Kayyum yoksa hapis ve borç tehdidi var

“Merkezden özerkleşmemiş yerel yönetimler, merkezi yönetimin gölgesinde, tepelerinde Demokles’in kılıcıyla varlar. Başka birçok başlık gibi özerk yerel yönetimler başlığı da ilk olarak DEM Parti ve devamcısı olduğu demokratik özgürlükçü siyasi gelenek tarafından sık sık gündeme getirilmekte. Sırf bu nedenle baskıcı, cinsiyetçi, antidemokratik ve ırkçı membadan beslenen sağ siyasi partiler özerk yerel yönetim tartışmasını öcüleştirerek paçayı yırtmaya çabalıyorlar.”
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup konuşmasında AKP’li olmayan belediyelere iki tehdit savurdu. Biri belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) olan borçlarının tahsili adı altında kurumun kasalarını boşaltmak üzere doldurmak, diğeri ise belediyelerin kaynağını keserek hizmet yapamayacak hale getirmek.

Özellikle batıdaki belediyeler için kayyum kartını açacak siyasi gücü elinde bulunduramayan AKP/MHP ittifakı bu kez hapis ve borç kartıyla oyun kurma çabasında. Bu oyunda muhalefetin mi yoksa iktidarın mı eli daha güçlü göreceğiz.

Siyasetin yerel yönetimler denince anladığı şey yerellerin hangi partiye geçtiği, merkezi yönetimin yereller üzerindeki siyasi kumarı ya da yoksullaştırılan halka yerellerden sağlanan yardım/destek çalışmaları. Bilindiği üzere yoksullaştırılan halka yapılan yardım ve destekler yeterli olmadığı gibi yoksulluğu sürdürülebilir kılmakta. Mevcut haliyle siyasi partilerin arpalığına dönüşen, gasp edilen vergilerle milyarder yerel yöneticiler üreten, halkı soyma merkezleri olarak çalışan binalardan öteye gitmeyen yerel yönetimler anlayışından çıkılarak, yerelin kendi kendisini yönetmesi anlamına gelen yerinde yönetim görüşünü savunan yepyeni bir yerel yönetim ufku oluşturulmalı. Çünkü yerellerin aldıkları bazı kararlarda en üst karar merciinin merkezi yönetim olduğu, yerel kaynakların önemli kısmının merkeze akıtıldığı yerel yönetimlerde yaşanan zorluklara hep beraber tanıklık ediyoruz. Sonuçlarını bizzat yaşıyoruz.

Ayrıca merkezi yönetimden bağımsızlaşmış ve kaynaklarını kendisi için kullanan, kimliğini, kültürünü kaybetmeden bir arada yaşamı sürdürecek paradigmayla kurulacak yerel yönetimler herkes için elzem. Bunun için muhalefetin şimdiye dek iktidarla sürdürdüğü kayıkçı dövüşünden vazgeçip daha fazla oyalanmadan demokratik, cinsiyet eşitlikçi ve özerk yerel yönetimler için ödevini çalışmalı.

Burada bir parantez açarak yerel yönetimlerin, zamanının (siz bunu ömrünün diye okuyun) önemli kısmını o yerellerde geçiren kadınlar açısından çok daha önemli olduğunu hatırlatmak istiyorum. Yeni bir paradigma kurulacaksa bunun önemli ayaklarından biri kuşkusuz kadınların eşitlik ve özgürlüğünü amaçlayan, feministlerin yerel yönetimlere dair ürettikleri politikaları gören, patriyarkaya karşı mücadeleyi hedef edinen cinsiyet eşitlikçi bir paradigma kurulmalıdır. Merkezi yönetimler gibi eviçi kadın emeği sömürüsü üzerinden zenginleşen yerel yönetimler ve bu zenginliğin erkekler arasında paylaşılması kadınlar açısından kabul edilemez.

Merkezden değil yerinde yönetim

Yerel yönetim yani yerinde yönetim, doğrudan demokrasi demek. Yerinde yönetim kavramı bile neden merkezi yönetimin olmaması gerektiği konusunda fikir vermekte. Merkezi yönetim için öncelik merkezin yani kendisinin ihtiyaçları. Siyaset bu ihtiyaçlara göre şekillendiriliyor. Merkez için yerel, topladığı vergilerle merkezin kasasını dolduran orada, uzakta bir yer. Orada, uzakta yaşayan insanların yerel politikalarla çözülmesi gerekli sorunları merkezin gündeminde kendine çok zor yer bulabilir.

