Kampüs Cadıları flört zorbalığına karşı !

Romantik bir flörtün şiddetle bağdaşmayacağı fikrine sahip olan çok insan var. Fakat flört eden genç kadınların dörtte biri fiziksel, zihinsel veya cinsel olarak şiddete maruz kalıyor. "Kampüs Cadıları", "Flört Şiddeti ve Duygusal İstismar" başlığı altında 25 Kasımda yaşanan bütün şiddet biçimlerini masaya yatırıyor.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder    onderayla@gmail.com

Romantik bir flörtün şiddetle bağdaşmayacağı fikrine sahip olan çok insan var. Fakat flört eden genç kadınların dörtte biri fiziksel, zihinsel veya cinsel olarak şiddete maruz kalıyor. “Kampüs Cadıları”, “Flört Şiddeti ve Duygusal İstismar” başlığı altında 25 Kasımda yaşanan bütün şiddet biçimlerini masaya yatırıyor.

Fiziksel şiddet kadına yönelik en yaygın şiddet türlerinden biri. Şiddet ataerkil sistemden kaynaklanıyor ve bu ideoloji ile varlığını sürdürüyor. Flört şiddeti de kadınlara uygulanan bir güç gösterisi ve maruz kalan her kadının hayatında kalıcı izler bırakıyor. Cinsel saldırı, fiziksel şiddet, sözlü veya duygusal istismarı içerebiliyor. Bu şiddeti hemen herkes yaşayabiliyor. Her üç lise ve üniversite öğrencisinden biri flört ilişkilerinde şiddete maruz kalıyor. Hiçbir kadın öldürülmeyi, tokatlanmayı, kontrol edilmeyi, lanetlenmeyi veya taciz edilmeyi hak etmez. Dolayısıyla flört şiddeti yasalara aykırı. Şiddet üzerine yapılan araştırmalar, evlilik öncesi flört ilişkilerinde şiddetin en az evlilikteki kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor.

.

Yurtta, kampüste, sınıfta

“Flört Şiddeti ve Duygusal Şiddet” önce üniversiteli kadınlar arasında tartışılan bir konu oldu. Kadınların kadın olmaktan kaynaklı yurtta, kampüslerde, sınıfta ve sokakta karşılaştıkları her türlü taciz, tecavüz ve şiddete karşı bir araya gelen feminist üniversiteliler, “Kampüs Cadıları” grubunu kurdu. Kampüs Cadıları kendilerini şöyle anlatıyor; “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadın özgürlük mücadelesinin giderek yükseldiği özel tarihsel bir dönemden geçiyoruz. Kadınlar kapitalizmin krizlerinin yükünü taşımak, erkek egemenliğinin bitmez tükenmez baskılarına boyun eğmek, kendisine biçilen sınırlar altında yaşamak istemiyor. Şiddetin her türlüsüne, çocuk istismarlarına, çocuktan gelin yapmak isteyen erkek devlet aklına, üniversitelerde ve hayatın bütününde erkeklerle aramızda olan fırsat eşitsizliklerine, başkaldırıyoruz. Bir çocuğun çıkaramadığı ses olmaktan, kadın dayanışmasını güçlendiren çalışmalar yapmaktan, bir kadın daha ölmesin diye çabalamaktan başka bir ‘suçumuz’ olmadığı için de; bize yönelik saldırılar, meşruiyetimizden bir gram dahi eksiltmeyecektir.”

‘Yakamadıkları cadıların torunlarıyız’

Peki kendilerine neden “cadı” diyorlar. Bunu bir ‘kampüs cadısı’ Hatice Göz şöyle anlatıyor; “Cadıların tarihine sahip çıkmak, orayı bu eksende okumak; tarihe feminist bir pencereden bakmak, kadınların tarihinin dönüm noktalarından birine bakmaktır. Özellikle feminist hareketin güçlenmesi, tüm dünyada sokakları dolduran kadın eylemlerinin giderek yaygınlaşıp kökleşmesi, son yıllarda yayılan ve yüzünü patriyarkal kapitalizme çeviren kadın grevleri söz konusu. ‘Hayır’ diyen, istediğini giyen, bedenini ve emeğini kendisi denetleyen, erkeklere boyun eğmeyen ve tam da feodalizmden kapitalizme geçiş sürecinde olduğu gibi bu çağda da yoksullaşmaya karşı öfkenin yansıdığı halk ayaklanmalarına öncülük edenlerin kadınlar olması gerçeği var. Cadılığın ciddi bir tehdit oluşturması için yeterli gibi görünüyor. Bu nedenle, tecrübelerimizi ve direnişimizi bilince çıkarmak; tarihe “yenik” olarak başlamadığımızı, kavgalar verip baş kaldırdığımızı yeniden hatırlamak için bakmalıyız cadı avlarının kanlı tarihine. Çünkü biliyoruz ki, bugün isyan eden biz kadınlar, yakamadıkları cadıların torunlarıyız”

Beni seviyor da yapıyor!

