Kamu emekçisi kadınlar tasarruf paketine karşı mücadele çağrısı yapıyor

Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ni kamu emekçisi ve akademisyen kadınlarla konuştuk. Arkadaşlarımız kadınların yararlandığı temel hakları tırpanlayan bu paketi sert biçimde eleştiriyorlar. Hem kamu hem de kamu hizmetinden etkilenen yurttaşlar olarak bizleri de itirazlarımızı yükseltmeye çağırıyorlar.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 13 Mayıs Pazartesi günü Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi adı altında bir paket açıkladı. Paketin iddia edildiği gibi kamusal alanda tasarrufu hedeflemediğini ama halka karşı uygulanan kemer sıkma politikalarının bir parçası olduğunu deneyimlerimizden biliyoruz. Paketin temel amacı kamuda devlet erkanının aşırı harcamalarını kısmak değil çalışanların servis, lojman, emeklilik, işe girme gibi haklarını elinden almak. Kamu emekçilerinden elinden alınmak istenen kazanılmış haklara bakıldığında kadınların hayatını doğrudan etkileyeceğini görmemek mümkün değil. Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’ni kamu emekçilerine ve iktisatçılara sorduk.  

Yoksulluk derinleşecek

Emel Caymaz – Eğitim-Sen Muğla Şube Üyesi

27 yıllık öğretmenim. Emekli olmam bu koşullarda olanaksız görünüyor. Ev sahibi olmayanlar özellikle kira bedelini bile karşılayamayacak kadar emekli maaşı alacaklar. Zorunlu emeklilik yaşına yaklaşmış çokça öğretmen hâlâ çalışıyor. Oysa tasarruf tedbirleri kapsamında üç yıl boyunca, emekli olan çalışanlar kadar istihdam sağlanacağı duyuruluyor. Ülke genelinde okul ve öğretmen açığı var. Derslikler açılarak kalabalık sınıfların bölünmesi, buralara da öğretmen atamalarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Verimli ve sağlıklı eğitim öğretim baltalandığı gibi işsizliğin de artması kaçınılmaz.

Öncelikle şunu söyleyelim; kamuda tasarruf paketi adı altında yapılan açıklamalar tüm emekçiler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Krizi yaratan biz değiliz, bedelini ödemeyeceğiz, diyoruz.

Özellikle son beş yıldan bu yana doların hızlı artışıyla, 2 yıldır da enflasyon rakamlarının dehşetli büyümesiyle alım gücümüzün şiddetli düşmesi, halkın ve emekçilerin artık ‘yaka ayrımı’ olmaksızın derinden yoksullaşmasını getirdi.

Servis, yasal haktır

Açıklanan tasarruf paketinde istihdamda yer alan ve almayı ümit edenlerin yaşamlarını zora sokacak tedbirler yer alıyor. Özellikle kadınlar açısından ele alırsak; yaşam koşulları kadını yoksullaşmayla, işsizlikle, eve-aileye muhtaç hale getirmeyle karşı karşıya bırakıyor. Şu durumda iktidarın kadın ve aile politikalarıyla tam da örtüşen bir paketle karşı karşıyayız.

Barınma ve ulaşım gibi sorunlarımız çözülmek yerine, bunlara ulaşabilmek açıklanan paketle daha da zorlaşacak gibi görünüyor. Açıklanan pakette lojman ücretlerinin gözden geçirileceği, personel servislerinin de tasarruf kapsamında ele alınacağı bildiriliyor. Zaten çocuklarının masraflarını borç üzerinden karşılamaya çalışan ve hasbelkader (yandaşlık ilişkileriyle kalanlardan yer artarsa) lojmanda kalabilen bir personelin, yükselen ev kiralarını, çocuklarının eğitim ve temel giderlerini, kendi özel ve temel ihtiyaçlarını bile karşılayabilmesi olanaksızlaşıyor.

