‘Kadınlar kendilerinden vazgeçmesin’

Hastanenin bir köşesinden tıkırtıları gelen terzihanesinde buluşuyoruz Hatice’yle. Hikâyesini anlatıyor. Tüm engellemelere karşın hiç vazgeçmemiş kendisinden, hayallerinden. “Kocama kalsa ben hâlâ evden ve onun sözünden çıkamayan bir kadın olacaktım” diyor. Şimdi üniversiteye hazırlanıyor.
HASTANE TERZİSİ HATİCE:
Paylaş:
Nilgün Kutal
Nilgün Kutal
nilgunkutal@gmail.com

Çoğu insan bilmez ama hastanelerin içinde terzihaneler vardır. Çoğunlukla kadınlar çalışır bu terzihanelerde. İstanbul Üsküdar’da bulunan Zeynep Kâmil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nin terzisi de bir kadın.

Hatice Al, 51 yaşında. 20 yıldır bu hastanede çalışıyor. Aslen Bursalı, babası imam. İstanbul Beykoz’da doğmuş. Hayata çok erken atılmak zorunda kaldığını anlatıyor.

Hatice, her engelin, zorluğun karşısında dimdik duran, kendini geliştirmeye söz vermiş; yeni şeyler öğrenmeye, deneyimlemeye meraklı bir kadın. Herkese sevgiyle yaklaşan bir kadın. Hastanenin bir köşesinden tıkırtıları gelen terzihanesinde buluşuyoruz onunla. Hikâyesini dinliyoruz. Onun patriyarka karşısında kendisinden ve hayallerinden vazgeçmeyişinin hikâyesi bu. Bir kadının direniş hikâyesi…

Bize biraz hayatından ve terziliğe nasıl başladığından bahseder misin? Eline ilk ne zaman iğne iplik aldın?

Babamın imam olması nedeniyle lojmanda kalıyorduk. Öğretmenin de bir lojmanı vardı ve bir de kızı. Kızının bir bebeği vardı. Bebeği çok beğenir, o kıza çok özenirdim. Benim bebeğim yoktu. İlkokul üçüncü sınıftaydım. Kendime bir bebek diktim bezden. Sonra ona kıyafetler dikmeye başladım. Dikiş dikmek ilk o zaman ilgimi çekti.

Hayata çok erken başlamış gibi hissediyorum. Bahsettiğim bebeği diktikten sonraki dönemde birden yetişkinliğe adım atmış gibi oldum. İlkokuldan sonra bir yıl yatılı okula gittim. Daha sonra kız çocuğu olduğum için ve başka ailevi nedenlerden dolayı okuldan aldılar beni. 15 yaşında eşimle görücü usulü evlendim. Eşim benden 11 yaş büyüktü. 16 yaşında ilk çocuğumu kucağıma aldım.

Yetişkinliğe adım atmaktan kastın evlenmek mi?

Evet; çünkü sonrasında hayat benim için çok zordu. Kendim de çocuktum, çocuk gelindim şimdiki tabirle. Anlayış bekliyordum; ama eşimde dahil herkes beni yetişkin gibi görüp, benden ona göre davranmamı ve hizmet etmemi bekliyordu. Çok zorlanıyordum.

Mesela doğum yaptığımda… Vücudumun uygun olmadığını, fiziksel olarak da zorlandığımı kimselere anlatamadım. Her anlamda benim için zordu. Büyümeye çalışıyordum. Çocuk büyütmeye çalışıyordum. Ama içimden bu zor günlerin geçeceğini hayal edip bir çözüm bulmaya çalıştım. Çocuğum okula gidinceye kadar nasıl bu hayatı değiştireceğimi düşündüm.

‘Kocam öğretmenlik yapmama izin vermedi’

Hayatını değiştirmek için attığın ilk adım ne oldu?

Oğlum okula başladığında dikiş kursuna yazıldım. Çok hoşuma gitmişti, dikiş dikmeyi öğrenmeyi sevmiştim. Kurs bittikten sonra salı pazarından kumaşlar alıp sürekli kendimi geliştirmeye çalıştım. Bu arada kumaş boyama kursuna da gittim. Hatta başımdan şöyle bir olay geçti: Kursun ikinci yarısında kurs hocası istifa etti. Kurs yönetimi bize bir iş verdi. Bütün kadınlar aynı işi boyadık. Sonra bana bu işte yetenekli olduğumu, dönem sonuna kadar kurs hocasıymış gibi arkadaşlarla çalışmak isteyip istemediğimi sordular. Çok sevindim. Sadece kimlik ve ikametgâh ile başvuracaktım.

Eve gelip eşime durumu açtım. İkna edemedim. “Sadece üç ay” dedim ama o “Hayır” dedi. Bu benim içimde kırılan bir şeydir. Ama bu benim azmimi daha da artırdı.

Çalışma hayatın nasıl başladı? Maaşlı ilk iş deneyimini anlatır mısın?

