KYK yurtları, birçok kadın için ‘barınılan yer’den çok daha fazlası

KYK yurtlarını boşaltarak ailelerinin yanına dönmek zorunda kalan kadın öğrenciler, bu yurtların depremzedeler için sağlıklı barınma koşullarına sahip olmadığını vurguluyor. Kendi yaşadıkları mağduriyete de dikkat çekerek, aile evinde güvende ve özgür hissetmediklerini dile getiriyorlar. Online eğitim kararının iptalini istiyorlar.
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

Maraş depremlerinin ardından hükümetin üniversiteler için uzaktan eğitim kararı ve Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarının zorla boşaltılması, binlerce öğrenciyi mağdur etti. Kamuya ait misafirhaneler, tesisler, oteller, boş evler, hatta dev saraylar dururken depremzede yurttaşların KYK yurtlarına yerleştirilmesine, bu yurtlarda kalan öğrencilerin barınma ve eğitim haklarının ellerinden alınmasına tepkiler sürüyor. Öğrencilerin, kalamadıkları yurtlar için ücret ödemek zorunda bırakılması tepkileri daha da artırıyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün yaptığı açıklamaya göre, KYK yurtlarına yerleştirilen depremzede sayısı 252 bin. Öğrencilerin apar topar boşaltmak zorunda kaldığı birçok yurt ise boş duruyor. Öte yandan kamu ve özel sektöre ait otel veya misafirhanelerde barınan depremzedelerin sayısının 195 binde kalması dikkat çekiyor.

Diğer yandan, uzaktan eğitime karşı çıkan, yurtlarına dönmek isteyen öğrenciler eylemlerini sürdürüyor. İzmir ve İstanbul’daki eylemlerde çok sayıda öğrenci polis şiddetine maruz kaldı ve gözaltına alındı. Bu eylemlerin yanı sıra sosyal medyada da yaşadıkları mağduriyeti ve taleplerini dile getiren öğrenciler, “İyileşmek için birbirimize ihtiyacımız var, online (çevrimiçi) eğitim istemiyoruz” diyorlar.

Öğrencilerce dile getirilen mağduriyetlerden biri, toplumsal cinsiyet temelli bir soruna işaret ediyor. Yurtları boşaltmak zorunda kalan birçok kadın ve LGBTİ+ öğrenci, ailelerinin evinde kendilerini güvende hissetmiyor. Yurtlar, bu öğrenciler için ‘barındıkları yerden’ çok daha fazlasını ifade ediyor. Aileleriyle, özellikle de ailenin erkek bireyleriyle mücadele ederek zor bela kendilerine açtıkları özgürlük alanlarının ellerinden alındığını söylüyorlar. Ayrıca bu yurtların depremzedelerin barınması için uygun şartları taşımadığını, bu nedenle sağlıklı bir çözüm olmadığını düşünüyorlar.

İstanbul’daki yurtlarda odalarını boşaltarak ailelerinin yanına dönmek zorunda kalan kadın öğrencilerle yaşadıklarını, kaygılarını ve taleplerini konuştuk.

“Üniversiteye geldiğimde özgürlük mücadelemin bir meyvesini almıştım. Kendi özgürlük alanımı açmıştım. Şimdi bunların hepsini yıkıp belki de bir sonraki yılın güz dönemine kadar ailemin yanında kalmak zorundayım.”

Sena

Kendimi kurtarabilmiştim

Sena, İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğrencisi. Bu yıl hazırlık okuyor. Üç kardeşler, ailesi Ankara’da. KYK yurduna yerleşeli henüz altı ay olmuş.

Liseden mezun olduğu yıl değil, bir sonraki yıl girmiş üniversiteye. Dolayısıyla üniversite sınavına evde hazırlanmış. O bir yılı “Çok sıkıntılı bir süreçti” diye anlatıyor; “Çünkü okullar sadece ders aldığın ortamlar değil. Belli ilişkiler kuruyorsun, molalar veriyorsun, insanlarla sohbet ediyorsun… Bunların hepsi bir nefes alma alanı sağlıyor sana. Bu yüzden de o dönem benim için çok zorluydu.”