Zaten her kurumda mevcut olmayan personel servislerini kaldırarak ne kadar tasarruf yapabilirsiniz? Her kamu kuruluşunda servis olmadığı gibi, olanlar da personelin ücretle tuttuğu servislerdir. Kendim de bu tür bir servisle lojmanı olmayan köy okuluna gitmekteyim. Servisi bulup ücretini de kendimiz ödemekteyiz. Servis, özellikle vardiyalı ya da nöbet usulü çalışan sağlık ve diğer sektörlerdeki kadın emekçiler için ihtiyaç olduğu gibi yasal olarak da haktır.

Kadınların sosyal yaşamı kısıtlanacak

Ayrıca kamuda tasarruf kapsamında istihdamda yapılacak olan kısıtlamayla, hastane gibi kadın personelin çoğunlukta olduğu işkollarında, halihazırda yetersiz olan çalışanların iş yükü artacak, çalışma koşulları ağırlaşacaktır. Çalışma koşullarının ağırlaşması; kadın çalışanların sosyal yaşamlarının kısıtlanması, sağlık sorunlarının ortaya çıkması, ev işi, yemek ve bakım işinin de kadına yüklenen ve el koyulmuş emek olduğunu düşününce, tüm zamanlarının ellerinden alınması anlamına gelecektir.

Kreşlerin olmaması, olanların ise artan pahalılıkla birlikte ücretlerinin de yükseltilmesiyle ebeveynden kadın olana işten ayrılmak düşecektir. Çünkü cinsiyetçi iş bölümü toplumsal yaşamı olduğu gibi çalışma yaşamını da etkiliyor. Üç yıllık istihdamda tasarruf tedbiri dolayısıyla da iş bulma ve işsizlik oranlarında artış olacaktır. Yoksullaştırma politikalarının devamı olan bu tasarruf yöntemi, kadınların bağımsız yaşama olanaklarını ortadan kaldırıp, iktidar olan siyasi ideolojinin dayattığı aile modeline geçişe zorlamaktır.

Tasarruf paketinin içeriğine bakılınca, alınacak tedbirlerin emekçilere ve halka değil, krizi yaratanlara uygulanması yerinde olacaktır. Kamuda “itibardan tasarruf olmaz” diyenlerin kullandıkları makam araçlarının fazlalığı Avrupa’da makamlarına bisikletle giden bakanlarla kıyaslandığında bariz ortaya çıkmaktadır. Ayrıca  olmayan iş tanımları yaratılarak yandaş kimselere ödenen maaşlar, birkaç yerden maaş alanlar tasarruf tedbirleri içinde asıl yer almalıdır.

Sendikamızın ve bağlı olduğu konfederasyon KESK’in TİS talepleri arasında bulunan, Kadın Meclislerimizin de talepleri doğrultusunda sesimizi yükseltmeliyiz. Uygulanmakta olan TİS programı meşruluğunu yitirmiştir.

Hastanelerin kreşi yok

İpek Deniz – SES Şişli Şube Üyesi

Tasarruf paketi, sanki var olan bir durum vardı da elimizden alıyorlar gibi bir görüntü. Sağlık emekçilerinin konaklayabileceği, lojmanı olan hastaneleri yok denecek kadar az. Servisler var ama ücretli kullanılıyor, yani bizi ücretsiz taşıyan bir araç yok hastaneye. Hatta icapçı diye bir kavram var, ihtiyaç olursa hastanede olmanız gerekir. O durumda bile servis sağlanmaz ama saat kaç olursa olsun, hastanede olmanız beklenir.  Servis ücretli olsa da çocuklu kadınlar için özellikle (çocuk genelde anne sorumluluğunda algılandığından) yollarda sürünmeden iş gitmek bile lüks. Kreş derseniz içler acısı durumda. Birçok hastanenin kreşi yok, olanlar da gündüz mesaili ve ücretli. Hatta ciddi zamlar yapıldığı için sürekli gündeme taşınmaya çalışıldı. Bizim maaşlar sürekli erirken, kendi kurumlarımız kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. 7-24 açık olan, hizmet beklenen kurumlarda kreşler sadece gündüz çalışıyor. Aslında bizim alanımızda tasarrufa(!) gireli çok zaman oldu. Herhâlde şimdi gözlerini diğer kamu emekçilerine diktiler diye düşünüyorum, el konulan haklara…