Eşim başlarda çalışmama çok karşı çıktı. Ama ben o arada dikiş dikmeyi çoktan öğrenmiştim ve evden dışarıya iş yapıyordum. 10 yıl kadar böyle devam ettim. Eşim serbest meslek sahibi. Daha sonra işleri kötüleşmeye başlayınca çalışmama ikna oldu. 2003 yılında bir giyim firmasının tadilat terzisi olarak çalışmaya başladım. İlk maaşım 330 liraydı.

Ücretli bir işte çalışmak senin hayatında neleri değiştirdi?

İşe başladım ve bir ev aldık. Ben hem işyerinde hem evde çalışıyordum. Hayat kolay değildi ilk başlarda; fakat kendi paramı kazanıyor olmak, ev almak, evladımın ihtiyaçlarını karşılıyor olmak yorgunluğumu alıyordu. Psikolojik olarak kendimi çok iyi hissediyordum.

“Hastanede çalışan herkes bilir. Bizim çocuklarımız hastanelerde büyür…”

‘Hastanede işe girmemi arkadaşım önerdi’

Zeynep Kâmil macerası nasıl başladı ve nasıl devam ediyor?

Dediğim gibi, 2003 yılında mağazada ve evde çalışıyordum. Ev almıştık. Geçinmeye gayret ediyorduk. Eve döndüğümde çocuğum uyuyup kalmış oluyordu kanepede. Babalar bu konularda anneler gibi değiller. Zeynep Kâmil’de hâlâ çalışan bir komşum benim ve oğlumun durumunu görüyordu. Hastanede boşluk olmuş, bana akıl verdi. “Gel, daha iyi koşullarda çalışırsın” dedi. Maaşı daha azdı ama saatleri uygundu. Onun sayesinde yirmi yıldır burada çalışıyorum.

Hastanenin terzihanesinde olmak sana nasıl hissettirdi?

Hafta sonu ve akşam 16.00’dan sonra evde olmak çok güzeldi. Terzihanede üç terzi çalışıyorduk. Biri kadrolu terzi idi. Bizi temizlik personeli kadrosundan taşeron olarak çalıştırıyorlardı. Her neyse, birlikte çalıştığımız iki arkadaş yaşça benden epey büyüktü. Bana hiçbir şey öğretmek istemezlerdi. Ben kendi kendime bana verilen işleri yapıyordum. 2007 yılında kızımı doğurdum ve problemler yaşanmaya başladı. O süreçte idare çok yardımcı olsa da birlikte çalıştığım arkadaşlarım hiç anlayış göstermediler. Çocuk hastalanır, izin vermek istemezler… Buna benzer çok şey yaşadım. Bahsettiğim gibi, temizlik personeli kadrosunda çalıştığım için bu iki arkadaşın da şikâyetiyle beni bir süre sonra terzihaneden aldılar. 

Çalışırken çocuğun bakımı için süt izni vs. yasal haklarını kullanabildin mi peki?

Evet kullanabildim. İdare bu konularda gayet olması gerektiği gibi, yasal hakkın neyse veriyor, öyle davranıyordu. Süt iznimi benim de isteğimle haftada bir gün tam gün olarak kullandım.

Daha sonra bebeğe bakmak için izin aldın mı?

Daha sonra kız kardeşim geldi memleketten. O baktı haftada dört gün, çok sağ olsun. O olmasaydı benim işim çok zor olurdu. Daha sonra da hastanemizin kreşi var, oraya verdim. Zaten hastanede çalışan herkes bilir. Bizim çocuklarımız hastanelerde büyür.

‘Dışarıdan ortaokulu, liseyi bitirdim’

Terzihaneden alındığın o süreç nasıl geçti?

Çok üzüldüm başlarda. Ama daha sonra Tıbbı Genetik ve Kadın Doğum polikliniklerinde keyifle çalıştım. Çok şey öğrendim orada, arkadaşlar edindim. İyi ki dedim. Bu süreçte dışarıdan ortaokul ve liseyi bitirdim. Bilgisayar kursuna, hasta kabul kursuna gittim.

O dönem sanırım, beni hastanede üzen tek olay şu olmuştur: Hastanede arkadaşlar beni sever, ben onları severim. Birbirimize hep saygıyla yaklaştık. Ama terzi olduğum için bana personelmişim gibi davranılmadı. Bunu söylemek çok üzücü ama bazen bunun ayrımcılığını yapan insanlar oluyor.

Kadın doğum kliniklerinde de iş yaşamına, insanlara dair çok şey öğrendim. Mutlu çalışıyordum. O belgelerle sekreter olmak için müdürlüğe başvurdum. Referans olarak da hastaneyi gösterdim. Herhangi bir hocayı ya da klinik sorumlusunu referans göstermek aklıma gelmedi. Başhemşire onaylamadığı için sekreter olamadım. Vakti zamanında da kocamın onayı olmadığı için öğretmenlik yapamamak içimde ukde kalmıştı; ama bu sefer ilki kadar yıkılmadım.

Peki daha sonra nasıl döndün terzihaneye? 

