“Kızın rızası var” dedi, mahkeme serbest bıraktı

Hatay’da yanında çalışan çocuğu istismar eden kuaför Mahmut Altun, mahkemede “rızası vardı” diyerek suçunu itiraf etti, mahkeme faili serbest bıraktı. Fail ve yakınlarının tehdit ettiği çocuk ve aile adalet ve dayanışma bekliyor.
Paylaş:

Hatay’ın Arsuz ilçesinde geçtiğimiz günlerde bir abi isyan etti. Henüz 17 yaşında olan kız kardeşinin, yanında çalıştığı kuaför Mahmut Altun tarafından işyerinde istismara maruz bırakıldığını, şikâyetçi olmalarına ve suçunu mahkemede itiraf etmesine karşın failin serbest kaldığını belirten abi, adalet çağrısı yapıyordu.

Aileye ulaşarak istismarın ve mahkeme sürecinin ayrıntılarını öğrenmek istedik. Ancak bu süreçte ailenin anlattıkları bambaşka gerçeklikleri de açığa çıkardı. Şiddet asla yaşanan an ile sınırlı değildi; anneden başlayarak şiddet ortamına mahkûm edilen ve yalnızlaştırılan tüm kadın ve çocuklar şiddete açık hale getirilmişlerdi ve şiddet süreklilik arz ediyordu hayatlarında.

Şiddete, istismara karşı savunmasız hale getiren bir başka etmen ise çocuk yaşta ve güvencesiz ortamlarda çalışma…

Anne, evli olduğu erkek tarafından öldürülmek istenmiş

A.*, yedi kardeş. Annesi daha önce evlendiği kişi tarafından öldürülmek istenmiş, aylarca komada kalmış ve yaşama tutunmuş. O sırada kendisinden büyük kardeşlerinden ilk beşi, çocuk esirgeme yurtlarında kalmış; yurttan çıkıp hem okuyup hem çalışan bir kardeşi B’nin** çabalarıyla aile bir arada yaşamaya başlamış.

B. de henüz liseye başladığı yıllarda, çocuk yaşlarda; marangoz, elektrikçi, oto tamircisi yanında çalışmış. Liseyi bitirip bir hastanede, muhasebe biriminde çalışmaya başlayınca hayatının düzene girmeye başladığını ve bu yıllardan itibaren kardeşlerine ve eve destek çıkabildiğini anlatıyor B. diğer yaşananları da…

Çocuk esirgeme yurdunda kalan diğer iki kız kardeşinin de şiddet mağduru olduğundan bahsediyor B. “En büyük ablam evli. 4 çocuk sahibi ve şiddetli geçimsizlikten, şiddet gördüğünden dolayı boşanma evresinde. Onun bir küçüğü ablam, o da boşanma evresinde. Kocası cinayet işledi. Mahkemelikler.”

Anne ise evli olduğu erkek tarafından öldürülmek istenmiş, hala vücudunda kalan onlarca saçma parçası ile yaşamını sürdürmeye çabalıyor. Bundan kaynaklı yıllardır çalışamıyor.

Depremde enkaz altında kaldı

“Bizim hayatımız biraz göçebe hayatına benzer. Yurt geçmişimiz olduğundan dolayı biz hayatımızın büyük bir bölümünü Antakya’da geçirmiştik. 2021’de memleketimiz olan Arsuz Karaağaç’a geldik.” diyen B., kardeşi A.’yı anlatıyor:

“Kalbinde iki tane delik vardı ve kalbinde şu an iki adet pul şeklinde cihaz var. Bu süreçte kız kardeşim zaten psikolojik ve mental açıdan çok yıprandı. Depremden sadece 15 gün önce ameliyat olmuştu ve Antakya’da sabah saatlerindeki depremde enkaz altında kaldı. Kendi çabalarımızla çıkardık. Ondan sonra hayatına devam edebilmesi amacıyla 1-2 ay psikolojik süreci atlatıp bu işe girdi. Bu işe girdikten sonra da 10 Mayıs tarihinde böyle vahim bir olay yaşadık.”

En küçük kardeşi A.’nın istismara maruz kaldığı işyeri olan kuaför dışında bir çalışma geçmişi olmadığını anlatıyor B., “O da meslek hayatına, depremden sonra yaşadığımız zorluklar dahilinde atıldı. Onun öncesinde bir çalışma geçmişi yok.”

