Kutsal Tecrit ya da aile sırları

Meliha Yıldız sekiz yaşından itibaren sekiz yıl babasının tecavüzüne uğramış bir kadın. Kutsal Tecrit isimli kitabında maruz kaldığı ensesti ve güçlenme hikayesini anlatıyor. Hüzün ve acı dolu olsa da bir o kadar da umut verici kapanmayan yaraları tedavi etmek, acıları sağaltmak için bize çıkış yolunu işaret ediyor.
Paylaş:
Feryal Saygılıgil
Feryal Saygılıgil
s.feryal@gmail.com

Kadına yönelik şiddet, tarih boyunca normalleştirilmiş ve patriyarkal düzen içinde kurumsallaştırılmış kadın ve erkek arasındaki ilk ve temel işbölümünü sürdürülmesinde kullanılan bir araçtır. Kadın cinselliği ve üreme potansiyelinin ailenin kendi nesillerini kabul edilir ölçütlere göre yeniden üretmeleri sürecinde taşıdığı önem, kadın bedenini toplumsal denetime maruz bırakmıştır. Bu nedenle erkek tahakkümü sınıflı toplumlardan çok önceleri başlamış ve çoğu durumda şiddet ve zor kullanımını içermiştir.

Tecavüz patriyarkal şiddetin biçimlerinden biridir. Tecavüz, iktidar eşitsizlikleri ve erkek üstünlüğü ideolojilerine köklü biçimde yerleşmiş bir ‘kişiden kişiye’ şiddet biçimidir. Tecavüz, fiziksel, psikolojik patriyarkal şiddettin bir edimi; bir yaradır. Bu yaranın tedavi edilmesinin en iyi ve doğru yolu, unutmaya çalışmak değil, üzerine gidip, her an yüzleşerek yaranın oluşmasının nedenini bulup, bunun bir daha oluşmasına izin vermemek üzere sonuçlandırmaktır.

Çocuk yalnızlığı

Meliha Yıldız Kutsal Tecrit[1] isimli kitabında babasının kendisine sekiz yaşından itibaren sekiz yıl boyunca sistematik bir biçimde tecavüz etmesini anlatıyor Yıldız, çocuk yalnızlığını, kendisini babasını sevdiği için olana bitene anlam veremeyerek nasıl yıllarca suçladığını, annesinin duymamayı bilmemeyi tercih etmesini, kapalı kapılar ardında neler olup bittiğini, aile sırlarını, yalnızca tecavüz değil her türlü şiddetin, ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı ailesini ifşa ediyor. Ailesinin kapılarını dışarıya açıyor; kutsal aile mitini aşındırıyor kitabında.

Kitap aynı zamanda bir direniş ve güçlenme hikâyesi de. Kadınların arkadaşlığının önemi, sırların paylaşılması, dayanışma, yetişkin olduktan sonra annesiyle yüzleşme, annesinin boşanıp Yıldız’ın yanına taşınması, akrabalarını karşısına alabilecek gücü bulmak, babasına dava açmak önemli bir yer tutuyor anlatısında. Yıldız’ın kendisiyle yüzleşmesi, anlatmaya başlaması, yazması güçlenme hikâyesinin başlangıcı ve yaşadığı şiddetin politik olduğunu göstermesi bir anlamda.

Travmayı yazmanın güçlüğünden söz eder Sarah Kofman. Kofman’a göre travmayı yazmak bu deneyimi yaşamak denli zordur. Travmayı her anlatma girişiminde dilin yetersizliği bir kez daha açığa çıkar, bir önceki girişimden daha ağır, daha yoğun bir yetersizlik duygusu ruha yayılır. Bu kitabı yazma kararı Yıldız’ın kendisiyle hesaplaşma, yüzleşme sürecidir. Kitap, erkek egemen sisteme meydan okuyan, yaşamını başkalarının ellerine vermek istemeyip bunun için mücadelesinden ödün vermeyen bir kadının çabasının öyküsüdür. Oldukça hüzün ve acı dolu olsa da bir o kadar da umut verici çünkü suskunlukları gidermek, kapanmayan yaraları tedavi etmek, acıları sağaltmak için bize çıkış yolunu işaret ediyor; deneyimlerini, yaşanmışlıklarını aktarıyor.

[1] Meliha Yıldız, Kutsal Tecrit, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!