Kasa arkasındaki asıl hikaye

Ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı Market sektöründe istismarın her türlü örneğine rastlayabiliyoruz. Zorunlu uzatılmış iş saatleri,  ödenmeyen mesailer, molaların kaldırılması, yemek paydoslarının aksatılması. Sadece bunlar değil; Az elemanla çok iş yapmak ve çeşitli baskılar... Bir de 'Harca harca bitmez' diye sloganları var! İşçi kadınlar, 'Asıl harcadıkları biziz.’ diyor.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder   onderayla@gmail.com

Ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı Market sektöründe istismarın her türlü örneğine rastlayabiliyoruz. Zorunlu uzatılmış iş saatleri,  ödenmeyen mesailer, molaların kaldırılması, yemek paydoslarının aksatılması. Sadece bunlar değil; Az elemanla çok iş yapmak ve çeşitli baskılar… Bir de ‘Harca harca bitmez’ diye sloganları var! İşçi kadınlar, ‘Asıl harcadıkları biziz.’ diyor.

Marketler, binlerce liralık cironun döndüğü alışveriş mekânları. Birçok markette içerde yaşanan gerçekler gizlense de, kasada aşırı yorgunluktan yüzleri solmuş kasiyerleri hepimiz fark edebiliyoruz. Günün ileri saatlerinde alışverişe gittiğinizde, “gülümsemesi” artık imkânsız olan kasiyerlerin çalışma koşulları hayli sıkıntılı. Bazen bir olay patlak verip medyaya yansıyınca arkası çorap söküğü gibi geliyor. A101’de aşırı sıcakta çalışırken reyondan su ve kek alan kasiyer Egemen Köse, “3 şişe su ve 1 tane kek aldım, müdür yardımcısına söyledim. Kısmi envanter sayımı yapmışlar. Özellikle benim yediğim, içtiğim ürünlere 182 TL’lik bir açık çıkarmışlar. Hatta hırsızlık yaptığım da söylendi” açıklaması dikkatleri o yöne çekti. Olaya tepkiler artınca marketlere bir kez daha yakından baktık. İstifaya zorlamak ve hırsızlıkla suçlamak çok ağır olsa gerek. Su içmek gibi bir istek tartışılamaz bile çünkü en temel hak. Onu işçiye “borç yazmak” vahşi kapitalizmde dahi görülmedi.

Kasiyeri azarlamak

Süper marketlerde ve diğer gıda ağırlıklı alışveriş merkezlerinde özellikle kadınların çalıştırılması “kadını daha rahat yönlendiririz” anlayışından kaynaklanıyor. Markette iki yıl çalıştıktan sonra ayrılan Eda Turan “Sadece kasada durmuyoruz ki. Müşteri olmadığı zaman depodan ağır patates çuvalını yüklenip manav reyonuna sebzeleri yerleştirmek de bizden istenen işlerden” diyor. Binlerce kadını istihdam eden sektörde eşit olmayan ücretler ve çalışma saatlerinin adaletsiz dağılımı ciddi sorun. Üstelik evde onları bekleyen ev işleri var. Kadın işçilere alttan bakış açısı marketlerde daha ağırlıklı. Market kasiyerlerinin değersizleştirilmesi sadece işverenlerin takındıkları bir tavır değil. Alışverişe gelen çok kişi, “Çok ağır hareket ediyorsun”, “Neden tek kasa çalışıyor?”, “Bu poşetler neden açılmıyor” gibi yakınmalarla kasa çalışanı kadınları suçluyor. Buraların önceden belirlenmiş bir çalışma programları yok.  Vardiyalar son dakikada uzatılabilir, molalar yasaklanabilir.

Çikolata satma zorunluluğu!