Kampüs Cadıları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında bir çok etkinlik planladı. Kimi yapıldı, bazılarının takvimi henüz gelmedi. Düzenlenmesi için tespit edilen gün bekleniyor. Bunlardan biri de “Flört Şiddeti ve duygusal istismar” adı altında gerçekleştirilen atölyelerdi. Evli olmayan çiftler arasında yaşanan romantik ilişki ya da karşı cinsle planlanmış sosyal aktivitelerde bulunmak, “flört ilişkisi” olarak tanımlanıyor. Bu ilişki biçiminde yaşanan tanıklıklarda şiddetin hayli yaygın olduğu görülüyor. Karşısındaki partnerine kötü davranarak güç ve kontrolün devam ettirilmesi çok rastlanan tutumlardan… Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’ne göre, flört şiddeti incelendiğinde farklı şiddet türleri ortaya çıkıyor. İlişkide şiddet uygulanan ve davranışlarına sosyal kısıtlamalar getirilen kadınlar, birçok olumsuz etkilerle karşı karşıya. Kaygı, depresyon ve intihar riski gibi etkilerden söz eden üniversite öğrencisi Şeyma Kırgız, şöyle bir ifadede bulunuyor; “Öğrencilerin çoğu, sadece fiziksel şiddetin varlığını kavrayabiliyor. Ancak onlara flört şiddetinden örnekler verdiğimizde bunu algılayabiliyorlar. ‘Beni seviyor da yapıyor’ şeklinde yaklaşım çok yaygın. Aslında duygusal ve sanal istismar da karşı çıkılması gereken önemli bir baskı aracı.” İlişkilerin irdelenirken, flört şiddeti yaşanıp yaşanmadığının yeterince sorgulanmadığını da söylüyor Kırgız.

Değersiz ve yetersiz hissettirmek

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, flört şiddetinde şu önemli detaylara da dikkat çekiyor; “Duygusal şiddet” sorununu gündeme getiren dernek yetkilisinin bu konuda verdiği bilgi şöyle; “Fiziksel şiddet daha kolay fark edilebilen bir özelliğe sahipken, duygusal şiddeti fark etmek ve tanımlamak zor. Bu nedenle uzun vadede daha zarar verici olabilir. İsim takmak, eleştirmek, başkalarının yanında küçük düşürmek, hakaret ve küfür etmek. Özgüven ve benlik değerini zedeleyecek söz, davranış ve imalarda bulunmak. Değersiz ve yetersiz hissettirmek, manipüle ederek kendinden şüpheye düşürmek. Şiddetin sebebi olarak suçlu hissettirmek. (Mağdur suçlayıcılık) Bütün bunlar flört şiddetinde söz konusu. Kiminle görüştüğünü, nerede olduğunu, ne yaptığını kontrol etmek; sınırlandırmak, arkadaşlarıyla görüşmesini engellemek.” Bütün bu kısıtlayıcı davranışlara gerekçe olarak “sevgiyi” ve “kıskançlığı” öne sürmek, hatta giyime de müdahale etmek gibi birçok yönden kadın kıskaç altına alınabiliyor.

Karanlık bir süreç; sanal flört

Sanal ortamlar da genç kadınlar için tehlikeler barındırıyor. Sanal flörtler daha sonra katil çıkabiliyor! Sosyal medyadaki sevgilileri tarafından cinsel saldırıya veya tacize uğrayan binlerce kadın var. Temelde, çevrimiçi flört de klasik flört kadar riskli. Baskı ve kontrolün, teknoloji araçlarının ve sosyal medya ağlarının kullanılarak gerçekleştirildiği durumlarda sık sık aramak, mesaj göndermek, konum istemek, tehdit etmek ilişkinin başlamasından kısa bir süre sonra gerçekleşebiliyor. Sosyal medya hesaplarının şifrelerini istemek, telefonunu izinli veya izinsiz karıştırmak en çok rastlanan hareketler arasında. Cinsel içerikli mesaj ve fotoğraf paylaşmaya zorlamak, kimlerle arkadaş olabileceğine karar vermek, video göndermek için partneri zorlamak da sanal-dijital şiddet örneklerinden birkaçı. Beklediği yanıtı alamayan erkek partnerler hemen ardından kadının özel bilgi ve fotoğraflarını yayınlamak, yorum ve fotoğraflarının altına hakaret ve aşağılama içeren yorumlar yazmak gibi, birçok paylaşımda bulunabiliyorlar!

