LGBTİ+’ların çalışma hakkı ihlal ediliyor

Kaos GL Derneği İnsan Hakları İzleme Uzmanı Defne Güzel, “LGBTİ+’lar işyerlerinin ayrımcılığı yasaklayan politikalarının olmaması sebebiyle iş bulamıyor ya da işlerinden edilebiliyorlar. Emeğimiz ve haklarımız için sürekli alanlarda ve sokaklarda olmaya devam edeceğiz” diyor.
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

LGBTİ+’ların, diğer hakları gibi çalışma hakkı da ihlal ediliyor. Cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri sebebiyle iş bulamıyorlar. İş bulduklarında ise işyerlerinde ayrımcılığa ve şiddete maruz kalıyorlar. Heteroseksüellere göre daha fazla emek sömürüsü ve hak gaspı yaşıyorlar. Kaos Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği’nde (Kaos GL), insan hakları izleme uzmanı olarak çalışan Defne Güzel ile LGBTİ+’ların yaşadığı işsizlik sorunu, işyerlerinde yaşadığı ayrımcılık ve bu sorunlara karşı neler yapılması gerektiğini konuştuk.

Türkiye’de genel olarak LGBTİ+’ların yaşadığı kritik sorunlara ve bunların nedenlerine ilişkin neler söylersiniz?

Defne Güzel

 LGBTİ+’lar sırf cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri sebebiyle ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılıyorlar. Toplum, ev ve çalışma hayatı, özel hayat, kamu, çevre ve daha birçok faktör heteroseksüel ve trans olmayan kişilere göre düzenleniyor. LGBTİ+’lar yok sayılarak kurgulanmış bu sistem içerisinde varoluşları, sorunları, ihtiyaçları, talepleri ve hakları tanınmıyor. Heteroseksüelliğin dışındaki cinsel yönelimler ve trans olmayan kişilerin dışındaki kimlikler suçlulaştırılıyor, yok sayılıyor. Bir takım tıbbi, dini ve kültürel referanslar kullanılarak LGBTİ+’lara dönük ayrımcılık, şiddet ve nefret pratikleri meşrulaştırılıyor. Yaşam hakkı başta olmak üzere, sağlığa erişim, güvenlik, özgürlük, mülkiyet, ifade özgürlüğü gibi herkes için temel olan hakları ihlal ediliyor.

LGBTİ+’lara dönük nefret söylemleri ve nefret saldırıları ortaya çıkıyor. Bunun sebebi ise LGBTİ+’ların cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliğini varoluşlarıyla sağlamaları. Çark araya kaçan kıymığı öğütmek istiyor. LGBTİ+’lar da hak ve varoluş mücadeleleriyle aslında bu çarkın sorunlarını, problemlerini, hatalarını gözler önüne seriyor.

Rahat edebilecekleri semtlerde oturamıyorlar

LGBTİ+’ların yaşadığı işsizlik sorunu ne boyutta? Ekonomik krizden nasıl etkilendiler?

LGBTİ+’ların diğer haklar gibi çalışma hakkı da ihlal ediliyor. LGBTİ+’lara dönük ayrımcılık ve şiddet çalışma hayatında da mevcut.  İşyerlerinin ayrımcılığı yasaklayan politikalarının olmaması sebebiyle LGBTİ+’lar iş bulamayabiliyorlar ya da işlerinden edilebiliyorlar. Derinleşen yoksulluk ve ekonomik kriz eşliğinde elbette LGBTİ+’lar daha vasıfsız işlerde çalışmak zorunda kalıp potansiyellerini sergileyebilecek alanlar bulamıyorlar. İş hayatında yaşanan mutsuzluk elbette LGBTİ+’ların sosyal hayatına da yansıyor. Bu sebeple kendilerini gerçekleştiremiyorlar, iş doyumuna ulaşamıyorlar ve iş hayatında herkesten daha fazla efor sarf etmek zorunda kalıyorlar. Geçinemeyenler ailelerinin yanına dönmek zorunda kalabiliyorlar. Ya da daha fazla kişiyle bir arada yaşama koşullarına geçebiliyorlar. En başta bir barınma sorunu yaşıyorlar. Görece rahat edebilecekleri semtlerde pahalılık sebebiyle ev bulamayabiliyorlar ve taşındıkları yerlerde kendilerine dönük ayrımcılık ve şiddet riski de böylelikle artıyor. Sosyal hayat LGBTİ+’ların güçlenebilmesi için çok önemliyken ekonomik kriz sebebiyle sosyal hayatlarını yaşayamayabiliyorlar. Bu da daha fazla yalnızlığa ve güçlenme metotları geliştirememeye sebebiyet veriyor. İşsizlik, ekonomik kriz, derinleşen yoksulluk diye tanımladığımız şey LGBTİ+’ların hayatını maddi, manevi, sosyal, çevresel ve daha birçok açıdan olumsuz etkiliyor.