Kadınlara angarya işler yaptırılacak

Emeklilik düşünemiyor kimse mesela, geçim derdi bunca yıllık emekten sonra kaldırılabilir bir hal değil. Aldığımız ücretler yıllardır birilerinin emekliliğini rahatlatacak bir birikim yapmasına olanak sağlamıyor maalesef. Bir de zaten uzun zamandır eksik çalışan ile işler yürütülmeye çalışılıyor, şimdi de emekli olan kadar alım yapılacağı açıklamasının bir anlamı olamaz. Sağlık alanı ciddi bir farkla kadınların yoğun çalıştığı alanlar. Artacak nöbetler, yoğun çalışma derken kadın çalışanların payına, daha çok kendilerinden, hayatlarından vermek düşecek. Zaten fedakârlık kisvesi adı altında kadınlara yığınla kendi işlerinin yanı sıra angarya işler yığılan bir alan sağlık. Şimdi de personel alınamayacağı ayağına artık resmen garanti altına alınıyor. Çalışma alanları artık sadece geçim derdinin konuşulduğu, huzursuzluk üreten alanlar haline geldi. Kamuda hal böyleyken bankalara, vergileri silinen patronlara, Diyanet’in kiralık araçlarına bir tasarruf yok sanırım. Gerçekten sadece bir avuç insan daha şaşalı yaşasın diye biz sürekli haklarımızdan hayatlarımızdan veriyoruz.

Tasarruf değil göz boyama

Alev Tosun – Tüm Bel-Sen İstanbul 3 Nolu Şube Kadın Sekreteri

Kamuda Tasarruf Genelgesi, 17 Mayıs itibariyle Resmî Gazete’de yayınlandı. Açıkladıkları tedbirler ile ne kadarlık bir bütçenin hedeflendiği net değil. Ekonomistlerin öngörülerine göre tüm tedbirler alınsa dahi bütçeye etkisi 0,9 oranında. Yani toplamda 100 milyar lira. Kamu emekçisinden kesilecek olan 100 milyar lira kur korumalı mevduat harcamalarının yüzde 1’i bile değil, ya da Cumhurbaşkanlığı Sarayının bir günlük harcaması bile etmiyor. Bu paketten kimlerin muaf olduğuna bakıyoruz; Savunma, güvenlik tedbirleri ve TBMM hariç diyor. Yani bize denilen şu aslında, güvenlikçi politikalarla askeri harcamalar devam edecek, “itibardan” tasarruf edilmeyecek, halkın temsilcileri olması gereken vekiller ejder meyveleri ile beslenmeye devam edecek ekonomik krizin bedelini ise yine emekçiler ödeyecek. Sermayeye vergi afları getirip kamuya tasarruf tedbiri sunmanın kendisi niyeti açıkça ifade ediyor sanırım.

Bir yandan da 31 Mart seçimleri sonrası pek çok yerel yönetimin el değiştirmesi ile Belediyelerde ciddi bir lüks ve israf tablosu ortaya çıktı. Bugün asgari ücret açlık sınırının altında kalmış durumda, asgari ücret dahi alamayan emekliler ve kayıt dışı çalışan kadınlar var. Okullar yeterli düzeyde beslenemeyen çocuklarla dolu, bütün bu tablonun karşısında kayyumların ve AKP’li belediyelerin kaybettiği belediyelerdeki bu lüks ve ihtiyaç dışı harcamalar ciddi bir tepkiye yol açtı.   Hatay’da açıkça söylemişlerdi, ne kadar oy o kadar hizmet. Dolayısıyla bu paketin amacının tasarruf değil, bir göz boyama olduğu ve muhalefet partilerinin yerellerde hizmet kapasitesini azaltmak olduğunu düşünüyorum.

Tasarruf tedbirleri kadınların hayatını doğrudan etkileyecek

Özellikle İstanbul gibi megapollerde servis imkânı çok daha önemli hale geliyor. Toplu taşıma bugünün şartlarında çok maliyetli ve elbette konforsuz bir yöntem. Kadınlar açısından bu konforsuzluk aynı zamanda güvensizlik anlamına geliyor, çünkü kalabalık toplu taşıma araçlarında ya da eğer akşam kullanıyorsak taciz edilme endişesi yaşıyoruz. Mesai sonrası ya da akşam nöbeti sonrası kurum servisini kullanan bir kadın çalışan için evine güvenli bir şekilde ulaşmak biraz daha mümkün görünüyor. Biraz daha diyorum çünkü elbette patriyarkal kapitalizm şartlarında yaşam kadınlar ve LGBTİ+’lar için hiçbir zaman güvenli değil.