Yavaşlayan bir ekonomi, işsizlik ve sosyal güvencesizlik milyonlarca kadını perakende sektörüne yönlendiriyor. Birçok işkolundaki “daralma”, “küçülme” gibi bahaneler özellikle kadınların geçim kaynaklarını kısıtladı. 35 yaşındaki Gülgün Yeşilbaş, bir market kasa işçisi. Çekirdek ailesi var. Herkes gibi o da çalışmak zorunda. Aksi halde sofrasında yemek olmayacağını söylüyor. Ücretli çalışan kadınlar bazı işkollarında benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya kalırken, market çalışanı kadınlar ise büyük bir yük altında. Tavuk gibi birkaç gün içinde son kullanma tarihleri geçtiğinde çöpe atılması gereken besinler gün sonunda mağazanın müşteri girişi bittikten sonra büyük sorun oluyor. O süre içinde bu tür ürünlerin satılamamasından sorumlu tutuluyorlar. Kasiyer Gülgün, “Hatta herkese ihtiyacı olmayanı da satmaya zorlanıyoruz” diyor ve ekliyor; “Kasaya gelen müşterilerle uğraşırken, tahsilat yaptığım insana bir başka ürün daha satmamız isteniyor. O nedenle markete gelip, malını alıp gitmek isteyene biz kasiyerler çaresizce sorarız; ‘Çikolata ister misiniz, indirimli’ diye. Eğer bir kasiyer dayanılmaz bir yakarışla size ihtiyacınız olmayan bir ürünü satmaya kalkışırsa emin olun ki akşama müdürün sorgusu ve azarı karşısında ne yanıt vereceğini düşünüyordur!”

Amaçları tazminatsız çıkarmak

“Harca harca bitmez” sloganı ile ne kadar ucuz ürün sattığını lanse eden A101’de bir durumdan şikayet etmek, haksızlığa karşı ses yükseltmek yasak. Hatice Kılıçlı da A101’de çalışmış. İş koşullarını anlatıyor; “Orada çalışanlara çok kötü yaklaşımları var. Mobbing uyguluyorlar dayanamıyorsunuz. Amaçları zaten tazminatsız çıkarmak. Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki ‘Lanet olsun işine de, gücüne de’ deyip, resti çekiyorsunuz. Onların da işine geliyor tazminatsız çıkış. Yeter ki işten atmak istesinler her türlü pisliği yapıyorlar. Müdürlerin akrabaları ve soyadı aynı olanlar işe alınmaz genellikle. Ama hep müdürlerin akrabalarıyla dolu market. Çünkü rahatça susturabileceği kişiler. Haksızlığa karşı çıkanlar hemen kapı dışarı ediliyor A101’de.”  Hatice öyle dolmuş ki; “O sus, bu sus, diğeri sus. Nereye kadar. Kim konuşacak, nasıl çıkacak bu ülke karanlıktan aydınlığa! Ama bunlar korku imparatorluğu kurmuş. BİM çalışanlarının haşa Allah’ı gibi genel müdürler, pazarlama müdürleri. İnanın onlardan korktukları kadar Allah’tan korkmuyorlar!”

Kasiyer çalışmak için yaşar!

.

Meral Güngör, BİM çalışanı. “10 veya 12 saat boyunca ayakta kalmak korkunç bir eziyet” diyor ve şuna vurgu yapıyor; “Askeriyede rahat ve hazır ol vardır. Orada her şey emirle işler. İnanın ki bazı marketlerin çalışanları askerlik koşullarında! Mola saatin yok. Dışarı çıkıp, suyunu sigaranı içemezsin. Çok sayıda kasiyer arkadaşımız izin nedir bilmez. Kasada 25 kuruş açık çıksa ücreti senden alırlar. Bir yerin ağrıyorsa hastalık izni verilmez. Hiç temizlik işçisi çalıştırmayan bir işyeri olur mu? Bizde yok. Müşteri olmayınca elimize paspas tutuşturup, ‘silin yerleri’ diyorlar.  Mağazanın sebze, süt gibi kolay bozulacak ürünlerinin parasını kasiyerlerden alırlar. Hem az ücret ödüyorlar hem de cezalandırmak için maaşından ‘açık kasa’ kesintisi yapıyorlar. Böyle birçok insanlık dışı davranışla karşılaşıyoruz. Bütün marketlerde bir kişiye üç kişinin işi yaptırılır. Örneğin manav reyonunda ürünler bitince boş kasayı doldurma işi de kasiyerlerindir.  Sular biter, ağır su paketlerini sen alır getirirsin. İşe gidiyoruz, sonra ikinci bir işe gidiyoruz, eve!  Akşam yemeğini pişirip, sofrayı hazırlayıp topluyoruz, çamaşırları yıkıyoruz, etrafı temizliyoruz… Artık yaşamak için çalışmıyoruz; çalışmak için yaşıyoruz!” Kasiyer Meral işsizliğin yoğun olması nedeniyle kadınların “nasılsa dayanırım” diye işe girdiğini ama kendi deyimiyle “askeriye koşullarından” bir yılı doldurmadan ayrıldığını söylüyor.