“Zorluklar”ın artmasının nedenlerinden biri de evin geçimini sağlayan B.’nin SMA’ya benzer bir nörolojik hastalık olan Myastenia Gravis ve kalp hastalığı olduğunu öğrenip evden çalışmaya mahkûm olması… Bu süreçte İzmir Ege Üniversitesi’ne memur olan B., burada hastalıklarından kaynaklı yaşamını idame ettirmekte zorlanıp tayin isteği de kabul edilmeyince istifa edip Hatay’a, ailesinin yanına dönmüş.

A. da bu durum karşısında ev ekonomisine katkı sağlamak istemiş olmalı ki; “Ben bir şeylerin ucundan tutmak istiyorum. Bu aralar işte tırnak yapımı çok yapılıyor. Herhangi bir kuaförde bunları öğrenmek istiyorum” diyerek hem kalp ameliyatı geçirmesine hem de enkazın altında kaldığı depremin yaralarının sarılmamasına karşın bölgede çalışır halde bulunan Mahmut Altun’un kuaföründe çalışmaya başlamış.

Depremden sonra çalışabileceği tek yer, o kuafördü

“Biz de önceden deprem öncesinde de mahallemizde bulunan Mahmut Altun isimli şahsın yanına kız kardeşimizi emanet ettik. Burada çalışırken kız kardeşimin şikâyetleri şu yöndeydi. Evet, çok çok fazla çalıştırılıyordu. Hatta üstesinden gelemeyeceği şekilde. Dükkânın açılması bile ona emanet ediliyordu. Sabahın yedisinde dükkânda olmak zorundaydı. Bunlardan şikâyetçiyken işi bırakmamasının sebebi, başka bir işe yerleştiremeyecek olmamız ve evde oturmasının onu daha fazla bunalıma sokacağından dolayıydı. Bu uzun bir şekilde devam etti.”

Depremin ardından bölgede artan yoksulluk ve bölgede başkaca bir işin olmayışı fail Mahmut Altun’un kuaföründe çalışmayı, A. açısından neredeyse tek alternatif haline getirmişti.

“Bölgede düğünlerin yoğun olması ve bölgenin turizm açısından iyi bir konumda olması nedeniyle işler çok yoğun oluyordu. Mahmut Altun denen şahıs, kız kardeşimi akşam saat dokuz-onlara kadar çalıştırıyordu. Ha karşılığında aldığı meblağı da söyleyeyim, haftalık 500 lira para veriyordu ve hesapladığımız zaman zaten kız kardeşimin yol ücretleri haftalık 290 liraya tekabül ediyordu. Yemek yemesi için de biz ekstra para veriyorduk. Bazen de orada yemek yapılıyordu. Hatta yemeği bile kız kardeşime yaptırıyordu.”

Failin yanında, aynı şartlar altında hala çalıştırılan iki çocuk daha var. 18 yaşından büyük çalışanlar için ise sigorta bile yaptırılmıyor kuaförde.

İstismarı tehditlerle aylarca sürdürdü

Hem güvencesiz hem de neredeyse bedavaya, uzun saatler çalıştırdığı çocuğa, A.’ya dönük cinsel taciz aslında yaşanan son vaka ile sınırlı değil.

“Kasım ayında, kardeşimin doğum gününden itibaren sistematik bir şekilde, halk arasında basit taciz diye nitelendirilen dokunma, sarılma, öpme gibi taciz ve sarkıntılık olaylarına maruz kalmış kardeşim. Fakat biz bunu, bu son olayla birlikte öğreniyoruz. Bunun sebebi de o günden beri şimdiye dek kız kardeşimi sürekli tehdit etmesi. ‘Söylersen zaten size kimse inanmaz. Siz burada çekirdek ailesiniz, biz büyük aileyiz.’ Bu şekilde korkutarak, ölüm tehditleriyle ve aileyi burada barındırmamakla tehdit ederek kız kardeşimi susturuyor.”

Fail suçunu ses kaydında itiraf ediyor

İlk ‘nitelikli istismar’ 9 Mayıs günü yaşanıyor. Yaşadığını kendisi ile birlikte çalışan bir arkadaşı ile paylaşan A.,’ya, henüz 16 yaşında olan arkadaşı “evet sana kimse inanmaz, o yüzden bir ses kaydı alman gerekiyor, bir şekilde kendini ifade etmen gerekiyor” diyerek fikir veriyor. Çocuk yaşta dahi olsa, kadınların cinsel saldırılar karşısında kendisine asla inanılmayacağı bilgisi baki… Bunun karşısında somut delil bulma çabası, bundan kaynaklı…

“Daha sonrasında kız kardeşim, ayın 10’unda da bu duruma, istismara maruz bırakılıyor. O sırada da artık zaten kız kardeşim cesaretini toplamış olup ‘ben bu adamı konuşturacağım’ diyerek ses kaydı almaya başlıyor. Ve orada zaten şahıs suç dosyasına eklediğimiz delil olmakla birlikte orada da suçunu itiraf ediyor.”