Ayrıca maalesef toplumsal cinsiyet rolleri sebebiyle kadınların mesaisi evde de devam ediyor. Kamu emekçisi pek çok kadın için eve erken ve en hızlı şekilde gitmek çok önemli çünkü muhtemelen onları evde bekleyen çocuklar, yapılması gereken yemekler, yıkanması gereken çamaşırlar var. Bu sebeple patriyarkal kapitalizmin yarattığı eşitsizlikler karşısında servis imkânı gibi uygun yemek yenilecek sosyal tesisler gibi kamu hizmetleri kadınların hayatını doğrudan etkiliyor.

Kadınları istihdamdan koparmayı hedefliyorlar

Esnek ve kısmi çalışma modeli aslında yeni değil, bir süredir tartışılan bir konu. Bu modelin emekçilerin değil sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmeye çalışıldığını ve maliyeti düşürme amacıyla yapıldığını görmek çok zor değil. Yıllarca bu model hep kadınlar için çok avantajlı olacak diye süslü laflarla reklam edildi, çünkü zaten kadının istihdamı ev için ‘ek gelir’ olarak görülüyor, patriyarkal kapitalizm için önemli olan kadınların ev içi yeniden üretimi ücretsiz bir şekilde yapıyor olması. Pandemi döneminde bunu çok net bir şekilde bir kez daha gördük; herkes evden, uzaktan, esnek de çalışsa bütün bakım yükü ve ev içi emek kadınların üzerinde kalıyor. Dolayısıyla esnek ve kısmi çalışma yöntemi kadınları istihdamdan koparmıyormuş gibi yapacak hem de erkeklerle aramızdaki maaş farkını meşrulaştıracak. Kamuda kadın emeğini görünmez kılacak ve kadınları bitmek bilmeyen bir mesai içine sokacak. Bunun adı emek sömürüsüdür.

Örneğin Tüm Bel-Sen’in yetkili olduğu belediyelerde doğum izni, süt izni ve kreşlerle ilgili çok önemli kazanımlar var. Esnek ve kısmi çalışma modelleri ile bu kazanımların da altı boşaltmaya çalışıyor; kadınlar evde çocuk bakarken uzaktan da kurumlar için çalışmaya devam etsin ayrıca süt izni almasınlar isteniyor. Buna çok net bir şekilde karşı durmak gerekiyor. Türkiye OECD ülkeleri arasında kadın istihdamı açısından listenin sonlarında yer alıyor, ülkede en düşük emekli maaşını alanlar kadınlar. Bizim talebimiz her zaman, istihdamda eşit oranda yer almak, eş değer işe eşit ücret ve adil sosyal güvence politikaları olmalı, esnek çalışma değil.

Emekçilerin koşullarının eşitlenmesi lazım derken…

Üç yıl boyunca personel istihdam edilemeyecek olması yerel yönetimler için büyük bir sorun teşkil etmeyebilir, en azından İstanbul için bunu söyleyebilirim çünkü belediyelerin personel sayısı pek çok yerde ihtiyaca cevap verecek durumda. Ama sanırım diğer iş kolları için, örneğin sağlık ve eğitim için daha büyük bir sorun, sağlık emekçileri her üç dakikada yeni bir hasta ile ilgilenmek zorunda kalıyor.