Eş durumundan tayin hakkı

İşyerlerinde LGBTİ+lar, heteroseksüellere göre daha fazla emek sömürüsüne maruz bırakılıyor mu? 

Fotoğraf: Fatoş Sarıkaya / csgorselarsiv.org

Aslında en temel sorunlardan biri işyerlerinde ayrımcılığı yasaklayan politikaların bulunmaması. Bu politika, ayrımcılık yasağı ve davranış kuralları eksikliği sebebiyle LGBTİ+’lar ayrımcılığın hedefi haline geliyor. Heteroseksüel ve trans olmayan insanların yararlandığı haklardan yararlanamıyorlar. Örneğin eş durumundan tayin hakkının doğması gibi… Ya da işyerlerinde düzenlenen sosyalleşme etkinlikleri tek eşli, ikili cinsiyetçi, heteronormatif ve cisnormatif bir şekilde kurgulanıyor. LGBTİ+’ların kendi partneriyle böyle etkinliklere katılımı söz konusu olamıyor.

İşyerlerinde ayrımcılığa uğrama korkusuyla açılamıyorlar. Zaten açık olan, gizlenmek istemeyen ya da belirli emarelerle LGBTİ+ olduğu düşünülen kişiler ise işe alınmıyorlar ve işlerinden ediliyorlar. Elbette nefret söylemine ve ayrımcılığa maruz kalabildikleri gibi işyerlerinde başkalarına yapılan ayrımcılığa ve nefret söylemine de tanık olabiliyorlar. Bu da işyerlerinde LGBTİ+’ların iş doyumunu etkilerken bir yandan da çalışma hayatında korku iklimi yaratıyor.

LGBTİ+’lar genelde işyerlerinde bekâr olarak algılanıyor. Bekâr olarak algılandıkları için üzerlerine daha fazla iş yıkılıyor. İfşa olma korkusuyla, rekabetten kaçınıyor ve potansiyellerini sergileyemiyorlar. Kimi zaman “naif” bulundukları için hak ettikleri üst pozisyonlara böyle öznel sebeplerle getirilmiyorlar. Ya da LGBTİ+’lar çalıştıkları işyerlerinde fobik, ayrımcı, aşağılayıcı şakalara ve sözlere maruz kalabiliyorlar.

Sendikalarda LGBTİ+ komisyonları olmalı

İstihdam konusunda ve çalışma hayatında hükümetler, yetkililer, sendikalar LGBTİ+lara yönelik hangi politikaları hayata geçirmeli? LGBTİ+ bireyler emek ve çalışma hayatındaki hakları için ne yapmalı? 

Aslında işyerlerinin oluşturacağı ayrımcılık karşıtı politikaların yanı sıra kamunun bu politikaları teşvik etmesi gerekiyor. İş yaşamında eşitliği sağlayacak ulusal ve uluslararası mevzuatlara ve politikalara taraf olmakla birlikte izleme çalışmaları gerçekleştirip eşitlik vurgusunu artırmaları gerekiyor. Yalnızca işyerleri ve kamunun değil, sendikaların da bu konuda bir şeyler yapması gerekiyor. Sendikal hareketin LGBTİ+ hakları savunulmadan insan hakları hareketine anlamlı bir katkı verilemeyeceğini benimseyip LGBTİ+’ların çalışma hayatına, çalışma koşullarına ilişkin çalışmalar gerçekleştirmesi gerekiyor. Şubelerinde ve merkezlerinde LGBTİ+ komisyonları ve sekreterlikleri oluşturmalılar. Diğer sendika üyelerinin LGBTİ+ farkındalığına ilişkin eğitimler düzenleyip LGBTİ+’ları içlerine dahil etmeliler.