B., şunu da ekliyor: “Ses kaydında neler geçtiğini bilmeden kız kardeşimi şantajcı ve iftiracı diyorlar. Ama ses kaydı incelenmiş olup ses kaydının Mahmut Altun’un iddia ettiği gibi iki sene öncesine değil, 10 Mayıs 2024 tarihine ait olduğu ve seste herhangi bir oynama olmadığı ses analizleri ve resmi raporla belgelendirilmiştir. Yani aslında şahsın suçu işlediği sabittir. Ki savcı tarafından da bu şekilde nitelendirildi.”

Olaydan bir gün sonra A., ağlayarak ve “Mahmut abi beni taciz etti” diyerek ses kaydını ailesine dinletiyor.

“Biz bunu topluma söylersek bize inanmayacaklar”

B., “Bu durumdan psikolojik etkilenmeler başlamıştı aslında. Kız kardeşim makyajından, sevdiği kıyafetlerden vazgeçmişti ve gözaltında morarmalar dahi başlamıştı. Biz bu süreçten zaten şüpheliydik” diyerek 9-10 Mayıs öncesinde de sistematik istismarın emarelerini görmeye başladıklarını anlatıyor.

B., defalarca faili arayıp konuşmaya çağırdığını, fail geldiğinde ise A.’nın kendisine iftira attığını söylediğini belirtiyor. “Biraz da sesini yükselttiğini anladığımda dayanamayıp ses kaydının sadece ve sadece ufak bir kısmını kendisine dinlettim. Ve orada şahıs ağlamaya başladı. ‘Ne olur beni affedin, pişmanım’ tarzında. Daha sonra, ‘biz seni şikâyet edeceğiz, Allah’ından bul. Ben senin yüzünden suç işleyemem ve ailemi yalnız bırakamam’ dedim ki benim de sağlığım yerinde değil.”

Bu olayın ardından fail Mahmut Altun’dan defalarca tehdit telefonları aldıklarını söyleyen B., “Kız kardeşim bizim önümüzde duvar oldu. Duvar olmasının sebebi de şuydu. ‘Biz onunla baş edemeyiz. Kesinlikle o yaymaya başlamıştır. Çünkü beni birkaç arkadaşım engellemeye başladı ve engelleyen arkadaşlarım kuaförde çalışan arkadaşlarım’ dedi. ‘Biz bunu topluma söylersek bize inanmayacaklar.’ Buradaki toplumun baskı ve kaba kuvvetinden korkarak, kız kardeşim adının duyurulmasından çekindi ve bir iki gün susma kararı aldı. Bu susma kararı süresinde yetkililerle görüşüyordum ama resmi olarak şikâyetimiz yoktu.”

Çocuğa pedagog yok, avukat yok

Failin kendisi ile bir kez daha görüştüğünü ve hem tehdit edip hem de 250-300 bin civarında para teklif ettiğini anlatan B., failin “Bunu almazsam hasıma hasım oluruz. Seni öldürürüm. Zaten kimsenin ruhu dahi duymaz” dediğini ve bu olayın ardından şikâyet etmeye karar verdiklerini söyledi.

“Karakolda başvuru sürecimizi başlattık. Karakoldaki yetkililer, sağ olsunlar, bizimle çok yakından ilgilendiler. Çoğu şeyi kanıtlı bir şekilde karakolda delil niteliğinde paylaştık, ifadelerimizi verdik. Eve döndükten sonra kız kardeşim reşit olmadığı için sabah 9 gibi kız kardeşimi ve annemi almaya geldiler Adana’ya götürüldü. Çünkü Çocuk İzleme Merkezi denilen ÇİM Adana’da bulunuyordu. Burada kız kardeşimin ifadesi alındı. Kardeşimin ifadesini alan kişinin pedagog unvanı yokmuş. Kız kardeşime yasal olarak avukat da atanmamış. İfade alınması için avukat görevlendirilmiş ama mahkeme kısmında avukat atanmamış ve 18 yaş altında zorunlu bir şekilde avukat atamak zorundalar.”

Tabii ki yaşananlar bu kadarla da sınırlı değil.