Merkezden özerkleşmemiş yerel yönetimler, merkezi yönetimin gölgesinde, tepelerinde Demokles’in kılıcıyla varlar. Başka birçok başlık gibi özerk yerel yönetimler başlığı da ilk olarak DEM Parti ve devamcısı olduğu demokratik özgürlükçü siyasi gelenek tarafından sık sık gündeme getirilmekte. Sırf bu nedenle baskıcı, cinsiyetçi, antidemokratik ve ırkçı membadan beslenen sağ siyasi partiler özerk yerel yönetim tartışmasını öcüleştirerek paçayı yırtmaya çabalıyorlar. Ancak sosyal demokrat olduğunu ileri süren CHP ve sosyalist enternasyonal başkan yardımcılığına seçilen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, son yerel seçimlerde AKP’den pek çok belediye yönetimini devralmış ve birinci parti olarak çıkmayı başarmışken bu konuda çekimser davranmaya devam ediyor. CHP’nin “bölünürüz” kaygısıyla özerk yerel yönetimler konusunda çekimser davranması, yerel hizmetleri merkezin imzasına bağımlı kılmaya devam ettiriyor.

Sağır Sultan’ın duyduğu İstanbul halkını taşıyacak otobüslerin alınması için Erdoğan’ın yıllardır atmadığı imza, bağımsız yerel yönetimlerin neden gerekli olduğunun kanıtı. Yerellerden toplanıp merkezin kasasına doldurulan ve yine oradan yerellere dağıtılması gereken kaynak da anadilinde yerel yönetim hizmeti almak da…

Yerel yönetimler meselesi diğer ana meseleler gibi sorunların kökünden çözülmesi yerine halkları, kadınları, inançları ötekileştiren, toplumsal ihtiyaçların çok gerisinde kalan, önünde sonunda değişmesi zaruri olan kuruluş paradigmasından kopamamanın sonucu olarak sündükçe sünüyor.

Merkezi yönetimden kurtulmuş özerk yerel yönetimlerin kadınların yerel halkın lehine olduğunu kabul etmek ve bunu topluma anlatmak artık zaruri. Bu sorumluluktan kaçmanın bedeli yıllardır ödenmekte. Aksi takdirde bugün AKP/MHP iktidarı tarafından yönetilmek istemeyen yereller, başka partileri seçseler dahi yine merkezi yönetim tarafından yönetilmeye devam edecekler.

31 Mart yerel seçimlerinin intikamı

Erdoğan’ın bu hamlesi sürekli güç kaybetmesi nedeniyle İstanbul, Ankara gibi Batı’daki illere kayyum atamak isteyip atayacak güce sahip olamamasının göstergesi. Madem kayyum atayamıyorum o halde kaynakları keserim diyerek muhalefet partilerinin elinde olan yerelleri çalışamaz hale getirme çabası içinde. Çünkü yerel seçimlerin üzerinden geçen dört aylık kısa süreye rağmen DEM Parti ve CHP’nin elinde olan belediyelerde farklı yaşam biçimlerini kapsayan, kültür ve sanatı önemseyen, koruyan ve yaşatan, aynı şekilde yoksul halkın geçim derdine olanakları dahilinde imkanlar sağlamayı hedefleyen, bütçesinden halka destek akıtan yardım/destek belediyeciliği hizmetleri sunmakta. Yerel yönetimler ve kadınlar arasında doğrudan, yüz yüze ilişkiler kurulmakta.

Erdoğan’ın muhalefetin elinde olan belediyelere dair kaynak kesme blöfü maddi bir hamleden fazlası. Halkın AKP’nin yönetmesini istemediği yerellere merkezin siyasi müdahalesidir. Erdoğan kaybettiği yerellere merkezi yönetim sopasıyla antidemokratik müdahalelerde bulunuyor.

Muhalefetin gündemine özerk yerel yönetimler gelmediği sürece kentlerin siyasi olarak demokratik, maddi olarak merkezi yönetimin soygunundan azade olamayacağı açık.

Görsel: Mahalli İdareler Derneği

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!