Yerel yönetimlerdeki asıl sorun bence görünmez taşeron sistem. Görünmez diyorum çünkü beş yıl önceki seçimde taşerona kadro verdik diye duyurdular ve bir yasa çıktı, bütün taşeron işçiler belediye şirket işçisi yapıldı ancak o süreçte ciddi hak kayıpları oldu. Belediyelerde çalışan bütün kamu emekçilerinin aynı güvence ve koşullarda çalışıyor olması lazım. Farklı kadrolarda (işçi/memur) çalışan teknik personellerin arasında imza yetkisi kargaşası olabiliyor, saha personellerinin koşulları farklılaşıyor gibi. Dolayısıyla belediyelerde sorun istihdam edilmek değil aslında istihdam edilen emekçilerin koşullarının eşitlenmesi ve yönetim ve karar organlarının kadın erkek eşitliği gözetilerek yapılması denilebilir. Ve elbette LGBTİ+’ların istihdamı ile ilgili büyük eksiklik var.

“Pakete itirazlarımızı yükseltmeliyiz”

Yoksulluk sınırı 50 bini aştı; kamu kreşleri, kent lokantaları, belediyelere ait spor tesisleri ciddi bir ihtiyaca cevap veriyor. Kamu tasarruf tedbir paketinde yer alan bir ibare var: Sosyal tesis alımı, yapımı, kiralanması süresiz olarak yasaklanması diye. Sosyal tesis çok geniş bir kavram, bizim Tüm Bel-Sen olarak toplu iş sözleşmelerinde taleplerimiz arasında kadın-erkek tüm personelin çocukları için kreş imkânı, belediyenin kültür sanat etkinliklerinden ücretsiz yararlanma, yemekli sosyal tesislerden indirimli yararlanma gibi maddeler yer alıyor ki bunlar aslında tüm belediye çalışanlarının talepleri. Ayrıca kentli kadınlar olarak da yerel yönetimlerden kent kütüphanelerinin, mahalle kreşlerinin, yaşlı bakım evlerinin arttırılması taleplerimiz var. İBB Kadın gibi projelerin her yerelde olması gerektiğini, ilçe belediyelerinin de gençler ve kadınlar için sosyal kültürel tesis imkanlarını çoğaltması gerektiğini söylüyoruz. Ancak bu paket kamu hizmetlerinden tasarruf yapılması gerektiğini söylüyor. Tasarruf tedbirlerini sermayeye peşkeş çekilen devlet fabrikalarından, hasta garantili şehir hastanelerinden, yolcu garantili köprülerden, kur korumalı mevduat hesabından yapsınlar, emekçilerden değil.

Belki son söz olarak şunu söylemek iyi olabilir, yaşadığımız çoklu krizin, ekolojik, ekonomik, erkeklik krizlerinin, bedelini ödeyen değil hesabını soran ve mücadelesini yürüten olmak zorundayız. Kamu tasarruf tedbirleri ihtiyaca cevap verecek bir paket değil, olamaz. Bu sebeple hem kamu çalışanları olarak hem de kamu hizmetinden etkilenen yurttaşlar olarak bu pakete itirazlarımızı yükseltmeliyiz.

“Kamu emekçilerinin elinde kalan az sayıda olanak da alınmak isteniyor”

Hocamız Çağla Ünlütürk devlet bütçesinde önemli bir yer kaplamayan ama emekçilerin bütçesinde büyük bir kalem olan servislerin ve kadınlar için güvenli barınma olanağı da sunan lojmanların kaldırılmasını eleştiriyor.Tasarruf yapılacak alanlar tam da bizlerin en çok ihtiyaç duyduğu alanlardır.” diyor.

Çağla Ünlütürk Ulutaş

Tasarruf paketini sol iktisatçılar bir cilalama halkın gözünü boyama paketi olduğunu söylüyorlar, bu konuda siz ne dersiniz, bu paket halk için ne ifade ediyor?

Çağla Ünlütürk: Maalesef ben de bu saptamaya katılıyorum. Kamuda çalışanlar için yönetim kurulu ücretlerine tavan sınır getirilmesi gibi, hizmet içi eğitim, toplantı vb. faaliyetlerin kamu tesislerinde yapılması, kamu alımlarının DMO aracılığıyla yapılması gibi az sayıda tedbir zaten yıllardır eleştirdiğimiz yanlış uygulamaları düzeltmeye dönük adımları içeriyor. Ancak paketin genel içeriğine bakınca yapısal bir dönüşüm sağlamayacağı, büyük tasarruflar getirmeyeceği ve halkın yoksullaşma sürecini derinleştireceği görülüyor. Halkı yoksullaştırmadan gider azaltımı sağlayacak bir bütçeleme elbette mümkün ancak bu pakette bunu göremiyoruz. Dahası kamunun temel gelirini oluşturan vergi sisteminin dönüştürülmediği koşullarda vergi yükünü de büyük oranda emekçiler taşıyor. Bu koşullarda emekçilerin düşük ücretlerle istihdam edildikleri, yüksek düzeyde vergi verdikleri, bunun karşılığında giderek daraltılmış kamu hizmetleriyle karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz.