Sosyal medyada ‘beğen’ şiddetleri

Sosyal medya, ahlakın ölçüldüğü bir alan haline de gelebiliyor. Kadının beğendiği bir kişi veya eklediği bir arkadaş şiddet gerekçesine dönüşebiliyor. Bu örneklerden biri de şöyle yaşandı. Sosyal medyada bir arkadaşının fotoğrafını beğenen sevgilisine, beyzbol sopasıyla dört saat boyunca şiddet uygulayan Berk Ö., sanal flörtte yaşanan şiddetin en son örneklerinden biri. İzmir’de 24 yaşındaki Zeynep Ç., bir arkadaşının sosyal medya hesabındaki fotoğrafı beğendiği için, sevgilisi Berk Ö. ile tartışma yaşadı. “Senin gözün dışarıda herhalde” sözleriyle genç kadını saatlerce dövdü ve kolunu kırdı. “Tek suçum sosyal medyadan bir erkek arkadaşımın fotoğrafının altına ‘beğen’ ifadesini kullanmamdı. Bunu gördükten sonra kafama, yüzüme yumruk attı. ‘Senin gözün dışarıda herhalde’ diyerek beyzbol sopasıyla bacaklarıma, göğsüme, koluma vurdu. Kolum kırıldı. Telefonumu aldı ve kapıyı üzerime kilitledi. Ertesi gün polise gittim. Sonra da bir ambulansla tedaviye götürüldüm” sözleriyle yaşadıklarını anlatıyor Zeynep Ç.

Güç ve kontrol için taktik modeli

Israrlı izlemek, fiziksel olarak ya da sanal yollarla takip etmek, özel alanı ve sınırlara saldırmak, “hayır” kabul etmeyerek tehdit ve korku uyandıracak şekilde ısrarlı ve sistematik şiddet uygulamak artık sanalda olağan hale geldi. Gittiği yerleri ve görüştüğü kişileri takibe almak, eylemleriyle ilgili hesap sormak, ısrarlı mesaj ve aramalarla rahatsız etmek… Evinin ya da okulunun önünde beklemek, sık gittiği mekanları tespit edip, buralarda karşısına çıkmak gibi birçok davranış duygusal şiddet biçimlerinden bazıları… Flört ve ilişkide yaşatılan şiddet, güç ve kontrol kazanmak için kullanılan bir taktik modeli. Fiziksel şiddet, zorlama, tehdit, yıldırma, tecrit, duygusal-cinsel veya ekonomik istismar dahil olmak üzere, birçok biçimlerde uygulanabiliyor. Suçluluk hissettirme, korku yaratma veya gözdağı verme gibi amaçlarla da yapılıyor. Bir konuda karar vermesi için acele ettirmek; düzenli olarak ayrılma tehdidinde bulunmak veya ayrılmayı teklif etmek de sık yaşatılan duygusal şiddet araçlarından…

Tacize ve şiddete karşı kapsamlı bir birim

Üniversitelerde cinsel tacize karşı kadın akademisyenler de mücadele ediyor. Prof. Dr. Gülriz Uygur, Ankara Üniversitesi hocalarından. Üniversite ,tarafından kurulan, “Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi”nin Koordinatörü. Bu oluşum, Ankara Üniversitesi’nin Kadın Sorunları ve Araştırma Uygulama Merkezi’nin (KASAUM) altında kurulan bir birim. Daha önce KASAUM olarak cinsel tacizle ilgili birçok eylem, etkinlik ve araştırmalar yapılıyormuş. Ama bu birimin kurulmasını tetikleyen üniversite çevresinde yaşanan bir taciz vakası olmuş. Şiddete uğrayanların şikayetleri sonuçlanana kadar, hatta bazen sonrasında da izleniyor. Hukuki ve psikolojik destek, gerekirse barınma ve maddi destek sağlanıyor. Can güvenliği sorunu varsa tedbir alınıyor. “Üniversitemiz yurtlarında bu amaçla kullanmak için ayrılmış odalarımız var. Tacizi veya şiddeti yaşayan öğrenci hemen buraya yerleştiriliyor. Tehdit edenin fotoğrafı güvenliğe verilerek üniversiteye giriş-çıkışı önleniyor ve kız öğrencimize güvenlik eşlik ediyor. 24 saat korumayı sağlıyoruz” diyor Prof. Dr. Gülriz Uygur..

Paylaş: