Kumaştaki Gözyaşları: 2013 Rana Plaza ve sonrası

2013’te Rana Plaza’nın çöküşü, dünyanın en büyük “endüstri felaketi” olarak tanımlanmıştı. Önlemler “kârlı” olmadığı için alınmamış. Yangın insanların yaşamına mal olmuş ve “ucuz işçilik”in, “ucuz ürün”lerin ne pahasına “ucuz” olduğunu gözler önüne sermişti.  Geçtiğimiz günlerde yine Bangladeş’te yaşanan yangın faciası çok da bir şeyin değişmediğini gözler önüne serdiği gibi 2014 yapımı belgesel, Kumaştaki Gözyaşları (Tears in the Fabric) filminin önemini hatırlattı.
Paylaş:
H. Sevim Işık Bäro
H. Sevim Işık Bäro
sevimisis@gmail.com
Sevim Işık Bäro    sevimisis@gmail.com

2013’te Rana Plaza’nın çöküşü, dünyanın en büyük “endüstri felaketi” olarak tanımlanmıştı. Önlemler “kârlı” olmadığı için alınmamış, fabrikanın çöküşü insanların yaşamına mal olmuş ve “ucuz işçilik”in, “ucuz ürün”lerin ne pahasına “ucuz” olduğunu gözler önüne sermişti.  Geçtiğimiz günlerde yine Bangladeş’te yaşanan yangın faciası çok da bir şeyin değişmediğini gözler önüne serdiği gibi 2014 yapımı belgesel, Kumaştaki Gözyaşları (Tears in the Fabric) filminin önemini hatırlattı.

2014 yapımı belgesel, Kumaştaki Gözyaşları (Tears in the Fabric), 2013’teki Rana Plaza fabrikasının çöküşünün sonrasında yaşananları, felakette kızını ve damadını kaybeden öksüz ve yetim kalan torunlarına bir başına bakan Razia Begum üstünden anlatıyor. Razia ve torunlarının hikâyesi Rana Plaza’nın çöküşünde yakınlarını kaybeden pek çok insanın da hikâyesidir aynı zamanda.

Film 2013’ten haber görüntüleri ile başlar; Bangladeş’in başkenti Dakka’da çöken Rana Plaza… Yıkıntılar arasındaki binlerce ölü ve yaralı… Kurtarma çalışmaları… Yıkıntılar arasından çıkarılmış, kefenlenmiş bedenler… Ardından bizi felaketin bir yıl sonrasına götürür. Yıkıntıların kalıntıları fakir mahallelerden birinde bir araziye yığılmıştır. Eğilip bükülmüş inşaat demirleri ve molozlar aralarına karışmış işçilerin kendi giysileri, orada üretilen giysiler kumaş parçaları… Sonrasında da yaşamın devam ettiği Dakka sokaklarını ve o sokaklardan birinde uyuyan Razia Begum’un torunlarını görürüz.

Tazminat alamadılar

Artık emeklilik yaşında olan Razia hayatı boyunca çalışmış bir işçidir. Tekstil işçiliği, temizlik işçiliği yapmıştır kızını yetiştirebilmek için. Kızı çalışmaya başlayınca Razia biraz soluk alabilmiştir. Razia’nın kızı ve damadı Rana Plaza’da yaşamını kaybeden işçilerdendir. Anne ve babalarının ölümü sonrası hiçbir finansal güvenceleri kalmayan torunlarına kendisinden başka bakabilecek kimse yoktur. Ama Razia’nın de herhangi bir finansal güvencesi yoktur. Bir evleri bile olmadığı ve Rana Plaza’daki iş cinayetleri sonrasında tazminat alamadıkları için başka insanların yanlarında kalmaktadırlar. Torunları, anne ve babaları hayattayken gittikleri okula gidemezler artık, çünkü bunu karşılayacak bir maddi güçleri yoktur. Razia torunlarıyla uzaktaki, Rana Plaza öksüz ve yetimleri için açılan okula yürür her gün. Çok ama çok yoksuldurlar…

.

Acılar ve protestolar

Kendileri ile aynı acıyı yaşamış insanlarla beraber protestoya giderler. Protestoya gidenlerin yolda birbirlerine anlattıkları ile Rana Plaza’da işçilerin ne kadar zorlu koşullarda çalıştığı, ne kadar haksızlığa maruz bırakıldıkları bir kez daha dillendirilir. Protestoya gidenler arasında Rana Plaza’dan sağ kurtulmuş işçiler de vardır. Bir araya geldiklerinde kendilerini daha iyi hissettiklerinden bahsederler. Hepsi yanıt ve haklı tazminatlarını almak üzere sendikalarının çağrısı ile bir araya gelmiştir.

Yönetmenliğini Hannan Majid ve Richard York’un (Rainbow Collective), yapımcılığını Abbas Nokhasteh, Hannan Majid ve Richard York’un üstlendiği bu belgesel film, hayatlarına bu felaket sonrası devam etmek zorunda kalan işçilerin ve yakınlarının hak arayışı mücadelesinde önemli bir rol oynamıştır.

Filmi bu linkten ücretsiz izlemek mümkün
https://www.youtube.com/watch?v=TiPm0tfdZ6w

Paylaş:

Benzer İçerikler

Obanın Kadınları belgeseli evin olmadığı bir yerde yaylada kadınların görünmeyen emeğine odaklanıyor. Kadınların iş yüküne serzenişine, koşulların zorluğuna odaklanırken yine de umudu elden bırakmıyor. Yönetmen Kader Çetintaş ile Obanın Kadınları belgeselini konuştuk.
“Genel olarak masallarda, kadın ve erkeğin, toplumsal cinsiyet rolleriyle uyumlu biçimde konumlandırıldığını görüyoruz. Buna göre; kadınlar daha çok evdedir, bekârsa beyaz atlı prensi ya da şehzadeyi beklemektedir evlenmek için. Pek çok masalda, kadın ev dışında var olabilmek için erkek kılığına girmekte, ancak erkek gibi göründüğünde bir işte çalışabilmektedir.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!