Çünkü tedbir paketiyle kamu yatırım ödeneklerinde gerçekleştirilmesi hedeflenen yüzde15 kesinti, bizlere sunulması gereken kamu hizmetlerinin daha az sunulması, sunulmaması, daha az personelle sunulması, daha düşük nitelikte sunulması, elverişsiz mekanlarda sunulması gibi anlamlara gelecektir. Eğitim, sağlık gibi temel kamusal hizmet alanlarında nüfus artışına eşlik eden kurum ve personel ihtiyacının yanı sıra derinleşen yoksullukla mücadele, çocuklar ve gençlerin eğitimine ve gelişimine katkı, göçmenlerin uyumu, engellilerin hizmetlere eşit erişimi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsiyet temelli şiddetle mücadele gibi sayısız alanda sosyal politikaların geliştirilmesine, kamu yatırımlarına, tesislerine, nitelikli ve yeterli sayıda kamu personeline ihtiyaç bulunmaktadır. Üstelik uzun yıllardır planlara ve programlara hedef olarak konan ancak yeterli bir karşılık bulamayan ücretsiz, tam zamanlı, yüksek nitelikli, çeşitlendirilmiş kamusal çocuk bakım kurumları ihtiyacına bugün yüzde 10,5 düzeyine ulaşan yaşlı nüfusla birlikte yaşlı bakım hizmetleri ihtiyacı eklenmiştir. İşte tasarruf yapılacak alanlar tam da bizlerin en çok ihtiyaç duyduğu bu alanlardır.

“Lojmanlar kadınlar için güvenli barınma imkânı yaratıyordu”

Kamuda servislerin kaldırılması, personel alımının üç yıl durdurulması, sosyal tesislerin ekonomiye kazandırılması (!) kamuda çalışan kadın personel açısından ne anlama geliyor?

Bu konuda Mehmet Şimşek’in sekiz yıl önce yaptığı “makam araçları bütçede çerez parası bile değil” saptamasını anımsamamak mümkün değil. Kamu servisleri bütçede elle tutulur bir yer kaplamazken ulaşım, kamu emekçilerinin hane bütçesinde büyük bir kalem. Dahası yapılan araştırmalar, ulaşım olanaklarının kadınların istihdam kararında işyeri koşulları ve çalışma saatlerinden sonra en önemli faktör olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye’deki toplu taşıma olanaklarının yetersizliği ve kadınların ulaşım sırasında şiddet ve tacize uğrama riskinin yüksek olması nedeniyle, servis olanaklarının mevcudiyeti son derece önemli.

Özelleştirme sürecinde kamu tarafından sunulan lojman, kamp, kreş ve benzeri sosyal tesislerin kapatılmasına üzülerek şahitlik ettik. Bu olanakların tamamı insan onuruna yakışır bir çalışma koşulu sağladıkları gibi, kamu emekçilerinin haneleri eşleri ve çocukları için de göreli bir refah sağlıyordu. Zaten kamu emekçilerinin erişebildiği az sayıda olanak da son tedbir paketiyle ellerinden alınmak isteniyor. Lojman kiralarının ve sosyal tesis ücretlerinin rayiç bedel dikkate alınarak gözden geçirilmesi demek, kamu emekçilerinin pek az bir bölümünün konut sorununa çare olan lojmanlara -ki pek çoğunun fiziksel koşulları çok kötü- yüksek bedeller ödemek zorunda kalacaklarını gösteriyor. Lojmanların kadın kamu çalışanları için yalnızca konut giderlerini azaltma değil aynı zamanda bazı bölgelerde büyük bir ihtiyaç olan güvenli ikamet olanağı anlamına geldiği de unutulmamalı.

