Karşıyaka Belediyesi’nde işten atılan direnişçi kadın işçiler: “Her şeye rağmen işini severek yapan insanlardık”

Karşıyaka Belediyesi'ne bağlı Kent AŞ'de çalışan işçiler ücret alacakları için Temmuz ayının son günlerinde iş bırakma eylemleri yapmışlardı. Bu eylemlere katılan ve katılmayan 93 işçi çeşitli kodlarla işten atıldı. İşçiler işe iade talebiyle direnişteler. Direnişteki kadın işçilere uzattık mikrofonu. Kadın işçiler belediyeye de süreçte pasif tutum alan sendikaya da ateş püskürüyor.
Paylaş:

Haziran ayından bu yana İzmir’deki birçok CHP’li belediyede yüzlerce işçi “tasarruf tedbirleri” bahane edilerek işten çıkartıldı. Çiğli, Bornova ve Kemalpaşa’dan sonra Karşıyaka belediyesinde de işten atılan işçiler belediye binalarının önünde direnişe başlamıştı.

Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı iştirak şirket Kent AŞ’de çalışan işçiler ücret alacakları için Temmuz ayının son günlerinde iş bırakma eylemleri yapmışlardı. Bu eylemlere katılan ve katılmayan 93 işçi çeşitli kodlarla işten atıldı. İşten atılan 93 işçinin, 40’ı kadınlardan oluşuyor. İşten atılan işçiler 12 Ağustos’tan bu yana işe iade talebiyle belediye önünde direnişe devam ediyor.

Direnişteki iki kadın işçiyle, Sevinç ve Aysel ile Kent AŞ.’de yaşadıkları sorunları, eylem ve direniş süreçlerini konuştuk.

Sevinç* 49 yaşında. Kent AŞ.’nin tesislerinde yaklaşık 9 yıldır çalışıyor. Buraya girmeden önce de çeşitli marketlerde çalışmış.

Son 3 yıldır en büyük sıkıntıları maaşların düzensiz bir şekilde ve taksitli olarak ödenmesiymiş. Yüksek enflasyon ve zamlar karşısında geçinmek hali hazırda çok zorlaşmışken, bir de maaşlardaki bu düzensizlik işçileri daha fazla sıkıntıya sokmuş.

“Yani her ay “bugün maaş yatacak mı” ya da “ne kadar maaş yatar” sorularını düşünüyorduk. Bugün işte bir 1.000 TL yattı, acaba maaşın kalanı ne zaman yatar, ne kadar yatar şeklinde düşünerek biz 36 aydır süreci hep bu şekilde tamamladık.”

Maaşlarını taksitle alıyorlardı

Maaşlarını taksitle aldıkları için ev kiralarını geciktirmeye, faturalarını ödeyememeye başlamış işçiler. Tefeciden borç almak zorunda kalan, borçlarından dolayı boşanma aşamasına gelen işçiler olmuş bu süreçte.

“Hepimizin maaş aldığımız zaman ödememiz gereken sorumluluklarımız var. Yani işte ev kirasıdır, faturalardır, kredi kartıdır ama öyle bir noktaya geldik ki şimdi ev kirasını bile ödeyemez hale geldik. Bir ay mesela 8 taksitle maaş aldık. 5 taksitle, 8 taksitle. Yani benim ev kiram 10.000 TL mesela, işte 5.000 TL para yattığında, şimdi ev kirasını mı yatıracaksınız, faturalarımı yatıracaksınız? Ev kirasını geç yatırıyorsunuz, bu sefer ev sahibi ile sorun yaşıyorsunuz. Arkadaşlardan birinin elektriği kesilmişti bu yüzden, karanlıkta kaldı. Fotoğraf attı bize. Dedik ki hatta keşke söyleseydin, biz kendi aramızda para toplar bir şeyler yapar hallederdik. Tek başına bir çocuğuyla yaşayan bir kadın arkadaşımızdı. Yani şartlar bizim için iyice zorlaştı. Kimi arkadaşlarımız tefeciden bu yüzden para aldılar. Tefeciye borçlandılar. Yani bu yüzden aile içi çatışmalar başladı.”