Lise yaşamı boyunca ailesiyle arası hiç iyi olmamış Sena’nın; “Özellikle babamla ciddi bir mücadele verdim. Bu yüzden pandemi döneminde evde sınava hazırlanırken bir strateji belirlemiştim kendime: ‘Sena, babanla kavga etme yoksa her şey daha kötü olur.’ Bu evden gidene kadar kimseyle polemiğe girmeme kararı aldım” diyor. Aldığı karara uyduğunu, bu sayede başka bir şehirde üniversite okumaya gelebildiğini, “kendini kurtarabildiğini” söylüyor.

Cebindeki son parayla…

Uzaktan eğitim kararını ve KYK yurtlarının depremzedeler için boşaltılacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla öğrenmiş Sena. Sonrasında yurtlardan ve okuldan açıklama beklemiş ama uzun süre net bir açıklama gelmemiş. Bir süre sonra kaldığı yurdun Whatsapp grubunda paylaşılmış karar.

“Fakat şöyle bir söylem vardı hep: ‘Daha belli değil, siz en kısa zamanda eşyalarınızı toplayın ama biz size haber vereceğiz.’ Gün ve saat verirken de başta çarşamba dediler, sonra cuma oldu. Durmadan değişti bu bilgiler. Depremzedelerin yerleştirilme durumuna göre yurttan yurda da değişiyordu verilen süre.”

Onun yurdunda diğerlerine nazaran daha uzun süre vermişler, eşyaları kaybolmamış. Ama birçok arkadaşı apar topar bilet bulup yurtlarına gitmek zorunda kalmış. Özellikle maddi durumu iyi olmayanlar bu nedenle çok sıkıntı yaşamış, şu örneği veriyor:

 “Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okuyan bir arkadaşım tatilin uzaması nedeniyle memleketine, Ankara’ya dönmüştü; maddi durumu da hiç iyi değil. Burslarla geçinmeye çalışan bir arkadaşım ve o Ankara’dayken bu açıklama yapıldı. Kaldığı yurttan dediler ki ‘Gelin, hemen eşyalarınızı alın.’ Arkadaşım hızlıca bilet bulup İstanbul’a gelmek zorunda kaldı. Bilet bulmak ayrı dert, bilet için para bulmak ayrı dert. Son parasını bilete verdi, gittiğinde geri dönecek parası bile yoktu, apar topar geldi İstanbul’a.”

Kendi özgürlük alanımı açtım

“Aile evine dönmek nasıl hissettirdi, endişelerin neler?” diye soruyoruz Sena’ya; şu yanıtı veriyor:

“Daha önce de bahsettiğim gibi, benim özellikle babamla verdiğim bir savaş vardı, bu savaşın sonucunda İstanbul’a gelmiştim. İstediğim okula ve bölüme yerleşmiştim. Ben en son Ankara’ya döndüğümde aile evine, çok ama çok kötü geçti bir haftam. O kadar kötü oldum ki, annem bile şu anda bu karar yüzünden dertleniyor. ‘Sena’nın psikolojisi yine çok kötüye gidecek’ diye endişeleniyor.

Benim annem de babam da AKP’li, muhafazakâr ve baskıcı insanlar. Ben lisedeyken başörtümü açmıştım, o dönemde karşılaştığım sorunlar, sınav yılında yaşadıklarım… Hepsi travma olarak kaldı bende. Yıllarca bir erkek ahlakının baskısıyla büyüdüm. Daha sonra buna karşı çıkmak istediğimde zorla karşılaştım. Bunlar fiziksel ve psikolojik olarak devam etti. En sonunda paçamı kurtarmak için bahsettiğim stratejiyi belirledim. Ama şimdi yeniden aile evine dönmek… Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.”

Yalnız o değil, KYK yurtlarına birçok kadının kendisine benzer deneyimlerle geldiğini belirtiyor Sena. Her ne kadar şartları iyi olmasa da bu yurtların kadınlara bir özgürlük alanı açtığını vurguluyor. “Burada kendime kurduğum bir yaşam vardı” diyor; “Üniversiteye geldiğimde özgürlük mücadelemin bir meyvesini almıştım. Kendi özgürlük alanımı açmıştım. Şimdi bunların hepsini yıkıp, belki de bir sonraki yılın güz dönemine kadar ailemin yanında kalmak zorundayım.”

