KESK’li kadınlar kendi tarihini yazıyor: Vardık, varız, var olacağız!

KESK’li kadınların toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini anlatan ‘Vardık, Varız, Var Olacağız’ sanal sergisinde, kadınların 1990’lı yıllardan itibaren yer aldıkları sendikal mücadelede sadece kendilerinin değil, kendileriyle birlikte sendikalarının, işyerlerinin, ailelerinin ve çevrelerinin, esasında hayatın dönüşümünde yer almalarına tanık oluyoruz.
Paylaş:
Zuhal Esra Bilir
Zuhal Esra Bilir
zuhalesra@gmail.com

Ateşten gömlekler giydik

Sevgiden rüyalar kurduk

Her güzellikte VARDIK

Kavgada VARIZ

Zaferde mutlaka VAR OLACAĞIZ*

Türkiye’de kadınların sendikalarda var olma mücadelesi, cinsiyete dayalı ayrımcılığın türlü toplumsal veçheleriyle mücadelenin bir parçasıdır. Sendikal örgütlenmede yer alan kadınların uğradığı ayrımcılıklar; sendika içinde kadın ve erkeğin farklı konumlandırılması, sendika işinin cinsiyetlendirilmesi, sendika içinde kadınlar ve erkekler arasında kurulan güç ilişkisi ve hiyerarşisi şeklinde gerçekleşmektedir (Urhan, 2014). Bu doğrultuda sendikal mücadele içindeki kadın çalışanlar; düşük üyelik oranları, sendikaların karar alma mekanizmalarında yer alamama, çalışma hayatında karşılaştıkları sorunları dile getirip mücadele etmelerinin engellenmesi, iş ve iş dışında cinsiyete dayalı işbölümünün daha da derinleşmesi gibi sonuçlarla karşılaşmaktadırlar.

Vardık, Varız Var Olacağız/KESK’li Kadınların Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelesi sanal sergisi[1] ise bu mücadelede yer almış Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’ndaki (KESK) kadınlara dair kolektif bir dönüşüm hikâyesini sunuyor. İstanbul Toplumsal Cinsiyet Müzesi’nin[2] kuruluşunun ardından düzenlediği ilk sergi olan Vardık Varız Var Olacağız sanal sergisinde, yapılan sözlü tarih çalışması ile kadınların 1990’lı yılların başlarından itibaren yer aldıkları sendikal mücadelede sadece kendilerinin dönüşümünü değil, kendileriyle birlikte sendikalarının, işyerlerinin, ailelerinin ve çevrelerinin dönüşümünde, esasında hayatın dönüşümünde yer almalarına tanık oluyoruz. Oldukça kapsamlı ve uzun süren hazırlık sürecinde, yapılacak olan kuşaklar arası ve çok katmanlı sözlü tarih çalışmasının çerçevesi, temaları, amacı ve yöntemleri titizlikle belirlenerek, geliştirilerek kapsamlı ve kolektif bir ekip çalışmasının ürünü olarak bizlere sunuluyor. Çevrimiçi sergi; Sendikalı ve Güçlü, Kendi Tarihini Yazmak, Dönüştürücü İşbirliği, Sendikal Çalışmalar ve İnteraktif isimli beş ana salondan oluşuyor.

Sendikalı ve Güçlü

Kadınların yaşam öykülerini anlatmak, yetmişlerden itibaren kendi hikâyesini anlatmak, kendi tarihini yeniden yazmak isteyen feminist akademik yazının meselesi olmuştur. Heilbrun’un (1992) ‘deneyimi bilinçle harmanlayıp kendilik anlatısı kurma’ fikrinde yaşam öyküsünü yazan kişi ve yazılan kişi arasındaki özne-nesne karşıtlığı aşılarak ortak bir kadınlık anlatısının sağlanmasını sağlayan şey kendilik anlatısıdır (Köker, 2011).

Bu salonda KESK’in kısa tarihçesinden sonra; KESK’li Kadınlar salonunda KESK ve KESK’e bağlı sendikalara üye kadınların sendikal katılımının, sendikalarda, işyerlerinde ve evlerde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik mücadele ve faaliyetlerinin tarihçesini okumak mümkün. Sendikalı ve Güçlü salonu, bu tarihçenin kadınların biricik yaşam öykülerinde kendi sözleriyle nasıl anlatıldığına ulaşabileceğimiz muazzam bir kaynak sunuyor.

