Sanatçıların iptal edilen konser haberleri art arda geldi.
Belediyeler daha evvel anlaştıkları sanatçıların konserlerine az zaman kala ya konseri iptal ettiklerini ya da bazı sanatçıları programdan çıkardıklarını duyurdular.
İptal edenler AKP’li belediyelerdi. Nedenler çeşitliydi. Kiminde Kürtçe şarkılar olurken, kiminde sanatçının farklı siyasi görüşten olması idi.
Kadın sanatçı konserlerinin iptalinin ortak gerekçesi; “ahlaka aykırılık”tı.
Sabahtan akşama cinsiyetçi küfürleri ağızından düşürmeyen erkeklerin, halka yönelik cinsiyetçi küfür savuran sermayedarların makbul sayıldığı toplumda ahlaki değerlere uygun görülmeyenler bir kez daha kadın sanatçılar oldu.
Son birkaç aydır özellikle birbirine benzer söylem ve gerekçelerle hedefe konulan kadın sanatçılara yönelik saldırılarda amaç belli ki saygınlıklarını yok etmeye çalışmak.
Kadın düşmanları kadınların saygınlığını hangi yöntemleri kullanarak yok etmeye çalışır? Ahlakçılık yaparak?
Erkeklerin saldırgan kişiliklerinden cesaret ve gurur, cinsiyetçi saldırılarından erkeklik üretmeyi marifet sayan cinsiyetçi toplum, saldırgan erkekliğe karşı kadınları uysal seks nesneleri olarak konumlandırmak gayesinden vazgeçmedi.
İstediğim gibi giyinirim
Benliğini ve kimliğini erkeklik safsatalarından sıyırmış, kadın bedenini utanılacak ya da saklanacak bir nesne olarak görmeyi çöpe atmış kadınlar milyonların önünde dik durdukça erkeklik açısından tehlike çanlarının çalmasına neden olurlar.
Tüm baskılara rağmen kadınlar, özellikle genç kadınlar kıyafet konusunda geri adım atmıyor. Benim bedenim benim kararım diyen kadınlar kimseyi takmıyor. İstediği gibi giyinen kadınlarla dolu sokaklar.
Toplumumuzun değerlerine uymuyor, ahlakımıza aykırı diyenler bilmiyor, görmüyor mu bunları?
Hem görüyor hem biliyor toplumun önemli kısmının değerlerinin kendilerinden farklı olduğunu. İtaat etmeyenlere tahammülleri yok. Koşulsuz itaat istiyorlar. Baskı ve zor ile kadınlara kendi değerlerini dayatıyorlar. Kadınlar itiraz edince ahlak sopasına sarılıyorlar.
Öyle giyindi, şunu dedi, orada konser verdi, sahnede bunu yaptı.
Milyonlarca kadın kimliği, sınıfı, milliyeti, inancı fark etmeksizin her an önümüze çıkan ayrımcılığa rağmen hayatta kalmaya, çalışmaya, üretmeye, insanca yaşamaya çabalıyoruz.
İstanbul Sözleşmesine sahip çıkmıştı
Kadınların türlü bahanelerle her zamankinden daha yüksek sayılarda işsiz bırakılıp evlere gönderildiği bu dönemde sanatçı kadınların konserlerin iptal edilmesi de bu işsizlikten ayrı düşünülmemeli.
Konser iptal edilerek kazancı kesiliyor kadınların.
Korona dönemi ve sonrasında müzik yasaklarıyla uzatılan süreçte payına düşeni fazlasıyla aldı muhalif kadın ve erkek sanatçılar.
Bizim istediğimiz gibi olmazsanız size iş yok deniyor.
Mevzu kadınların ne giydiği, ne sürdüğü ya da sahnede hangi hareketi çektiği değil.
Sorun onlarla aynı fikri paylaşmıyor olmanız, onların dünyasından farklı bir dünya hayal ediyor olmanız. Ahlakçılık burada hortluyor. Malum siyasi olarak iyi bir araç.
Melek Mosso’nun konserini iptal ettiren neden sahnedeyken hareket çekmesi değil, iktidarın vazgeçmeye çalıştığı İstanbul Sözleşmesi’ne yine sahneden sahip çıkmasıdır. İstanbul Sözleşmesi Yaşatır demesidir.
Mosso’nun çıkarıldığı programa yerine Seda Sayan’ı almışlar. Sayan sahneye çıkmayı kabul etmesi nedeniyle eleştirilere maruz kalınca açıklama yapmış her devrin akıllı ablası olarak. “Melek inşallah bir daha böyle bir eylemde bulunmaz.”
Konser iptal gerekçesini o da ahlakçılığa bağlayarak eleştirilerden sıyırılmaya çalışıyor.
Oysa önerdiği şey biz kadınların pek iyi bildiği erkeklerin suyuna git öğüdünün magazin hali.
Kadınlar bugün neye sahip olduysa hepsi için tek tek bedel ödedi, erkeklerin insafına, erkeklerin kararlarına, onların cinsiyetçi değer yargılarına göre hizalanarak değil.
Erkekliğin üstüne üstüne gidilerek kazanıldı her şey. Rica minnetle değil. Baş eğerek değil. Suyuna giderek değil.
Seda Sayan bugün sahnelere çıkıyorsa eyvallahsız kadınlar sayesinde.
Bu ülkede kadınlar bir yüzyıldır sahnelere çıkıyor. Bunu erkekler bahşettiği için değil, önlerinde engel olarak duran erkeklik ahlakını, gelenek ve görenekleri yendikleri için.
Haklarımızdan bir tekini bile vermeye tahammülümüz yok. Erkeklerin doğuştan sahip oldukları hakları yüz yıllarca direnerek kazandı kadınlar.
Bugün de direniyoruz. Elimizdekilerden olmamak için. Biliyoruz ki yarın bu direnişlerin karşılığını misliyle alacağız.