Bu yazı, sansürlendiği için Türkiye’de gösterimi yapılamayan bir belgesel üzerine, Kanun Hükmü belgeseli üzerine yazılıyor. Belgesel, geçtiğimiz günlerde yarışmasız, biletsiz, sponsorsuz ve ücretsiz bir festival olan ve ezilenlerin sesini 19 yıldır aralıksız duyuran İşçi Filmleri Festivali kapsamında gösterilecekti. Filmin ardından da Nejla Demirci ile söyleşi yapılacaktı. Fakat artık aşina olduğumuz şekilde yine bir hukuk garabeti yaşandı. İstanbul’da Kadıköy ve Beyoğlu ile Ankara’da Çankaya Kaymakamlıklarının kararları ile filmin gösterimi engellendi. Peki, daha çekim aşamasında yönetmeninin çeşitli engellerle karşılaştığı ve gizli olarak çekimleri sürdürülen Kanun Hükmü belgeseli ne anlatıyordu? Film niye sansüre uğradı? Sansürlenmesiyle Altın Portakal Film Festivali’ni iptal ettiren filmden neden bu kadar korkuluyor?
Kanun Hükmü, binlerce insanın hayatını etkileyen KHK’lılar üzerine yapılmış bir belgesel. Hepimizin hatırlayacağı gibi 2016 yılında ilan edilen OHAL’in ardından binlerce insan işinden edildi, KHK’dan etkilenen insan sayısı yaklaşık 2 milyonu buldu. KHK’lıların yaşam haklarının hukuk dışı uygulamalarla ellerinden alındığı, sivil ölüme mahkum edildiği süreçler yaşandı. Seslerini duyurmak isteyen KHK’lılar her seferinde iktidar tarafından ötekileştirildi, yurttaşlık hakları ise ellerinden alındı. Bu bağlamda yönetmen Nejla Demirci de kamerasını tam da görülmeyenlere, görülmek istenmeyenlere fakat tüm bunlara rağmen direnenlere çevirdi. Her ne kadar izleyememiş olsak da belgeselin yönetmeni, KHK’lı Engin öğretmen ile Doktor Yasemin’in hikayesini anlattı seyircisine. Eğer belgesel izlenebilseydi, kamudan ihraç edilenlerin gerçeklikleri gün yüzüne çıkacak ve bu süreçte nasıl hayatta kalabildiklerini görebilecektik. Onların neler yaşadıklarını, nasıl yalnızlaştırıldıklarını, nasıl direndiklerini ya da nasıl dayanıştıklarını izleyebilecektik. Hayatını arayan Engin öğretmenle, hastaları doktorsuz kaldığında yeni çözüm arayışları geliştiren Doktor Yasemin’in hikayesi yansıyacaktı beyaz perdeye… Olmadı… İzin vermediler. Zira ezilenlerin perdeye yansımasıyla egemenlerin de gücü sarsılacaktı.
Sansüre direnen yönetmenler
Belgesel sinema genellikle iktidarın karşısında konumlanır, toplumsal hafızayı oluşturur ve hakikati dile getirir. Dolayısıyla sansür mekanizması en çok da belgeseller üzerinde devreye girer. Son yıllarda artan baskıcı ortamın etkisiyle hakikati dile getiren pek çok kadın belgeselci de bunun bedelini ödemek durumunda kaldı. Örneğin, Reyan Tuvi’nin Gezi direnişini anlattığı Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek belgeseli Altın Portakal Film Festivali’nde sansürlendi. Kadına yönelik şiddeti dile getiren Chloe Fairweather’ın yönettiği, Ölümüne Boşanmak belgeseli İstanbul Film Festivali’nden çıkartıldı. İnsan hakları, Tekel direnişi gibi toplumsal sorunlarla ilgili belgeseller çeken Sibel Tekin, Karanlıkta Başlayan Hayat belgeselinin çekimleri sırasında “örgüt talimatıyla keşif yaptığı” gerekçesiyle tutuklandı. Bunlar yaşadığımız sansür vakalarına birkaç örnek.
Belgesellere uygulanan sansür karşısında ise maalesef etkili bir direniş odağı kurulamadı. Böylece Kanun Hükmü belgeseli de sansürden nasibini aldı. Bu durum görünen o ki sansürle birlikte oto-sansür mekanizmasını da devreye sokacak. Fakat Nejla Demirci gibi sansüre direnen, yönetmenler oldukça hakikat de bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Yönetmen Demirci, her şeye rağmen filmi göstermenin yollarını arayacağını İFF kapsamındaki söyleşide şöyle dile getirdi:
“Belli ki iktidar KHK meselesini tartışmaya açmak istemiyor, tartışmak dahi istemiyor… Bir hukuk garabeti yaşıyoruz. Bunun karşısında ya kabullenip filmi göstermiyorlar diyeceğiz ya da bu filmi göstermenin yollarını formüllerini arayacağız.” Filmin İFF kapsamında gösteriminin engellenmesinin ardından sinema sektörü çalışanları, örgütleri ve kurumları da sansüre karşı “Kanun Hükmü belgeseline uygulanan sansürü kabul etmiyor, sansüre karşı sesimizi yükseltiyoruz!” başlıklı bir bildiri yayınladı. Bildiri “Sinema sektörü örgütleri, kurumları ve sinemacılar olarak, filmlerimizin seyircilerle buluşmasının hukuksuzca engellenmesini ve sansürü kesinlikle kabul etmiyor, herkesi sansüre karşı birlikte durmaya, ses çıkarmaya davet ediyoruz!” çağrısını yaptı. Bu çağrının hem dayanışma anlamında hem de sansüre karşı direnişin adımlarından biri olarak önemli olduğu söylenebilir.
Fotoğraf: Yeşil Gazete