Serbest bırakıldı

“Adana’da kardeşimin ifadesinin alınmasının ardından Mahmut Altun denilen şahıs bulunduğu yerden alınıp adliyeye çıkarılıyor. Ve bundan bizim haberimiz yok. Mahkemenin olduğunu biz o günden iki gün sonra öğrendik. Daha doğrusu yakın çevresinden, şahsın yakın çevresinden gelen baskılarla… ‘Bakın Mahmut Altun’u saldılar. Siz suçlusunuz, şantajcısınız. Sizi burada barındırmayacağız.’ Oysa şahsın eşi, anneme whatsapp yoluyla ‘ablacım, ben eşimin yaptığı olayı biliyorum. Lütfen kimseyle paylaşma. Ben gerekeni yapacağım’ gibi şeyler yazmıştı.”

B., mahkemede failin “bir anlık bir şeydi, kızın da rızası vardı” şeklinde ifadeler kullanarak suçunu itiraf ettiğini, ancak ses kaydının ve olayın iki yıl önceye ait olduğunu iddia ettiğini ve tüm bunlara karşın sadece adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını belirtiyor.

Failin salındığını karşı tarafın tehditleri aracılığıyla öğrenen aile adına abi, sosyal medyada ve yakınlarına durumu anlatıp destek istemeye başladı. Hemen ardından #MahmutAltunTutuklansın hashtagi yaygınlaştı, ilgi gördü.

“Bununla birlikte bize gelen destek telefonları içimizi rahatlattı” diyor B. ve önümüzdeki süreç ile ilgili şunu paylaşıyor: “Daha sonrasında zaten her şeyin hukuka uygun şekilde yapılabilmesi için biz de gerekli itirazlarımızı yaptık. Şu an sonucu bekliyoruz.”

Fail tutuklanmadıkça aile tehdit almaya devam ediyor

Sürecin A. üzerindeki etkileri kuşkusuz aile üyelerinin diğerlerinden daha yoğun. “Şu an tekrar psikolojik çöküş yaşıyor. Çevreden aldığı tepkiler, şahsın hayatına normal bir şekilde devam etmesi, iş gücü kaybına uğramaması ve şahsın halk tarafından mazlum görülmesi, bizim iftiracı şantajcı görünmemiz psikolojisini daha da bozuyor kız kardeşimin.” diyor B. Kendisi de erkek şiddeti sonucu ölümden dönen anne de psikolojik olarak çöküş yaşıyor. “Bu kadar sıkıntıyla baş başayken böyle bir olay yaşamamız zaten bize tamamen psikolojik çöküşe götürdü.”

Kadın ve çocuğun beyanını değil, açık delilleri bile dikkate almayarak failin elini kolunu sallayarak gezmesine yol açan yargı ve failin serbest kalmasını A.’nın suçlu olduğuna yoran toplum, A. ve ailesinin can güvenliğinin bile tehlikede olmasına yol açtı.

Depremin ardından hayatta kalmak için insanca çalışma koşulları olmadan ve çocuk yaşta çalışan A. da, ailesi de adalet istiyor. Dayanışma ile güçlendiklerini ancak failin tutuklanmadıkça kendilerine tehdit oluşturduğunu söylüyor, bu yüzden failin tutuklanması için daha güçlü bir destek bekliyorlar.

* İstismara uğrayan çocuktan bahsedildiğini belirtmek için rastgele seçilmiştir.

** Kendisinden bilgi aldığımız aile üyesi.

Fotoğraflar: T24, BBC

Paylaş:

Benzer İçerikler

Türkiye nüfusun giderek yaşlandığı bir ülke artık. Ama ücretli emek alanında 40 yaş kadınların yaşlı, erkeklerin birikimli olarak görüldüğü yaş olmaya devam ediyor. Kadınlar pek çok sorunla baş başa kalıyor.  Yaşlılığın bir cinsiyeti var, diyerek hazırladığımız raporumuzu, bu alanda politika üreterek mücadele yöntemleri geliştirecek olan kadınlarla paylaştık.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Toplamda dört kadın işçinin çalıştığı Nazimiye Belediyesi’nde kadınların tamamı işten çıkarıldı. Onlardan biri olan Nihal, belediye başkanının kendisiyle değil erkek kardeşiyle görüşüp “Ablanı işten çıkaracağım, bayanlarla çalışmak istemiyorum” dediğini söyledi.
“Bu kampanyayı ilerletirken kadın meclisimiz şimdiye kadar hep önüne koymuş olduğu komisyon kurma meselesini bu süreçte biraz daha ilerletecek. Kadın Meclisi’ne bağlı Kadın Emek Komisyonumuz, buralarda açığa çıkan, kadınların emek yaşamında yaşadığı sorunları bütünlüklü olarak ortaya koyacak bir çalışmayı gerçekleştirecek.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!