KESK’in örgütlü bulunduğu sendikalarda görev üstlenmiş, çalışmalarına aktif katılmış sendika üyesi 70 kadın ile sözlü tarih görüşmesinin ve sergide ziyaretçilere sunulan 36 kadının biricik anlatısı; yaşam öyküsünü anlatmanın yarattığı itiraf, hatırlama ve bilinçlenme adımlarının, hem yazar hem de yazılan kişi ve okur için kadınlık ve kendilik anlatısının da oluşturulduğu ve pekiştirildiği anlatılardır. Feminist metodolojinin vurguladığı gibi, nelerin hatırlandığı ve içtenlikle anlatılarak itiraf edildiği ve bu ikisi sonucunda nasıl bir bilinçlenme yaşandığı kuşkusuz ki sergideki her yaşam anlatısında her ziyaretçi için farklı içsel süreçleri oluşturuyor.

Kendi Tarihini Yazmak

Birbirimizin hikâyelerine bu denli ihtiyacımız varken neden bu kadar sessiz kaldığımızı düşünmek yıllardır feminist kuramın gündeminde olan bir meseledir. Kadınların sessizliği, aslında kamusal alanda yani dinde, siyasette, kültürde, bilim ve sanatta sessizleştirilmesi ve sadece özel alana kıstırılmış dedikodu, vırvır gibi formlara sahip konuşma biçimlerine sahip oldukları kabulü egemen, tahakkümcü eril yapının ortaya çıkardığı bir durumdur. Akla ait ve değerli olanın erkeğe ait olduğuna inanan Batı’nın ikili anlayışı, kadını birçok alanda görmezden gelmiştir. Aslında kadınların sessizliği, bu görmezden gelmenin bir sonucudur (Cameron, 2008). Kadınlar da çoğu zaman küçük düşürülme, aşağılanma korkularıyla sessiz kalmışlardır.

Kadınların olmadığı bir tarih anlatısının feminist müdahaleler ile yeniden yazılması, sadece bu çalışmanın öznesi kadınlar için değil, biz ziyaretçileri de kapsayan toplumsal bir demokratikleştirici etki yaratıyor. 

KESK’li kadınların kendi tarihlerini yazarken gösterdikleri inat ve kararlılık, yukarıda bahsedilen bir sessizleştirmeye karşı verilen bir mücadele aslında. Handan Çağlayan ve Gülistan Atasoy’un öncülüğünde başlayan sözlü tarih çalışmasının ardından Meral Akkent’in KESK’li kadınların öykülerinin daha fazla görünür olması için sergileştirmeyi önermesiyle -Gülistan Atasoy’un sözleriyle- suya yazılmış bir tarih, dünden bugüne ve bugünden de yarına aktarılma imkânı buluyor. Handan Çağlayan’ın vurguladığı gibi, bu imkânı yaratırken aynı zamanda bu çalışmanın öznesi olan kadınlara da kendi emekleri üzerine yeniden düşünme, kendi emeklerinin değerini yeniden fark etme olanağı sağlayan ve güçlendiren bir etkiye sebep oluyor. Yine Çağlayan’ın belirttiği gibi, kadınların olmadığı bir tarih anlatısının feminist müdahaleler ile yeniden yazılması, sadece bu çalışmanın öznesi kadınlar için değil, biz ziyaretçileri de kapsayan toplumsal bir demokratikleştirici etki yaratıyor. 

Dönüştürücü İşbirliği

Serginin bu salonunda üzerinde durulan temel kavram feminist pedagoji oluyor. Katılımcı, çoklu baskı ve ayrımcılık süreçlerini ortaya çıkaran, bilginin yarattığı hiyerarşilerin farkına varan, ortaya çıkaran, öğrenmenin duygusal boyutunu vurgulayan; alternatifler üretme ve  bunları uygulama becerilerini kazandıran, özgürlük bilincini geliştirme şansı veren, bireysel ve toplumsal dönüşümü amaçlayan feminist pedagoji ilkeleri KESK’li kadınlar ile feminist akademisyenlerin ilişkilerinde güçlendirici ve dönüştürücü bir rol oynuyor (Akkent, 2021). Bu ilişkilerde kurulan kendi hikâyenle başkasının hikâyesi arasındaki organik bağ, diğer feminist araştırma süreçlerinde olduğu gibi, kendini sürecin içine katarak, ilgi odağındaki özne ile birlikte kendini de sorgulayarak, yüzleşerek mümkün olabiliyor (Çağlayan & Tuncer, 2011).

Serginin bu ana salonunda, ziyaretçilerin feminist yöntemin hayatı dönüştüren etkisini hissetmemesi mümkün değil. Bu salonda ziyaretçileri; KESK’in eğitim çalışmalarında, kampanya ve kurultaylarında görev üstlenmiş feminist akademisyenler ile eğitimci eğitimlerine katılmış, sendikada toplumsal cinsiyet eğitimleri vermiş KESK’li kadınların bu deneyimlerine ve işbirliklerine ilişkin görüşmeler, arşiv belgeleri, literatür kaynakları bekliyor. Her biri farklı alanlardan gelen 13 feminist kadının deneyim, gözlem ve değerlendirmelerinin yer aldığı kaynaklar; ziyaretçilere, feminist pedagoji ve yöntemle hiyerarşilere karşı durarak, birlikte dönüştürme, öğrenme ve eylemenin mümkünlüğünü ispat eder nitelikte.