Beni terzihanede istemeyen iki arkadaş emekli olunca beni oraya geri verdiler. Aslında taşeron olarak girdim. Temizlik personeli kadrosunda çalışıyorum ama teknikerim. Makine kullanıyorum. Bununla ilgili başvuruda bulundum eski müdüre, “Kadro istiyorum” dedim ama bir dönüş olmadı. Ben de gördüğün gibi atölyemde mutlulukla çalışıyorum. Burada olmayı, dikiş dikmeyi çok seviyorum. Hastanenin diğer bölümlerinde de mutlu oldum. Öğrenmeyi seviyorum; fakat terzilik benim ruhuma, her şeyime iyi gelen, kendimi en iyi ifade ettiğim alan.

Hatice’nin çalışma masası…

Ne diker bir hastane terzisi?

Mesleğe ilk başladığım yıllarda gazlı bez dikiyorduk, perde dikiyorduk. Şimdi ben tek olduğum için bunlar dışarıdan alınıyor. Ben mahremiyet perdesi dikiyorum. Yenidoğan servisi, yoğun bakım için yataklar dikiyorum. Bu yataklar u şeklinde. Bebek kendini anne karnında hissetsin diye geliştirdim. Çocuk cerrahi servisinde de kullanılıyor, ameliyat olan bebekler kullanıyor. Çok mutlu oluyorum özellikle bu yatakları dikerken. Bebeklerin rahat edeceğini bilmek, yaptığım işten çok zevk almamı sağlıyor.

Küvöz örtüleri dikiyorum. Bazı klinikler için diz örtüleri dikiyorum. Nevresim, evrak torbası, emziren anneler için önlük dikiyorum. Gebe önlüğü geliştirdim mesela. Bu benim mesleki olarak hayalimdi. Bunu başardığım için çok mutluyum. Ben kendim gebeyken kendi halimi ve utancımı hatırlıyorum. Biz kadınlar bunları kolay aşamıyoruz. Kadın doğum kliniklerinde de çalışırken gebelerin bu haline şahit oldum. Şimdi doğumhanede de kullanıyoruz bunları. Uzun bir önlük, ultrason yapıldığında karnı açılan. Aslında basit ama kimsenin önemsemediği bir konu. Kadınlar için önemli ama… Bazen kadınlar olarak çok göz ardı ediliyoruz.

Bir terzi olarak senin diktiğin en ilginç şey nedir?

Bunu anlatırken gözlerim doluyor. Kayınvalidem Alzheimer oldu. Bakımı çok zordu, anlatılamayacak kadar zordu. Bazen onu zapt etmek güç oluyordu. Onun için bu deli önlükleri var ya, hani böyle onları sabitleyen, ondan diktim. Bilgisayardan bakıp diktim. Bakımı kolaylaştı bizim için, bir süre sonra da kendisini kaybettik.

Gebe önlüğü geliştirdim mesela. Aslında basit ama kimsenin önemsemediği bir konu. Kadınlar için önemli ama… Bazen kadınlar olarak çok göz ardı ediliyoruz.

‘Üniversite sınavına gireceğim’

Çok sayıda kadının ücretli işlerde çalışamaması ve çalıştıklarında da kadın oldukları için karşılaştıkları zorluklara dair neler söylemek istersin?

Ben bir kadın olarak bugünlere kendi emeğimle geldim. İyi ki çalışmışım inatla, azimli davranmışım. Bir kadın ilk önce kendisine inanacak. Mesela ben ehliyetimi de dantel örerek aldım. Kocama kalsa ben hâlâ evinden ve onun sözünden çıkamayan bir kadın olacaktım. Ama şimdi kendi sayemde işim var.

Oğlum iyi okullardan birinden mezun. Onu evlendirdim, gelinim var. Ama kızımın daha da iyi okullarda okumasını isterim; kimseye muhtaç olmamasını, ezilip incinmemesini. Erkek her türlü yapar bu toplumda, bu düzende. Kızım lisede şimdi, seneye sınava girecek, ona hep diyorum, eskilerin tabiriyle altın bileziğin kolunda olmalı. Çünkü bilhassa kadınlar okumalı, hayatta kendilerine alan açmalılar. Ekonomik olarak özgür olmak, kendi kararlarını alabilmeni kolaylaştırıyor. Çalışmak kadınların psikolojisine de iyi geliyor. Kadınlar o evlerden çıksın, kendilerini kimseye muhtaç etmesin. Çünkü erkekler -ben kendi kocamda da bunu görüyorum- kadınların başarılarını, kendilerinden daha yetenekli olmalarını kıskanıyorlar. O yüzden kadınlar kendilerinden vazgeçmesin ki kendilerinden daha basit erkeklere köle olmasın.

Bundan sonrasına dair hayallerin neler?

Hayalim şu: Bu sene üniversite sınavına girmek istiyorum. Alanımla ilgili kendimi daha da geliştirmek istiyorum. Öğrenmeyi ve öğretmeyi çok seven bir insanım. Belki mesleki olarak insanlara dikiş dikmeyi öğretebilirim. Belki öğretmen bir terzi olabilirim.

Fotoğraflar: Nilgün Kutal

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!