Esnek ve uzaktan çalışmayı dayatıyorlar

Kamuda esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirilmesi, cümlesini kadın emeği ve istihdamı açısından nasıl değerlendirebiliriz?

Kamuda yeni personel istihdamının emekli olanlarla sınırlandırılması, kamuda esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirilmesi kamu emekçilerinin üzerine yıkılıyor. Genel olarak hayatını emeğiyle kazanmaya çalışan kamu emekçileri için konut ve ulaşım gibi alanlarda yüksek gider artışlarını beraberinde getireceği açıktır. Kamuda personel servisi hizmetinin toplu taşıma olan yerlerde kaldırılması, destek personeli sayısının zaman içinde belirli program dahilinde azaltılması, kamuda esnek ve uzaktan çalışma modellerinin geliştirilmesi, temsil ve tanıtma ödeneklerinde 2024 yılında yüzde 25 kesinti yapılması, devam eden yıllarda da bunun baz alınması, hizmetlere nereden nasıl erişebileceğini bilmeyen yoksul yurttaşlar göçmenler gibi gruplar için kamu hizmetlerinin tanıtımı, farkındalık artışı oldukça önemli. Kamu yatırım ödeneklerinde gerçekleştirilmesi hedeflenen yüzde 15 kesinti, bizlere sunulması gereken kamu hizmetlerinin daha az sunulması, daha az personelle sunulması, daha düşük nitelikte sunulması, elverişsiz mekanlarda sunulması gibi anlamlara gelecektir.

Fiziki ilerlemesi yüzde 75’in üzerinde olan yatırım projeleri, deprem riski nedeniyle gerekli olan yatırım projeleri, Kahramanmaraş ve Hatay depremleri sonrasında planlanan projeler, tarımsal sulama başta olmak üzere gıda arzını artıran projeler, yeşil ve dijital dönüşüm ile

OSB liman-demiryolu bağlantı projeleri önceliklendirilirken zorunlu haller dışında yeni projeler hayata geçirilmeyecektir. Oysa Türkiye nüfusu günden güne artmaktadır ve demografisi dönüşmektedir.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Babası okutmadı, liseyi açıktan bitirdi. Bugün iki çocuğu var Canan A’nın., ailesinin kendisinden esirgediği eğitimi, kızına sunabilmek için çalışıyor. İstanbul’da büyük sitelerde günübirlik “güvenlik” elemanı olarak çalışan genç kadın, “Bazen kuryeler sırf kadınım diye zorluk çıkarıyor, bazen de malikler veya site yöneticisi ek işler buyuruyor” diyor.
Mimar Sinan Üniversitesi’nin 5-7 Aralık tarihlerinde Bomonti kampüste düzenlediği Sosyoloji Konferansı’nda kadın emeğine ve feminist örgütlenmeye dair birçok oturumda sunumlar yapıldı. Kadın İşçi ekibi olarak katılımcı olduğumuz konferanstan dikkatimizi çeken bazı sunumları sizlerle paylaşıyoruz.
Kadınİşçi olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü etkinliği çerçevesinde 1 Aralık Pazar günü Gebze’de buluştuk. İşyerinde, sokakta ve evde yaşadığımız şiddeti, dayanışmayı, ücretli emek deneyimlerimizi konuştuk. Erkeklerin alınmadığı bir kıraathanede yaptığımız buluşmada öne çıkan mesaj ise “Şiddetin herhangi birimizi bulmaması için her kadının dayanışmanın bir parçası olması gerekli” oldu.
Avcılar Belediyesi, 22 Kasım’da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Acil Eylem Çalıştayı düzenledi. Çalıştayda, kadınlar çeşitli konularda tartışmalar yürüttü, somut öneriler geliştirdi. Bunlardan bazıları; ücretsiz ulaşım, kreş sayısını artırılması, eşit ücret veren işyerlerine mor bayrak asılması, şiddete tacize karşı mücadelenin TİS’lere yansıtılması, ücretsiz HPV aşısının yapılmasıydı…
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!