Sevinç gibi eşinden boşanmış ve tek başına mücadele eden kadınlar için hayat şartları giderek zorlaşmış:

“Bir arkadaşım vardı, “benim işe gelebilecek yol param yok, ben işe gelemeyeceğim” diyordu. Birinden borç alıp, yol parası bulup buluşturup o şekilde işe geliyordu. Daha çok zorlanan yalnız başına mücadele eden kadın arkadaşlarımdı. Benim de bir tane oğlum var, ben de tek başıma savaşan bir kadınım. Benim oğlum da üniversiteyi daha yeni bitirdi.”          

Kent AŞ.’de DİSK’e bağlı Genel İş sendikası örgütlü ve işçiler yıllardır toplu sözleşmeli çalışıyor. Sevinç’e ilk önce bu toplu sözleşmelerde kadın işçilere yönelik hangi maddelerin olduğunu soruyoruz. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün ücretli izin olması dışında kadınlara özel bir maddenin olmadığını söylüyor Sevinç. Son toplu sözleşme sürecinde, kadınlar diğer belediyelerden duyup sözleşmeye regl izni eklenmesini iletmişler sendikaya fakat konulmamış. TİS öncesi tesislerden talepler toplansa da sendika şubesinin kadınlara yönelik yeterli çalışmayı yapmadığını görüyoruz. Bir yandan işçiler sözleşmede hangi maddelerin olup olmadığını bilmiyor, çünkü şimdiye kadar hiç imzalanan sözleşmeleri görmemişler.

İşçiler sendikanın bu süreçte somut adımlar atmadığını pasif kaldığını düşünüyorlar: “Bu süreçte zayıf kaldılar, daha etkili adımlar atılabilirdi. Tişörtler bastırdılar, tişörtlerin üzerinde işte maaşlarımızı eksik aldığımıza dair cümleler yazıyordu ve bunları işyerlerinde giymemizi istediler. Bizi çok tatmin etmedi bu. Birkaç kişi giymiştir bunu ama çok etkili bir şey değildi zaten. Bayan arkadaşlarımın da giyebileceği bir tişört değildi, çoğu insan bunu giymek de istemedi. Bir de personeli toparlayamadılar, bir güven problemi oluştuğu için. Bu konuda biraz pasif kaldılar, isteyerek ya da istemeyerek. Yani istemeyerek pasif kaldığını düşünenler de var.”

Sendika tüm çalışanlara bir mesaj göndererek 30 Temmuz günü 16.00-00.00 saatleri arasında iş bırakma eylemi yapılacağını duyurmuş. Artık son noktaya gelen işçiler de böyle bir hamleyi bekliyorlarmış. Tesislerde çalışan yaklaşık 400 işçi, sendikanın da yönlendirmesiyle iş bırakmış. Fakat bir gün sonra sendikanın tutumu çok hızlı bir şekilde değişmiş.

“Herkes bir noktada bunu bekliyordu işin açıkçası. Çünkü artık rasyonel bir şey yoktu. Bizi karşısına alıp da konuşan, kurum adına bize bilgi veren, net bir bilgi veren hiç kimse yoktu. Sadece para yok diyorlardı. O yüzden 30 Temmuz’da sendika ile birlikte iş bırakma yaptık. Sonra bir gün sonra, 31 Temmuz’da sendika tam eylemin başlayacağı saatlerde bize “iş bırakmayı durduruyoruz” diye bir mesaj attı, kimilerimiz telefonla arandı. Bu yola sendika ile birlikte çıkmıştık halbuki.”

Sendika şubesi, yönetimle görüşmelerinin sürdüğünü, tesislere gelip bilgi vereceklerini söylemiş işçilere. Ama işçiler sendikanın önceki pasif tutumunu da düşünerek bu muğlak açıklama ile tatmin olmamışlar ve iş bırakmaya devam etme kararı almışlar. Bu iki günlük iş durdurmanın ardından, 1 Ağustos günü sendika şubesinin önüne gidilmiş, fakat sendika yetkilileri işçileri görmezden gelmeyi tercih etmiş. “Sendikacılar bize hiç dönüş yapmadı, bir görüşme olmadı. Bina boştu herhalde çünkü kimse aşağıya inmedi. Bir arkadaşımız basın açıklaması yaptı. Biz sadece tepkimizi gösterdik ama karşılığında hiçbir sendika temsilcisi gelip bizimle görüşmedi.”