Bozulan ürünü kasiyer satın alıyor!

Son kullanma tarihi geçmiş ürünü kasiyerine satmaya kalkan bir firma A101! Bir ürün başka mağaza şubesinde fazla satılıyorsa, “sen niye satamıyorsun?” diyebiliyorlar. Ne olursa olsun satış garantisi olmadığı için elde kalabiliyor. Kasiyer Gülgün anlatıyor; “Rekabeti kışkırtıp işçileri birbirine düşürdükleri de oluyor. Bu, müdürler ve şefler tarafından bilinçli şekilde yapılıyor. Çalışanların birbirilerine olan güvenleri sarsılıyor, birbirlerinin kuyularını kazmaları isteniyor. Böylece bir araya gelip örgütlenmemizin de önüne geçmiş oluyorlar.” İşçiler son kullanma tarihi geçen ürünleri satmaya zorlandıklarını, bunu yapamadıkları zamanlarda kendilerine aldırıldığını anlatıyorlar! Kasadan geçirip parasını cebinden ödediği gıdayı işçi çöpe atıyor.

Sendikalaşma çalışması

.

Kadınlar genellikle erkeklerden daha az kazanıyor ve sosyal güvenliği olmayan işleri yapıyorlar. Yavaşlayan ekonomiyle birlikte kadınlar geçim kaynaklarının azalmasına ve işten çıkarmalara karşı özellikle savunmasız durumdalar. Bir çalışandan sürekli şu soruları duyabiliyorsunuz;   “Bir A101 şubesinde çalışıyorum. Sürekli full çalıştırılıyorum. Ancak hiç fazla mesai alamıyorum. Bir işçi bir haftada aralıksız yedi gün çalıştırılabilir mi?”. Maalesef aralıksız 15-20 gün çalıştırılanlar var! Marketlerde iki yıldır sendikal örgütlenme yapan Mağaza Market-Sen Sendikası yöneticileri, “Aralıksız çalıştırılmak iş akdinin haklı fesih sebebidir. İşçilerin yapmaları gereken şey durumu bize bildirmeleri. Böyle hallerde avukatımız devreye giriyor” diyor. Sendikanın avukatı Sevda Bayram hak gaspları karşısında Alo 170’in aranmasını veya Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan firmaya ‘acil denetim’ bildirisi yapılmasını öneriyor. “Satılmayan ürün satılmış gibi gösterilemez. Özellikle kendilerine zorla satılan son kullanma tarihi geçmiş ürünleri kasadan geçirerek fişini saklamalı. Dava açarak, bu fişle birlikte ürünün ambalajını da delil olarak sunmalı” bilgisini paylaşıyor Avukat Bayram.

Paylaş:

Benzer İçerikler

CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
“Ben 19 yaşındaydım, ilk defa işe girmiştim. Çoluk çocuk diyeceğimiz arkadaşlar vardı. En yaşlısı bendim diyebilirim. 13-14 yaşında çalışan kızlar vardı. Kimisi ablasının kimisi annesinin nüfus kağıdıyla işe girmişlerdi. Daha sonra bir hak tanındı. Herkes kendi gerçek kimliğiyle devam etti işe. Böylesi bayanlarla katıldık yürüyüşe. Asıl olarak 15-16 Haziran Yürüyüşü’nden sonra bilinç kazanmaya başladık.”
MKS Transformatör’de grev sürüyor. Kadın işçiler, emeklerinin değersizleştirildiğini, mobbing ve ayrımcılığa maruz kaldıklarını anlatıyor. Patrona yakın işçilerin kayırıldığını söyleyen Nuray, “Ben de işçiyim, benim hakkım neden o kadar değil?” diye soruyor. Fatma ise mutfakta çalıştığı için emeğinin küçümsendiğini belirtiyor.
Sendikalı olduğu ve haklarına sahip çıktığı için işten çıkarılan özel sektör öğretmeni İrem Erdem, “Beni haksız çıkarmak için ‘ahlak dışı davranış’ yalanına sarıldılar. Kadını toplumun gözünden düşürmek için bu söylemlere başvuruyorlar. Ben asla korkmuyorum. Haklarımı alana kadar mücadele edeceğim” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!