerine davetiye çıkarıldığı bu düzende, yaşamını savunan kadınlar cezalandırılıyor. Katledilen kadınların, akıbeti bulunamamış kadınların öfkesiyle katillerden ve onları üreten, koruyan, cesaretlendiren bu düzenden hesap soruyoruz!
Ekonomik krizin derinleştiği bu koşullarda işten ilk çıkarılan biz kadınlar ve LGBTİ+’lar oluyoruz. Kadın işsizliği rakamları son bir yılda çığ gibi artarken güvencesiz, düşük ücretlerle ve kötü koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Ev içi emeğimiz daha da görünmez kılınıyor, mutfağın tüm yükü bize yükleniyor. Bu yük deprem bölgelerinde yaşamı yeniden inşa etmek için mücadele eden kadınlarda çok daha ağır; yemek yapma, çocukların bakımı, yaşlı, hasta ve engellilerin bakımı, temizlik gibi birçok ağır işi çok daha kötü koşullarda üstlenmek zorunda kalıyoruz.
Kadın sağlığının en temel ihtiyaçları olan ped, HPV aşısı, tampon ve tüm hijyen ürünleri bizler için ulaşılamaz hale geldi. Barınma sorununun artan kiralarla en temel yaşamsal sorunlarımızdan olduğu bugünlerde, bizim emeğimizden çalarak zenginleşen bir avuç sermayedar sefa içinde yaşarken, milyonlarca kadını sömüren bu sistemin içine mahkûm ve mecbur bırakmaya çalışıyor. Biz kadınlar bizlere dayatılan bu yaşama mecbur değiliz.
İktidarın savaş politikaları depremde bile durmazken militarizm, milliyetçilik ve cinsiyetçilik ile kurulu bir yaşamı bizlere dayatıyorlar. Devlet halkın kayıplarına olan öfkesinin üzerini göçmen ve mülteci nefretiyle örtmeye çalışıyor, yağmacı denilerek insanlar devlet eliyle katlediliyor. Deprem bölgesinde tek dille enkaz alanlarına seslenen AFAD’a cevap veremeyen insanlar bir kez daha anadilde kamusal hizmetin hayati olduğunu gösterdi bizlere. Tekçiliğe karşı kadınların çoklu dayanışmasını engelleyenler, savaşın karşısında özgür, eşit bir dünya için mücadele eden kadınlara biat ettirmek istiyor. Kadın mücadelemizdeki yol arkadaşlarımız devlet eliyle planlanmış saldırılarla katlediliyor. Hapishanelerde ve gözaltılarda çıplak aramalar yapılarak işkence normalleştirilmek isteniyor, infaz yakmalarla kadınların özgürlüğü engelleniyor. Biz kadınlar biat etmedik, etmeyeceğiz.
Aylarca gerici Molla rejimine karşı özgürlük mücadelesi veren İranlı kadınların isyanına buradan ses veriyoruz, Afganistan’da Taliban’a karşı yaşamı savunan kadınlarlayız, Suriye’de depremde yaşamını kaybetmiş kadınları anarak depremden etkilenenleri kadın dayanışmamızla selamlıyoruz. Dünyanın her yerinde yaşamı, özgürlüğü için mücadele eden kadınlarla uluslararası kadın dayanışmamızı büyütüyoruz. Kadın dayanışmamız sınır tanımaz!
Biliyoruz, New York’ta dokuma işçisi kadınları fabrikaya kilitleyerek katledenlerle bugün depremde halkı göçük altlarında ölüme terk edenler, bankaların para kasalarını çıkarmak için vinç yollayanlar, halkın emeğinden çalarak halka çadır satanlar aynı sermaye egemenliğidir. Hayatlarımızı yok eden erkek egemen devlete karşı tek güvencemiz mücadelemiz, birlikteliğimizdir. Bugün burada kentlerimizi yeniden dayanışma ile inşa etmek için isyanımızla, öfkemizle bir aradayız. Biz kadınlar, şiddetin ve sömürünün olmadığı eşit ve özgür bir yaşamı birlikte mücadelemizle kuracağız. Yeniyi biz kuracağız. Yaşamlarımızı bizler savunacağız. Yaşasın kadın dayanışması!