LGBTİ+’ların ise elbette maruz bırakıldıkları ayrımcılığı yöneticilere ve sendikalara bildirmesi, ayrımcılığa ses çıkarıp hukuki sürecin işletilmesi için çabalaması gerekiyor. Hukuki sürece ilişkin danışmanlık hizmetleri sunan LGBTİ+ dernekleri mevcut. Ayrımcılığa maruz bırakılan LGBTİ+’ların derneklerle iletişime geçmesi ve süreci bir uzman eşliğinde yürütmesi oldukça önemli.

“LGBTİ+ hareketi, insan hakları mücadelesinde ne derece kritik bir rol oynadığını bin bir emekle organize ettiği ve baskıya ses çıkardığı yürüyüşlerle, etkinliklerle gösteriyor.
Elbette ki emeklerimiz ve haklarımız için sürekli
alanlarda olmaya devam edeceğiz.”

Biz hep sokaklardayız

Toplumda LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerinin son bulması neden önemli, bunun için ne yapılmalı?

Aslında en başta demokratik, adil, çeşitlilik sahibi bir toplum yapısının sağlanması için LGBTİ+’lara dönük ayrımcılık sonlandırılmalı. Nefret söyleminin olmadığı bir toplum yalnızca LGBTİ+’ların değil, diğer dezavantajlı grupların da topluma ve yönetime katıldığı bir geleceği kurgular. Bu anlamda yalnızca LGBTİ+’lara değil, toplumun bütün dezavantajlı kesimlerine dönük nefret söylemi ve ayrımcılık son bulmalıdır. Bunun için çok çalışmamız ve yanlışlarımızı birbirimize söylememiz, dilimizden ayrımcılığı besleyen cümleleri çıkarmamız şart.

LGBTİ+’ları içeren politikalar, mekânlar ve kentler teşvik edilmelidir. Nefret söylemini sonlandırmak için hepimizin kendimizden başlayarak çevremizi etkilememiz iş hayatımıza, ev hayatımıza, gittiğimiz mekânlara, katıldığımız toplantılara, söz aldığımız masalara LGBTİ+ haklarını, eşit hakları taşımamız ve LGBTİ+’ların görünürlüğünü artırmamız gerekiyor.

LGBTİ+’lar, Onur Yürüyüşü’nde yoğun şekilde devlet ve polis şiddetine maruz kaldı. Bu şiddete ve LGBTİ+ hareketinin her yıl olduğu gibi ortaya koyduğu direnişe ilişkin değerlendirmeleriniz neler?

 LGBTİ+ hareketi insan hakları hareketinin aydınlık yüzü ve eşitlik mücadelesinde bir turnusol kâğıdı görevi görüyor. Eskilerden bir slogan vardır, “Eşcinsellerin özgürlüğü heteroseksüelleri de özgürleştirecektir” diye. Bu öyle bir durum… LGBTİ+’lara verilmeyen her hak, her söz eşitlik anlamında eksiktir ve LGBTİ+’lar haklarına erişebilmek, özgürleşebilmek, daha adil ve özgür bir toplumda yaşayabilmek için mücadele eder. Yalnızca kendileri için değil; bütün ezilenler, hakkı elinden alınanlar için bunu yapar. 2015 yılından bu yana yalnızca İstanbul’da değil, Türkiye’nin birçok şehrinde LGBTİ+’lar izin verilmeyen yürüyüşlerini gerçekleştirmeye devam ediyor. LGBTİ+ hareketi, insan hakları mücadelesinde ne derece kritik bir rol oynadığını bin bir emekle organize ettiği ve baskıya ses çıkardığı yürüyüşlerle, etkinliklerle gösteriyor. Elbette ki emeklerimiz ve haklarımız için sürekli alanlarda olmaya devam edeceğiz, fakat sokaklar zaten bizim. Biz hep sokaklardayız.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
Diyarbakır’da cami önünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geçimini sağlayan, engelli bir oğlu olan Rojda, ‘’Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir’’ diyor.
Tatil öncesi meclise getirilmesi beklenen 9. Yargı Paketi’nin içindeki “etki ajanlığı” düzenlemesinin kadın ve LGBTİ+’ların güçlenme ve dayanışma mekanizmalarını nasıl etkileyeceğini Mor Çatı ve Kadının İnsan Hakları Derneği ile konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!