Kod 46’yla işten atıldılar

Ve birkaç gün sonra bir mesajla iş akitlerinin feshedildiğini öğrenmişler. İş bırakma eylemlerine dair savunma yazan çalışanlar Kod 26 (disiplin kurulu kararı ile fesih) ile işten atılırken, eyleme katılmayan, yıllık izinde olan, raporlu olan kimi çalışanlar da savunma yazmadıkları bahanesiyle Kod 46 ile işten çıkarılmış. Sevinç, bu kodlarla işten atılmanın onur kırıcı olduğunu şöyle anlatıyor:

“Bazılarımızı Kod 46 ile çıkardılar, bu kodun içinde hırsızlık var, uyuşturucu var, her şey var. Bu aslında çok onur kırıcı. Biz zaten ezilmişiz, maaş alamamışız. Sen bizi zaten maddi olarak ezmişsin artık yani, bizim artık nefes alacak gücümüz kalmamış. Savunma vermeyenleri Kod 46 ile, savunma verenleri de Kod 26 ile atmışlar. İzinde olan insanlar, bilgisi olmayan insanlar, hiç eyleme katılmayan insanlar gidip savunma verir mi ya da vermesi gerekir mi?”

İşten atılan 93 kişinin nasıl seçildiği bilinmiyor. Fakat işçilerin whatsapp grubunda sürece dair rahatsızlıklarını dile getiren, sendikanın pasifliğinden şikâyet eden işçilerin çoğu işten atılmış.

İşçiler bu tür kodlarla işten atıldığında hem başka bir işe girmeleri zorlaşıyor hem de işsizlik maaşı alamıyorlar. Direnişteki kadınlar bir yandan belediye önündeki direnişe devam etmeye çalışırken, akşamları da geçici işlere giderek geçimini sağlamaya çalışıyor:

“Bu kodlarla çıkartıldığımız için işsizlik maaşı da alamıyoruz, başka bir yere işe de giremiyoruz. Bizi işten çıkartırken öyle bir kıskaca aldı ki. İşveren “siz bizi 4 milyon zarara uğrattınız” diyor. Peki sizin bize bıraktığınız zarar nedir? Yani bu karşılanabilir bir durum mu yani? İşten çıkartılıyorsun, geriye dönük haklarını alamıyorsun, işsizlik maaşına bağlanamıyorsun, hiçbir gelirim yok. Zaten 36 aydır geriden gelen bir durumdasın, borçlar birikmiş. Tesiste beraber çalıştığımız bir kadın arkadaşım vardı, 3 tane kızı var, eşi hapiste. Mesela şimdi akşamları bazen bulaşığa gidiyor, gündüzleri bir yere temizliğe gidiyor. O şekilde geçici işlerle günü kurtarmaya çalışıyor.”

Sevinç, belediyenin ve CHP’nin bu soruna bir çözüm bulması gerektiğini, sosyal belediyecilik yaptığını söyleyen CHP’nin işçiden “tasarruf” yapamayacağını söyleyerek bitiriyor cümlelerini.

Aysel ise 45 yaşında. 8 yıl boyunca Kent AŞ.’nin tesislerinde kasiyer olarak çalışmış. Eşiyle birlikte işten çıkarılmış bu süreçte. Kendisi Kod 26 ile, eşi ise yıllık izindeyken Kod 46 ile işten atılmış. Aile olarak çok zor durumda olduklarını anlatarak başlıyor Aysel konuşmasına. Karı koca birlikte işten atılan 3 aile varmış.

“Kasiyerdim ama her işi yapıyordum”

Aysel, kadınların üzerindeki çifte iş yüküne rağmen işini severek yaptığını, gelen müşterilerin onu hep pozitif gördüğünü anlatıyor:

“Kafede beni tanımayan hiçbir müşterim yoktur ve bütün müşterilerim hepsi gelen herkes bana şunu söyler, “o kadar pozitifsin ki, insanları çekiyorsun kendine” derler. Ben işten gece saat 11’de çıkıyordum, eve gidiyordum, yatana kadar saat 2 oluyordu. Sabahleyin yine kalkıyordum, çocukların okulu varsa onları okula gönderiyordum, oradan tekrardan evi toparlıyordum, yemeğimi yapıyordum, işe geliyordum. Her şey kadının üstünde. Bunlara rağmen biz o kadar verimli çalışıyorduk ki. Diyorduk ki aman şikayet gitmesin, aman işimizden olmayalım, işimizi de severek yapıyorduk. Bu çıkarılanların hepsi işini çok severek yapıyordu.”