Ankara’da kesinlikle kalmak istemediğini vurgulayan Sena, son olarak şunları söylüyor:

“Bir kez kendi normalimi yarattığım, kendi özgürlük alanımı açtığım için şimdi yeniden o eski anormal ortama dönmek benim için çok zor oldu. Ailemi sevmiyor değilim ama ev ortamı bana hiçbir şekilde iyi gelmiyor. Orada psikolojimi tek başıma yönetemiyorum ben, bu beni çok endişelendiriyor. Ama ailem İstanbul’da bir arkadaşımda geçici süreliğine kalmama izin verecek bir aile de değil. Yine de İstanbul’da kalmanın yollarını arıyorum. Umarım bulabilirim.”

“Benim yurttaki odamın üzeri otopark. Her araba çalıştığında yatağım titriyor. Tamam, ben eşyamı aldım geldim de bu insanlar orada nasıl kalacak?

Sevil

Kendime ait bir odam yoktu

Sevil*, İstanbul’da özel bir üniversitede elektrik-elektronik mühendisliği okuyor. Tam burslu, geçen yıl hazırlık okumuş, şimdi birinci sınıfta. Ailesi Aksaray’da yaşıyor, dört kardeşi var. Bir buçuk yıldır KYK yurdunda kalıyor, daha doğrusu kalıyordu. Hükümetin uzaktan eğitim ve depremzedeler için KYK yurtlarını boşaltma kararı nedeniyle o da ailesinin yanına, Aksaray’a dönmek zorunda kaldı.

Sevil’in üniversiteye hazırlanma dönemi pandemiye denk gelmiş. “O zamanlarda kendime ait bir odam bile yoktu” diyor. KYK yurdunda, aileden uzak yaşamanın birçok kadın gibi onun için de özgürleştirici bir deneyim olduğunu söylüyor.

Uzaktan eğitim kararını sosyal medyadan öğrenmiş Sevil. Ardından yurt müdürlüğü tüm öğrencilere mesaj atmış ve yurttaki odaların bir an önce boşaltılması gerektiğini duyurmuş:

“Mesajda ‘Depremzedeler gelecek, bu akşam eşyalarınızı toparlayabiliriz ya da yarın siz gelip alabilirsiniz ama en yakın zamanda almanızı istiyoruz. Aksi takdirde biz poşetlere ya da kolilere koyup depolara indireceğiz, oradan alacaksınız’ gibi bir şey söylendi.”

Her araba çalıştığında yatağım titriyor

Ben tabii ki depremzede insanlar dışarıda kalsın istemiyorum” diyor Sevil, “Ama benim yurttaki odamın üzeri otopark. Her araba çalıştığında yatağım titriyor. Biz birçok kez deprem mi oldu diye uyandığımızı hatırlıyoruz. Şimdi böyle bir felaketi yaşamış, zaten ağır travma geçirmiş insanları bu yurda yerleştirmeleri… Bu gerçekten çok üzücü bir durum. Tamam, ben eşyamı aldım geldim de bu insanlar nasıl orada kalacak?”

Bir buçuk yıl sonra yeniden ailesiyle yaşamanın ve arkadaşlarından ayrı kalmanın ona neler hissettirdiğini soruyoruz, şu yanıtı veriyor:

“Artık fikirlerimi daha net şekilde ifade ettiğim için çok fazla anlaşamadığımız nokta oluyor ailemle ve özgür hissetmiyorum. Arkadaşlarımdan ayrı kalmam ise benim için çok üzücü bir durum elbette; çünkü depremden etkilenen arkadaşlarımla okula gitmenin bile bize iyi gelebileceğini konuşmuştuk. En azından farklı bir ortam, başka şeylere odaklanıyorsun, en önemlisi de bir aradayız, yan yanayız. Birbirimize güç verirdik. Okula gelebilecek durumda olan arkadaşlarım için geçerli tabii bu.”

Depremzede yurttaşların barınma sorunu için kamunun ve özel sektörün tüm olanakları seferber edilerek daha sağlıklı çözümler bulunması gerektiğini belirten Sevil, uzaktan eğitim kararından bir an önce vazgeçilmesini istiyor.

*Gerçek adı değil.

Fotoğraf: ANKA

Paylaş:

Benzer İçerikler

Antakya’nın yüzde 90’ı yerle bir. Enkazda torununu, kızını, akrabalarını bekleyenler var hâlâ. Çoğu yardım ekiplerine değil, sivil topluma güveniyor. Kadınlar çocuklarının, onların anneleri de kadınların derdinde. Barınma, başını sokacak sıcak bir yer, geride kalanların en önemli talebi…
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!