Dayanışma, bazen üzümlü kurabiyelerin birlikte yendiği toplantılarda, bazen “çocukları birlikte büyüttük” cümlesinde, bazen “özel hayat” denilen bilinmezin perdelerinin kaldırıldığı en mahrem sayılan şiddet hikâyelerinin paylaşıldığı anlarda kuruluyor. Öyle ki birbirinden çok farklı grupları temsil eden kadınlar birlikte iş yaparken, eylem örgütlerken, gündelik hayatı paylaşırken, birbirlerinin hayatlarına dokunurken kendiliğinden gelişen bir ortaklığın ve ilişkinin parçası oluyorlar. Böylece, eylem içinde, birlikte mücadele ederek inşa edilen bir kız kardeşlik ortaya çıkıyor.

Sendikal Çalışmalar

Serginin Sendikal Çalışmalar salonunda, yapılan sözlü tarih çalışmasında görüşmecilerin hafızalarını tazelerken kullandıkları belgeler ziyaretçilerle paylaşılıyor. Toplanan yazılı, basılı ve görsel tüm malzemeler hafızayı korumak ve sonraki kuşakların kullanımına sunulmak üzere ziyaretçilere sunuluyor. KESK’li kadınlara ilişkin, şubelerde hazırlanmış olan broşürler, yerel gazete haberleri, fotoğraflar, fular vb. materyaller, süreli yayınlar, kitaplar, araştırmalar ve video kayıtları gibi arşiv malzemeleri sendikal örgütlenmede yer alan ve alacak olan tüm kadınlar için oldukça faydalı birer kılavuz niteliğinde. Benzer şekilde KESK’in toplu iş sözleşmelerinde yer alan toplumsal cinsiyet eşitliği talepleri, kadın kurultayları ve kampanyalardaki örgütlenme biçimleri, KESK’e bağlı olan ya da olmayan tüm sendikalarda yer alan kadınlar için de oldukça öğretici ve yol gösterici olacaktır.

İnteraktif

Feminist pedagoji ilkeleri ile hazırlanan bu sergi, ziyaretçilerini de içine katacak bir bölüme yer vermeyi ihmal etmiyor elbette. İnteraktif salonunda ziyaretçilere sorulan bilmeceler, KESK’li kadınların yaşam öykülerinden anlar, anılar, anlatılar içeriyor. Bu alıntıların yer aldığı 42 soruda, KESK’li kadınların geride bırakılan 30 yıl boyunca yaşadıkları kendi feminist olma anlarını da, eylemlerde yaşadıkları şiddeti de, aileleriyle olan mücadeleleri de, sendikal katılımda sendikalardaki erkekler tarafından uğradıkları ayrımcılıkları da görmek mümkün. Ziyaretçiler, soruları doğru yanıtlarken yaşananların ağırlığının yarattığı buruklukla, kadınların direncinin yarattığı sevinci aynı anda yaşıyor.

KESK’li Kadınların ABC’si ise serginin sonunda ziyaretçilerin tüm okuduklarının ya da dinlediklerinin içerisinden öylesine özenle seçilmiş anahtar kelimeleri içeriyor ki, ziyaretçileri kadınların zekâsına, kahkahasına ve inadına son bir kez daha hayran bırakıyor.

*KESK Kadın Sekreteri Hatice Pehlivanoğlu’nun KESK 1. Kadın Kurultayı Kitabı sunuş yazısından.


[1] Sergiyi gezmek için: https://www.istanbulgendermuseum.org/kesklikadinlar

[2] Bkz. https://www.istanbulgendermuseum.org/

Kaynakça

Akkent, M. (2021). Kadın, Müze ve Feminist Pedagoj. Feminist Tahayyül, 2(1), 148-167.

Burger, J. M. (2006). Kişilik . İstanbul: Kaknüs Yayınları .

Cameron, D. (2008). Dilin Feminist Eleştirisi: Bir Okuma Kitabı . Sandık, 49-83.

Çağlayan, H., & Tuncer, S. (2011, Güz). Kadınlar, Tarih ve Biyografi Üzerine. Amargi.

Heilbrun, C. G. (1992). Kadının Özyaşamını Yazarken. Yapı Kredi Yayınları.

Köker, E. (2011). Eflatun Kadifeden Küçük Bir Fil. S. Sancar içinde, Birkaç Arpa Boyu (21. Yüzyıla Girerken Türkiye’de Feminist Çalışmalar – Prof. Dr. Nermin Abadan Unat’a Armağan) (s. 17-24). İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları .

Urhan, B. (2014). Sendikasız Kadınlar Kadınsız Sendikalar. İstanbul: KADAV.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!