Aysel işyerinde kasiyer olarak çalışsa da, hiçbir zaman sadece kasiyerlik yapmakla kalmamış. Tesis yöneticileri, herkesin her işi yapması gerektiğini söylüyorlarmış. Kasiyer olarak çalışan kişi gerektiğinde temizlik, gerektiğinde bulaşık yapıyormuş.

“Biz 7-8 kişi çalışıyorduk, iki kişi erkekti, geri kalanı bayandı. Ben kasiyerdim. Bu kadar çalışan yeterli miydi, iş yüküne göre kesinlikle değildi. Ben kasiyerdim ama gerektiğinde ocağa da geçiyordum, bulaşığa da geçiyordum. Çalışanların hiçbiri öyle tek bir işte kalmıyordu. Buraya girdiğinde kasiyer olarak giriyorsun ama aynı zamanda şunları şunları yapacaksın diyorlar. Yöneticiler idare edeceksiniz diyorlar bize. Emir vererek her işi yaptırıyorlar. Burada senin işin bu, bu işi yapacaksın diye bir durum yok. Çok yoğun olan yerlerde kasiyer işini yapıyordur belki ama çoğu yerde öyle değil.”

İşten eve döndüğünde ise çocukları ile sohbet edecek enerjiyi dahi bulamadığını anlatıyor Aysel:

“Bir kadın olarak zaten işte çok yoruluyorsun. Eve gittikten sonra yapmanız gereken bütün güne yaydığınız işi 2-3 saatte bitirmek zorundasınız, bir de onu yorgunluğunu düşünün. Belki kasiyer olarak benim vücudum yorulmuyordu ama zihnen bitik durumdaydım. Ben eve gittiğimde mesela çocuklarım sohbet etmek istiyor benimle. Sekizinci sınıfa giden bir kızım var. Mesela o “anne böyle böyle oldu” diye gününü anlatmaya başlıyor. Ben “bana biraz müsaade et ben bir dinleneyim, bir kendime geleyim, ondan sonra devam edelim” diyorum. Çocuklarımıza zaman ayıramıyoruz yani. Nasıl ayırabilirsin ki? Gece geliyorsun, onlar uyumuş. Sabahleyin görürsen görüyorsun, okula gönderirken ya da çıkarken, ondan sonra zaten göremiyorsun. Yani bu kadar basit olmamalı.”

Aysel, işten atılma ve direniş sürecinde parti yönetiminden sendikaya herkesin üç maymunu oynadığını düşünüyor:

“Muhatap hiçbir şekilde bulamıyoruz. Sendikaya soruyoruz, “işten çıkarmalar neye göre, kime göre belirlendi” diyoruz, haberimiz yok diyorlar. Personel müdürüne soruyoruz, benim haberim yok diyor. Başkan yardımcılarına soruyoruz, bilmediklerine dair yemin ediyorlar. Kimin haberi var o zaman? CHP’nin ilçe başkanı, il başkanı, meclis üyeleri, herkes şu an üç maymunu oynuyor. Hiç kimse bir şey yapmıyor.”

Kadın işçilerin türlü zorluklara rağmen direnişe devam ettiklerini ve bu yüzden herkesin de bu direnişe destek olmasını istiyor Aysel:

“Benim şu anda evim bana ait ama ödemem gereken krediler var. İki tane çocuğum var. Bir tanesi üniversiteye başlayacak, diğeri 8.sınıfa başlayacak. İnanın ki o kadar zor durumdayız ki, maddi manevi çökmüş durumdayız ve şu an ayakta durmaya çalışıyoruz. Şuraya gelip bir dinleseniz kimin ne derdi var diye. Engelli çocuğu olan var. Şu an hacze giden arkadaşlarımız var. Kirasını ödeyemeyen arkadaşlarımız var. O kadar zor durumda olan insanlar var ki ona rağmen gelip direnişe devam ediyorlar.”

Haksız yere tazminatsız bir şekilde işten atılan Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ. işçileri her gün belediye önünde direnişe devam ediyor. Tüm emek ve kadın örgütlerinin işçilerle dayanışmayı büyütmesi gerekiyor.

İsimler değiştirilmiştir.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!